36. Bölüm “İlk Tanışma”

2017 Kelimeler
36. Bölüm “İlk Tanışma” "Hayatınıza alacağınız insanları seçerken, dış güzelliklerine değil. Yüreklerindeki sevgiye, merhamete bakın." Eylem ;🌞 Akşam heyecandan gözüme uyku girmemişti ve sabah güneşin ilk ışıklarıyla gözlerimi de açmıştım. "Allah’ım, bu ne güzel bir gün," dedim. "Her günümüze şükürler olsun." Yatağımdan kalktım. Hemen yatağımı havalandırdım, camı açtım. İçeriye temiz hava girsin diye çarşafımı çırptım, yatağımı düzelttim. Bugün her şeye özeniyordum. "Evimi tertemiz yapayım bugün," dedim kendi kendime. "Hem vakit geçer, hem de içim ferahlar." Hafta sonu olduğu için okul yoktu. Ödevlerimi de akşam uykum gelmediği için yapmıştım. Finallere de hazırdım. Son sınav vardı. Bakalım nasıl geçecekti. Efe; Annem hafta sonu her zaman geç giderdi. Yine nefis bir kahvaltı hazırlamıştı. Yine ne yiyeceğimizi şaşıracağımız bir cumartesi sabahıydı. Konuyu kahvaltıda açacaktım. “Annem sevinçten bayılırsa, babam ayıltmama yardım eder artık,” diye düşünüyordum kendi kendime. Annem, mutfaktan seslendi: "Sofra hazır! Hadi gelin, benim işlerim var, erken gideceğim." Ben ise hâlâ yatağımda uzanmış, Eylem’in en güzel çıktığı fotoğrafı seçmeye çalışıyordum. Anneme göstermek istiyordum ama karar vermek çok zordu. “Eylem her resimde ayrı bir güzel,” dedim içimden. O sırada babamın sesi yankılandı koridordan: "Hadi Efe! Menemen soğuyacak!" Yatağımdan kalkıp eşofmanlarımı giydim, lavaboya geçtim. Elimi yüzümü yıkadım, mükemmel saçlarımı taradım. “Annemin karşısına yakışıklı çıkmam lazım,” dedim aynaya bakarken. En tatlı gülümsememi takınıp lavabodan çıktım. Mutfağa geldiğimde annem çayları dolduruyordu. Kahvaltı masası gerçekten muhteşemdi. "Döktürmüşsün anammm!" dedim gülerek. Yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Elinde çaydanlık varken kaçamadı da tabii, gafil avlamıştım. 😏 Masaya oturdum. Babamın yüzünde hafif bir kıskançlık belirtisi vardı. "İstersen seni de öperim kral, kıskanma," dedim gülerek. Babam hemen yan yan baktı bana. Annem çaydanlığı tezgâha koyup, "Hadi kahvaltınızı yapın, sonra çıkın. İşlerim var. Hanna’ya uğrayacağım," dedi. "Hayırdır anne, ne için uğrayacaksın Hanna’ya?" "İşim var canım, her şeyi de bilmeyin. Yeni model kıyafet gelmiş, resim atmıştı. Gidip ona bakacağım. Koray’ın büyük sözde giymek için," dedi sakince. Aha! Konu tam istediğim yere gelmişti kendiliğinden. "Tam zamanı, Efe!" dedim içimden. "Anne, benim de sizinle tanıştırmak istediğim bir kız arkadaşım var. Ne zaman getirmemi istersin?" Evirip çevirmeden, direk söyledim. Annem çayından sakin bir yudum aldı. Gözlerimin içine baktı. "Emin misin? Evlenmek mi istiyorsun, yoksa sadece tanıştırmak mı?" diye sordu. Ben ise sevinç çığlıkları bekliyordum ama tam tersi oldu. Ciddi ciddi niyetimi sorguluyordu. Babamla göz göze geldik. O da aynı tonda konuştu: "Niyetin ciddiyse kızla tanışalım. Değilse elin kızını oyalama." Tebessüm ettim. "Vay ailemin bana olan güveni... gözlerimi yaşarttı doğrusu," dedim alayla. Annem, “Adı ne?” diye sordu. “Eylem. Okuyor, bu sene son. O yüzden bekledim. Hem tanımak için hem de işlerimi yoluna koymak istedim,” dedim. Annem kaşlarını hafifçe kaldırdı. “Seviyor musun?” diye sordu. “Anne... Hanna seninle konuştu mu?” dedim temkinli bir sesle. “Hayır, neden konuşacak ki benimle?” dedi şaşkın bir ifadeyle. “Yok bir şey. Seviyorum. Niyetim ciddi. Ne zaman getireyim bana onu söyleyin,” dedim. Ama annemin gözlerinde sinsi bir bakış yakaladım. Ne olduğunu çıkaramadım ama bir şeyler dönüyordu. “Yarın kahvaltıya gelsinler,” dedi sonunda. “Koray’la Hanna da gelsin. Kız kendini yabancı hissetmesin.” “Tamam, bana uyar,” dedim. Ama içten içe bozulmuştum. Annemden aşırı bir tepki bekliyordum bağırır, heyecanlanır, “kim bu kız?” diye sorar sanmıştım. Ama o son derece normal bir anne gibi davranmıştı. Boşuna resim aramıştım bir saat. Resmi varmı nasıl biri diye sormamıştı. “Neyse,” dedim kendi kendime. “Kesin beğenmeyecek. Kafasında başka biri var. O yüzden bu kadar soğuk.” Başka izahı olamazdı. Kahvaltı bitince annemle babam kalktılar. Sofrayı toplamak bana kaldı tabii. Onların gittiğinden emin olunca hemen Eylem’i görüntülü aradım. Ekranda belirir belirmez, “Aşkım!” dedi o tatlı sesiyle. “Canım, nasılsın?” dedim. “İyi ne olsun, kahvaltı yapacaktım. Ne hazırlayayım diye düşünüyorum,” dedi. Ben de hemen arka kamerayı açıp masayı gösterdim. “Hangisinden istiyorsun, alıp geleyim sana. Beraber yapalım,” dedim gülerek. “Ay çok güzel görünüyor sofra!” dedi heyecanla. “Ama eve olmaz, komşular babamı arar. Çay bahçesinde buluşalım, olur mu?” “Sen istersin de olmaz mı?” dedim. “Ben hepsinden hazırlıyorum, sen geç. Beş dakikaya oradayım.” Tam kapatacakken aklıma geldi. “Ha, Eylem! Yarın sabah annem seni kahvaltıya bekliyor.” Bir anlık sessizlik oldu. Ardından Eylem’in çığlığıyla kulaklarım çınladı. 😄 Annemden beklediğim tepkileri Eylem veriyordu bana! Sorular yağmur gibi yağmaya başladı: “Nasıl söyledin, ne dedi, tepkisi nasıldı, yüzü nasıl baktı, beğendi mi? , gülümsedi mi?” “Gelince konuşuruz,” dedim gülerek ve annemin saklama kaplarını aramaya koyuldum. Ama o kadının her defasında eşyaların yerini değiştirme huyu yok mu... Ara da bul bulabilirsen! Bir ay aynı yerde dursa, kıyamet kopacak sanki! Artık bulabildiklerimle karışık bir şeyler hazırladım. “Güzelim benim, sensiz boğazımdan geçer mi bunlar,” dedim kendi kendime. Sonra hazırlanıp aynanın karşısına geçtim. En yakışıklı ifademi takındım. “Tamamdır, Efe... Bugün yine yürek yakıyorsun.” Dışarı çıkarken içimden geçirdim: “Araba şart! Bu taşıma işini daha ne kadar yaya yapacağım ben ya!” Yarı yolda yine dolmuşa binmiştim. Parka gelince inmiştim dolmuştan. Eylem parkta beni bekliyordu. Çayını çoktan söylemiş bile, belli ki açlıktan ölecek hâle gelmişti. Zaten öğlene yaklaşıyorduk. Yanına gider gitmez elimdeki poşete sarıldı, heyecandan elleri titriyordu neredeyse. “Hadi anlat!” dedi. “Annen ne dedi, nasıl tepki verdi? Kızdı mı, ne yaptı, bayıldı mı, ağladı mı, ne oldu?” “Dur yavaş kızım, bu ne acele!” dedim gülerek. “Hepsini anlatacağım tek tek.” Eylem’in sabırsızlığı karşısında içimden gülmemek elde değildi. “Annem o kadar da telaş yapmadı,” dedim sonunda. Eylem bir anda duraksadı, kaşlarını çattı. “Ne demek telaş yapmadı?” dedi kuşkuyla. “Sevinmedi yani? Yoksa istemiyor gibi mi telaş yapmadı? Ya da olsada olur, olmasada olur gibimi?” Kendimi tutamadım, kahkaha patlattım. “Bu nasıl bir analiz güzelim!” dedim. “Annem sakin karşıladı işte, aşırı tepki vermedi. Kadın inanmamıştır belki, bende daha önce böyle ciddi konuşmalar duymadığı için şaşırdı sanırım.” “Hımm... anladım,” dedi Eylem, ama hâlâ düşünceliydi. Sonra telefonu eline alıp birine hızlıca mesaj yazmaya başladı. “Kime yazıyorsun yine?” dedim kaşlarımı kaldırarak. “Terzi ablama,” dedi. “Kıyafet alacaktım, denediğimde biraz uzun geldi. Bugün gidip kısalttıracağım. Müsaitse hemen halledeceğim.” “İstersen anneme götürelim, o da yapar, hem pratik olur,” dedim. Eylem’in bana attığı bakışı görmeliydi! Resmen ‘sus artık’ der gibiydi. Sonra eliyle ağzına fermuar çekme işareti yaptı. Ben de ellerimi havaya kaldırıp, “Tamam sustum, sen kazandın,” dedim. Hanna; Filiz Abla saat on bir gibi işyerime geldi. Biraz oturup sohbet ettik, her zamanki gibi yüzünde o sakin gülümsemesi vardı. Eylem’i sordu. “Dün olanları bir bir anlat,” dedi. Ben de hepsini anlattım. Kız bugün de kıyafet almaya gelecek dedim. Filiz Abla hemen, “Çok güzel. Hangisini beğenirse onu alsın, ben sana IBAN’dan yollarım parasını, ondan alma,” dedi. “Öğrenci şimdi, elinde var mı yok mu bilemeyiz. Kız mahcup olmasın. Efe ödeyecekmiş dersin, kabul etmezse ‘kaynanana şikâyet ederim’ de, susar.” Gülmemek elde değildi. “Tamam Filiz Abla,” dedim. “Senin vardır bir bildiğin.” Uzatmadım, çünkü onun sezgileri asla yanılmazdı. Sonra kendi için de birkaç kıyafete baktı. Beğendiklerini aldı, bana da bir takım seçti. Bir yandan da Eylem için bir elbiseyi eline aldı. “Bak, bunu beğenirse kesin almasını sağla. Çok yakışacak ona, eminim.” İçimden “Ne güzel bir insan,” dedim. Eylem gerçekten çok şanslıydı. Bir an kendi kendime, ‘Acaba benim kaynanam nasıl biridi?’ diye düşündüm. Henüz çok samimi olmamıştık, ama içimde garip bir merak vardı. Tam kalkacakken Filiz Abla döndü, “Yarın kahvaltıya seni ve Koray’ı da bekliyorum,” dedi. “Efe’yle Eylem yalnız çekinirler, kalabalık olur, keyifli olur.” Yüzümde istemsiz bir tebessüm belirdi. O evde olmayı, o sofrada olmayı… nedense çok istedim. Hanna; Filiz Yenge gittikten iki saat sonra Eylem geldi. Resmen gelin kaynana günü gibiydi bugün. Eylem’in kafası karmakarışıktı; bir yandan kıyafetlere bakıyor, bir yandan da Efe’nin söylediklerini bana anlatıyordu. “Annesi çok sakinmiş Hanna, hiç tepki vermemiş,” dedi. “Ya sevmedi mi, beğenmedi mi, yoksa gerçekten mi rahattı, anlamadım.” Ben gülümsedim, “Sen fazla düşünme, eminim seni görünce her şey değişir,” dedim. O tam başka bir elbiseye yönelmişti ki, ben de fırsattan istifade edip Filiz Yenge’nin seçtiği kıyafeti gösterdim. “Bak bunu bir dene istersen,” dedim. Eylem elbiseyi eline aldı, yüzü parladı. “Ay bu çok güzelmiş Hanna! Tam benlik!” Denediğinde aynada dönüp durdu. Gerçekten de harika duruyordu. “Tamam, bu olsun! Boyu da tam olmuş, şal da şuradakiyle uyar,” dedi. Ben de kahkahayı patlattım. “Yeni gelinimiz hazır o zaman!” Her şeyiyle muhteşem görünüyordu. Üzerine hafif bir şal aldık, aynada son kez baktı. Gözleri parlıyordu ama içinde hafif bir tedirginlik seziliyordu. “Sabah beraber gideceğiz,” dedim. “Hazır olduğunda ara, Koray’la gelip seni alacağız.” “Tamam, Hanna,” dedi gülümseyerek. Birer kahve söyledik, içtik. Eylem biraz sakinleşmişti ama hâlâ belli belirsiz bir korkusu vardı. Elindeki fincana bakarken dalıp gitti. Ben de içimden “Bakalım yarın sabah nasıl geçecek...” diye geçirdim. Eylem; Sabah erkenden uyandım. Hemen gusül abdesti aldım, işlerim rast gitsin, kaynanam beni sevsin diye. Aldığım kıyafetleri giyip annemi görüntülü aradım. Olan biteni zaten biliyordu, o da benim kadar heyecanlıydı. “Kendin gibi ol kızım, ekstra bir şey yapmana gerek yok,” dedi. Sonra da dayanamadı: “Şalını güzel bağla, çok makyaj yapma,” diye uyardı. Canım annem… Efe’yi o kadar çok anlatıyordum ki, bazen sıkılmış mıydı acaba? Her şeyim tastamam hazırdı. Annem yaşlı gözlerle bana baktı. “Keşke yanında olabilseydim kızım,” dedi. Aklıma hemen Filiz ablam geldi. Annemle onu daha önce konuşturmuştum, birbirlerini çok sevmişlerdi. Annem beni ona emanet etmişti son konuşmalarında. “Anne sen kapat, Filiz ablama fotoğraf atayım, nasıl olmuşum bir de o görsün,” dedim. Dolabın aynasında hemen bir fotoğraf çektim. Ayna kırıktı ama olsun, öğrenci evi işte… Resmi attım, telefon elimde bekledim. Görür görmez bir sürü kalp atmıştı. “Bayıldım kıyafetine!” yazdı. Sonra da, “Sana küçük bir sürprizim olacak, sakın sorma,” dedi. İçimden, kesin kaynana adayım beni beğenmeyecek, Filiz abla da beni çay bahçesinde bekleyecek, diye geçirdim. Tam o sırada Hanna’dan mesaj geldi: “Hadi çık, dışarıdayız!” Ellerim titremeye başladı. Allah’ım, kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sonra Efe’den bir mesaj daha geldi: “Güzelim, hazırsan Koraylar kapıda. Annem neler hazırladı bir görsen… Seni istemeyeceğini hiç sanmıyorum.” Yazdıklarını görünce yüzüm kızardı, nefesim hızlandı. Kapıdan çıkarken Nas ve Felak surelerini okudum, Filiz abla tembihlemişti nazardan korur diye. Merdivenlerden hızlıca indim. Apartmanın önünde araç duruyordu. Hanna camı açıp el salladı: “Gelin hanım, hadi gel!” dedi. Koşar adımlarla arabaya bindim. Hanna da çok şık olmuştu. Koray abiye dönüp, “Eli boş gitmeyelim, bir şeyler alalım,” dedim. Koray, güneş gözlüğünün üstünden bakıp gülümsedi: “Yengem bizi vurur, aklından bile geçirme,” dedi. Araba çalıştı ama kalbimin sesi motorun sesini bastırıyordu. Yol boyunca içimden dua ettim: Allah’ım, ne olur her şey güzel geçsin. On beş dakika sonra Efe’nin evinin önündeydik. Araçtan indim, ellerim hâlâ titriyordu. “Hanna, çok heyecanlıyım, ne yapacağım?” dedim. “Bir şey yapma, doğal ol,” dedi koluma girerek. Müstakil bir evdi, alt katta garaj vardı. Merdivenlerden çıkarken etraf çiçeklerle doluydu, mis gibi kokuyordu. Derin bir nefes aldım, biraz sakinleştim. Fesleğenlere dokunup kokusunu içime çektim. Hanna gülerek, “Kız hadi, çiçekleri rahat bırak, kaynanan bekliyor,” dedi. Kapının önüne geldik. Koray abi zile bastı. Kapıyı Seda abla açtı. “Hanna abla, sen de davetli misin?” diye sordu gülerek. “Böyle bir günde çağırmasaydı kıyameti koparırdım,” dedi Hanna. Seda abla, “Hadi geçin, herkes geldi sizi bekliyor,” deyince içimden başka kim gelmiş olabilir ki? diye geçirdim. Koridorda Efe’yi gördüm, yakışıklı gülümsemesiyle karşımdaydı. “Hoş geldiniz,” dedi bana bakarak. “Çok güzel olmuşsun.” Kadınlar mutfakta, erkekler salondaymış. Mutfak kapısına yöneldim. Tam içeri girecektim ki… Filiz abla, elinde börek tepsisiyle karşımdaydı. “Filiz abla! Sürprizin bu muydu?” dedim. Ona doğru koştum, sıkıca sarıldım. O da tepsiyi tezgâha bırakıp bana sımsıkı sarıldı. O an sanki annem yanımdaymış gibi hissettim. “Filiz ablam, iyi ki geldin, iyi ki varsın,” dedim. O da gülümseyerek, “Hoş geldin kızım… Hem evime, hem hayatımıza,” dedi. "Değerli yorumlarınızı bekliyorum. Sevdiklerinize de tavsiye edermisiniz bu kitabı. Post olarakta paylaşır ısınız rica etsem." 🙏☕🪡💫🌙😎
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE