Bölüm 9– İnce Çizgi

434 Kelimeler
Müge, toplantı salonundan çıktıktan sonra asansöre doğru yürürken arkasından adımların hızlandığını duydu. — Müge Hanım… Mert’in sesi, koridorun sessizliğinde daha net geliyordu. Yanına yetiştiğinde yüzünde hafif yorgun ama belli belirsiz bir gülümseme vardı. — Az önce Derya ile konuştunuz galiba? Müge, dudaklarının kenarında belli belirsiz bir tebessümle baktı: — Evet… Gayet… aydınlatıcı bir sohbetti. — Aydınlatıcı mı? diye sordu Mert, gözlerinde hem merak hem de hafif bir alay. — Hı hı. Aile bağlarınız, hanedan meseleleriniz, kimin yanında kimin durması gerektiği… Konu çeşitliliği açısından zengindi. Mert, hafifçe başını iki yana salladı. — Bırak sen onu. O, çocukluğundan beri kafasına koyduğunu elde etmeye çalışan bir tiptir. Müge adımlarını yavaşlattı. — Hımm… Yani benim burada olmam onun kafasındaki plana uymuyor. — Doğru. Ama benim planlarımda sorun yok, dedi Mert, göz temasını hiç bozmadan. — Planlarınız mı? diye sordu Müge, kaşlarını hafif kaldırarak. — Evet. Mesela bu projede seni mümkün olduğunca çok görmek, çalışmak, fikir alışverişi yapmak… gibi. Müge dudaklarını birbirine bastırıp alaycı bir bakış attı: — Sadece proje kapsamında, değil mi? — Elbette, dedi Mert, sesi hafifçe kısılmış bir tonla. — Ama projelerin de bazen… sürprizleri olur. Asansörün kapısı açıldığında Müge içeri adım attı. Mert de peşinden girdi. Kapılar kapanırken Mert hafifçe eğilip fısıldadı: — Derya’ya pek aldırma. Senin gözlerin, onun bütün planlarından daha ikna edici. Müge gözlerini kısmıştı ama dudaklarındaki gülümsemeyi gizleyemiyordu. — Bu lafları projeye dahil mi ediyorsunuz, yoksa kişisel bölüm mü? Mert, gülümseyerek omuz silkti. — İkisini ayırt edemiyorum bazen. Asansör durduğunda Müge dışarı çıkarken arkasını dönmeden söyledi: — O zaman ayırt etmeyi öğrenin. Ama sesi, söylediğinden daha yumuşaktı. Müge uzaklaştığında Mert bir süre asansör holünde durdu. Adımlarının sesini bile duymuyordu; kafasında yalnızca iki ses çarpışıyordu. Derya’nın sözleri… "Sen bizim ailenin içine ait değilsin, hele Mert’in yanına hiç değilsin." Ve az önce Müge’nin, asansördeki o hafif alaycı ama yumuşak cümlesi: "O zaman ayırt etmeyi öğrenin." Mert, dudak kenarındaki gülümsemeyi bastıramadı. Derya, daha 17 yaşındayken ona ilgisini belli etmişti. Ama aralarında 15 yaş fark vardı; bu farkı geçtim, aralarında akrabalık bağı vardı. Mert için bu, baştan çizilmiş bir sınırdı. O yüzden Derya’nın bakışlarını da, ima dolu cümlelerini de hep mesafeyle karşılamıştı. Yıllar içinde Derya’nın bu ilgisi kaybolmak yerine daha da güçlenmiş, aile içinde mevki kazanma hırsıyla birleşmişti. Ama ne yaparsa yapsın, o his… Müge’nin yanında hissettiği şeyin yanına bile yaklaşamıyordu. Müge, ilgi çekmek için çaba harcamıyor, varlığıyla zaten dikkat çekiyordu. Sessizce ama kararlı bir şekilde… Hem de Mert’in uzun zamandır hissetmediği bir huzuru beraberinde getirerek. Mert derin bir nefes aldı, içinden geçen cümleleri kendi kendine mırıldanır gibi düşündü: "Bu iş sadece iş olmayacak. İsterse kızsın, isterse sınır çizsin… Ben o sınırı aşmanın bir yolunu bulacağım."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE