Bölüm 13-Plan

602 Kelimeler
Meltem bir süre sonra kendini yeniden sandalyede buldu. Ellerinden arkadan bağlanmış, yüzünde yorgun ama inatçı bir ifadesi vardı. Loş ampulün altında patronun gölgeli yüzü sabitlenmişti; ağır adımlarla yaklaştı. — “Bak kızım,” dedi, sesi pürüzlü. “Senin masum numaraların bize sökmez. O çocuğun yanında ne işin var? Söyleyeceksin.” Meltem gözlerini kırptı, dudaklarının kıyısında zoraki bir gülümseme belirdi; korkak değildi, oyununu bozmaya niyeti yoktu. — “Altan mı? Ders notlarını çalmak için yanında dolanıyorum. Matematikte çok zor soruyor,” diye söyledi, sanki komik bir sır açıklıyormuşçasına. Oda bir an durdu; adam masaya yumruğunu vurdu. — “Oyun oynama benimle!” diye patladı. Meltem omuz silkti. Cevabı, yine ayak uydurur gibiydi: — “Peki… aslında gizli ajanım. Okul Ajanlığı. Kod adım: Çörek. Çünkü sabahları hep simitle yakalanıyorum.” Köşedeki iki adam, gülme dürtüsünü bastırmak için dudaklarını sıkıp birbirlerine bakmamaya çalıştı; patronun alnındaki damar daha belirginleşti. — “Küçük hanım… sabrımı zorluyorsun,” diye çıkardı sonunda. Meltem gözlerini kocaman açıp, masumiyeti şakaya vuracak bir tonla sordu: — “Sabrınızı zorlamak istemem. Hangi numarayı arayayım da yenisini getireyim?” Patron bir an durdu, sonra sessizliğin içinde bir homurtu yükseldi. Ardından söylenen tek cümle, odanın sınırlarını çizdi: — “Alın şunu gözümün önünden.” Kapı çarpıldı; adamlar patronlarının arkasından çıkarken dudaklarında hâlâ gülümsemenin izleri vardı.bu gülümseme küçük bir kızın patronlarına kafa tutmasının şaşkınlığı idi aslında. Meltem, elleri bağlı halde, üç siluetine bakıp sarih bir sesle mırıldandı: — “Eee… ben acıktım. Ne yiyoruz? Simit, çay? Yoksa burada menü farklı mı?” Onlar gülmemeye çalıştıkça daha çok kendilerini ele veriyorlardı. O sırada villada bir orkestra gibi işler hızlanmıştı. Ekranların ardında Anahtar’ın parmakları dans ediyordu. — “Depo… buldum,” dedi. “Sahibi görünürde başka biri ama aslında sahte isim. Klasik iş.” Gözcü haritaya bakıp nokta koydu: — “Konum ideal. Şehir dışında. Tek yol girişli. Çıkış için alternatif yok. Üstelik etraf güvenlik kameralarıyla çevrili.” Altan’ın yumruğu masaya indi, gözleri alevler gibi parladı: — “Depo kimin üzerine?” Anahtar klavyede hızlandı: — “Araştırıyorum… Sahibinin adı Ertuğrul. Onun adı bir barla çıkıyor görünür listede ama altında çok daha geniş, karanlık işler var. Çınar olayıyla ilişkili; adam sadece bir bar işletmiyor—arka planda organize suçun aktörü, işleri kirli. Ulaştım, kayıtları temizlemeye çalışmışlar ama izler var.” Gözcü bir an yüzünü astı: — “Ertuğrul… Zor durumdakileri kandırıp çalıştırıyor. İşi kirli. Bizimle defalarca kesişmiş bir isim.” Bay Kısmet avuçlarını ovuşturdu: — “Güzel. Yani patronun başının altından çıkıyor.” Sessiz tek kelime etti: — “Çabuk.” Altan ayağa kalktı. Sesi soğuk, emri katıydı: — “Bu gece o depodan Meltem’i çıkarıyoruz.” defalarca Ertuğrul ile yolları kesişmiş.Elinden bir sürü adam almışlardı.Ama ilk defa sevdikleri birini kurtarmaya gidiyorlardı. Ertuğrul, yılların kirli tecrübesiyle, doğrudan fiziksel güçten ziyade psikolojik tuzaklara çevresinde büyük bir güce ulaşmış,camiasında hatırı sayılır bir gücü elinde tutuyordu.Meltemi alma sebebinin Altana gözdağı vermek olduğunu biliyorlardı.Telaşları meltem zarar görmeden kurtarmaktı.Yoksa Ertuğrulun bu hareketi Altanı daha da sinirlendirmiş ,Ertuğrulun defterinin dürülme zamanı geldiğini farketmişti. Hazırlıklar hızlı ama disiplinliydi; işleri yalnızca klavyeyle sınırlı olmayan bir ekip olduklarını biliyorlardı. Zaman içinde kendilerini sadece bilgisayar korsanlığına değil, gerektiğinde fiziki müdahaleye de hazırlamışlardı; eğitim görmüş, her olasılığa karşı planlar kurmuşlardı. Malzeme, ekipman, rota… hepsi bir arada düşünülmüştü. Altan soğukkanlıca atadı rolleri: — “Gözcü, sen dışarıda arabadasın; bize destek vereceksin, kameraları takip edip dağılma noktalarını kapat. Anahtar ve Sessiz elektronik desteği sağlayacak; Bay Kısmet benimle içeri giriyor. Kalanlar güvenliği sağlayacak. Hepiniz hazır olun. Zaman kaybedemeyiz.” Her biri görevini aldı; gözlerinde bir ciddiyet, ağızlarında bir kararlılık vardı. Altan’ın son sözü odada yankılandı: — “Ne pahasına olursa olsun… Meltem’i oradan çıkaracağız.” Ve gece, sessiz bir kararlılıkla hareketlenmeye başladı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE