23. DİLİ SÜSLÜ ZEHİR SAÇAN YILAN!

1986 Kelimeler
UMAY'IN AĞZINDAN... Karşıma özgüveniyle çıkan abim kollarını koltuğun üstüne yayarak tek kaşı havada pozisyonda bana bakıyordu. "Hayrolsun Orhan bey?" dedim çayını önüne koyarken. "Bugün ne oldu biliyor musun?" "Bilmeyrım!" dedim yanına oturarak. "İso'nun eli kaydı, bizim bütün borçları üstüne aldı!" "Şaka!" dedim kahkaha atarak. 2 hafta önce aklımda büyük bir plan var demişti. Ben öldürecek diye korkuyordum ama abim ölümden beter hâle sokuyordu İso'yu. Gerçi görüş iznim hâlâ çıkmamış, yüz yüze gelmemiz sağlanamamıştı. Olsun, onun içinde ikna olacaktı elbet. "Gerçek kız, gerçek! Bir de bununla da kalmadı bacım! Meğer bu İso çok cömertmiş! Altaylar'ın borcunu da üstüne aldı!" Modum hızla yön değiştirdi. 2 hafta geçmişti Altay'ı görmeyeli. Abimin son konuşmasından sonra çocuk daha evin önünden geçmez olmuştu. Hatta Ceylin Arsin'de yaşayacağı evde kaldığını söylüyordu. "İyiymiş." dedim diğerinin aksine kısılan sesimle. Haftaya boşanma davam vardı. Altay'da 1.5 aya evleniyordu. Oh mis, hayatım yoluna giriyordu yeniden. "İso'dan boşanınca benim arkadaşın kardeşi var, seni onunla görüştüreceğim!" "Ne?" dedim öfkeyle. Acelesi neydi? Abim neden yangından mal kaçırır gibi anında başkasıyla evlenmemi istiyordu? Üstelik üstüne basa basa evliliğe tövbeli olduğumu söylediğim hâlde! "Çocuk çok temiz Umay. Sen geçen gün yanıma geldin ya, orda görmüş. Abisi söyledi, ben de sıcak baktım. Yol yordam bilir, varlıklı aileden geliyorlar. Yani yabancılık çekmezsin." "Pes!" dedim ayağa kalkarak. "Mal mıyım ben abi? Sen beğeneceksin, ben de evleneceğim öyle mi?" "Bacım ben şimdi öyle mi dedim sana?" "Ya ne dedin?" "Umay! Olur olmaz yollara sapıyorsun abim! Önündeki bataklığa düşmeden kurtarmaya çalışıyorum seni." "Bataklık mı! Neyden bahsediyorsun sen abi?" Etrafa bakındı, kimse var mı diye kontrol etti. Ev ahalisi erkenden işlerini halletmek için çıkıp gitmişti. Yani tektik abimle. "Abim..." dedi elimden tutup yanına oturtarak. "Sen aşık olmuşsun Umay." Yüzümü buruşturdum. İso'dan mı bahsediyordu? Tamam, başlarda hoşlantı vardı ama şimdi öldürsem içim soğumazdı. "Ne aşkı abi? Nefret ediyorum o pislikten!" dedim. "İso'dan bahsetmiyorum Umay." İyice meraklandım. Kime aşık olmuştum acaba, ki benim bile haberim yoktu. "Umay of!" dedi elini alnına koyarak. "Ne yapacağım ben seninle? İpin ucunu kaçırıyorsun!" "Abi!" dedim. "Kime aşık olmuşum ben ya? Ben bile bilmiyorum!" "Altay'a!" dedi vurgulu bir tonla. "Hah!" dedim gülerek. Ben, Altay'a, aşık olmuşum öyle mi? Şu kapıdan içeri girse anında boğazlardım onu. Nasıl bir aşk ki öldürmeye fırsat kolluyorum? Yönümü diğer tarafa çevirdim. "Siz iyice saçmalamaya başladınız!" dedim. "Al!" dedi kolunu havaya kaldırıp. "Eski Umay olsaydı bu cümle benim ağzımdan çıkar çıkmaz ortalığı ayağa kaldırırdı. Peki sen şimdi ne yapıyorsun Umay? Saçmalık diyerek işi kapatmaya çalışıyorsun." Ama bu nasıl olurdu? Farkına varmadan olmayacak kişiye mi kapılmıştı bu gönül? "Abi olmaz öyle şey!" Sonuna kadar inkâr edecekti dilim. Olamazdı da zaten! Düşman oluşumuzu geçtim, başka insanlarla birlikteydik. Ben boşanacaktım ama Altay daha yeni evlenecekti. "Olmayacak zaten! Toprak'la sizin gitme işinizi konuştum. Haftaya İstanbul'a yerleşiyorsunuz Umay." "Ama-..." "Aması falan yok! Dediğimi yap, gerisine karışma! Ben, senin iyiliğin için çabalıyorum abim." O günün akşamında kalbime büyük yoklamalar yaptım. Sahiden de Altay'a aşık mı olmuştum ben? Bu dünya üzerinde hiç olmayacak kişiye gönül kaptırmanın ağırlığı altında ezilmek istemiyordum. Çok büyük konuştum. Ölsem Altay'a yan gözle bakmam diyordum. Ondan mıymış sürekli onu görme isteğim? Ondan mıymış geçtiği yolların izlerini takip ederek belki bir umut karşılaşabiliriz sevinciyle adım atmam? Ondan mıymış gözlerimi her yumduğumda onun silüetini görmem? İnsanı düşünceleri boğar mıymış? Ben kendi düşüncelerimin, kendi duygularımın altında nefes alamayacak boyutlara ulaşıyordum. Şu kalp olduğu yerde attığı sürece hiç kimseye tutulmamıştı. Arkadaşlarım aşık olduğu insanları anlattıklarında 'Acaba bir gün ben de birisine böyle aşık olur muyum?' diye sürekli hayaller kuruyordum. Oldu Umay! Hayalin gerçek oldu. Al işte aşıksın! Aşıksın da ne he! İmkânsıza kaptırdın gönlünü! ••• "UMAY!" Sırası mı baba? "UMAY GEL HABURAYA?" Sesin ciddiyeti arttıkça heyecanım büyüyordu. "GELİYORUM BABA!" dedim. Daha dün gelmişti İstanbul'dan. Saçlarımı görünce anlık şok yaşamış, konuyu irdelemişti. İso'nun pimini çekecek kişilerin sayısı artarken, babamın hırsı hepimizi yakacak boyuta ulaşıyordu. Saçlarımı salık bırakıp aşağı indim. "Nerdesin baba?" dedim. "HABURAYAYUM! GEL KIZIM!" Ses bahçeden geliyordu. Havalar iyice ısınmış, Güneş artık yakmaya başlamıştı. Bahçeye çıktım, babamın yanına geçtim. "Buyurasın kralım!" dedim başının üstüne oturup yanağından öperek. "Bak!" dedi saçlarımı görünce. "Habuları sokma cözume Umay!" "Baba..." dedim nazlanarak. Babam sadece İso'nun aldatma olayına kadar olan kısmı biliyordu. Şiddet bölümünden asla söz etmeyecektik. Tüm kardeşler 2 gün önce toplanmış, bu karara varmıştık. Kalbinden rahatsızlığı olduğu için bu yol daha sağlıklı bir kapıya çıkıyordu. "De bakayum bağa! Ne istersun bubandan?" Kanım kaynadı. Üzerimdeki yükün ağırlığını hisseden babam, bana hediye alarak sevindirmeye çalışıyordu. Dizlerinin dibine eğildim. Heyecanla "Ne istersem mi?" dedim. "Ne istersan!" "Baba şey... Araba istiyorum ben ya!" Abilerimden hiçbirisi mümkün değil ki bana araba alsın. Neymiş başıma buyrukluğum artarmış, hiç söz dinlemezmişim, aklıma eseni yapar, daha da kimsenin yüzüne bakmazmışım! Bu kafada kurmanın hangi seviyesi acaba? Arabayla hiçbir şekilde bağdaştırılamayan örnekler bana aşırı saçma geliyordu. "Abilerun ne olacak?" dedi babam bıyık altından gülerek. "Sen