Bölüm 20-Toplantı

700 Kelimeler
Altan, birkaç gün önce Mertcan’ı arayıp sadece bir cümle söylemişti: — “Artık sona geldik. Meltem’in yanında olmalısın.” O gün gelip çattığında, Meltem ve Altan okulun ara tatilinden yararlanarak erkenden villaya geçmişlerdi. Evde ağır bir sessizlik hâkimdi. Çocuklardan hiçbiri konuşmaya yanaşmıyordu. Kimi bilgisayar ekranına boş boş bakıyor, kimi ellerini oyalamak için gereksiz işlerle uğraşıyordu. Meltem’le göz göze gelmekten kaçıyorlardı; onun ne tepki vereceğini, Altan’ın birazdan açıklayacaklarını nasıl karşılayacağını kestiremiyorlardı. Kapı açıldı. Altan, her zamanki soğukkanlı hâliyle çalışma odasından çıktı. — “Hadi başlayalım,” dedi. Herkes birer birer odaya toplandı. Duvarlardaki ekranlar ışıldayarak açıldı. Belgeler, haritalar, muhasebe kayıtları ardı ardına ekrana yansıdı. Odanın havası bir anda buz kesmişti. Meltem, not defterini sımsıkı kavradı; parmakları hâlâ görünmez bir klavyenin üzerinde gezinir gibiydi. Altan ayağa kalktı. Sesi sakindi ama her kelimesi ağırdı: — “Çocuklar… biliyoruz ki Ertuğrul sadece bir bar işletmiyor.” Tam o sırada kapı açıldı, içeri Baran Komiser girdi. — “Artık yüz yüze tanışmamızın zamanı geldi,” dedi. “Tam zamanında geldim umarım. Şimdi kurulan ekibi, polis gücünden sizden ne beklendiğini konuşacağız.” Kısa bir bilgilendirmenin ardından sözü tekrar Altan aldı. Bir dosya açıldı. Gazetelerden kupürler, banka havale kayıtları, gizli telefon numaraları ekrana yansıdı. — “Elimizdeki belgeler, onun İstanbul’daki fuhuş ve tefecilik ağını, zorla çalıştırma kayıtlarını ve kullanılan binaların adreslerini gösteriyor. Bu düzen, işçilerle, kadınlarla, hatta çocuklarla dönüyor. Her biri bu karanlık makinenin dişlilerine atılıyor.” Altan’ın sesi biraz daha sertleşti: — “Aslında biz, uluslararası faaliyet gösteren bir yapının İstanbul ayağını hedef alıyoruz. Bu süreçte bir ekip kuruldu; polis ve jandarma koordineli çalışıyor. Plan gereği, İstanbul’un dört bir yanındaki adreslere aynı anda baskın yapılacak. Merkez üssü—yani Ertuğrul’un barı—çökerse zincirin tüm halkaları kırılacak.” Oda sessizleşti. Ekranların beyaz ışığı yüzlere yansıyor, herkes nefesini tutmuş dinliyordu. Mertcan’ın yüzü dondu. Tıp fakültesinin son sınıf öğrencisiydi; hayat kurtarmak için hazırlanmıştı ama karşısında bambaşka bir savaş vardı. Kısık bir sesle fısıldadı: — “Hassiktir… Biz gerçekten bu kadar büyük bir şeyin içine mi girdik?” Meltem’in gözleri Altan’a döndü. Korkuyla gururun birbirine karıştığı bakışlarla sordu: — “Yani… biz devletin resmi operasyonunun parçası mıyız?” Altan başını salladı. — “Evet. Ama şunu unutmayın: Buradasınız çünkü işe yarar bir ekipsiniz. Bu operasyon siz olmadan bu noktaya gelemezdi.” Mertcan’ın dişleri kenetlendi, sesi titreyerek devam etti: — “Ben henüz doktor değilim ama yaralanma olursa müdahale ederim. Fakat Meltem’i… ondan uzak tutamaz mıyız? Çok tehlikeli.” Altan’ın bakışları karardı. — “Meltem artık bu işin bir parçası. Onsuz olmaz. Senin görevin, onun yanından bir an bile ayrılmamak. Siz ikiniz barın dışında, araçta olacaksınız. Biz ön saflarda olmayacağız; bizim işimiz polise teknik destek vermek. Meltem bilgisayar başında olacak, bu konuda ondan hızlısı yok.” Gözcü Emir, ekrana hazırlıklarını yansıttı. Barın etrafındaki kameraları, giriş-çıkış saatlerini, korumaların vardiyalarını tek tek çıkarmıştı. Parmağı ekranda kayarken anlattı: — “En uygun baskın saati gece 23:00. O sırada fuhuş evlerinde en büyük hareketlilik olur. Aynı anda baskın yaparsak hem mağdurları kurtarır hem de Ertuğrul’un tüm taşeronlarını yakalarız.” Altan onayladı, ekranda Arda’nın adı belirdi. — “Arda içeriden destek olacak. Barmen kılığında barın içindeydi; planların çoğunu bize ulaştırdı. O, içeride gözümüz ve kulağımız.” Meltem’in yüzünde kısa bir tebessüm belirdi. Arda’nın raporlarına güveni tamdı. Kapı bir kez daha açıldı. İçeri Kaya girdi. İri yapılı, sert bakışlı bir adamdı. Kısa dönem bordo bereli askerlik yapmış, ağır bir yaralanma sonrası malulen emekli olmuştu. Sivil hayata uyum sağlayamamış, Altan’ın adalet mücadelesine katılmıştı. Altan tanıştırdı: — “Tanışın, Kaya. Bizden biri. Bu gece Meltem’in yanından ayrılmayacaksın. Tırnağı kırılsa senden bilirim.” Kaya başını eğip tok bir sesle karşılık verdi: — “Hazırım.” Plan dağıtımı hızlı ve net oldu. Altan, gözlerini tek tek hepsinin üzerinde gezdirdi. — “Bu operasyon sadece Ertuğrul’u değil, peşindeki tüm çeteyi çökertmek için. İstanbul’un karanlık damarlarını kesmek için. Polisle koordinasyon sağlandı, ama sahada işi yapan biziz. Bahane yok. Saat 23:00’te başlıyoruz.” Kısa bir sessizlik… Sonra tüm tayfa tek bir ses halinde yanıt verdi: — “Hazırız!” Hazırlıklar geceye kadar sürdü. Çelik yelekler giyildi, kulaklıklar takıldı, frekanslar test edildi. Herkes sessiz bir savaşçının disiplinine bürünmüştü. Meltem kardeşinin elini tuttu, Mertcan ona güven veren bir bakış gönderdi. Ve gece ağır ağır şehri örterken, İstanbul dört bir yandan yaklaşan büyük müdahaleyi beklemeye başladı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE