7. Bölüm İlk Veda İlk Hayal Kırıklığı

1139 Kelimeler
7. Bölüm İlk Veda Koray Kılıç 🌙 Mesai bitmişti. İş çıkışı servise binip telefonumu elime aldım. Kalbim hızla çarpıyordu. Evet… Beklediğim mesaj sonunda gelmişti. Hanna💫 “Cumartesi iş çıkışı bizim işyerinin ilerisindeki cafe de buluşabiliriz, müsait olursan. ☕️ Ama ben yalnız gelemem, yanımda kuzenim Elif de olacak. 😊” Sonunda rahatlamıştım. İlk defa birisi teklifimi bu kadar uzun düşündü. Bir "evet" demek bu kadar sürdüyse, sevgili olmak ne kadar zaman alır kim bilir… Kafamda bu işi değiştirmek vardı. Tüm gün çalışınca akşama ne vakit kalıyordu ne de enerji. Bizim gençliğimiz başkalarına para kazandırmakla geçiyordu. "Vay anasına…" diye mırıldandım. "Acil başka iş bulmam lazım. Acaba sözleşmeli er konusunu tekrar mı açsam?" Aile karşıydı, özellikle annem. Servis bizi her zaman aldığı yere bıraktı. Çarşıda arkadaşlarla buluştuk. Tolga, "Size bir şey ısmarlayayım," Kesin yine ekstra iş yapmış, aldığı parayla bize içecek ikram edecekti. Sözleştiğimiz kafeye gelmiştim. Ekip tamamdı. Hepsiyle tek tek tokalaşıp yerime oturdum. Kimisi çay, kimisi kahve söyledi. Benim ciğerim yandığı için ben Cola istedim. Efe, Cengiz ve Oğuzhan kendi aralarında konuşup şakalaşıyordu. Benim aklım ise Hanna’daydı. Yine de en çok dikkatimi çeken şey Tolga’nın sessizliğiydi. Onu hiç böyle görmemiştim. Tolga biraz lafı eveleyip geveledikten sonra neden bizi çağırdığını anlatmaya başladı. Masanın üstündeki bardağıyla oynuyor, gözlerini bir bizden kaçırıyor, bir bize bakıyordu. Sonunda derin bir nefes aldı. "Bakın," dedi, sesi titrek çıkmıştı. "Ne bana küsen, ne de darılan olsun. Ben… sözleşmeli erliğe başvurmuştum. Önce yazılı sınava girdim, oradan geçtim. Ardından mülakat oldu, sonra sağlık muayenesine çağırdılar. Tüm tetkikler, kan tahlilleri, hatta göz ve diş kontrolü bile yapıldı. Onlardan da sağlam çıktım." Bir an sustu, boğazını temizledi. "Sonra spor sınavı vardı; koşu, mekik, şınav, barfiks… Onları da geçtim. Bugün telefon ettiler. Eğitime çağrıldım. İki gün sonra gidiyorum… Manisa’ya." Masada bir anda sessizlik oldu. Az önceki kahkahalar, şakalaşmalar kesilmişti. Herkes birbirine bakıyor, söylenecek söz arıyordu. Gerçi hepimiz Tolga’nın durumunu biliyorduk. Evlenmek için para biriktiriyordu. Anladığım kadarıyla Buse artık daha fazla beklemek istemiyordu. Masadaki hava ağırlaşmıştı. Sessizlik uzayıp gitmesin diye ortamı yumuşatmak bana düştü. "Hayırlısı kardeşim," dedim gülümseyerek. "Sen önden git, ortamı bize hazırla; biz de peşindeyiz. Ee, gitmeden bir asker gecesi yaparız, değil mi?" Tolga başını öne eğdi, gözleri hafifçe parladı. Dudaklarının kenarında güçsüz bir tebessüm belirdi. "Siz olmasanız… vallahi ben bu yolu tek başıma göze alamazdım," dedi. Efe hemen lafa karıştı: "Tamamdır! Ben mekân işini ve halay ekibi ayarlıyorum. Oğuzhan, sen de müzikle ilgilen. Asker gecesi dediğin öyle çay içip dağılmakla olmaz, coşmamız lazım!" Cengiz kıkırdayarak araya girdi: "Ben de kebap işine bakarım. Hem karnımızı doyururuz hem de Tolga’yı son kez şişiririz. Sonra orada sabahın beşinde koştura koştura ter döksün!" Herkes gülmeye başladı. Az önceki kasvetli hava dağılıp yerini sıcak bir dostluğa bıraktı. Tolga gözlerimizi tek tek süzdü; belli ki içine bir burukluk düşmüştü ama bizim yanımızdayken yalnız olmadığını hissediyordu. Masada bardaklar havaya kalktı. Hep bir ağızdan söyledik: "Haydi asker Tolga’ya olsun!" Efe, “Artık düşman düşünsün valla bizden göndermesi.” Güzel bir şekilde vedalaşıp evlere dağıldık. Cumartesi akşamı için sözleşmiştik. Tolga’ya asker gecesi yapacaktık. Gündüz Hanna’yla buluşmayı, akşam ise dostlarla eğlenmeyi planlıyordum. İçimden, “Umarım bir aksilik olmadan o günü atlatırım,” diye geçirdim. Ben o gün işim olduğunu Efe’ye söyledim. Amcamın oğlu olduğu için biraz nazım geçiyordu. Hem dediğimi yapmazsa elimde güçlü bir koz vardı: Yengeme konuştuğu bir kız var, üstelik birbirlerini çok seviyorlar. Bunu yengeme söylemem yeterliydi, anında kızı istemeye giderdi. Eve geldiğimde Tolga’yı anlattım annemle babama. Onlar da, "Hakkında hayırlısı olsun," dediler. Ablalarım da evdeydi, ikisi birden gelmişti. Biraz nazlansam fena olmazdı. Çünkü evin küçük cadısı ders çalışmaktan başka bir işe yaramıyordu. Su istesek, "Ders çalışacağım," diyordu. Çay demle desek, "Soru çözeceğim," bahanesine sığınıyordu. Yemek yap desen, "Ders çalışmam lazım," cevabını yapıştırıyordu. Umarım iyi bir yer kazanır, diye düşündüm. Yoksa elimden çekeceği var. Seda ablam daha anaç yapılıydı. Onun kızı Elizan tam bir kaos kaynağıydı. Şeyda ablamın bebeği daha küçüktü ama örnek alacağı kişi Elizan olunca biraz korkutuyordu insanı. En küçüğümüz Eda ise tam bir kitap kurduydu. Ama başka bir özelliği var mıydı? Pek sayılmaz… Bir de güzel tartışıyordu. Okumuş kız ya, kültürlü kültürlü laf sokuyordu anca. Akşam, ablalarımın hazırladığı nefis yemekleri yedikten sonra odama geçtim. Hanna ile biraz uğraşmak istiyordum; içimde tatlı bir heyecan vardı, merakımı gidermem gerekiyordu. Telefonumu elime aldım, çevrimiçi olduğunu görünce. Derin bir nefes alıp mesajı yazdım: Hanna💫 "Selam Hanna, yarın için kararın değişmedi değil mi?" Mesajı gönderdikten sonra bir süre telefonu elimde tuttum, ekranı izleyip gelecek yanıtı bekledim. İçimde hem umut hem de endişe karışık bir duygu yaratmıştı. Telefonum titredi. Hanna’dan yanıt gelmişti. Hanna💫 "Selam Koray 😊 Kararım değişmedi, yarın buluşuyoruz. Ama işten çıkınca biraz geç kalabilirim, çarşıda işlerim vardı. Sen merak etme, orada olacağım." Ekranı okurken içim ısındı, yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. Tam da beklediğim gibiydi; sözünde duran biriydi Hanna. Hanna Balkona geçmiş, kahvemi almış ve telefonda mağazanın satış sayfasında siparişleri kontrol ediyordum. Evin içi kalabalıktı; misafir gelmişti. Babaannem bizimle kalınca, haliyle büyük ev bizimdi. Amcalarım, halalarım, kuzenler ara ara uğruyor, babaannemi ziyaret ediyorlardı. Babam yurt dışında çalıştığı için başımızda erkek yoktu. Babaannem erkek gibiydi ama hepimize göz kulak oluyordu. Ben dahil dört kız kardeştik. En büyük ablam Aslı evliydi. Oda yurt dışında yaşıyordu. Benim büyüğüm Feride yeni sözlenmişti. Yaza düğünü olacaktı. Birde benim küçüğüm Hilal vardi. Evimizin tek okuyan kızı. Ben çok uğraşsam da liseden sonra devam etmemiştim. Çalışma hayatına hızlı başlamıştım, seviyordum çalışmayı. Telefon elimde biraz sosyal medyada Koray’ın eski sevgililerini inceledim. Daha sonra işyerinin sayfasını açtım. Siparişleri kontrol ederken telefonum titredi. Koray’dan mesaj gelmişti. İçimden, “Umarım yakalanmam,” diye geçiriyordum. Rahatça mesaj atıyordu ama annem ya da babaannem görse kıyameti koparırdı. Parmaklarım titriyor, ekrana hızlıca yanıt yazıyordum. Biraz daha samimi olalım kafasına göre yazmamasını söyleyecektim. Koray’a cevap yazınca sohbet haliyle uzadı. Misafirler gidince odaya geçtim orada da devam ettik yazışmaya. Konu konuyu açmış gece üçe kadar mesajlaşmıştık. En son aynı anda son mesajları atıp uyumaya karar verdik. Cumartesi günü sabah işe gitmek her zamankinden daha zor gelmişti. Gecede uykusuz kalınca. Uyanmak zor gelmişti. Tolga’nın haberi hâlâ içimde bir ağırlık gibi duruyordu ama akşamki asker gecesi için heyecan da vardı. Gün boyu çalışırken aklım başka yerdeydi. Bir an önce mesai bitsin, Hanna’yla buluşayım istiyordum. İş çıkışında üstüme çeki düzen verdim. Saçımı düzelttim, gömleğimi ütülü seçmiştim zaten. İçimde tatlı bir telaş vardı. Hanna’yla vakit geçirmeyi dört gözle bekliyordum. Telefonumu elime aldığımda gelen mesaj hevesimi kursağımda bıraktı: Hanna💫 "Koray, gelemeyeceğim. Elif’le birlikte babaannemde geldi. Çarşıda işleri varmış, seninle kahve başka zamana. Kusura bakma." Derin bir iç çektim. Bir an hayal kırıklığına uğradım ama sonra kendi kendime mırıldandım: "Neyse, önemli olan birlikte olmak… Bugün olmadıysa yarın olur." Akşam yaklaşırken ekip yavaş yavaş toplanmaya başladı. Mekânı Efe ayarlamıştı. Oğuzhan müzik setini kurmuş, Cengiz de masaları donatmıştı. Ortam, asker gecesine yakışır şekilde hazırlanmıştı. Kahkahalar, şarkılar ve dost sohbeti geceye karıştı. Ama tek hesaba katmadığımız bir şey vardı: kızların da gelmiş olması. Buse, kendince kız arkadaşlarını davet etmişti. Çoğu, geçmişte konuştuğum kızlar; ne tesadüf ki içlerinde en takıntılı olan eski sevgilim Ayşe de vardı…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE