33. Bölüm “Sözleşmeli İşler”
Hanna;
Filiz yengeden onay almıştım. Artık harekete geçme vaktiydi. Eylem’e hemen mesaj attım.
📍 “İş yerimin konumunu atıyorum, müsait olduğunda gel kahve ikram edeyim.”
Eylem kısa süre sonra gülümseyen bir emojiyle birlikte, “Tamam, gelirim,” diye cevap verdi.
“Gel Eylem’cim, gel…” dedim içimden. “Sana ne eylemler hazırlıyorum, bir bilsen!”
İç sesim hemen atıldı:
> “Kendi başını bağladın, şimdi başkalarını mı düşünüyorsun? Koray’a mesaj atsana. Çillop gibi çocuğu ıssız adada bırakıyorsun sanki! Bir ara bakalım, başıboş bırakma nişanlını, havada kaparlar benden söylemesi!”
Haklıydı. İç sesim genelde sinir bozucu olurdu ama bu defa tamamen haklıydı. Hemen telefonu elime aldım, Koray’a kısa bir mesaj attım.
Mesajı göndermemle Koray’ın araması bir oldu.
“Nasılsın güzelim?” dedi sesi o kadar yumuşak ve içten ki…
Allah’ım! “Güzelim” deyişi içimi ısıttı, kalbimi eritti.
İç sesim mest olmuştu:
> “Bizi güzel buluyor Hanna! Bu çocuğu sakın üzme, ben âşık oldum Koray’a!”
Tabii dışımdan hiçbir şey belli etmedim. Sanki gayet sıradan bir konuşmaymış gibi,
“İyiyim Koray, sen nasılsın?” dedim.
O da gülerek, “İyiyim. İşten ayrıldım da, babamın yanındayım şimdi,” dedi.
Şaşırdım. “Ayrıldım derken?”
“Fabrikayı bıraktım. Babamla kendi işimizi kuracağız. Hesap kitap işleriyle uğraşıyoruz.”
“En iyisi kendi işin değil mi?” dedim içten bir gülümsemeyle.
Koray’ın cevabı netti:
> “Aynen. İnsan kendi emeğinin patronu olmalı, değil mi Hanna?”
Babası yanında olduğu için fazla uzatmadım konuşmayı. Telefonda vedalaşıp kapattım. Yaklaşık bir saat geçmişti. Gelen giden yoktu, mağaza sakindi. Biraz ortalığı toparladım, kargolarla ilgilendim. Tam o sırada kapıdan Eylem girdi.
Ah canım benim... nasıl da masum duruyor. Başına geleceklerden habersiz.
Güler yüzle karşıladım, sarıldım.
“Gel bakalım, hoş geldin.” dedim.
Dilek Hanım o gün mağazada olmadığı için, bir günlüğüne patronluk bana kalmıştı. Kahvelerimizi aldım, tezgâhın yanındaki masa-sandalyeye oturduk. Tatlı bir kızdı; sohbeti de içten, sıcaktı.
İki kelimesinden biri “Efe şöyleydi, Efe böyleydi.”
Resmen nefes alışı bile Efe’ye bağlıydı. Filiz yengenin neden bu kadar sinirlendiğini şimdi daha iyi anlıyordum.
“Beraber bir selfie çekelim.” dedim.
Kabul etti.
“Belki kaynanan da beğenir.” deyince gözleri parladı, iyice heveslendi.
Güzel pozlar verdik. İçlerinden birini seçip, biraz da efektle güzelleştirdim. Paylaşmamla birlikte beklenen oldu ayarladığım kuzenim anında mesaj attı:
> “Bu güzel hatun da kim? Tanıştırır mısın beni?”
Ben de gülerek,
> “Hayır, tanıştıramam.” dedim ama hemen ardından i********: adresini gönderdim.
“Tanışacaksan kendin tanış.”
Az sonra Eylem’in telefonu titredi. Göz ucuyla baktım, bildirim gelmişti. Kuzenim istek göndermişti.
Eylem tereddütsüz reddetti.
Kuzenim durmadı, tekrar gönderdi.
O yine reddetti.
“Sapık mıdır nedir?” dedi kendi kendine mırıldanarak.
Ben de merakla sordum:
“Ne oldu?”
Eylem içini çekti.
“Biri sürekli istek atıyor.” dedi.
“Bakabilir miyim?” dedim.
Göz attım.
“Aa, kız bu benim kuzenim. Tanıdık sandığı için atmıştır herhalde. Zarar gelmez, kabul et.” dedim.
Eylem dudak büktü.
“Efe i********:’ımda erkek sinek bile istemiyor. Kuzenlerimi bile sildi.” dedi.
“Demek öyle...” dedim sessizce.
“Tamam, Efe kızıyorsa bir şey diyemem.”
Ama iç sesim durmadı:
> İç sesim;“Senin bu Efe’yi bir elden geçirmek şart. Kız nefes bile alamıyor, farkında mısın?”
Biz daha kahvelerimizi yudumlarken ben gizlice Filiz yengeye mesaj attım:
> “Yenge, Eylem’e ısrarcı bir teklif var. Plan tutacak gibi.”
Cevap saniyesinde geldi.
> “Mümkün olduğunca hızla halledelim. Efe’ye gaz vermek gerekiyor, yoksa bir adım ileri gidemeyiz. Kuzenine söyle arasın. Numarayı gönderebilirsin. Biraz rahatsız etsin kızımızı.”
İç sesim hemen devreye girdi:
> “Ah yenge, sen bu işleri iyi bilirsin. Eylem’e biraz sarsıntı lazım, yoksa Efe’nin gölgesinde kaybolacak bu kız.”
Bir yandan Eylem bana tatlı tatlı Efe’den bahsederken, ben kuzenime mesaj yazıyordum:
> “Numarayı atıyorum, ara. Ama yumuşak başlama. Sanki gerçekten ilgileniyormuşsun gibi konuş. Biraz tatlı dille rahatsız et.”
Kuzenimden gülücük emojili bir yanıt geldi.
> “Anlaşıldı, operasyon başlasın.”
O anda Eylem kahvesinden bir yudum aldı, farkında değildi.
Başına gelecek küçük sosyal medya fırtınasından tamamen habersizdi.
Ben ise içimden kıkırdadım.
> “Gel bakalım Eylem’cim, şimdi o ‘Efe erkek sinek bile istemiyorum’ dediği cümleleri hatırlarsın.”
Kuzenim harekete geçmişti bile. Meğer beklediğimden de hızlıymış. Eylem’in numarasını alır almaz aramış.
Eylem’in yüz ifadesi bir anda değişti.
“Tanımadığım bir numara arıyor.” dedi tedirgin bir sesle.
“Açsana, belki tanıdıktır.” dedim, içimden kıkırdayarak.
“Yok, yabancı numara. Ben açmam öyle şeyleri.” deyip reddetti.
Ama kuzenim durur mu?
Aramaktan vazgeçmiş, bu sefer mesaj yağmuruna tutmuş kızı.
Gerçekten hızlıymış, bu kadarını ben bile beklemiyordum.
Eylem mesajları okudu, gözleri kocaman açıldı.
“Saçma sapan şeyler yazmış.” deyip anında engelledi.
Ben de iç sesime fısıldadım:
Aferin kız, sadık çıkıyorsun ama... kusura bakma biraz Efe’nin arkasından iş çevirmemiz gerekiyor.
Sonra yüksek sesle sordum:
“Ne oldu, biri seni rahatsız mı ediyor?”
“Evet,” dedi. “Tanımadığım bir numara saçma sapan şeyler yazmış. Hemen engelledim.”
Omuz silktim. “Başka numaradan arar. Rahatsız edecekse durmaz. Efe’ye söyle, o ilgilenir.”
Eylem hemen yüzünü buruşturdu.
“Yok canım, şimdi Efe’ye söylesem bin tane soru sorar. ‘Numaranı kime verdin, nerede kullandın, kimle konuştun?’ diye kafamı ütüler. Hiç gerek yok.”
İç sesim o anda dayanamadı:
Ay Eylem, içimi baydın! Efe de Efe… Biraz da kendi başına çözmeyi ırakta Efe de Efen çözsün.
Ben de konuyu değiştirip planın ikinci aşamasına geçtim.
“Tamam o zaman, sen boşver şimdi. Ben şu fotoğrafımızı hikayemde paylaşayım.” dedim.
Filiz yengeye mesaj attım:
> “Fotoğrafı paylaşıyorum. Artık sıra sende.”
Anında yanıt geldi.
Filiz Yengem❤️😎
“Paylaş, ben de yorum yapayım. Efe görsün bakalım, nasıl tepki verecek.”
Gülümsedim.
“Tamam yenge, top artık sende.”
Hikayeyi paylaştım.
Fotoğrafımız, kahkahalarımız ve altına yazdığım küçük bir not:
> ‘Kahve molası + güzel dostluklar = harika gün ☕✨’
Eylem biraz tereddütle ekrana baktı.
“Acaba paylaşmasak mıydı? Efe’den izin almadım. Belki kıza bilir.” dedi.
Ben kahvemi yudumladım, gayet rahat bir tavırla,
“Saçmalama. Zaten bende de yabancı yok. Hep tanıdıklar var. Ne olacak ki? Sıkıntı olmaz.” dedim.
O, dudağını ısırdı.
Hanna;
“Ben bu kadar da kuralcı olmayı sevmiyorum Koray öyle biri değil. Ama Efe öyle birimi. Sıkmıyor mu seni?” dedim.
“Yok,” dedi içten bir gülümsemeyle. “Aklıma bile gelmiyor. Çok seviyorum Efe’yi, o yüzden herhalde.”
Ben başımı salladım ama iç sesim hemen devreye girdi:
“Ah saf kızım… Bu gerçekten çok saf. Filiz yenge bununla ne yapacak bilmiyorum. Daha şimdiden sıkıldım vallahi.”
Eylem anlatmaya devam etti.
“Aslında bana güveniyor ama burada yalnız olduğum için kimsenin bana musallat olmasını istemiyor. Benim anladığım bu.”
Ben de gülümsemeye çalıştım.
“Tabii canım, ne güzel işte. Koruyucu biri. Ama biraz da serbest bıraksın. Güveniyorsa zaten bir şey yapmazsın.” dedim.
Eylem başını salladı, masum bir edayla.
“Yok, ben öyle şeylere bulaşmam zaten.”
İç sesim o anda kıs kıs güldü.
Yenge, sen bu kızı hiç yorma. Bununla strateji değil, ancak örgü örülür.
Filiz yengenin hamlesini merakla bekliyordum…
Artık oyun başlamıştı.
Ve ben bu oyunu izlemeye bayılıyordum.