Kurulu toplama kararı aldım. Ortak bir fikir birliği sağlamak için değil, aldığım kararı hepimiz bir aradayken yüz yüze sizinle paylaşmak istediğim için. Kurulun aldığı kararlar İmparatorluğun çıkarları doğrultusunda olur bunu biliyorum ve sizden rica ediyorum karşıma çıktığınız da tüm önyargılarınızı Sulei’nin sınırları dışında bırakın. En yakın şafakta görüşmek dileğiyle. Bu hepimizin savaşı olduğu gibi her birimizin barışı da olacak.
Batmış Güneşin ışıkları yeniden doğacak.
İmparatoriçe Eva Kut
Logos mırıltılı bir sesle yazdığım çağrı mektubunu okurken, tüylü kaşları çatıldı. Pençesinden kağıdı alırken, kağıt hışırdadı. Logos kanatlarını açarak karşımda ki ahşap direğe kondu. Durumdan pek memnun değildi. Gözlerimi Sulei’nin sessizliğine çevirdim. Mercury izin alarak yanımızdan ayrılmıştı. Büyükbaba Logos ile kütüphanenin taş balkonun da oturuyorduk. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Ailelerden pek kimse kalmamıştı. Jasper dayı, Ryu teyze ve büyükannem Beatrice İmparatorluğun yükselişine ve düşüşüne benim gibi şahitlik eden şanssız insanlardı. Jasper dayım, Karneyn’nin yöneticisiydi ve eşi Ryu da Elementa Ordusunun Şogunuydu.
Hala yanımda oldukları için onlara minnettardım. Özellikle annemin büyük annesi olan Beatrice’e. Torununun çocuklarını görecek kadar yaşadığı uzun hayatına bir çok mutluluk gibi bir çok acıyı da sığdırmıştı. Büyük ailemizden geriye fazla aile üyemizin kalmaması gerçeği her toplandığımız zaman da kendini sinsi bir gerçek gibi belli ediyordu. Gözlerde ki hüzünlü yas bakışlarımıza yansırdı. Annemin yokluğunu asla dolduramazdım. Öyle bir niyetimde yoktu. Derin bir nefes alarak başımı sandalyeme yasladım. Logos benim yerime taht için daha uygundu ya da Beatrice. Ancak ne Kurul Başkanı Logos ne de Sulei’nin yöneticisi Beatrice buna rıza göstermemişler ve benim dışımda kimseyi veliaht olarak ilan etmemişlerdi. Yaşayan kardeşlerim arasında düşündüğüm zaman benim dışımda uygun olan yoktu.
Biri dışında; Ryan. Taç giydiği gün öldürüldüğü gündü. İmparator olmalıydı. Savaşın verilen ilk kurbanıydı. Hükümdarlık hakkı ondan sonra bana geçmişti. Ve diğer kardeşlerim... Lith ihanetinin ardından İmparatorluktan kaçmıştı. İkizlerden Abel ölmüş ve geriye oğlu kalmıştı. Kayin doğu çöllerine Logos tarafından sürgün edilmişti. Aris savaşta doğmuş, savaşta yaşamıştı. En son doğanımız bir tahtta oturup İmparatorluk işlerini yürütecek kadar pek sabırlı biri değildi. Kendi ailesinden kopuk bir hayat yaşamıştı. Onu büyüten büyükannemiz Beatrice dışında kimseyle fazla muhatap olduğunu görmemiştim. Ve biri daha vardı. Ryan’dan önce doğan. O yok edici...
“Onu Kurul toplanmadan önce ziyaret edeceğim.” Logos sözlerimi işittikten sonra dehşete düşmüş bir ifadeyle bana baktı. “Öyle bakma Logos. Savaşı bitireceğim ve bu yol uzlaşıdan geçiyor. Şiddeti denedik ve yirmi yıldır deniyoruz.”
Logos gagasını kıpırdattı. Söyleyeceği şeyi söylemek ve söylememek arasında kaldı. Ancak söyledi. “İmparatoriçe sensin ama bende yol göstericinim.”
“Korkunu anlıyorum ama sonumuzu ne kadar erteleyebiliriz ki?” dedim Ve Sulei şehrine baktım. Yıldızlara dokunabilecek kadar gökyüzüyle dip dibeydi ama yeryüzüne düşebilecek kadar da düşüşe de yakındı. “Sonsuz yaşama sahip olabiliriz ama bu gerçek dünyamız için geçerli değil.”
“Durdurulabilir.” Logos kanatlarını açtı. Kanatları arasında bir illüzyon belirdi. İmperium Taşları... Logos derinden gelen yankılı bir sesle konuştu. “Taşlar eski güçlerine kavuşursa savaş durdurulabilir. Ancak senin de bildiğin üzere taşlar uyuyorlar. Bizde geriye kalan güçlerle idare ediyoruz. Kutsal Kanlar bu denli önemli ve kıymetli bir amaca hizmet ediyorlar. Düşman ile anlaşmaya değil, otoriteni sağlamlaştırmaya hedefle Eva.”
Amacım; Savaşı durdurmak değil sonlandırmaktı. Durdurulan bir eylem yeniden dış bir kuvvetin etkisi ile harekete geçebilirdi. Ancak yok olursa yeniden var olması gibi bir olasılık söz konusu olamazdı. Annemin beni seçmesi bir yerde diğer kardeşlerimden bir konuda daha geride olmamdan kaynaklıydı. Tüm kardeşlerim -buna vefat eden abim Ryan da dahildi- her biri Kayin kadar gözleri iktidar için kararmasa da güce açlardı. Lith, Kayin’den sonra gücü en çok isteyendi. Abel öncü ve lider olmak için hırslıydı. Aris savaşta galibiyeti elde etmek için etik kuralları hiçe sayabilirdi.
Bense ne güce açtım, ne hırslıydım ne de ahlaki kurallarımı çiğneyebilirdim. Annemin otoritesine ve iktidarına boyun eğmiş ve asla ona saygısızlık etmemiştim. Bağışlayıcı olandım. Sessiz, en sakini ve söz dinleyeni. Ancak annemin kaçırdığı bir nokta vardı. Doğurduğu hiç bir çocuğu onun kadar ne bu tacı taşıyacak kadar güçlü ne o tahta oturacak kadar layık ne de hükümdar olabilecek kadar güç için kudretliydi. O gerçek olan güneşti. Ben güneşin gölgesi olabilirdim. Son seçenek olan bana taç ve taht düşmüştü. Tahtın halefi olarak seçilmişken artık tahtın sahibiydim.
“Amacım zaten bu Logos.” diye mırıldandım. “Tüm kartlarımı açık oynasaydım, oyununun staratejesinin bir anlamı kalmazdı.”
“Akıl.” dedi, derin koyu renkli mavi gözü kısıldı. “Annene en çok bu yönden benziyorsun.”
Minnetle gülümsedim.
“Senden şüphe etmiyorum ama bu hala bazı kararları alacak kadar toy olduğunu düşündüğüm anlamına gelmiyor Eva.”
“Tecrübe kazanmam gerekiyor o halde.” dedim kendimden emin bir sesle. “Toy olduğumu biliyorum. Ancak kararlarımın arkasında duracak kadar cesurum.”
“Cesaretin ve aklın hükümdarlık yolunda yoldaşın olsun.” Logos benim için her zaman en iyisini dilerdi. “Ancak cesaretin körelebilir, aklın yanılabilir. Sözümü dinle Eva. Sen diplomat ya da elçi değilsin. İmparatoriçesin.”
Güldüm. “Bana bilmediğim bir şey söyle.”
“Size sonra bir kağıt yığını halinde iletirim.” dedi Logos yarı resmi bir dille. “Ancak uyarmam gerekirse okumanız yıllar alır.”
“Unut gitsin.” dedim ayağa kalkarken. Ellerimi taş tırabzanlara yasladım ve Sulei şehrine karşı kanatlarımı açtım. “Yarışmak ister misin? Biz çocukken...” İç çektim. “Her şeyin güzel olduğu zamanlardı. Bizimle yarışırdın.” Omzumun üzerinden Logos’a baktım ve alayla sırıttım. “Hadi kapışalım moruk.”
Logos kanatlarını açmış ve zıpkın gibi fırlamıştı.
Bağırdım. “Hileci!”
Sulei de yankılanan gür bir kahkaha atmakla yetindi.
Hemen tırabzanlardan atlayarak bende yarışımıza katıldım.