HANIMAĞA 2.BÖLÜM

717 Kelimeler
Konağın önünde duran arabadan indi Dilda. Uzatmayacaktı. Ciwan’ın açtığı konak kapısından içeri girdi. Avluda oturan herkes şaşkınlıkla baktı. Ciwan’ın kız kardeşleri sevinçle kalktı yerinden. “Yenge!” diyerek koşup sarıldılar. “Hoş geldin,” diyen kaynanasının elini öptü Dilda. Esma Hanım da istememişti Dilda’nın üzerine kuma gelmesini ama Ahmet Ağa dinlememişti onu da. Bir tek Ahmet Ağa ve Berfe’yle konuşmadı genç kadın. “Hoş geldin buke,” diyen adama cevap bile vermedi. Görümcesi Ruken ve Rojin’e bakıp, “Ben odaya çıkayım,” diyerek ilerledi merdivenlere. Odasına girdiğinde her şey yerli yerindeydi, hiç bir şey değişmemişti odada. Oysaki ne çok değişmişti hayatı… Odanın kapısını kilitliyordu ki Ciwan girdi içeri. Karşısında duran kadını özlemişti Ciwan. Kokusunu, tenini, her şeyini özlemişti… “Ne işin var burada?” diye sordu Dilda. “Odamıza geldim Dilda, ne işim olacak?” diyerek cevap verdi genç adam. “Çık Ciwan, odamdan,” dedi Dilda. “Seni görmek istemiyorum, çık. Tamam, mecbur kaldım, geldim ama sana söylemiştim, sana karılık etmem demiştim. Benim için ölüsün sen. Ben bir ölüyle aynı odada kalmam. Çık şimdi,” diyerek açtı kapıyı… Dilda’nın açtığı kapıyı büyük bir gürültüyle geri kapattı Ciwan. Kolundan tuttuğu gibi yasladı kapıya. “Bırak!” diye tıslayan Dilda’nın bileklerini kavrayıp tuttu sıkıca. “Özledim lan, özledim! Bırak da bari aynı odada kalalım, kokun gelsin yeter Dilda. Az insaf et, ciğerim yanıyor, ölüyorum lan sensizlikten, ölüyorum! Tamam, hata yaptım, Allah beni kahretsin, pişmanım, köpek gibi pişmanım, anla lan! 3 aydır uyku girmedi gözüme doğru dürüst,” diyen kocasına öfkeyle baktı Dilda… “Ona el sürdün mü?” diye sordu. Cevap vermeyen kocasını anladı Dilda. “Bak, cevap bile veremiyorsun! Sen şimdi kendini zemzem suyuyla bile yıkasan, benim gözümde kirli bir adamsın. Aşkımdan ölsen ya da ben aşkından ölsem bile yine de değil kadınlık yapmak, kokumu almana bile müsaade etmem. Bizden hiç bir şey olmaz artık. Şimdi bırak beni, çık odamdan. Senin Dilda diye bir karın yok,” diyerek bağırdı… Sabah, içeri giren güneş ışığıyla uyandı Dilda. Hazırlanıp indi aşağı. Kimseyle konuşmadan geçti yanlarından, kendine bir çay doldurup koydu masaya. Ekmeğin arasına bir şeyler koyup oturdu mutfak masasına. Doyurdu karnını. Kimseyle konuşacak hali yoktu Dilda’nın. Mutfağa gelen Ruken, “Sofraya gelmeyecek misiniz yenge?” diye sordu. “Yok,” dedi, “ben yedim bir şeyler, size afiyet olsun…” Sonra kalkıp yürüdü odasına. Ciwan ne yapacağını şaşırmıştı. Dilda’nın öfkesinin önüne geçemiyordu. Hasretiyle yandığı kadına dokunamıyordu bile… Birer birer geçiyordu günler. Dilda, Ciwan konakta yokken iniyor, kızlara yardım ediyordu. Berfe’yle tek kelime bile konuşmamıştı Dilda geldiğinden beri. İşleri bitirdikten sonra kendine kahve yapıp odaya çıktı genç kadın. Yarım bıraktığı kitabını aldı eline. Bu odada delirmemenin tek çaresi kitap okumaktı Dilda’nın… Ciwan ise her akşamki gibi sofrada olmadığını fark etti karısının. “Böyle olmayacak,” deyip çıktı yukarı. Yatakta oturan karısına bakıp, “Niye inmiyorsun Dilda yemeğe? Niye basıyorsun damarıma? Bundan sonra o sofrada oturacaksın Dilda. Her sabah, her öğlen, her akşam seni o sofrada göreceğim, yoksa zorla oturturum, bilmiş ol,” dedi sert çıkan sesiyle… “Yaparsın,” dedi Dilda. “Onu da yaparsın sen, bilirim Ciwan Ağa, ama ben o sofraya oturmam…” “Neden lan? Berfe yüzündense alış buna artık Dilda, kabul et, başka çaren yok,” diyen kocasına, “Onunla alakası yok,” diye cevap verdi. “Tek sebebi var, o da sensin. Seninle değil aynı masada yemek yemek, aynı havayı bile solumak istemiyorum.” “Neden lan, neden? Düşmanın mıyım ben senin Dilda? Daha aylar önce bu odada birlikte uyuyup birlikte uyanmadık mı biz? O masada ellerinle yemek yedirmedin mi sen bana? Şimdi neden yapıyorsun Dilda, niye canımı yakmak için çekinmiyorsun artık?” “Tamam, diyorum, hata ettim, yanlış yaptım. Direnmem gerekiyordu, direnemedim, pes ettim, suçluyum, biliyorum ama geçsin artık bu öfken, yoksa bu konak ikimize de mezar olacak Dilda. Yapma, kurban olayım…” “Olsun, umrumda bile değil. Ben zaten seni evlendiğin gün gömdüm bu avluya. Seni affetmeyi istedim, olmuyor Ciwan, olmuyor!” Yumruk yaptığı elini kalbine vurup, “Aklım etse yüreğim etmiyor Ciwan, anla, anla ki seni affetmemi bekleme, vazgeç artık…” “Tu dilê min î Dilda, ez ji te bernadim…” (Sen benim yüreğimsin Dilda, senden vazgeçmem…) Diyerek çıktı odadan Ciwan… Dizlerinin üzerine çöküp dakikalarca ağladı Dilda. Söz vermişti kendine, güya ağlamayacaktı ama yüreği dayanmıyordu artık. O gece ne Dilda ne de Ciwan uyuyamadı. Biri sevdiği, öteki hata yaptığı için pişmandı…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE