20.bölüm

517 Kelimeler
İçimi sıkan şey onun telefonundan gelen dıt dıt sesi olmuştu. Sesimin hızını kontrol edemedim. "Yavuz, Yavuz." diye ısrarla adını söyledim. Biliyorum o kapamamıştı bize ayrılan süre dolmuştu. Onu aradım. Lanet olsun nerdeydi de bu telefonu çekmiyordu. Doymadım. Doymayacaktım. Kalbim acıyordu. Ruhum sanki onda hapsolmuştu. Dahası siz hiç birinin acısını kendi acınız gibi kendi bedeninizde hissettiğiniz bir anınız oldu mu? Kalbim, kalbim ağrıyordu. Midem bildiğin az önceki konuşmasından çalkanırken kendimi şuan hiç iyi hissetmiyordum. İçimi saran bu kötü hissi sevmedim. Kalbimin en kötüsünü düşünmesi ile hızla bilgisayarımı masaya koydum. Zorlukla kapağını açtım. Tek tek indirdiğim haber ajanslarını ve her ne kanal varsa sitelerde gezdim. Şükür hiçbirinde şehit haberinin olmaması ile kalbim az da olsun yatışmıştı. Kalbimdeki ağırlık ise ordaydı. Elimi acısı kesilmeyen kalbimin üzerine koydum. Artık kararımı vermiştim. Bu akşam buradan ayrılacaktım ve yola çıkacaktım. Çok düşünmekten kafayı yiyecektim. Yavuz'un söylediği gibi aynı gökyüzünün altında olmak bize belki yeterdi. Tek tesellisi buysa benim de öyle olurdu. Hem az gider kafamı dağıtırdım. Fazlaca burada dağılmıştım. Dört ay beni benden etmişti. Ben ben değildim. Bu süreçte çok değişmiştim. Her anlamda. Dört ayın içerisinde bugüne kadar vermediğim kadar fazla kilo vermiştim. Ayrılık insanın iştahını kesiyordu da bende aşk illeti ve onsuzluk ters işlemiş iştahımı kesmişti. Dahası gün geçtikçe daha zayıflıyordum. Hiç iyi değildim. Küçük bir kaçamak ve tatilim umarım beni kendime getirirdi. Dışarıdan sorunsuz bir hayatım var gibi görünse de öyle değildi. Hem de hiç değildi. Hayatımda hiç olmadığım kadar dağıldığımı hissediyordum. Günlerdir Yavuz orada aç mı? ne yiyor acaba? diye düşünüyor ve yemek yemeden kalkıyordum. Eve erzak gelince ben onun erzağını yiyorum onun aç mı tok mu olduğunu bilmiyorum diye iştahım buna benzer sebeplerden son günlerde iyice kapanmıştı. Zaten zayıf ve cılız bir kızdım. Yavuz benim bu halimi görse emindim beni tanıyamayacaktı. Hatta en çok o kızacaktı. Bu sebepten ona resim çekerken iyice çöken bedenimi saklamaya saklamıştım. Biraz uzaktan almıştım. Üstümdekilerin büyüleyiciliği onu etkilesin istemiştim. Sonunda beni görünce aynı hisleri olmayacaktı. Kemiklerimin bakınca sayılıyor olması fazla can sıkıcıydı. Son günlerde ona hiç foto atmamıştım. Bir sebebi de buydu. En azından bundan 1 ay öncesi kadar ben bu kadar değildim. Eminim annem beni görünce haşlayacaktı ki bunda çok haksız sayılmazdı. Aşk acısı çekiyorum desem bende o da yoktu. Sevdiğim adam biliyorum o da bana boş değildi. Umarım orada iştahım geri yerine gelirdi. Yoksa anneme kara sevdaya düştüm anne demek durumunda kalacaktım. Annelerin kaderi kızlarını bulurmuş. Ne kadar doğruydu bilmiyorum da bunun olmasını istemiyordum. Lütfen Allah'ım Yavuz'un sonu babam gibi olmasındı. İkimiz annem ve babam gibi olmayalımdı. En azından bir başlangıcımız olsundu onunla. Birkaç kez elle tutuşalım beni omzunda uyutsundu. Güzel anım olsundu da ben onlara tutanayımdı. Telefon yüzüme öylece kapandığı için Yavuz'un orada endişe etmesini istemiyordum. Ben endişe etsem de o orada endişe etmesindi. İkimiz arasında çok fark vardı. Ben içimde yaşıyordum ne yaşıyorsam. O ise benden farklı orada canıyla sınanıyordu. 0532................... 56 yazıyor -Yavuz, yüzüme telefonu kapatmadığını biliyorum -Telefonun çekmiyor sanırım -Ben, -1 hafta burada olmayacağım -Onu haber vermeyi istedim. -O gökyüzünün altında olacağım ve kendine iyi bak, Teğmenim -Belki erken ama -Seni sevdiğimi de bilmeni istiyorum -Yokluğunla bana kendini sevdirdin -Umarım varlığın ile ömrüme can olursun -Seni seven, Kadının....
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE