7

902 Kelimeler
⭐ Orkun: yarın antranmanın saat kaçta?????? Bartun: Ne yapacaksın? Orkun: geleceğim ya izlemeye Orkun: ne çabuk unuttun aq Bartun: Unutmadım. Bartun: Vazgeçtim. Orkun: nasıl Bartun: Gelip izlemeni istemiyorum. Orkun: :D? Orkun: ben izlemek istiyorsam Orkun: nasıl durduracaksın beni Bartun: İyi amınakoyim ya. Bartun: Sabah 8'de. Orkun: yola geliyorsun Orkun: :3 Bartun: Siktir git velet. Orkun: velet mi Orkun: LDÖEĞDÇEÜXÇDPFMEODÖSŞDÖD Orkun: senden bir yaş küçüğüm Bartun: İnanmadım. Orkun: tc mi atayım? Bartun: Gerek yok. Bartun: Ama nasıl ya. Bartun: O kadar büyük göstermiyorsun aq. Orkun: herkes benim kadar şanslı olamıyor Orkun: :) Bartun: Neyse yatmam lazım artık. Bartun: İyi geceler. Orkun: ii geceler (22.14) Görüldü. Yazıyor... Bartun: Uyku tutmadı. (00.19) Görüldü. Bartun: Uyanıkmışsın. Görüldü. Bartun: Cevap versen iyi olurdu amk. Görüldü. Bartun: Pff. Görüldü. Bartun: İyi geceler. Görüldü. ⭐ Boş tribünlerde rastgele bir yere otururken gözümü biran olsun bile buz sahadan ayırmamıştım. Bartun hâlâ ortalarda yoktu. Sıkıntıyla ayağımı öne uzatıp ayak ayak üstüne attım. Benim gibi izlemeye gelenler vardı ama iki elin parmak sayısını geçmeyecek kadar azlardı. Gözlerimi tekrardan buz sahaya çevirdim. Birkaç kişi elinde sopalarla kayıyordu. Bartun'un forma numarasını aradım. Sonradan farkettim ki forma giymiyorlardı. Biraz bekledikten sonra koçları olan Fırat Bey'in arkasında kayarak ilerleyen Bartun'u görmemle gözlerimi ona diktim. Bir eli koçunun omzunda destek alarak ilerliyordu. Başını kaldırıp tribünlerde gezdirdi gözlerini. Gözleri gözlerimi bulunca yüzüme bir gülümsene yerleştirdim ama bartun benim aksime çok soğuk bakmıştı. Ardından gözlerini tekrardan önüne çevirince yüzümdeki gülümsemeyi sildim. Sahadaki çoğu kişi Bartun'u görünce yanına gidip sarılıyordu veya tokalaşıyordu. Bu durum beni mutlu etsede Bartun'un yüzünde en ufak bir duygu belirtisi bile oluşturmuyordu. O an anladım, hâlâ korktuğunu. Tedirgindi ve yüzü kireç rengini almıştı bile. Koçunun kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra bir şey demesini beklemeden sahanın çıkış kapısına yavaşça kayıp gözden kayboldu. Oturduğum yerden kalkıp hızlı adımlarla merdivenleri inerek sahanın hemen yanındaki yedek kulübesinde oturan Bartun'u görünce yanına gittim. Karşısındaki duvara gözlerini dikmiş öylece tek başına oturuyordu. Beni farkedince bakışlarını bana çevirdi. Gözleri sulanmıştı, ağlamamak için kendini zor tutuyordu sanki. Bir şey demeden geçip yanına oturdum. Bacakları titriyordu. O an sokakta üşüyen yavru köpeklerden farkı yoktu. "Hâlâ korkuyorsun değil mi?" Cevap vermedi. Sakinleştirmek amaçlı elimi dizine koydum. Yüzünde hâlâ en ufak bir duygu ifadesi yoktu, sadece gözleri sulu suluydu. "Neden sıkıyorsun kendini, ağlasana." Gözlerini birden bana çevirince korkmuştum. Korkumu belli etmemek amaçlı gülümsemeye çalıştım. Elimin hâlâ dizinde olduğunu farkedince çekmek için bir hamle yapacakken elimin üzerine koyduğu eliyle bunu yapmama izin vermedi. Gözlerimi gözlerine çevirdim tekrardan, bana bakmıyordu. Bakmaması daha iyiydi şuanlık. Hiçbir şey olmamış gibi davranıp, "Gidelim buradan." diye fısıldadım. Fısıldamak değildi aslında bu, heyecandan sesim kısık çıkmıştı. Ama hiçbir şekilde cevap vermiyordu veya yüzünde bir duygu belirmiyordu. Sıkıntıyla elimi çekip önünde eğildikten sonra buz pateninin bağcığını çözüp çıkardım ayağından. Diğerinide aynı şekilde çıkarıp kenara koydum. Şimdi de ne yapacağımı bilmeyerek bakıyordum ona. "Ne düşünüyorsun?" Aynı şekilde cevap yoktu. "Böyle sonsuza kadar oturacak mısın?" Gözlerini bana dikmişti. Birden sağ elini tahmin edemeyeceğim şekilde saçıma koyup okşamaya başladı. "Neden benimle ilgileniyorsun?" diye fısıldayınca ne diyeceğimi bilemedim. Sana aşığım; aşık insanlar kendi canından çok sevdiği insanın canını düşünür, diyemezdim. Şimdi diyemezdim. "Arkadaşlar bunun için vardır." deyip yüzüme en sıcak gülümsememi yerleştirdim. Saçımı okşamaya devam ederken beni taklit edercesine, "Gidelim buradan." diye fısıldadı. ⭐ Soğuktan dolayı başım üşüdüğü için kapşonumu başıma geçirip ellerimi ceketimin ceplerine soktum. Çaktırmadan bankta yanımda oturan Bartun'a baktım yine. Huzurlu gözüküyordu. İstemsizce gülümserken önüme dönüp karşımıza serilen mavi denizi izlemeye devam ettim. Tam tamına bir saattir burada oturuyorduk. Artık sıkıntıdan dakika başı saate bakmaya başlamıştım. "Sıkıldın mı?" Gözlerimi hızla kol saatimden çekip Bartun'a çevirdim. Dişlerini göstererek gülüyordu. "Y-yok, nerden çıkardın." "Saate bakıp duruyorsun." "Ya öyle mi oldu? Hiç farkında değilim." deyip gülümsedim. Ayağa kalkıp vücudunu esnettikten sonra yürümeye başlayınca bende ayağa kalkıp peşine düştüm. "Nereye gidiyorsun." "Acıktım, acıktık?" Tek kaşını kaldırıp sorarcasına baktı. Şimdi söyleyince farketmiştim. Karnım zil çalıyordu. Bartun'u onaylarcasına, "Acıktık." dedim. Ellerini pantolonunun ceplerine sokup yürümeye devam etti. Bana ise sadece onu takip etmek düşüyordu. "Buraya geldin mi hiç?" derken küçük bir restorantın kapısından içeri giriyorduk. "Hayır." diye mırıldanıp oturduğu masada karşısına oturdum. Anında genç bir kız masamızın başında dikilip elindeki menuleri masaya koyduktan sonra gitti. Bartun menuye bakma gereği duymadan arkasına yaslanmıştı. Bense önümdeki menuyu açıp çorbaların olduğu sayfaya girdim hemen. Canım o an sulu bir şey yemek istemişti. Yiyeceğim şeyi seçmiş olmama rağmen menuye bakmaya devam ettim. Birkaç dakikanın ardından az önceki gelen kız yine gelip, "Ne yemek istediğini seçtiniz mi?" diye sordu. "Mercimek çorbası." "Mercimek çorbası." Gözlerimi menuden çekip şaşkın bir ifadeyle Bartun'a çevirdim. Aynı şekilde bana bakıyordu. "İki mercimek çorbası hemen geliyor." deyip hızla yanımızdan uzaklaşan kızın ardından gözlerimi Bartun'dan çekip telefonumla ilgileniyormuş gibi yapmaya başladım. Ama Bartun'un gözleri hep üzerimdeydi. Aklımı okumaya çalışıyormuş gibi bakıyordu. Telefonumda kedi videoları izlerken önüme konulan tepsi ile telefonumu kapatıp kenara koydum. Tepsinin üzerindeki ekmeği bölüp bölüp çorbanın içine attıktan sonra çorbadan bir kaşık alırken gözüm Bartun'a kaymıştı yine. İçtiği çorbanın yarısına gelmesinin şaşkınlığıyla beraber yediğim ekmek boğazımda kalırken öksürük tutmasına engel olamamıştım. Bartun birden ayağa kalkıp sırtımı pat patlarken ne ara geldiğini farketmediğim garson kızın uzattığı suyu içtim. Nefes alış verişlerim düzelirken, "Teşekkür ederim." deyip utançla başımı önüme eğmiştim. Bartun'un tekrardan karşıma oturduğunu farkedince bakışlarımı ona çevirdim. "Seni hâlâ çözemedim." "N-nasıl?" "Bazen çok akıllısın, bazen de şimdi olduğu gibi aptal." "Tuhaf bir şekilde her ortama uyum sağlayabiliyorsun, çocukla çocuk, büyükle büyük oluyorsun." Ne diyeceğimi bilemez şekilde çorbama diktim gözlerimi bir yandanda boş boş çorbayı karıştırıyordum. "Ama asla üzülmüyorsun, yüzünde azda olsa hep bir gülümseme var. Herkesin ihtiyacı olduğu birisin." "Kıskandırıyorsun kendini." ⭐
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE