İki gün geçmişti. Hastane odası artık Ömer’e dar gelmeye başlamıştı. Her ne kadar doktorlar birkaç gün daha gözlem altında kalmasını isteseler de, o sabah gözlerini açar açmaz söylediği ilk şey şu olmuştu: “Ben eve gitmek istiyorum.” Başta itiraz etmeye çalıştım ama bakışları kararlıydı. Yorgun değildi artık. Sıkılmıştı. Yatak kenarına oturmuş, perdeden süzülen sabah ışığı omzuna vururken öyle bir baktı ki, o an onun savaşçı ruhunu bir kez daha hatırladım. Bu adam kolay kolay bir yere hapsolmazdı. Hele de hayata yeniden tutunmuşken… Zeynep de bir süre sonra ikna oldu. “Tıbbi olarak evde bakımı mümkün,” dedi. “Ama yalnız kalamaz. İlk günlerde hareketleri sınırlı olmalı. Düzenli ilaç kullanımı, beslenme, pansuman… hepsi dikkat ister.” Ömer bana döndü. Gözlerinde o bildiğim gülümseme. “Y

