Gökhan komiser bana bir adım atıp aramızdaki mesafeyi azaltırken uzun boyu nedeniyle , elleri cebinde başını hafif eğdi.
" Beni tanımadınız değil mi?"
Bu defa kaşlarım havalanırken bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Bana bir yerden tanıdık geliyordu ama nereden olduğunu bir türlü çıkaramamıştım. Komiserin dudağının kenarı kıvrılırken elini sağ şakağını kaplayan saçına atıp , saçını geriye doğru çekerek şakağını açık hale getirdi. Fark etmemi sağladığı ayrıntı ile elimi ağzıma götürüp:
" Sen..." dedim.
...........
Yüzümde oluşan gülümseme genişlediğinde Gökhan'ın yüzünde de geniş bir gülümseme oluştu. Bir adım geriye gidip:
" Uzun zaman olmuştu Melek hocam." dediğinde başımı onaylar bir şekilde salladım. Uzun zaman olmuştu ve Gökhan gerçekten çok değişmişti.
" İnanamıyorum seni en son cenazede görmüştüm. Çok değişmişsin, siman tanıdık gelse de sen olacağını düşünmedim."
Gökhan, geçmişimin tozlu sayfalarında bıraktığım o çok özel kişinin kardeşiydi nişanlım Adem. Adem ile doğuda görev yaparken tanışmıştık. O zamanlar daha idealist, kabına sığmayan, konuşkan ve şimdiki gibi meraklı biriydim. En önemlisi de yaşadığım tüm olumsuzluklara rağmen inatla bir şeyleri değiştirmek adına sesini çıkartmaktan vazgeçmeyen keskinlikte bir yapım vardı yani çok genç ve toydum.Adem, hayatımda gerçekten beni olduğum kişi olarak kabul eden nadide insanlardan biriydi.
Gençtim ve ilgisine karşılık duygularımın yükselmesi normaldi. Ama Adem'in duygularının benim gibi olmadığını o hayatını kaybedene kadar fark etmemiştim. Açıkçası şu aklımla düşününce benimde Adem için hissettiklerime aşk demem yanlış olur. Hayatıma müdahil olmak isteyen insanlar genel olarak aşkı ya cinsellikle karıştıran ya da kendileri için evlerini bekleyen maaşlı bir anne arayan, beni de kendileri ile aynı kefeye koyan insanlardı. Ben ise bu durumu fark eder etmez uzaklaştığım için bir süre sonra bu insanların ulaşmak istedikleri değil, hedefleri haline gelmiştim. Bu yüzden Adem'in naif tavırları beni fazlasıyla etkilemişti .
Adem ise yüreğinde bedeninden büyük acıları barındıran ve kendini mesleğine adamış, değerli bir adamdı. Adem şehit olduğunda kendimi büyük bir boşlukta hissetmemin en büyük nedeni de aşktan ziyade bana sunduğu dostluğunu kaybetmemdendi. Gökhan ise o zamanlar yeni polis olmuş ve abisi ile aynı şehirde gönüllü olarak görev yapıyordu. Uzun boyuna rağmen fazlasıyla zayıf olan bedeni ile o zaman merkez karakolunda arşiv görevlisiydi. Abisi gibi uzun boylu, buğday tenli, çocuksu bir yüzü olan genç zaman içinde değişmişti. Onu tanımamamın en büyük nedeni ilk olarak yüzünde yer eden kirli sakalları ve irileşen bedeniydi.İkinci olarak da önceki hali olan çocuksuluğunun ortadan kalkmıştı. Adem ile aralarında on yaş vardı. Onu tanıdığımda 20 lerinin başında tıfıl bir delikanlı iken şimdi 30 larında sert görünümlü kalıplı bir erkek olmuştu.
Kapı önünde kısa bir süre birbirimize baktıktan sonra Gökhan konuştuğunda düşüncelerimden sıyrıldım.
" Melek hocam seni sabah balıkçıdan çıkarken gördüm. Olaya şahit oldun mu?"
" Hayır Gökhan olaya şahit olmadım. Sadece çevreden duyduklarımla olay hakkında bilgi sahibiyim."
Gökhan sıkıntılı bir nefes verdiğinde elinde dişe dokunur bir bilgi olmadığını anlamam zor olmadı. Ama ardından söyledikleri yüzümde kocaman bir tebessüme neden oldu.
" Bu mahallede herkes mi meraklı ve dedektif acaba? Kimle konuşsam kendince teoriler üretiyor."
Gülüşüm genişlerken kapı ağzında olduğumuz ve baharın akşam serinliğinin beni titrettiğini fark ettim.
" Gökhan , gel içeride konuşalım zira üşüdüm."
Söylediklerimle bulunduğumuz yeri fark edip aydınlanan Gökhan başı ile beni onayladı. Bahçe kapısını açıp içeri girerken arkamdan gelen adam ile bahçeye geçtik. Ardından giriş kapısını açıp içeri girdiğimde kapıyı tutup ona yol vermek için yana kaydım. Gökhan başı ile selam verip içeri adımını attığında ikimizde girişteki vestiyerin önünde ayakkabilarımızı çıkardık. Vestiyerden ikimize de terlik çıkarıp terliklerimi giyerek önden salona geçtim. Elimdeki eşyaları ilk katta olan salonun örgü sepetine koyduktan sonra geriye döndüğümde Gökhan'ın evimi incelediğini fark ettim.
" Sen otur Gökhan ben hem bir çay koyayım hem de kombiyi biraz daha açayım geliyorum."
Mutfağa girmeden önce geriye dönüp baktığımda koltuğa mahçup bir şekilde oturan Gökhan bundan on iki yıl kadar önce tanıdığım genç, toy delikanlı olmuştu. İçeri geçip kombinin ısısını yükseltirken ocağa çayı koydum ve vakit kaybetmeden içeri döndüm. Koltukta gelişim ile ayaklanan Gökhan'a elimle oturmasını işaret edip karşısındaki koltuğa da ben oturdum. Evim iki katlıydı ama yaz daha gelmediği için sadece ilk katını kullanıyordum.
Giriş katında evi dışarıya bağlayan bir koridor, koridorun açıldığı üç kapı vardı. Kapılardan biri tuvalete açılırken , biri mutfağa diğeri salona açılıyordu. Salonda da iki kapı mevcuttu biri mutfağa açılırken diğer de yatak odasına açılıyordu. Salonda otururken herkese dışarıdan büyük görünen evin aslında çok da büyük olmadığını fark ediyordu insanlar. Babamlar bu evi bir gün evlenirsem ve çocuklarım olursa onlarla rahat etmek için almışlardı ama kader işte.
" Gökhan "
"Efendim Melek hocam?"
"Buraya hal hatır sormaya gelmedin herhalde. Hem karşılaşmamız bu koca şehirde garip bir tesadüf gibi geldi bana."
Gökhan gülümseyerek yerinde dikleşti ve bana gözlerini dikip:
"Açıkçası elimdeki dava yeni bitmişti. Bu davayı şans eseri fark ettim. Senin yaşadığın yerde olduğunu görünce hem bir selam hem de güvende olduğunu teyit edeyim dedim." dedi. Güldüm gerçekten tesadüf olamayacak kadar garip olan bu durum tam da düşündüğüm gibiydi. Cenazeden sonra Gökhan ile tüm bağlarımız kopmuştu çünkü Adem'in cenazesinde onun sır gibi sakladığı yönü ile tanışmıştık. Bu Gökhan'ın kendince beni arayıp sormamasına karşın ettiği bir özürdü aslında.
"Anladım , gerçi katilin hedef profiline girmiyorum ama."
Gökhan yerinde dikleşirken kaşları düzleşip gülüşü soldu.
"Abimin söylediği kadar varsın Melek hocam."
Başımı yere eğerken yüzümde kırık bir tebessüm oluştu. O kadar da dikkatli değildim , eğer dikkatli olsaydım Adem'in gözlerinde kendimin olmadığını , bana sunduğu sevginin bir kaçış olduğunu görebilirdim.
"Melek hocam , bu işin içinde olmanı ne kadar istemesem de şu an benden daha fazla işin içindesin gibi hissediyorum. Geldiğimde yanınızdaki adam Hafız komiser ile ne konuştunuz? Bu kız ile ilgili ne biliyorsunuz öğrenmeliyim."
Başımı kaldırıp Gökhan'a baktım. Bakışlarımda ne gördü bilmem ama bu defa başını eğen o olmuştu.
"Karşınızda bir seri katil olduğunu düşünüyorum. Hafız , iyi bir adam ve dürüst bir polistir. Geçen ay ki olay ile bu olayın benzerliğini öğrenip kararını sorgulamaya gelmiş. Açıkçası o olayın detaylarına tam hakim olmasam da bunların sadece başlangıç olduğunu kanısındayım."
Gökhan konuşmak için ağzını açacakken onu elimle durdurup odanın köşesine koyduğum çantama ulaştım ve içinden sabah gelen ama akşam elime ulaşan siyah zarfı çıkarıp uzattım. Şaşkın bir ifade ile zarfı alan Gökhan zarfı cebinden çıkardığı bir eldiven ile açıp okuduktan sonra bana anlamaz bir şekilde baktığında ise:
"Bu akşam üstü geçti elime, normal posta yolu ile gönderilmemiş. Bu adam kim ise beni tanıyor ve olayın dışında kalamayacak kadar meraklı olduğumu biliyor. Bu bir tehdit değil sadece kendini ve yaptığını birine duyurma çabası." dedim. Gökhan bir bana bir de zarfa bakıp:
"Senin için koruma sağlayacağım. Bu arada yalnız kalmamaya özen göster." dediğinde ise sadece gülümsedim.
"Endişen için tekrar teşekkür ederim Gökhan ama bu adamın ne hedefindeki profile uygunum ne de hedefiyim. Benim için boş yere insanları ayaklandırma.Eğer bana zarar vermek isteseydi kendini belli etmek zahmetine katlanmazdı. Ama yardımımı istersen seve seve yardımcı olurum."
"Bu işten uzak durmanı istesem." Mutfaktan gelen çaydanlığın sesi ile gülümseyerek mutfağa yöneldim. Mutfak kapısından geçmeden önce durdum.
"Bence bunun için geç kaldık Gökhan."
Mutfağa girip çayı demledikten sonra bardakları hazırlarken Gökhan'a düşünmesi için zaman tanıdım. İşim bittiğinde çaylarımızı doldurup içeri geldim ve bardakları sehpaya koyup kendi bardağımı alarak Gökhan'ın karşısındaki koltuğa oturdum.
"Bu işin dışında kalamayacağım aşikar. Üstelik ölen kızların ailelerini de çevreyi de senden iyi tanıyorum. Eğer izin verirsen sana en azından kızlar hakkında bilgi toplaman da yardımcı olmak isterim."
Gökhan , sehpadan çayını alıp içine şeker attıktan sonra sakince karıştırdı. Bana bakmadan konuştuğunda yüzümde tatminkar bir tebessüm oluştu.
"Kabul etsem de etmesem de zaten olayın içine dalacaksın. Bu yüzden attığın her adımı bilmek şartı ile bunu kabul ediyorum. Ama..."
Başını kaldırıp keskin bakışlarını bana yöneltti.
"Ama sakın kendi başına bir iş tutma. Abim için bir aşk olmasan da değerli bir dosttun ve sana bir şey olursa kendimi asla affetmem."
Başımı memnuniyetle aşağı yukarı sallayıp onayladım. Ben istedim bir göz Allah verdi iki göz diye düşünsem de bu olayın o kadar çabuk çözülemeyeceğini fark etmenin verdiği acı içime çökmüştü bile. Zira bu adam hem çok zeki hem de bizden bir kaç adım öndeydi.