Gece ilerlemişti. Klinik bomboştu, son hasta çoktan gitmişti ama Müge hâlâ çıkmamıştı.
Muayene masasının kenarına oturmuş, Mert’in bıraktığı dosyayı inceliyordu. Planlar ciddi, hatta etkileyiciydi… fakat sayfaların arasında, çizgilerin ve notların arasında başka bir şeyler de vardı.
Bir ihtimal.
Elini saçlarından geçirip derin bir nefes aldı. Kendini toparlamak için dosyayı kapattı ama aklı hâlâ içindeydi.
Telefonunu eline aldı. Ekrandaki isme bakarken hafif bir tereddüt yaşadı. Sonra “Arama”ya bastı.
İki kez çaldıktan sonra tanıdık, sakince kendinden emin bir ses geldi:
“Buyurun, Müge Hanım.”
“Dosyayı inceledim.”
Kısa, net, mesafeli… ama sesinin tonunda belli belirsiz bir sıcaklık vardı.
Karşıdan hafif bir gülümsemenin sesi geldi: “Ve?”
“Proje ilginç… Sağlık kompleksi kısmı özellikle. Klinik için düşündüğünüz plan mantıklı. Uygun ekipman desteği sağlanırsa ve karar süreçlerine dahil olursam, teklifi kabul ediyorum.”
Bir an sessizlik oldu, ardından Mert’in sesinde belli belirsiz bir heyecan hissedildi:
“Harika haber. Elbette her kararda sizin görüşünüz öncelikli olacak. Sizin gibi bir uzman—”
“Durun,” diye kesti Müge, sesi hafif sert ama içinde tatlı bir meydan okuma vardı. “Bir şartım var.”
“Hmm… bu kısım ilgimi çekti. Nedir?”
“Bu iş yalnızca iş olacak. Ne geçmiş, ne başka anlamlar. Sınırlar net olacak.”
Mert hafifçe güldü. “Net sınırlar… peki. Ama bil ki, bazı sınırlar insanın merakını artırır.”
Müge dudak kenarında istemsiz bir gülümseme hissetti. “İşte bu yüzden çiziyoruz.”
“Anladım,” dedi Mert, alttan alta keyif aldığı belli olan bir ses tonuyla. “O zaman bu, sınırları olan bir ortaklık… şimdilik.”
“Şimdilik kısmını duymazdan geliyorum.”
“Tamam, ama ben kayda aldım,” dedi Mert gülerek.
Telefon kapandığında Müge, odada yalnızca gece sessizliğinin değil, hafif bir heyecanın da kaldığını fark etti.