KAÇIRMA

1230 Kelimeler
Yazarın anlatımıyla Nazlı yoğun bakımdan çıkarılarak normal odaya alınmıştı, yaklaşık 2 saat kadar önce. Ailesi dualar ediyordu. Çok şükür ki bu kaza, geldiği gibi gitmişti. Nazlı ara ara kendine geliyor, ilaçların etkisiyle tekrar uykuya dalıyordu. Odadaki aile üyeleri fısıltıyla konuşuyor, Nazlı'yı uyandırmamaya çalışıyordu. Abisi Kurtuluş Nazlı'nın durumunun iyi olduğunu anlayınca hastane polisinin yanında aldı soluğu. "Ben Nazlı Çelik'in abisiyim. Kazaya karışan diğer araç sahibinin bilgilerini ve durumunu öğrenmek istiyorum." Polis olduğu yerden kalkıp Kurtuluş'un yanına geldi. "Hastanız normal odaya alınmış. Kendine gelebildi mi?" "Ara ara uyuyup uyanıyor. Henüz tam manasıyla kendine gelebilmiş sayılmaz. İfade için sorduysanız eğer..." "İfade almadan bilgi paylaşımı yapamam beyefendi. Önce kız kardeşiniz ile konuşup, ifadesini almam gerekiyor. " Kurtuluş bir bilgi öğrenemeyince kantine gidip herkese çay aldı. Tepsiye doldurduğu bardaklar ile beraber yukarı çıktı. Bu arada zihni düşünceler arasında kaybolmuştu. Bir kadın ona çarpıp tepsinin devrilmesine neden olmuştu. Dökülen çaylar, kadının omzundan aşağıya dökülüp onu yakmıştı. Attığı çığlık bunu gösteriyordu. Acıyla bağırıp geri çekildi kadın. İşte tam o an göz göze geldiler. Adı yasaklı bu kadın, nasıl karşısına çıkabilirdi! Ona nasıl çarpabilirdi? Durumu hiç iyi görünmeyen kadın, Kurtuluş'a bakamadı daha fazla. Kaçar adımlarla gitti karşısından. Kurtuluş odaya geldi sessizce. Kimse bir şey sormadı ona. Zaman geçerken doktor ile beraber polis memuru da geldi. "Eveeeeetttt! Bakalım hastamız nasılmış?" Hem yüksek sesle konuşuyor, hem de hasta dosyasını inceliyordu. Nazlı bu sesle gözlerini açtı.Bir eli annesinin avucundaydı. "Nazlı Hanım nasıl hissediyorsunuz kendinizi? Polis arkadaş ifadenizi alacak." Nazlı neden ifade vereceğini düşündü. 'Acaba arabayı yolun ortasında durdurdum diye mi?' içinden geçirmeden edemedi. Olan biteni anlattıktan sonra Polis, 'geçmiş olsun' diyerek odadan çıktı. Ahmet Bey ve Kurtuluş Polisin peşinden giderek diğer kazazede hakkında sorular sordular. Aldıkları bilgiler Ahmet Beyin kalbini sıkıştırdı. Kurtuluş, gencecik bir kızın bunları yaşadığına çok üzüldü.Bunu Nazlı'dan gizleme kararı aldılar. "Zaten düğün öncesi büyük bir ameliyat geçirdi. Nazlı bu kazayı asla öğrenmeyecek! Bir de kazayı öğrenip psikolojisini bozmasın. O kız ile biz ilgileniriz. Gerekirse her gün gelip dua edeceğiz. " Ailedeki her üye bu karara saygı gösterdi. Bir gün sonra da hastaneden taburcu oldular. Evde dinlenmeye başlayan Nazlı, herşeyden bir haber iyileşmeye çalışıyordu. Şule ise hala yoğun bakımdaydı. Bu sabah 48 saatlik süre dolmuş, ama Şule uyanmamıştı. İlk defa Haldun Bey üzülmüştü. İlk eşi öldüğünden beri sert olan mizacı, bir tek bu anda üzüldüğü duygulara yerini bırakmıştı. Halide Hanım ise her şey için Nejat'ı ve eşini suçlamaya devam ediyordu. Her ikisi de eğer Halide Hanımı dinlemiş olsaydı, Şule şimdi evde, dizinin dibinde oturuyor olurdu. İlerleyen dakikalarda Şule normal odaya alınmış, ona bağlı bütün cihazlar sökülmüştü. Nejat ondan gözünü alamıyordu. Tıpkı bebekliğindeki gibi yine altın gibi sarı saçları, bembeyaz teni vardı. Ancak yanaklarındaki o allık gibi duran kızıllıklar yoktu. Elini tutup öptü abisi. Daha fazla odada kalamadı. Aradan 10 gün geçmişti. Şule hala uyuyordu. Kimse ona koma demek istemiyordu. O yüzden uyuyordu işte. Bu arada Asiye Hanım, Ahmet Bey ve Kurtuluş dönüşümlü olarak hastaneye gidiyor, Şule'nin durumunu soruyordu. Kendi annesi doktordan haber bekliyordu sadece. Ahmet Bey ve Asiye Hanım odanın içine giriyordu. Odayı havalandırıyor Şule'yle uyanık gibi konuşuyorlardı. Hele Asiye Hanım, Şule'ye kara kutusu gibi davranmış, ne kadar dedikodu, gıybet bilgisi varsa Şule'den kıskanmamış her bilgiyi paylaşmıştı. Kurtuluş sadece doktor ile görüşüyor, bir gelişme olup olmadığını soruyordu. Herkes bu duruma üzülüyordu. Nazlı yüzünden olan bu kazada Şule'de tıpkı Nazlı gibi düzelip ayakları üzerinde ayrılmalıydı hastaneden. Tüm bu süre boyunca Nejat aileyi takip ettirmiş, her şeye tanık olmuştu. O bencil kız bu aileyi asla hak etmiyordu. Aile her gün kardeşini ziyarete gelmişken Nazlı Hanım tek bir kere dahi gelmemişti. Üstelik her gün nişanlısının kolunda ağır ağır parka kadar yürüyüp geri dönüyorlardı. Bu duruma daha fazla dayanamadı Nejat! Bu kadarı da fazlaydı! Bir şeyler yapmalıydı! Ayrıca aile ile birkaç kez denk gelmiş, Nejat ile tanışmışlardı. Nejat onlara ters hiç birşey söylemedi. Aile de Nazlı'dan hiç bahsetmedi. Belki şikayetçi olur korkusundan susmuştu hepsi. Zaten Şule'nin odasına ilk girdikleri anda Nejat korkmuş, hemen bir hemşire göndererek ne olup bittiğini öğrenmişti. Sonrasında odaya kamera düzeneği kurdu. Kardeşinin başına bir şey gelmesine müsaade edmezi. Ama izlediği görüntüler ve duydukları Nejat'ın içini sıcacık yapmıştı. Artık her gün bu görüntüleri izleyip dinlemekten kendini alamıyordu. 15 gün sonra artık Nazlı iyileşmiş, şen şakrak hallerine geri dönmüştü. Hazırlanıp dükkana giderken anne ve babası yine evden çıkıyordu. Her gün farklı bir yere gidiyorlardı. Buna bir anlam veremeyen Nazlı yine de ses etmedi. Hazırlanıp dükkana doğru yol aldı. Çiçeklerinin bir çoğu bu arada ölmüştü. Üzüntüsü her yerinden belli olan Nazlı, neredeyse ağlayacaktı. Çürüyen çiçekleri dükkan dışına taşıdı. Cam kapıların hepsini de açtı, kötü koku çıksın diye. Özkan ile birlikte dip buçak dükkan temizlendi. Boş kalan saksılar Nazlı'nın canını sıktı. Telefonu çıkarıp Murat abiyi aradı. " Abi bütün çiçeklerim çöp olmuş! Dükkan bom boş. Ne olur bana elinde güzel kızlarımdan var de!" Çoğu zaman çiçeklerim demek yerine kızlarım demeyi tercih ediyordu Nazlı. Aldığı cevap ile yerinde zıpladı resmen. Murat abi iyiydi hoştu, ama öyle aniden gelen siparişlere sinirlenirdi. Nihayetinde çiçek dediğin, zaman istiyordu. Arabasına atladığı gibi seraya doğru yol aldı. Kaza esnasında bilinci kapalı olduğu için, onda herhangi bir travma etkisi yoktu. Açtığı yüksek sesli şarkıya bangır bangır eşlik ediyordu. Bu geçmek gitmek bilmeyen mide ağrılarından da kurtulmuştu artık. Keyfine diyecek yoktu. Arkadaki araçta onu adamları ile birlikte takip eden Nejat bu kıza sinir olmuştu. Bir kez olsun Şule'ye uğramamıştı. Umurunda bile değildi hatta! Her gün izlemişti onu hem de her gün! Kendi ağrıları geçtikçe yüzü gülüyordu. Keyfi yerine geldikçe nişanlısı ile geziyordu. Dükkan da açılmıştı. Bu kız eski hayatına geri dönmüşken, Şule o günde takılı kalmıştı. Buranın kaza yeri olduğunu anlayan Nejat, kızın nereye gittiğini merak etti. Yoksa dediği gibi kız köstebek miydi? Çaktırmadan takibe devam edildi. Vardığı yerin bir seraya ait olduğunu görünce Nejat, düşüncelere daldı. Adamlarına emir verdi. Kızı uygun bir anda kaçırmalarını istedi. Kararını vermişti. Bu şımarık kız da onunla aynı acıyı yaşayacaktı. Nejat'ın hala içi yanarken o eski hayatına geri dönemezdi. Uzun bir süre serada kalmıştı Nazlı. Başına geleceklerden habersiz özenle seçmişti her bir kızını. Arabasına dikkatle yerleştirirken, kafasının arkasına aldığı darbe ile yığılmıştı. Arkasındaki adam, yere yığılmadan yakaladı genç kızı. Uzaktaki araçta onları izleyen Nejat'ın içi sızladı bir an. Keşke başka bir şekilde bayıltsaydılar diye içinden geçirmeden edemedi. Kucakta taşınan kız Nejat'ın koltuğunun karşısına yatırmışlardı. Baygın olan Nazlı uyurken de çok güzeldi. Nejat onun tenine dokunmak istedi. Kokusu çiçekler gibiydi. O kadar onlarla iç içe vakit geçirmişti ki, kokuları üstüne sinmişti. İncelemesi asla bitmiyordu. Saçlarının bir kısmı yüzünü kapatmıştı. Elini uzatıp yavaşça çekti yüzünden. Parmağının dış yüzeyi ile yanağını okşadı. Pamuk gibi olan teni, sanki biraz bastırılsa içine çökecekmiş hissi veriyordu. Parmağını çekmek istemese de bu kız şu an baygındı ve bu tacize girerdi. Uzun boyu, manken gibi vücudu vardı. Teni bembeyazdı. Dolgun göğüsleri elbisenin büzgülü yakasından taşıyor gibi görünüyordu. Bütün gün ona bakmıştı ama böyle görünmüyordu. Şimdi yattığı için göğsü ve yakası biraz fazla açılmıştı. Bunların hiç biri önemli değildi. Nejat, ünlü mankenlerle bile birlikte olmuştu. Bugüne kadar tek bir günü boş geçmemiş, yatağına girmek için adeta sırada bekleyen kızların hepsini becermişti. Şehir merkezinde küçük ve mütevazi olan evine götürüyor ya da kızların evine gidiyordu. Mağarasına kimseyi sokmamıştı henüz. Orada her yer teknoloji ile kaplıydı. Kimsenin bunları bilmesini ya da görmesini istemiyordu. Şirketin bodrum katına geldiklerinde, Nejat neredeyse kızı kendi taşımak isteyecekti. Kızı bir sandalyeye oturtup ellerini ayaklarını çok da sıkmadan bağladılar. Nejat'ın emri böyleydi çünkü! Diğer adamlarını da çağırmış onlara yapmaları gereken adımları tek tek anlatmıştı. Canı yanan tek kişi kendi olmayacaktı. Aynı acıyı bu şımarık kız da yaşayacaktı. . . . Devam edecek...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE