RASTLANTI +18

1729 Kelimeler
ALTEMUR Onu görünce menüyü tutan parmaklarımın sinirden titrediğini hissettim. Ne işi vardı burada? Tesadüf müydü yoksa değil miydi? Kafamdaki soru işaretlerine yanıt ararken yanımdan geçip gitti. Arkasından baktım. Lavaboların olduğu tarafa gidiyordu. Tamer ağa “İyi misin?” diye sorunca toparlandım. Menüyü hızla masaya bıraktım. “İyiyim, sorun yok” dedim. Garsona yemek tercihimi söyler söylemez ayağa kalktım. “Ellerimi yıkayıp hemen geliyorum” dedim. Bir an önce kızın peşinden gidip amacını öğrenmeliydim. Şirkete gelme nedenini, ettiği hakaretleri, aynı restoranda olma saçmalığını sormalıydım. Kadınlar tuvaletinin önüne gidip beklemeye koyuldum. İki dakika sonra dışarıya çıktı. Beni görünce yerinde sıçradı. Ben daha ona hesap sormadan o “Şimdide takibe mi başladın” dedi. Yüz ifadesi tıpkı ofisimi bastığı andaki gibiydi. Bir adımda aramızdaki mesafeyi kapatıp önünde durdum “Ne saçmalıyorsun sen!” dedim. “Niye takip edeyim seni. Asıl sen beni takip ediyor olmalısın. Önce iş yerime geldin, şimdide buradasın. Söyle sene amacın ne senin? Ne yapmaya çalışıyorsun?” Neredeyse kıyafetlerimiz birbirine değecek kadar yakın olsa da küçük burnu dik bir şekilde yüzüme meydan okur gibi gözlerini kırpmadan bakıyordu. “Konuş!” dedim. “Birimi gönderiyor seni!” Alay edercesine güldü. “Salak rolü yapma. Bana yediremezsin” dedi. Haddini aşıyordu ve ben daha çok köpürüyordum. Kimse benim karşımda böyle fütursuza konuşamazdı. “Ben sana neyi yedireceğimi biliyorum…” derken tuvaletin kapısı açıldı. Yüzü kızaran kız yana kaymak zorunda kaldı. Onunla birlikte bende hareket edince içeriden çıkan orta yaşlardaki kadın yanımızdan geçip uzaklaştı. Bu sırada kız “Çekil önümden! Yoksa taciz ediyor diye bağırırım” dedi. Beni tehdit ediyordu. “Bağırsana! Hadi!” dedim. Bunu söylememi beklemediği değişen surat ifadesinden belliydi. İşaret parmağını yüzüme doğru sallayarak “Senin amacını çok iyi biliyorum ama boşuna uğraşıyorsun.” Dedi ve küçümseyen bir ifadeyle devam etti. “Yeryüzünde kalan tek erkek canlı sen olsan bile dönüp şu yüzüne dahi bakmam. Paran ya da ağalığın bile seni kurtarmaz” Hakaretlerine tam cevap verecekken arkamdan gelen erkek sesini duydum. “Rozerin!” Yönümü sesin geldiği tarafa dönünce karşımdaki adamı gördüm. En fazla otuz beş yaşlarındaydı. Yakışıklı bir tipti. Yanımıza yaklaştı. Bakışları ikimizin üzerinde gezinirken “Bir sorun mu var?” dedi. İsminin Rozerin olduğunu öğrendiğim kız “Yok bir şey” deyip hızla adamın yanına gitti. Tamer ağa ile akşam yemeğinde olduğum için olay çıksın istemediğimden susmak zorunda kalmıştım. İkisi birlikte restoranın içine doğru yürürlerken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Arkalarından bende dışarıya çıktım. Tamer ağanın masasına doğru giderken restoranın girişinde bekleyen adamlarımdan Günay’a başımla yanıma gelmesini işaret ettim. Günay’a kızın olduğu masayı gösterdim. “Kimmiş, neyin nesiymiş bana hemen öğren dedim” Günay “Adamın ismi Gencer” dedi. “Acar holdingin sahibinin oğlu. Yanındaki de sevgilisi olmalı. Çünkü bildiğim kadarıyla bekardı” “Sana adamı sormadım, Günay! Kızı sordum” Günay önce şaşırsada hemen başını eğdi. “Kusura bakmayın ağam, yanlış anladım. Hemen öğrenirim” dedi. ROZERİN Gencer “Kimdi o” dedi. Ne anlatacaktım. Adamın beni mesajla taciz ettiğini, sapık olduğunu anlatamazdım. Bir rezillik çıkmasını istemediğimden “Tanımıyorum” dedim. “Erkekler tuvaletini soruyordu” “Ama zaten tuvaletlerin önündeydiniz” Saçma bir yalan bulduğumu anlayınca zoraki gülümsedim. “Belki gözleri iyi görmüyordur” dedim. Yemek servisi yapılırken aklıma tuvaletin kapısını açtığımda Altemur’u karşımda bulduğum an geldi. Kesinlikle beni takip ediyordu. Bugün şirketine gittiğim için beni kafasına daha çok takıp hırs yapmıştı. Keşke bizim çocukları dinleyip onu görmeye gitmeseydim. Pişmanlıkla restoranın içinde göz gezdirirken onu gördüm. Bir masaya geçti. Karşısında bir adam vardı. Bu kadarda olmazdı. Çok hızlı hareket ediyor olmalıydı. Hangi ara yemek yiyecek birini bulmuştu. İyice gerildim. “İyi görünmüyorsun? Seni tedirgin eden bir şey mi var?” Gencer’in sorusuyla silkelendim. Altemur’u kastettiğini anlamıştım. “Ne olacak ki” dedim. “İlk defa birisiyle baş başa akşam yemeği yemek için dışarıya çıktım. O sebeple….” Gülümsedi. Bunun ilk yemeğimiz olduğunu, ama son olmayacağını söyledi. “Evlendikten sonra sık sık dışarıya çıkarız. Ben gezmeyi severim. Tabii kabul edersen.” Evlenmek… Bir an ürperdim. Gencer babamın iş yaptığı şirketin sahibinin oğluydu. Beni tesadüfen görmüş beğenmiş ve babama hayırlı bir iş için bizi ziyarete geleceğini söylemişti. Okulum bitmeden evlenme gibi bir düşüncem olmasa da annem ısrarla “Bir kere dışarı çıkın, adamı bir tanı, sonra karar ver” demişti. Baştan kestirip atmamı istememişti. “Nasıl olsa sevdiğin birisi yok. Hoşuna giderse mantık evliliği yaparsın. Benim gibi aşkın peşine düşüp sonradan pişman olmanı istemiyorum. Halime bak” demişti. Gencer gerçekten yakışıklı bir adamdı. Üstelik evlilik için düşüncemi önemsiyordu. Rızamı almaya çalışıyordu. Ondan hoşlanmıştım. Henüz kendisini tanımıyordum ama iyi birine benziyordu. Ben sessiz kalınca “Evlendikten sonra okulunu tamamlayabilir, mesleğini yapabilirsin” dedi. “Çalışmaya ihtiyacın olmayacak ama bunca sene okumuşsun, sana engel olmam” Bu sözleriyle Gencer gözümde bir artı daha kazanmıştı. “Böyle düşünmene sevindim” dedim. Birlikte yemek yerken beni tanımak için sürekli sorular soruyordu, “Daha önce hiç erkek arkadaşın oldu mu?” dedi. Bu soru şimdiye kadar ki olan bütün artılarını eksiye çevirmişti. En nefret ettiğim soruydu. Çatalımı masaya bırakıp gözünün içine baktım. “Bir önemi var mı?” dedim. Tepkim onu şaşırttı. “Tabii ki yok. Sadece bilmek istedim” Yüzüne karşı “Bütün erkekler aynısınız!” diye bağırmak istedim ama yapmadım. Kendileri her önüne çıkanla düşüp kalkarken, yatarken iyi, ama iş evlenecekleri kıza gelince el değmemiş olsun istiyorlardı. Çünkü onlara göre namus bir tek kadınlara has bir kavramdı. En sevecen yüz ifademi takınarak “Geçmişimde belki kimse olmadı belki onlarcası oldu. Bunu hiçbir zaman bilmeyeceksin” dedim. “O sebeple senin için sorun olmamasına sevindim” Verdiğim cevaptan hoşnut olmadığının farkındaydım ama umurumda değildi. Ondan hoşlansamda benim karakterim ortadaydı. Evleneceksem aile olmak için evlenecektim, bir adamın itaatkar kölesi olmak için değil. Yemek boyunca ailelerimizden, benim okulumdan, onun yurt dışı tahsillerinden konuştuk. Onu tanıdıkça ilgimde artıyordu. Eğer numara yapmıyorsa ileri görüşlü bir adamdı. Tam da istediğim gibi. Bana ne düşündüğümü sordu. “Anladığım kadarıyla ailen evlenmemize sıcak bakıyor. Peki, sen ne diyorsun?” Masadaki bardaktan bir yudum su aldım. Kısa bir an düşündüm. Maddi yönden iyi, karakter olarak hayalimdekine yakın, görsel olarak her kadının isteyebileceği gibi bir adamdı. “Eğer evlendikten sonra değişmeyeceksen benim içinde uygundur” dedim. “İstemeye gelebilirsiniz” Yüzü güldü. Çok mutlu oldu. “Asla! Asla değişmeyeceğim” dedi. “Uzun zamandır bu anın hayalini kuruyordum. Sen farkında olmasanda geçen yıl seni gördüğümden beri hiç aklımdan çıkmamıştın” Gencer duygularını anlatırken Altemur’un bulunduğu masada hareketlilik oldu. Gayriihtiyari masaya baktığımda ayakta o adamla el sıkıştıklarını gördüm. Bu sırada Gencer’e “Artık kalkalım mı?” dedim. Birlikte masadan kalktığımızda sandalyenin üzerindeki şalı alıp omuzlarıma sardı. “Üşütmeni istemem. Dışarısı serin” dedi. Nezaketi ona olan beğenimi arttırdı. Teşekkür ettim. Hemen sonra az önce Altemur ve karşısındaki adamın oturduğu, şimdi boş olan masanın yanından geçip dışarıya çıktık. Birlikte Gencer’in arabasına yürürken “Elini tutabilir miyim?” diye sordu. Bu soru kalbimde ister istemez bir sıcaklık yarattı. Bu kadar hassas ve ince düşünceli olmasına hayran oldum. Gülümseyerek “Elbette” dedim. Elimi tuttu. Arabaya binince çantamdan sigaramı çıkarttım. “Sorun olur mu?” dedim. “Olmaz. Bende içiyorum” ALTEMUR Restorandan çıktıktan sonra arada bir uğradığım apartman dairesine gittim. Kapıdan içeriye girdiğimde saat on olmuştu. Ve ben bütün gün kasılmaktan, sinir olmaktan ne kadar negatif duygu varsa hepsini bedenime hapsetmiştim. Bu duygulardan kurtulup rahatlamamın tek bir yolu vardı. Kravatımı çözüp ilk kadehi doldurdum. Kendimi koltuğa atarak sırtımı geriye yasladım. Tam içkimden ilk yudumu alırken o kız geldi aklıma, Rozerin. Alkol boğazımda kaldı. Öksürerek dik oturdum. Kızı düşünmek bile içimde biriken öfkeyi daha çok körüklüyordu. Hafızamda tuvaletin kapısında onu gördüğüm an canlandı. Koyu mavi göz rengi, biçimli dolgun dudakları, fındık kadar minik burnu, kendinden emin dik duruşu… Deli falandı ama tüm sinir bozuculuğuna rağmen güzel olduğunu inkar edemem. Ama şimdi güzelliğini düşünme vakti değildi. Önceliğim ettiği laflarla ayarlarımı bozmasıydı. Kimdi, neden ikide bir karşıma çıkıp bana hakaret ediyordu, amacı neydi? Peki, o adam? Madem benimle uğraşıyordu o Gencer denen herif ne alakaydı? Kafam iyice karışırken ilk kadehi bitirip ikinci kadehi doldurmak için ayağa kalktım. Zil çaldı. Bugünkü ödülüm gelmiş olmalıydı. Boş kadehle kapıyı açtığımda kadın karşımda duruyordu. Başı önünde “Altemur bey” dedi. “Gel!” Sırtımı dönüp bara doğru ilerledim. Arkamdan beni takip etti. Kadehi doldururken “Yatak odası sağ tarafta. Sen git hazırlan. Ben geliyorum” dedim. Dediğimi yaptı. Odaya gitti. Kadehimi tek seferde bitirdim. Üçüncüsünü doldurarak yatak odasına gittim. İçeriye gittiğimde yatakta gözlerini kapatmış, sırt üstü çırılçıplak yatıyordu. Vücudu kusursuzdu. Silikonlu olduğu belli olan memeleri kendi bedenine ait değilmiş gibi görünse de tahrik ettiği bir gerçekti. Sertleşiyordum. Bana onu gönderen kişi benim için en iyisini seçmişti. “Soyunmama yardım et” dedim. Yataktan kalkıp başı önünde yanıma geldiğinde pantolonumu ve iç çamaşırımı çıkartmaya koyuldu. Elimdeki kadehi komodinin üzerine bıraktım. Aceleyle gömleğimden kurtuldum. Kadının çıplak bedenini izleyerek içkimi tekrar aldım. Yüzüme bakmıyordu. Daha doğrusu bakamıyordu. Yüzümdeki iz nedeniyle genellikle korkarlardı, ürkerlerdi benden. O kadar çirkin bir adamdım ben. Belki bu yüzden, bugüne kadar bir tek beni kusurumla kabul ettiğine inandığım Ferideyle öpüşmüştüm. Bir tek o yüzümün yüzüne değmesinden iğrenmez sanmıştım. Kadının yüzüme bakmak istememesini anladığımdan kolunu tutarak yüzünü yatağa çevirdim. Genellikle böyle yapardım. İçkimden son bir yudum alıp kadehi komodinin üzerine bıraktım. Çekmeceden prezervatifi çıkarttım. Elimi sırtının üzerine yerleştirip eğilmesini sağladım. Eğildiğinde uzun bacaklarının üstünde birer top gibi duran kalçalarını avuçlayarak iki yana açtım. Arkadan görünüşü bile beni çıldırtmaya yetmişti. Enfes görünüyordu. Beklemeden prezervatifi geçirdim. Aletimi ıslanması için arkasından ön deliğine sürttüm. Bir taraftan diğer elimi önüne atıp memelerini okşuyordum. Dakikalar içinde ıslanmaya başladı. Onu etkilemeyi başarmıştım. Birden içine girince bir çığlık koptu dudaklarından. “Şişşşt sakin!” dedim. Cevap vermedi. İçinde ritmik bir şekilde gidip gelmeye başladığımda çığlıklarının yerini inleme sesleri aldı. Omuzlarını sıkıca kavrayıp içine kökledikçe kendimi kaybettim, hızımı arttırdım. Çok uzatmadan boşaldığımda soluk soluğaydım. Kadını serbest bıraktım. Giyinebileceğini söyledim. Nefesimi düzene koymaya çalışırken “Bana hesap numaranı ver” dedim. Anlamadı. “Hesap numaran” dediğimde titreyen elleriyle çantasından telefonunu çıkarttı. Bende telefonumu pantolonumun cebimden alıp ekranı açtım. O an Günay’ın cevapsız aramalarını gördüm. Telefon sessizde olduğundan duymamıştım. Bu gece bana katlanmak zorunda kaldığı için kadının hesabına para gönderdim. Çünkü onu bana gönderen adam, ona ödediğim paranın bir kısmını kadına verecekti. Transferi yaptıktan sonra bana gülümsedi. İlk defa yüzüme baktı. Teşekkür etti. “Aramızda kalsın” dedim. “Tamam. Sağ olun” Kadını gönderir göndermez duşumu alıp havluyu belime dolayarak yatağa uzandım ve Günay’ı aradım. “Beni aramışsın” dedim. “Ağam kızın kim olduğunu öğrendim. Duyunca çok şaşıracaksınız” “Kimmiş?” Günay birkaç saniye bekledikten sonra “Babası Civan. Feride hanımın kız kardeşiymiş”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE