19. BARIŞ ANTLAŞMASI...

1690 Kelimeler
UMAY'IN AĞZINDAN... "BU KAPI NİYE KİLİTLİ!" Büyük bir gürültüyle gözlerimi korku içinde açtım. Hava hâlâ karanlık, muhtemelen gecenin ortasındaydık. "UMAY! BU KAPI NİYE KİLİTLİ!" Abim diye saygısızlık yapmak istemiyordum ama öküz gibi bağırıyordu kapının öteki tarafından. "MÜSAİT DEĞİLİM!" dedim. Oh olsun! Ona, onun dilinden cevap veriyordum. "AÇ!" "ÖZEL ALANIM YA BURASI BENİM!" dedim. "HA İNTİKAM ALIYORSUN ÖYLE Mİ?" "İYİ GECELER!" "KİLİDİNİ AÇSANA KIZIM! BİLİYORSUN SEVMİYORUM!" Cevap vermeden yatağıma usulca geri yattım. İnat değil mi, açmayacaktım. "ÇOCUK UYUYOR UMAY! ŞU KİLİDİ AÇ, SÖZ VERİYORUM GERİ GİDİCEM!" "GİT! KARINLA OLAN ÖZLEMİNİ GİDER SEN ORHAN BEY! KARDEŞİNİ 1 HAFTADA ÖZLEME, KARINI SAATLER SONRA ÖZLE! HİÇ DÜŞÜNME TAMAM MI? BENİM KIZ KARDEŞİM NELER YAŞADI, NELER ÇEKTİ HİÇ DÜŞÜNME! NE DE OLSA BERİL BENDEN DEĞERLİ DİMİ?" Ben konuştum, ben duydum. Abimden bir daha ne ses çıktı ne de cevap geldi. Yine karının yanına gittin dimi? Madem beni kendi yalnızlığımın ortasında bırakacaktın, neden buraya getirdin abi? Baba evimde kalıp Toprak abimle bahçede dertleşmek varken senin soğuk duvarlarınla savaşmak istemiyordum. Yorganı başıma kadar çekip uykuma kaldığım yerden, hüznüm ve gözyaşlarımla birlikte devam ettim. Sana en çok ihtiyacım olduğu anda yanımda yoksun ya, varsın mutlu olasın abi... ••• Sabahın köründe horozların güçlü bağırışları uykumu bölmeye yetmişti. Zaten gece boyu sık sık kalkmış, belki abim gelmiştir diye odamın dışına bakınmıştım ama her seferinde hüsranla geriye dönmüştüm. "Kız! Uyanmadın mı hâlâ kötü görümce! Sofra hazır, abin seni bekliyor!" Yengem çok iyi kadındı. Ben de çok seviyordum zaten kendisini. Mutlu anlarına şahitlik ettiğim de ben daha da çok mutlu olurdum fakat şu an yaralı olan bendim, Beril değil. Abimin benim yanımda olup başımı okşaması gerekiyorken onunla hasret gidermesi ağrıma gitmişti. "Geliyorum!" dedim buz gibi sesimle. İnmicem desem huysuz kavga çıkarır, günümü daha sabahtan zehir ederdi bana biliyorum. Üstümü değiştirmeden, ellerimi yıkayarak doğrudan sofraya indim. Abimin yüzüne bile bakmadan yerime oturup yine çatalla oynamaya başladım. "Küs müsün?" dedi ama cevap vermedim. "Sana soruyorum Umay?" Ne o? Dün esip gürleyen senden eser yok abi! Sesin çok yumuşak ne hikmetse! "Telefonumu bana verir misin?" dedim sorusunu cevapsız bırakarak. "Yengende telefon." Başımı kaldırıp gözlerine öfkeyle baktım. "İstiyorsan bedenimi de al, yengeme ver!" dedim. "Karşında abin var Umay!" "Sen, benim abim falan değilsin!" dedim sandalyeden kalkarak. "Eğer abim olsaydın dün karının koynuna girmek yerine benim yanıma gelirdin tamam mı? Keşke buraya gelmeseydim, keşke Toprak abimin yanında kalsaydım! O senin gibi değil, bana destek oluyor, yaralarımı sarıyor! Ama sen! Sen karından ayrılamıyorsun!" dedim. Daha da kalmayacaktım bu evde. Sofradan tek lokma bile almadan kalkarak odama çıkıp üstümü giyindim. Telefon yengemdeymiş! Gelip bana veremiyor, karısına emanet ediyor! Öyle iki avuç içimden öpünce derdime ortak olmuş olmuyorsun Orhan bey! Seviyorsan göster, beni önemsediğini belli et. Aşağı geri indiğimde abimin aynı yerinde oturduğunu gördüm. Yemek yemeyi bırakmış, muhtemelen gelmemi bekliyordu çünkü duruşu sinir barındırıyordu. Ondan tarafa göz bile gezdirmeden, yengemin yanına gidip gururumun etkisiyle yüzüne dahi bakmadan elimi uzattım. "Ver telefonumu!" dedim. "Hayrola?" dedi abim ama duymamazlığa vurdum. "Beril telefonu verir misin?" dedim ısrarla. Cebinden çıkarttığı telefonumu bana verecekken abim aldı. "Beni sinirlendirme! Otur şuraya, kahvaltını yap! Dünden beri boğazından aşağı doğru düzgün yemek geçmedi!" "İyi, vermezseniz vermeyin!" Kapıya doğru ilerliyordum. Abim arkamdan seslenip durdurmaya çalışsa da bu sefer gözümü karartmış, onun öfke kaynatan bağırışlarından etkilenmemeye çalışıyordum. Tam kapıyı açtım ki arkamdan "SEN O KAPIDAN HELE BİR ÇIK! ANAM AVRADIM OLSUN SENİ ANKARA'YA YOLLAMAZSAM!" dedi. Durdum. Adımlarım durmak zorunda kaldı. "HADİ ÇIKTA GÖREYİM SENİ!" Kapıyı üstüne sertçe vurarak bedenimle birlikte ona döndüm. "Tehdite mi başladın şimdi de?" dedim. Ayağa kalktı. "Anca bu dilden anlıyorsun!" dedi. "Keşke benim abim olmasaydın!" Son cümlemdi. Ağlayarak odama geri çıktım. Sözünü çiğnememek için verdiğim mücadelemi abim dünden beri suistimal edip edip duruyordu. Defalarca kez kapıma geldi, olumlu konuştu ama inadım tuttu bir kere, ölsem açmazdım o kilitleri. Zamanında verilmeyen ilgi yapraklarını toprağa dökmüş ağacın yeşillenmesini beklemeye benzer. Bahar bitti, kış kendini gösterdi Orhan bey! Şimdi istersen elinde hortumla dolaş, yine de açmaz solan çiçeklerim... "Telefonu bırakıyorum, sonra gideceğim. Bari onu al!" sesiyle yattığım yerden doğruldum. Biraz bekledim. Abimin adımları uzaklaşınca ayağa kalktım ve kapının altından sahiden telefonum orada mı diye baktım. Valla oradaydı. Kulağımı dayayarak dinledim. Gittiğine emin olmam lazımdı. Yaşam belirtisi alamadığım salonun ıssız versiyonuyla sessizce kilitleri açıp kontrolüm altında kapıyı araladım. Kesin o çok sevgili karısının yanındaydı yine! Kimse yoktu. Yavaşça eğilip telefonu aldım. "Aha!" sesiyle odaya girip kapıyı kapatana kadar abim çoktan benden önce davranmış, yatağımın üstüne bile oturmuştu. Tuzak kurmuş bana hain! Meğer hiç gitmemiş, köşede kapıyı açmamı bekliyormuş. "Nasıl da yakaladım? Seni küçük çakal seni!" "İzinsiz odama giremezsin tamam mı?" dedim. "Girerim! Şimdi buraya gel, yanıma otur!" "Gelmicem! Sen de kalkıp git!" "Umay! Sana buraya gel dedim!" "Bana ne!" dedim kollarımı önümde bağlayıp. Hareketsiz durduğumu görünce bizzat kendisi ayağıma kadar gelip kucağına alarak yatağın üstüne oturttu. Hatta kendisi de oturunca başımı dizlerinin üstüne koyarak saçlarımı şefkatle okşamaya başladı. "Demek keşke abin olmasaydım öyle mi Umay hanım?" dedi. Ağır olmuştu biliyorum ama dün gece de onun yaptığı ağırdı. "Evet!" dedim yüzsüzlük yaparak. "Dün gece yanına gelemedim çünkü İso'yu buldum. Çocuklar elimden zorla aldılar Umay. Öyle öfkeliydim ki, o öfkeyle senin yanına gelmekten korktum. Zaten incinmişsin, ağır darbeler almışsın, bir de benim öfkemin altında ezilme diye kaçtım senden." "Çok ihtiyacım olduğu zaman..." dedim. "Dayanamıyorum! Gözünden yaş aktığını gördüğüm zaman bile dayanamıyorum Umay! Seni koruyamadım, sahip çıkamadım! Yanına gelmeye yüzüm mü var sanıyorsun?" "Tek kalmak daha beter abi." dedim. "Sabaha kadar belki bir umut gelirsin diye bekledim ama sen hiç gelmedin. Beril'in yanındaydın." "Beril'i kıskanmayı ne zaman bırakacaksın Umay?" "Kıskanmıyorum!" "Onun yeri ayrı, senin yerin apayrı. Karım o benim bacım. Günün sonunda aynı yastığa baş koyuyoruz. Yıllardır birlikteyiz ama sen ne zaman Beril'e biraz yakın davransam, hemen yüzünü asıyorsun. Evi ilaçlatacağımız için sizde kaldığımız zamanı hatırlıyor musun? Sırf yan yana oturmayalım diye koşa koşa ortamıza giriyordun. Beril seni hep idare etti. Yaşı küçük, kıskanması normal dedi. Ben de idare ettim. Evin en küçüğü olduğundan, tek kızımız olduğundan nazını çektim, ölene kadar da çekeceğim ama artık yengeni kabullensen mi?" Gerçekten böyle miydim? Yengemi kabul edemediğim için mi abimi çok kıskanıyordum? Kafam karışmıştı. Neden benimle derdimi paylaşmak yerine kıskanmamı yüzüme vurmuştu? Zamanı mıydı bunları yüzeye çıkartmanın? Başımı dizinden kaldırarak "Toprak abime söyler misin? Beni gelip alsın." dedim. Herhalde özür diler diye beklemiştim ama o bana yengemi savunuyordu. Evimizde kaldığı 1 hafta varya, ben daha o zamanlar küçüktüm. Kıskanmış olabilirdim, bu çok doğal değil miydi? "Umay..." dedi hafif serzenişle. "Gitmek istiyorum! Karını kıskanıyorum ya! Gitmek istiyorum!" dedim. "Yanlış anladın sen beni." Yanından tamamen kalkarak odadan dışarı çıktım. Yengem duvarın köşesinde sinmiş, bizi dinliyordu. "Bulmuşsunuz birbirinizi!" dedim. "UMAY! ABİM, BENİ YANLIŞ ANLADIN SEN!" Ben asıl her şeyi şimdi daha iyi anlıyordum. Meğer herkese yük oluyormuşum şu hayatta. En çok sevdiğin abin bile seni karısını kıskanmakla suçlar, nasihatler vermeye çalışırmış. *** ORHAN'IN AĞZINDAN... Umay inadından bir adım bile geri atmayınca mecbur aradım Toprak'ı, geldi aldı. "Çok üstüne gittin Orhan." dedi karım. Sigaramı yakarak dudaklarıma yerleştirdim. Gözümün bebeğiydi Umay. Oğlum Göktuğ'dan ayırmazdım onu. Abi gibi değil de, hep bir baba gibi yaklaşmışımdır. Ama artık büyümüş, 23 yaşında koca kız olmuştu. Çocukluk davranışlarından çıkarak güçlü durması gerektiğini bellemesi lazımdı. "Biliyorum." dedim içime çektiğim dumanı dışarı üfleyerek. "Şimdi senden uzaklaşacak ama." "Nç!" dedim kafamı olumsuz anlamda sallayarak. Umay hepsinden çok düşkündü bana. Zaten o yüzden Beril'e bileniyordu ya... Hayatımda tek kadının kendisi olmasını istiyordu. Ondan başka aynı cinse sevgi beslemem ağrına gidiyordu. Fakat karımı seviyordum, aşıktım. Aşık bir insan nasıl sevdiğinden uzak kalsın? "Umay'ın inadını benden iyi biliyorsun sevgilim. Gör bak, ikimiz de özür dilemeden daha yüzümüze bile bakmaz." dedi Beril. "Küçük işte." dedim küllüğün içinde beklettiğim sigaraya hafifçe vurarak. "Büyüdüğünü bi türlü kabul etmiyor. Ne yapacağım ben bununla Beril? Laftan anlamıyor, kimseyi dinlemiyor, başına buyruk takılıp gidiyor." "Umay aslında çok güçlü bir kız ama sizi hep ardında bildiğinden biraz şımarık yetişmiş." "Babam öyle yaptı onu." dedim. Her istediğini alıyordu. Biraz duygu sömürüsü yapıp dudaklarını büzse akşamında yapıyordu istediğini. "Olsun, yine de çok üstüne gittin sevgilim. Karımı kıskanıyorsun niye dedin kıza? Gör bak, bu sefer seninle cidden konuşmayacak." Yapar mıydı ki? Konu Umay olunca dengem hep şaşıyordu. Kız çocuğu olduğundan nasıl davranacağımı bilemiyordum. Toprak ya da Yaman olsa ağzına bi tane vurur, yerine oturttururdum ama söz konusu Umay olunca afallıyordum. "Akşama bize yemeğe gidelim, o zaman anlarız keçi bana küs mü diye." ••• Umay hariç herkes çok sevinmişti gelişimize. Hele anam, torununu görünce bizi bile görmez olmuştu. Akşam yemeğini yemiş, çay faslına geçmiştik. Sürekli Umay'a bakıyordum fakat hiç pas vermiyordu. Sanki ben orada yoktum, hatta hayatında ben diye abisi bile yoktu. "Umay!" dedim çayım bitince. "Abim, sana zahmet bi çay koyar mısın bana?" Duydu, kafasını hafif yukarı kaldırıp bakacak gibi de oldu ama sesin benden geldiğini anlayınca eski duruşuna devam etti. Elindeki telefona bakıyordu. "Abin sağa dedi Umay!" dedi anam ama o yine cevapsız kaldı. "Umay!" diyen annemin elini tuttum. "Bırak ana!" dedim sessizce. Demek ki Beril sahiden de haklıymış. Bu sefer çok kırılmış bana kardeşim. "Ben alırım." dedim. "Abi!" dedi. Sevinçle kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Toprak abi!" diyince üzüldüm. Değerlimdi lan o benim. Hemen silmiş miydi abisini? "İstanbul'a ne zaman yerleşiyoruz?" "Ne?" dedim konuya atlayarak. İstanbul'a mı yerleşeceklermiş? Vay be! İyiki bi evlendik, hiçbir şeyden haberimiz olmaz olmuş. "Ne İstanbul'u?" dedim. "Neyse... Bu konuyu benim odama çıkıp öyle konuşuruz abi! Hem Yaman abim de çok sevinir oraya gittiğimize. Ben de 2 abimle birlikte mutlu mesut yaşarım!" Her kelimesini daha vurgulu bir tonda çıkarıyordu. Bana nispet yaptığını, sildiğini belli etmeye çalışıyordu hanımefendi. Anlaşıldı! Özür dilemeden affedilmeyecektik! "Küçük keçi!" dedim sandalyesini kendime çekerek. Harbiden küçüktü. Boyu kısa, kilosu da az. İnatta da keçiyle yarıştığından tam manasıyla küçük keçi lakabını taşıyordu. "Abiye küs müsün sen hâlâ?" Kolumu omzuna atarak başını kendime çektim. "Bırakır mısınız beni?" dedi. "Uhhh! Misunuz da nedu? Yeni yeni adetler mi çiktu başumuza?" "Siz karışmayın aramıza ana!" dedim. Ardından ufak ricamla hepsini eve yollayıp canımın en kıymetlisiyle bahçede tek kaldım. "Saçım acıyor!" dedi. Acımıyordu biliyorum. Sırf gururundan uzak durmak istiyordu. "Abiye küsülür mü hiç he?" "Abi ne dediğini bilmiyorsa küsülür!" Evet, biraz ileri boyutta saçmalamıştım. Kıskanıyordu, hâlâ ardındayım düşüncemin fakat bunu böyle dememem lazımdı. Evimde misafir olan bacıma yanlış konuşmamam lazımdı. "Özür dilerim." dedim kızıllarından öperek. Anneanneme çekmişti, onun da saçları haböyle kızıldı. "Kuru bir özürle affedemem." Anlaşıldı! Yine bize pahalıya patlayacak bu özür işi! Neyse... O iyi olsun, selamette olsun da varsın benim paramı sömürsün.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE