16. Bölüm Sinsirella

1451 Kelimeler
16. Bölüm Sinsirella Ayşe; Hanna’yı yine de boş bırakmaya hiç niyetim yoktu. Sahte hesaplarımdan Koray’a mesajlar atmaya devam ediyordum. Eğer Hanna bunlardan birini yakalasa, aldatıldığını kolayca anlayacaktı. Mesajları öyle bir yazıyordum ki, sanki Koray’a cevap veriyormuşum gibi görünüyordu. Bilerek eksik bırakıyor, aradaki boşluklarla onun cevaplarını silmişim izlenimi veriyordum. Böylece, “Koray yazmış ama sonra silmiş, ben ise tekrar üzerine yazmışım” gibi görünmesini istiyordum. Kendi kendime sordum: Bu saf kız Koray’a kaç gün dayanabilecekti? “Ah Koray…” diye geçirdim içimden. “Senin kıymetini bilen benim ama sen hâlâ değerimi görmüyorsun. Seni çok mutlu edebilirdim. Fakat şansını hep başkalarında arıyorsun. Diğerleri gibi bu da gelip geçecek senin için… Üstelik benim sayemde.” Koray🌙 Hanna’yla ayrıldıktan sonra fabrikaya döndüm. İş başındaydım ama aklım hâlâ onda takılıydı. Ayşe’nin işin içine karıştığını biliyordum; umarım kafasını karıştırıp Hanna’yı benden soğutmazdı. Yine de gözlemlediklerime göre Hanna, başkasının yönlendirmesiyle hareket edecek biri değildi. Kendi derdiyle baş edebilen, dimdik bir yapısı vardı sanırım beni en çok etkileyen yönlerinden biri de buydu. Bir an önce işten çıkıp Hanna’yla yeniden konuşmak istiyordum. Ayşe’nin onu etkilemesine izin veremezdim. Bu kız neden bir köşeye çekilip evlenip eşyalarını toparlayıp gitmiyordu? Bıktırmıştı beni. Ayrılmak başka, ayrı kalabilmek bambaşka bir meseleydi. O yüzden Hanna ile olan ilişkimi uzatmak istemiyordum; onu çabucak kendime bağlayıp işi hızlandırmayı planlıyordum. Nişanlanırsak belki Ayşe umudunu keser, rahat bırakırdı bizi diye düşünüyordum. Tüm bunları düşünürken aynı zamanda merak ediyordum: ya Hanna’nın kafasında farklı planlar varsa? Ya o, benim kadar hızlı davranmak istemiyorsa? Ve içimden gülümseyerek geçirdim: “Küçük sevgilim, bak sen bir elli boyunla bir yetmişlik Ayşe’yi devirdin ya helal olsun sana.”😁😌😎 Hanna💫 Koray’a olanları anlattığımda kızmamıştı bana. Bu beni gerçekten sevindirmişti. Gelen müşteriler, kafamı dağıtmama yardımcı oldu; bir yandan da boş kaldıkça kargolarla ilgileniyordum. Bugün çok yorucu bir gündü. Hem Ayşe’nin negatif enerjisi üzerime binmiş, hem de işin yoğunluğu beni fazlasıyla yormuştu. İçimden, Keşke bir an önce akşam olsa da eve gitsem, diye geçirdim. Ama evde de bir sürü misafir vardı. Sanki bir gün bile sakin kalmak mümkün değildi. Annem ve babaannem misafirleri çok severdi, evde sıkıldıkları için sürekli birilerini davet ediyorlardı. Biri de bizi düşünsün artık, dedim kendi kendime. Çalışıyor, işten geliyoruz; biraz dinlenmek bizim de hakkımızdı. Patronum Dilek Hanım çok anlayışlı biriydi. Bizi iyi idare ediyordu, her çalışanıyla ayrı ayrı ilgilenir, sorunlarımızı çözmeye çalışırdı. Bu konuda gerçekten şanslıydık. Koray’ı hemen anlamıştı. Başlarda biraz utanmıştım ama molalarda bizimle konuşup akıl verirdi. Görmüş geçirmiş biriydi; tavsiyelerine önem verirdim. Koray’ın düzgün bir delikanlı olduğunu fark etmişti. Ayrıca Ayşe’yi de gözden kaçırmamıştı; ilk kahve molasında gelip ona çok dikkat et demişti. Bakışlarından ben bile rahatsız olmuştum. “Koray’la ilgili bir şey duyarsan, önce onun ağzından duy,” demişti. “Belli ki bu kız sizinle uğraşacak.” Ben de patronumun tavsiyelerine kulak verdim. Koray’la aramızda hiçbir şeyin gizli kalmasını istemiyordum. Zaten yalandan nefret ediyordum. Ben söylemiyorsam, başkası da bana söylemesin isterdim. Umarım Koray da bu karakterde biri değildir, diye içten içe umut ediyordum. Çıkış saati gelmişti. Mağazayı toparlayıp çıkış için hazırlanıyordum. Telefonuma baktığımda Koray’dan bir mesaj gelmişti: Koray🌙 “Günün nasıl geçti? Çok yorgun musun? İstersen seni eve ben bırakayım. Yürüme.” Düşünceli sevgilim… İçim ısındı. Ben de hemen cevap yazdım: Hanna💫 “Teşekkür ederim. Yürümek iyi gelir. Sen de yorgunsun, sen de eve git dinlen. İlk müsait olduğumda seni arayacağım.” Koray tekrar mesaj atmıştı: Koray🌙 “Uygun gördüğün yerde seni arabadan indiririm. Yürüme, geliyorum. Hazırlan, dışarı çık.” Telefonu kapatıp tebessüm ettim. Demek ki kıyamıyor, yürütmeyecek. En iyisi biraz ilerleyeyim, diye düşündüm. Çevredeki esnaflar görüp bizimkilere söylemesin diye de içimden sessizce temkin aldım. Hızlıca hazırlanıp mağazadan çıktım, biraz ilerledim. Koray’a mesaj attım: bulunduğum yeri tarif ettim. Hanna💫 “Beni oradan alır mısın?” diye. Daha ben cevap beklerken, yanıma duran arabaya baktım; Koray vardı içinde. İşaret etti, arabaya bindim. Biraz utanmıştım ama gerçekten çok yorgundum. Beni düşünüp işten alması da hoşuma gitmişti. Arabaya bindiğimde; “Nasılsın? Canın hâlâ sıkkın mı?” diye sordu. Ben de; “Hayır,” dedim. Ayşe’ye kastettiğini anlamıştım ama geçmişe takılıp kalacak biri değildim. Ben geleceğe bakıyordum; Koray’ın geleceğinde ben varsam, başka birine yer olmayacaktı. Bunun için elimden geleni yapardım. Araba ilerlerken, fark etmeden onu biraz üzmüş olabileceğimi hissettim. Ama her hareketi bana karizmatik geliyordu; kurallara dikkat edişi, insanlara gösterdiği saygı… Doğru kişiyi bulmuşum gibi hissettim içten içe. Bizim mahalleye yaklaşmıştık ki Koray’ın telefonu çaldı. Araç hareket ettiği için hoparlöre vermişti. Arayan ablası Seda’ydı. “Neredesin? Geciktin yine. Yemek hazır, seni bekliyoruz.” “Yoldayım abla, geliyorum. Seda; “Babam kek istedi. Gelirken süt ve yumurta da alır mısın? Evde yokmuş,” dedi . Koray; “Tamam abla, alırım. Var mı başka bir ihtiyaç?” “Yok, gecikme. Babam kızıyor,” dedi Seda. Koray bunu söyleyince hafifçe utanmıştı sanırım, yanımdayken. “Tamam, hadi görüşürüz,” deyip telefonu hızlıca kapattı. Ben de; “İstersen beni yolda bırak. Tekrar çarşıya dönmek zorunda kalma, ben devam ederim. Yaklaştık zaten eve,” dedim. “Olmaz,” dedi Koray. “Biraz daha götüreyim. Fazla yürüme.” Mahalleye iyice yaklaşınca, “Burada beni indir. Bir gören olur, laf söz olmasın,” dedim. “Tamam,” dedi, anlayışla karşıladı. “Canın sıkan herhangi bir şey olursa, lütfen saat fark etmez, beni ara. İlk müsait olduğunda senden haber bekliyorum. Konuşalım biraz,” dedi. “Tamam,” dedim ve arabadan indim. Ben uzaklaşana kadar arabayı çalıştırmadı; sanırım beni izliyordu. Dönüp bakmak istedim ama maalesef tanıdık vardı. Komşulara denk geldim; onlarla selamlaşıp hızımı daha da artırdım. Eve geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Hemen duşa girdim, hızlıca temizlendim ve üzerime rahat bir şeyler giydim. Annem mutfakta hazırlık yapıyordu; hemen ona yardım ettim. Çok yorgundum ama anneme de kıyamazdım. Annem hamur mayalamıştı; hızlıca poğaçayı hazırlayıp tepsi mayasına bıraktım. Kek çırptım, kurabiye hamurunu yoğurmaya başladım. Annem, “Yorgunsan ben devam edeyim, her şey hazır sayılır,” dedi. “Yok annem, yardım ederim. Ama servisten sonra odaya geçsem olur mu? Gerçekten yorgunum,” dedim. “O zaman tamam kızım,” dedi. Kurabiyeleri de hızlıca hazırladım. Poğaçayı fırına sürdükten sonra kurabiyeyi de fırına verecektim. Annem, “Sen git biraz uzan, misafirler gelmeden bir soluk dinlen,” dedi. “Tamam,” dedim ve odaya geçtim. Hemen telefonu elime aldım ve Koray’a mesaj attım: Hanna💫 “Ne yaptın, nasılsın? Dinlenebildin mi?” Koray hemen cevap verdi: Koray💫 “İşim çıktı, çarşıdayım ama şimdi eve dönüyorum. Sen ne yaptın, dinlenebildin mi?” Hanna💫 “Eve misafir gelecek, biraz hazırlıklara yardım ettim. Henüz dinlenemedim ama servisi, kız kardeşime bırakacağım, sonra dinlenmeye geçeceğim, seni ararım,” diye yazdım. O da, “Tamam, kendini fazla yorma. Bana lazımsın,” deyip gülücük atmıştı. Ben de düşündüm: “Ben sana nasıl lazım olabilirim ki oturduğum yerde? Ne demek istedi acaba?” Gülücükle karşılık verdim. Beş dakika dinlenmem iyi olacaktı. Yatağa uzandım ve o kadar yorgundum ki, aldığım duşun da etkisiyle gözlerimi kapattığım anda derin bir uykuya dalmışım meğerse. Farkında bile değildim. Telefonumun sesiyle gözlerimi açtığımda hava kararmıştı ve evde tek bir ses yoktu. Telefonumun ekranına baktığımda saat gece ikiydi. “Allah’ım,” dedim, “ben nasıl ölü gibi uyumuşum.” Hemen doğrulup lavaboya gittim. Etrafa baktım; herkes yatmış, kimse kalmamıştı ortalıkta. Misafirler gelmiş ve gitmiş olmalıydı. Nasıl uyuduysam, annem uyandırmaya kıyamamış diye düşündüm. Tekrar odaya geçip telefonu elime aldım. Koray’dan bir sürü mesaj gelmişti. Açtığımda saat on birde başlamış mesaj atmaya: Koray🌙 “Hala müsait olmadın mı? Koray🌙 Ne zaman müsait olacaksın? Koray🌙 Hadi bebeğim, iki dakika konuşalım. Koray 🌙 Kırgın mısın yoksa? Ayşe’den dolayı bana tavır mı yapıyorsun? Koray 🌙 Neden hala aramadın?” Peş peşe bir dünya mesaj atmıştı. Hemen cevap yazdım: Hanna💫 “Koray, uyudun mu? Uyanıksan konuşalım.” Mesajım hemen görünmüştü; demek ki uyanıktı. Hemen aradı. Telefonu çalmadan açtım, sessiz de kalmıştı zaten. Koray🌙 “Hanna, neredesin? Ne oldu? Neden mesajlarıma cevap yazmadın?” Ben de hızlıca anlattım: “En son mesaj attığımda beş dakika gözlerimi dinlendirmek istemiştim, yeni açtım gözlerimi. 😳 Koray🌙 Allah’ım, bu nasıl bir beş dakikadır?” Koray🌙 “Aklım çıktı.Ayşe sana mesaj attı ya da seni tehdit etti mi?” diye düşündüm. Ona dedim ki: Koray 🌙 “Ayşe’den neden bu kadar çok korkuyorsun Koray? Ben senin geçmişinle değil, geleceğinle ilgileniyorum. Geçmişte yaşananlar oldu bitti, dönüp bakmaya gerek yok.😉” Koray derin bir nefes aldı. Koray🌙 “Haklısın,” dedi, “ama işte taktı mı, takıyor. Seni üzmesini istemiyorum. Bak, gündüz de dediğim gibi sana ulaşır, canını sıkacak bir laf ederse direkt beni arıyorsun. 🙏💪 Hanna🌙 Ben de boş işler için seni rahatsız etmem.😌” “Rahat ol,” dedim. Sonrasında sohbet etmeye başladık. Günümüzün nasıl geçtiğini konuştuk. Cengiz’i sordum; üç dikiş atılmış ama iyiymiş. Biraz daha sohbet ettik ve sonra birbirimize müsaade verdik. Sabah iş vardı, çalışmamız gerekiyordu. Biraz dediysem, saat çoktan 03.30 olmuştu. Konu konuya açımıştı haliyle. Koray’la sohbet ederken hiç sıkılmıyordum; o da sıkılmıyordu ki telefonu kapatmamıştı. Zor da olsa telefonu kapattı ve ben huzur içinde gözlerimi kapattım.😌😴
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE