Yazar'dan
"Müsait misin Asuman?"
"Çok müsait değilim ama aradığına göre önemli bir şey olmalı?"
"Evet. Sabah görüşebilir miyiz?"
"Beni korkutuyorsun Engin. Söylesene ne oldu?"
"Sabah her zaman ki yerde ol Asuman. Bu gerçekten ciddi bir konu"
"Tamam" dedi Asuman. Engin illa görüşelim diye tutturduğuna göre önemli bir şey olmalıydı. Merakla sabah olmasını beklemek zorundaydı.
Sabah saatleri.
Şimal'in kapısı açılınca bıkkın bir nefes verdi. Yine kapı çalma alışkanlığı olmayan üvey annesi kapıyı çalmadan odasına dalmıştı.
"Kalk kız kahvaltıyı hazırla."
"Kendin hazırlasana" dedi yorgun sesiyle.
"Gelin olacaksın, gelin. Bunlara alış her sabah koskoca evin yemek içmesi sana ait olacak" dedi kadın keyifle. Şimal sinirle örtüyü üzerinden atıp oturur pozisyona geldi. Sinirle üvey annesine baktı.
"Sana evlenmeyeceğimi söyledim. O yüzden uzatma ve odamdan çık" kadının yüzü gergin bir hal aldı.
"Senin gibi bir şişkoya kısmet çıkmış, sevineceğine birde atar mı yapıyorsun?"
"Çok sevdiysen kendi kızını ve o zaman" diye tısladı Şimal. Üvey annesinin sinirli soluğu doldurdu odayı.
"Dua et evleniyorsun. Yoksa sana gösterirdim. Malum morlukları kocalar yapınca sever, beyaz teninin zarar görmesi Baran'ı kızdırabilir" diyerek keyifle gülen kadınla midesi ağzına geldi.
"Terbiyeni takın Naciye hanım. Benim hayatıma burnunu sokma"
"Hadi hazırlan gel, senin keyfini bekleyemeyiz. Daha inekler sağılacak, çoban gelir birazdan" Şimal çıkan kadının arkasından tuttuğu gözyaşlarını akıtmaya başladı. Bedeni sinirden titriyordu. Dün başına gelenleri hazmedemezken birde Naciye cadalozu ile uğraşıyordu. Biraz sakinleşene kadar ağladı ve ayağa kalktı. Üstünü başını giyindikten sonra mutfağa geçti. Naciye hazırlamayacağını düşünmüş olmalı ki masaya bir şeyler koydu. Şimal masaya bakarken babası girdi mutfağa.
"Bu akşam için hazırlık yapın, Baran ve ailesi Şimal'i istemeye gelecek"
Şimal duyduğu şeyle tutunmak için bir yer aradı. Belki babası kızgındır diye öyle söyledi diye düşündü ama adam bu akşam istenmeye geleceğini dile getiriyordu. Duvara tutundu. Kalbinin hızı artmıştı tıpkı Engin gibi.
"Evlenmeyeceği mi söyledim sana baba. Beni istemediğim birine nasıl verirsin? Hiç mi acımıyorsun öz kızına? Sana yüksem çeker giderim, beni bu evliliğe mecbur kılamazsın"
"Bu konuda kararım kesin Şimal. Seni 19 yaşına kadar ben getirdim. Namusunu artık kocan koruyacak, sana yoldaş olacak"
"Beni dul bir adama veriyorsun farkında mısın? Bana layık gördüğün hayat arkadaşı Baran abinin bana yoldaş olması mı?"
"Abi deme kocan olacak adama. Sana gönlü kaymış ama uzun süre dile getirememiş. Babası halini gördüğü için bana konuyu açtı. Ayrıca karısı ölmüş, Baran onu terk etmemiş. Baran iyi çocuktur"
"İstemiyorum ya, istemiyorum. Anlamıyor musun beni baba? İstemiyorum"
Ramazan efendi Şimal'e yaklaşıp kolunu kavradı sinirle.
"Yoksa gönlünde biri mi var lan ha? O yüzden mi istemiyorsun?"
"Yok" dedi. Yalandan bile olsa var derse başı daha büyük bir belaya girecekti. Yoktu zaten neden yalan söylesin?
"O zaman akşam Baran için hazırlan. En kısa sürede evlenecek kocanla yaşamaya başlayacaksın"
"Senden utanıyorum baba, senin gibi bir babam olduğu için utanıyorum" Ramazan efendi sinirle elini kaldırıp ilk defa kızına sert bir tokat attı. Şimal'in başı yana düştü şaşkınlıkla. Şaşkınlığı kısa zaman sonra hayal kırıklığına döndü. Aklına annesi geldi hızla. Onu tek koruyan annesi olurdu böyle bir durumda. Gözleri dolsa da eli yanağına gitmedi inatla. Beyaz teninin kızardığını biliyordu. Cildi hassastı.
Ramazan efendi pişman olmuştu ilk eşinden kalan emanetine vurduğu için. Onunda yüzünde de şaşkınlık vardı ama kendini toplaması uzun sürmedi. Elini kızının kolundan çekti. Şimal'in ona bakmasını bekledi ama dakikalar geçse de Şimal hareketsiz kaldı. Ramazan efendi sert bir soluk bıraktı. Kızının gururunu biliyordu. Bir baba olarak üzerinde hakları vardı ve saygısızlığını cezalandırma hakkı vardı.
"Bir daha bana terbiyesizlik yapma" dedi sesini toparlayıp. Şimal bir şey demeden olduğu yerden ayrıldı. Arkasını dönünce Engin ile göz göze geldi. Engin ona baktı. Kızarmış yanağı fazlasıyla belli oluyordu. Bakışma uzun sürmedi ve Şimal koşar adımlarla evden çıktı. Arkasından Naciye'nin terbiyesiz demesini, babasını doldurmasını umursamadı. Bu evde artık umursayacak bir şeyi kalmamıştı ki zaten. Evden çıkarken sadece hayal kırıklığını aldı yanına. Koşarak atına gitti. Atını ahırdan çıkarır çıkarmaz üzerine atlayıp atını dört nala sürmeye başladı.
Kalbinin acısıyla daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı. Yüzüne vuran rüzgar ağlayışına eşlik etti. Sakinleşene kadar koştu atıyla. Atı onu her zaman gittikleri mağaraya götürürken aklına dünün hatıraları doldu. Hızlı bir şekilde atını başka yöne çevirdi. Bir süre daha koştuktan sonra bir ağacın altına oturdu. Hali yoktu ve karnı guruldamaya başladı. Dün ve bugün tek lokma yemediğini hatırladı. Oturduğu yerde başını yukarıya kaldırdı. Oturduğu ağaçta armut vardı.
"Bizim olmayan hiç bir şeyi almamalıyız yada yememeliyiz güzel kızım" annesinin sözleri aklına dolunca hıçkırarak ağlamaya başladı. Haram helali bilen bir kızdı Şimal. Ne kadar oturdu bilmiyordu. Sabahın köründe evden çıktığı için otların üstü ıslaktı. Poposu üşümüştü tüm dertlerine ek olarak. Ayağa kalkıp poposunu üstün körü temizlerken izlendiğini hissetti. Bakışları hızla etrafta dolaştı. Yine terörist olma ihtimali geldi aklına ilk. Ama değildi, bakışlarının odağı Baran olmuştu.
Bir süre ona baktı. Baran önüne kadar gelene kadar onu izledi. Onunla konuşmak için bir fırsat yakalamıştı. Derin bir nefes aldı.
"Benimle evlenmek mi istiyorsun Baran abi?" diye bir giriş yaptı. Baran, abi kelimesine anında bozuldu.
"Evet istiyorum Şimal. Bana abi deme, kocan olacağım" diyen adamla içinde ki panik büyüdü.
"Ne demek kocan olacağım? Ben seni abi olarak görüyorum, sana hiç o gözle bakmadım ki. Utanmıyor musun kardeşin yaşında ki bekar bir kızı istemeye? Bu hakkı kendinde nasıl görebiliyorsun?"
"Sakin olur musun Şimal? Seni çok mutlu edeceğime söz veriyorum. Lütfen bana nefretle bakma"
"Nasıl nefretle bakmam? Ben 19 yaşındayım, sen ise 35'e yakın. Hem benim kilom fazla..."
"Her şeyinle kabulümsün Şimal. Beni soğutmaya çalışma boşuna"
"Sen ne diyorsun lan?" diye çığlık attı Şimal. Baran yüzünü buruşturdu attığı çığlıkla.
"Seni istemiyorum Baran abi. Bu akşam beni istemeye gelmeyip babama bu evliliğin olmayacağını bildir."
"Seninle evlenme konusunda kararlıyım üzgünüm" Baran ortamı yumuşatmaya çalıştıkça Şimal daha da çıldırıyordu.
"Ben evlenmek istemiyorum Baran abi, anlıyor musun? Evlenmeyi düşünmüyorum"
"Sana ne istersen alacağım Şimal. Köyün gördüğü en güzel düğünü yapacağım. Çeyizini bizzat kendim hazırlatacağım. Eğer ailemle kalmak istemezsen, evin yanına küçük bir ev bile yaptırabilirim. Yeter ki bana hayır deme." Baran tüm şansını kullanıyordu Şimal için ama Şimal yumuşamak yerine daha katı kesiliyordu.
" Neden ben? Köyde istediğin gibi bir sürü kız varken neden ben? "
" Çünkü seni seviyorum Şimal. Atının üzerinde uçan saçını, sert duruşunu, namuslu oluşunu seviyorum. Tepeden tırnağa sana ait olan her şeyi seviyorum"
"Ne?" derken şaşkınlığı her zerresinde görülüyordu.
"Sen beni nasıl sevebilirsin?" Baran sürekli gördüğü biri değildi ki. İçinde nasıl sevgi olabilirdi ona karşı? Aklı bir türlü almıyordu.
"Sen görmesen de, senin için her zaman geliyorum buraya. Bir kaç dakika görmek bile günümü güzelleştiriyor. Sana bağlandım Şimal, seni seviyorum" Şimal ellerini kulaklarına koydu
"Tüm bunları duymak istemiyorum" dedi bağırarak. Baran ona bir adım atarak ellerini tutunca Şimal sinirle ellerini ittirdi.
"Beni anla, itme beni" dedi Baran üzüntüyle. Karısı ve oğlunu kaybedince yıkılmıştı. Nefes alamadığı zamanlar evden çıkıp ormanın içinde yürürdü hep. Köyde fazla ağaçlık alan yoktu o yüzden ormanı saklanmak için seçiyordu. Bir gün Şimal'i fark etti atının üzerinde. O kadar huzurlu görünüyordu ki atının üzerinde. Sanki hiç derdi yoktu onun. Kendini onu izlerken buldu. Onu izlemek zamanla ona huzur vermeye başladı. Baran az çok Şimal'in dertlerini biliyordu. Şimal onun gibi huzuru dışarıda arıyordu. Zamanla onu izlemek sevgiye dönüştü. Onu sevdiğini anlaması zaman aldı. Hem kızın küçük olması onu durdurdu. Şimdi ise 19 yaşında aklı başında güzel bir kız olmuştu. Fazla kilosu ise sorun değildi onun için.
"Seni istemiyorum. Sakın akşam gelmeye kalkma" diyerek önünde ki adamı iterek atının yanına yürüdü. Hızlı bir şekilde atına bindi ve köyde ki tek arkadaşı olan Havin'in yanına gitti. Havin geldiğini görünce mutlu olmuştu ama arkadaşının yüzünü gördükten sonra onunda yüzü asıldı. Şimal atından iner inmez Havin'e sarıldı.
"Ne oldu Şimal? Neden bu haldesin?"
"Babam beni Baran abiye verecek Havin. Ne yapacağımı bilmiyorum" dedi. Sesi titremişti.
"Nasıl ya? Baran dul bir adam hem yaşı büyük" Havin Şimal'i kendinden ayırdı ve yüzüne baktı.
"Baban vermez bence üzülme"
"Verecek Havin, verdi sayılır. Bu akşam beni istemeye gelecekler. Babam babasıyla olumlu konuştu" Havin ne diyeceğini bilemeyerek
"Baran ile konuşsan?"
"Az önce konuştum. Seni seviyorum dedi bana" Havin sinirli bir nefes aldı.
"Terbiyesiz pislik. Kart horoza bak sen" dedi sinirle. Sonra aklına Şimal gelince elini ağzına koydu.
"Kusura bakma canım, sinirliyim"
"Sorun değil Havin. Müsaitseniz size gelebilir miyim"
"Elbette Şimal, o nasıl bir soru? Evde tekim zaten"
Havin arkadaşını içeriye götürdü. Islak olduğunu anlayınca ona tombul annesini elbisesini verdi. Şimal'in karnı guruldayınca onu zorla yedirdi. Havin ev halkı için yemek yaparken Şimal ile konuştu bol bol. Şimal biraz daha iyi hissetmişti ama akşam için içi içini yiyordu. Havin işlerini bitirince ailesi geldi. Havin'in anne ve babası iyi insanlardı. Şimal'in haline üzülmüşlerdi. Havin'in babası Şimal'e babası ile görüşmeyi teklif etti. Şimal'in umudu olmasa da kabul etti. Havin, babası ve Şimal yola çıktı. Evleri zaten birbirine yakındı. Şimal atını ahıra bağlamaya giderken Havin eşlik etti.
Şimal atını bağlayınca Havin ile ön bahçede takılmaya başladı. Hava yeni yeni kararmaya başlamıştı. Havin'in babası evden çıkınca Şimal ona baktı minik bir umut kırıntısı ile ama adam başını sağa sola salladı. Şimal'in omuzları düştü hızla. Havin elini destek olmak için arkadaşının omuzuna koydu. Bu akşam için babasından izin aldı Şimal'e destek olmak için. Havin babasının izniyle Şimal ile kaldı.
Naciye Şimal'i eve çağırınca aralarında sözlü bir tartışma oldu. Sonunda Şimal eve girdi. Havin ile odasına geçti. Üvey annesi ona güzel bir elbise giymesini söylese de Şimal koca karı elbisesini üzerinden çıkarmadı. Zaten iki günde süzülmüştü zavallı kız. Baran ve ailesinin geldiğini duyunca hayal kırıklığı büyüdü. Kurtulmak istedikçe Baran batağına sürükleniyordu. Şimdi nasıl kurtulacaktı?...