OFLAZ Sanki biri beynimi sikmişti. Öyle bir ağrı. Daha gözlerimi açamadan, şiddetli baş ağrısıyla vurgun yemiştim resmen. “Uyanınca haber ver,” diyordu Pars'ın sesi. “Ararım,” dedi Doğan! “Niye giden biz oluyoruz ki?” diye sordu Leyla. “Doğan gitsin, ben kalırım.” Deniz neredeydi? Asıl burada olması gereken o değil miydi? “Ben buradayım,” dedi aşinası olduğum ses. “Hem bu kadar kalabalık olması iyi değil.” Sonrası yoktu. *** Yeniden sesleri algılamaya başladım. Gözlerimi açmayı demedim. “Kıpırdıyor,” dedi Deniz. Sesini duymak iyi hissettirmişti. “Bak Doğan!” “Gördüm yenge!” dedi Doğan. Yenge mi? Gözlerimi açacakken açmaktan vazgeçtim. Beş vakit ‘polis aşağı, polis yukarı,’ diyen adamın ağzından yenge hitabını duymak tuhaf gelmişti. “Yenge deme demedim mi ben sana?” “Ne diye