alırsan onlar hiçbir şey diyemezler!" dedim şımararak. Önüme doğru eğildi. Heyecan dolu bir sesle kısık şekilde "Hanci modeli isteysun?" dedi. Hiç düşünmemiştim ki. O 3 tane gıcık abim bana hayalini bile kurdurmayı yasak etmişti. "Ay baba! Ben bunu hiç düşünmedim!" "Ama ben düşundum!" "Nasıl?" dedim saçlarımı kulak arkama koyarak. "Sağa bi dane Mercedes Benz B serisi aldum!" Babamın cümlesi tamamlanır tamamlanmaz ağzım kendiliğinden açıldı. Bir de almış mıydı? "Baba!" dedim heyecanla. Ayağa kalktım. Mutlu olmayı unutmuş kalbim yerinde duramıyordu. "Çik dışari!" "Şaka değil dimi?" dedim gözlerimi büyüterek. "Citte bak!" Koştur koştur bahçe kapısından çıkıp dışarıya baktım. Gerçekti! Beyaz renkte, babamın tarif ettiği arabanın aynısı duruyordu. "AY!" dedim çığlık atarak. "BABA GERÇEKTEN ALMIŞSIN!" Oysa babamın yapmak istediği apayrı boyuttaydı. Hüznümün bir çoğunu alamayacağını bildiğinden kendini, bana küçük sürprizler yaparak avutmaya çalışıyordu. İçi kan ağlıyordu da bakmayın bize belli etmiyordu. Öyle ya da böyle evlendikten bir hafta sonra baba evime geri dönmüştüm. Daha şimdiden köylü ağzını açmaya başlamıştı bile. Belki bana belli etmemeye çalışıyorlardı ama insanların bakışlarından bile anlıyordum. Hayattaki en büyük şansım her koşulda bana destek çıkan ailemdi. Sırt dönmek yerine sırtımı yaslayacağım dağ oldular. Aksi olsaydı ben yaşayamazdım... Hevesle arabama binip köyü turlamaya başladım. Başta abimler çok kızdılar, babama karşı çıkmaya çalıştılar fakat tek kız olmamın avantajıyla hepsini alt etmeye yetiyordum. "Gerekli miydi cidden?" dedi Yaman abim. 2 gün önce gelmişti evin en kıskanç erkeği! Yılın çoğu zaman dilimini İstanbul'daki iş yerinde geçiriyordu. Evet onu da çok özlüyordum ama bazen iyi ki burada değil diye seviniyordum. Nefes aldırmıyordu bana. "Gerekliymiş ki babam almış!" dedim ukala tavrımla. "Umay!" dedi dişlerini sıkarak. "Ne be! Senin İstanbul'a gitme vaktin gelmedi mi?" dedim. "Hatırlatayım istiyorsan abiciğim! İstanbul'a hep beraber döneceğiz!" Ağzım yamuldu. Ben bu gerçeği unutmuştum. Ay hayır! Bundan sonraki hayatımı Yaman abimin yanında mı geçirecektim? "Ben ayrı eve taşınacağım!" dedim. "Fuşki taşunursun!" "Abi!" "Kes Umay! İstanbul büyük şehirdir, buraya benzemez! Gözümün önünden ayırmayacağım seni!" Daha gitmeden başladı kıskançlıkları. Şimdiden bunun karısına geçmiş olsun dileklerimi iletmem lazımdı. Neyse ki aşk taraklarında bezi yoktu. "Keyfimi kaçıramazsın tamam mı? Yemeğim bitince köyü turlamaya çıkacağım!" "Sebep?" dedi. "Arabam yeni ya hani!" dedim serzenişte bulunarak. "Tamam, bekle beni, beraber çıkarız." "Asla!" dedim. Zehir ederdi abi bana! Yok şu sana mı baktı, şu köyün kapısı seni görünce mi oynadı, erkek sinek seni görünce mi uçmaya başladı? Kafayı yedirttirirdi! "Niye?" dedi ağzındaki yemeklerle. "Senin kıskançlıklarınla uğraşamam!" "Ben bir kere kıskanç değilim Umay!" İşte buna bütün masa kahkahalarla güldü. Hepsi de beni gözünden sakınırdı ama Yaman abim biraz ipin ucunu fazla kaçırıyordu. "Ne gülüyorsunuz be! Kardeşime bakan gözleri oymayayım mı abi?" dedi Orhan abime bakarak. "Oy kardeşim, elbet oy ama mümkünse sadece hak edenlerin gözlerini oy. Mesela en son geldiğinde karşı köyden..." Daha fazla konuşamadan gülmeye başladı. Ah şu olay! Ben de başladım gülmeye hatta hepimiz... Ama sahiden çok komikti. Karşı köyde yaşayan Cevahir elindeki son model telefonla bizim evi yakınlaştırıp beni izliyormuş. Köyde drone uçururken görmüş Yaman abim. Oysa zavallı çocuk mesleğini yerine getirerek köyü fotoğraflıyordu. Abim sağolsun, dronedan görüntüyü alır almaz Cevahir'in yanına gitmiş, bi güzel dövmüştü. "O kaşınmıştı ama! Ben ne bileyim kocaman adam çiçekleri çekiyor! Öyle kamera elinde, bizim tarafa dönük görünce sinirlendim!" dedi yerinde gerilerek. "Lan hasta manyak! Çocuk karşı köyden!" "Abi!" dedi. "'Of çok güzel, dünya üzerinde en güzelini ben buldum, bembeyaz papatya!' derse elbet Umay sanarım!" "Hastasın sen." dedi Orhan abim. Gülmekten gözlerimizden yaş akmıştı. Yemeklerimizi yedikten sonra bütün çabalarım sonuçsuz kalmış, Yaman abim de test sürüşünde benimle birlikte gelmişti. "Düzgün sür şunu Umay!" "Ya sen niye geldin ki? Ben ne güzel tek başıma daha güzel sürüyordum!" "Önüne bak önüne!" Önüme nasıl bakayım acaba? Altaylar'ın kapısından geçeceğiz, nasıl önüme bakayım? "Aa Altay değil mi şu?" diyince "Hani nerde?" diye atladım. Kalbim tekrardan can bulmuştu sanki. 2 haftadır yüzünü görmüyordum adamın. Abim ters bir bakış bıraktı bana. "Sana ne!" dedi. Yutkundum. "O zaman sanana da ne!" "O nasıl cümle kız?" Cümle cümleydi işte. Niye sürekli yaptığım her şeyi eleştirir hale gelmişti etrafımdakiler? "Ne kadar büyümüş habu Altay?" Gözlerini kısmış, tepkimi ölçmek adına önüme yem atıyordu. Yer mi lan Karadeniz kızı? "Dünyaya gelen büyüyor abiciğim!" dedim arabayı sürmeye devam ederken. "Bir sen büyüyemedin babamın gözünde!" dedi. Kıskanç! "Anama diyelum de seni de kız etsun!" dedim kahkaha tufanına tutularak. Günlerdir solan yüzüme renk gelmişti adeta. Aşk böyle bir şey miymiş? Altay'ı görür görmez yeniden hayata dönmüştüm. Ah Umay! Ama seni hayata yeniden döndüren kişi en imkansız olanıydı. Kendine gel! Haftalar sonra başkasıyla evlenecek adama duygu besleyemezsin! Ne kadar kendime engel olmaya çalışırsam çalışayım gözümün teki mutlaka Altay'a kayıyordu. Arabasının bagajından bavulunu çıkartıp aşağı indirdiğinde nihayet onun da gözleri beni gördü. Yerinde durdu, elini beline koyarak gerçekten ben miyim diye emin olmak istedi. "Habu uşak bize mi bakay?" dedi Yaman abim. Lütfen önüne döner misin Altay? Adam zaten kavga etmek için yer arıyor, sen de maşallah ekmeğine tereyağı sürüyorsun. "Sana bakıyordur. Bayağıdır yoktun ya!" "Ha! Olabilir." dedi koltuğa geri yaslanarak. "Ama sen yine de çabuk geç şurayı!" "Of abi! Bir daha sakın gelme benimle!" "Ben değil zaten sen geleceksin benimle!" Doğru! Acaba vaz mı geçseydim? Orhan abimle Toprak abimin çenesine razıydım da, Yaman abimle başa çıkamazdım ben. "Yüzük var lan parmağında!" dedi tam yanından geçerken. "Hı, evet." dedim. "Zeliha'yla nişanlı." "Zeliha mı? Abov! Desene bizim bir şey yapmamıza gerek kalmamış, Altay belasını kendi elleriyle bulmuş!" Neden herkes Zeliha hakkında kötü yorumlarda bulunuyordu? Orhan abim, Toprak abim, hatta anam bile ismini duyunca değişik oluyordu. "Ne var bu Zeliha'da abi?" dedim. "Onun pisliğini bizden başkası bilmez!" dedi. "Neden?" dedim hızımı düşürerek. Altaylar'ın evinden bayağı aşağı gitmiştik. Yani zihnim dağılmadan abimi güzelce dinleyebilirdim. "Aramızda kalacak ama!" dedi. "Benim ne zaman boşboğazlık yaptığımı gördün?" "Evet ama bu farklı bacım. Evde sadece ben, Toprak, Orhan abim ve annem biliyor. Hatta sana şöyle söyleyeyim... Köyde sadece biz biliyoruz." İşte şimdi iyice meraklanmıştım. "Bundan tam 2 sene önce Zeliha bana açılmıştı." "Nasıl?" dedim. Arabayı uygun bir yere park etmem lazımdı yoksa bu şaşkınlıkla kesinlikle kaza yapabilirdik. Çektim kenara, baktım abimin yüzüne. "Valla öyle bacım. Bana çok aşık olduğunu, evlenmek istediğini söyledi. Ee ben sevmiyordum. Sevmediğim insanla da evlenmek istemedim. Ben reddedince de anneme söylemiş, abime söylemiş, Toprak'a bile söylemiş. Takıntılı birisi Zeliha. Çok uğraştım onu yakamdan düşürmek için. İstanbul'da bile bana soluk vermiyordu. Sosyal medya hesaplarından engelledim, başkalarından ulaştı. Numaralarımı değiştirdim, yine de buldu. Yani ne yaptıysam kaçamadım onun o pislik sevdasından. Pislik diyorum çünkü beni tehdit ediyordu. Eğer onun aşkına karşılık vermezsem köyde dedikodumu çıkartıp herkesin gözünde olan değerimi düşüreceğimi söylüyordu." Vay şerefsiz! Demek bu yüzden ne zaman karşı karşıya gelsek bana düşman gözüyle bakıyordu. İğrenç! Bir insan aşkına karşılık alamadığı zaman mide bulandırıcı bir kişiliğe dönüşüyorsa kesinlikle hastadır. Aksi halde hiçbir sağlıklı birey bu hataya düşmez. "Abi sen ne diyorsun?" dedim. "Öyle işte bacım. Ben kurtardım ama bu sefer de Altay'a sarmış kafayı. Gerçi çoğu kez düşmanın oğlu ile evlenip seni hezimete uğratacağım diyordu ama pek kale almıyordum. Demek ki haklıymış!" Vah zavallı Altay! Zeliha resmen onun aşkından faydalanıp, abime gözdağı vermeye çalışıyordu da haberi yoktu. "Peki sen gerçeği Altay'a söyledin mi?" dedim. "Yoo! Bana ne! Düşmanın hayatını mı kurtaracağım bir de Umay? Ne yaparsa yapsın umurumda bile değil! Sakın!" dedi işaret parmağını bana doğrultup. "Seni ilgilendirmeyen konulara sakın bulaşmıyorsun! Bak o Zeliha çok tehlikeli Umay! O kadar tehlikeli ki dili zehir saçar. Onu öyle sessiz görme, o sessizliğinin altında yatan akrebi sen bile tahmin edemezsin."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE