35. Bölüm “Eylem’in Hayali”
Eylem;
Bugün dersim yoktu. Evde oyalanıyordum. Biraz kitap okudum ama hiçbir şey kafama girmiyordu. Satırlar gözümün önünden akıp gidiyordu sadece.
Kalktım, çay demlemek istedim ama vazgeçtim. Çay yalnız gitmezdi ki. Bir an aklıma Filiz Abla geldi. Hemen ona mesaj attım:
“Abla, müsait misin?”
Bir süre sonra cevap geldi:
“Yoğunüm kızım, daha sonra müsait olunca ararım seni,” diye eklemiş.
Aslında aklımdan geçenleri düşündüm. Filiz Abla’nın yanında işime başlasam, ne yapsam diye geçiriyordum içimden. Boş zamanlarımda hiç ret talep etmezdim. “Karın tokluğuna” desem hemen kabul ederdi kesin. Hem vakit geçirmiş olur hem de bir şeyler öğrenirdim yanında.
Evde boş boş dolanırken telefonuma bildirim geldi,nerdeydi bu telefon yine dalgındım sağa sola bakıyordum ama bulamıyordum. Öfkeyle kanepeye atıp uzanacaktım ki telefonun cebimde olduğunu farkettim.
Hemen açıp baktığımda, Hanna mesaj atmıştı: “Müsait olduğunda gel,” diye.
Terzi ablama mesaj attım: “Çok yoğunum, gelsen de rahat konuşamayız. Dükkan kalabalık,” diye yazmıştı. Bunun üzerine Hanna’nın yanına gitmeye karar verdim.
Aslında Terzi ablam bana iyi gelecekti ama fazla da üzerine gitmek istemiyordum. Benden bıkmasını istemezdim. Hazırlanıp evden çıktım.
Yolda yürürken kendi kendime söylendim: Acaba Efe de mi benden bıktı?
Üç yıl… Dile kolay. Demek ki benden ayrı kalabiliyor muş. Ben ondan üç ay nasıl ayrı kalacağımı düşünürken, o üç yıl ayrı kalmayı bile göze almıştı.
Evden çıkıp sokakta yürürken buldum kendimi. Efe’ye de haber vermemiştim. O günden sonra sanki Efe’den soğumuştum. Bensiz kalmaya dayanabilir olması canımı acıtıyordu, ama acaba benimle olmaya mı dayanamıyor?
Kafam karma karışıktı. Derin bir nefes aldım. “Hanna’yla konuşmak iyi gelecektir,” dedim kendi kendime.
Mağazaya gelmiştim. İçeri girdiğimde Hanna kargolarla uğraşıyordu. Diğer iki eleman da rafları düzenliyordu. Hanna beni görünce tebessüm ederek kapıda karşıladı.
“Hadi gel,” dedi. “Bu gün sakin, bir gün biraz sohbet ederiz diye düşündüm.”
“İyi yapmışsın,” dedim. “Aramana sevindim.”
Hanna dikkatle yüzüme baktı.
“Rengin solmuş gibi, neyin var?” diye sordu.
“Yok, sadece biraz yorgunum,” dedim.
Nedenini aslında o da fark etmiş olmalıydı, ama üstelemedi.
Birlikte tezgâhın yanındaki masa ve sandalyeye geçtik. Hanna kahve yaptı, getirdi.
Biraz konuştuk, dertleştik. Sonra telefonunu çıkarıp,
“Bir selfie çekelim,” dedi.
Gülümsemeye çalıştım. Fotoğrafı çekti, birkaç dakika sonra paylaştı.
Aslında paylaşmasını istemiyordum ama bir şey de diyememiştim.
“Yabancı yok,” dedi. “Sorun olmaz.”
Ben de sessizce başımı salladım. İçimde belirsiz bir huzursuzluk vardı ama belli etmedim.
Hanna’yla konuşurken biri durmadan istek atıyordu. Her defasında reddediyordum, o ise ısrarla tekrar gönderiyordu.
“Pes yani,” dedim içimden. “İnatla vazgeçmiyor.”
En sonunda dayanamadım, engelledim. Birkaç dakika geçmeden bu kez bilmediğim bir numara aradı.
“Bir sapığım eksikti,” diye geçirdim içimden. Telefonu kapatıp o numarayı da engelledim.
Hanna durumu fark edince,
“Efe’ye söyle, o halletsin,” dedi.
“Gerek yok,” dedim. “Böyle şeyler için Efe’yi uğraştırmaya değmez. Engellerim olur biter.”
Aslında ilk defa başıma böyle bir şey geliyordu. Hafif bir korku hissettim içimde. Arkadaşlarımdan duyardım takipçileri olurdu, sapıkları olurdu.
Ama ben hep “Neyse ki bana denk gelmiyor,” diye sevinirdim.
Şimdi ise kendi kendime fısıldadım:
“Acaba benim de mi başıma geldi?”
Biz Hanna’yla kısa kısa sohbet ederken telefonuma Efe’den mesaj geldi.
“Neredesin? Ne yapıyorsun?” yazıyordu.
Ben de aynı soğuklukta cevap verdim:
“Hanna’nın yanındayım.”
O da hemen yazdı:
“Oraya geliyorum.”
“Tamam,” dedim.
Ne olacaktı ki? Gelsin bakalım. Görsün bakalım ne olacak.
Zaten hayatım boyunca hep bekledim ben.
Bir zamanlar Efe’yi bekledim yıllarca.
Şimdi burada, yine Efe’yi bekliyordum.
Demek ki kaderim buydu: beklemek.
“Beklerim,” dedim içimden.
“Bekleyelim bakalım…”
Zaten okulun bitmesine az bir süre kalmıştı. Sonra memlekete dönecektim.
Efe Bey de arasında bulsun artık beni, dedim içimden. Herkes kendi düzenini kuracaktı, ben de.
Ama Efe’yi ne kadar beklerdim, bilmiyorum.
Belki o da kendine bekletecek başka birini bulurdu.
Ailesiyle tanışmamı hiç istememişti.
Sanırım artık anlamalıydım
Efe benimle sadece vakit geçiriyordu.
Kalbim o kadar kırılmıştı ki…
Nasıl toparlanır, nasıl iyileşirim, bilmiyordum.
Ama bir şeyi çok iyi biliyordum: Efe’yi unutmalıydım.
Kalbim inatla “seviyorum” derken,
mantığım fısıldıyordu:
> “Seninle ciddi düşünmüyor… seni oyalıyor.
Artık aç gözlerini.”
Belki de şimdiye kadar yaşadıklarım,
yalnızca benim yanıma kâr kalan hayallerimdi.
Ama ne yaparsam yapayım,
Efe’yi çok seviyordum.
Kapıdan içeri girmişti Efe.
Onu gördüğüm anda bile içim eridi.
“Ben bu çocuğu nasıl unutacağım?” diye geçirdim içimden.
Yanımıza geldi, şakalaştı. Tatlı bile ısmarladı, keyfi yerindeydi.
Hayatını kendine göre planlıyordu tabii; yerinde olacaktı. Ben kimim ki bana sorsun…
Hanna bir ara uzaklaştı, müşteri geldi.
Efe bir anda bana doğru yaklaştı, kulağıma eğilip,
“Ailemle tanışmak ister misin?” dedi.
Şaşkındım. O kadar şaşırdım ki ne diyeceğimi bilemedim.
Elimle ağzımı kapattım, gözlerim dolmuştu.
Ağlamak istemiyordum ama gözyaşlarım beni dinlemiyordu. Efe neden böyle bir şey yaptı aniden?
Duyduklarıma inanamıyordum.
Beni ailesiyle tanıştırmak istiyordu.
O kadar şaşkın ve heyecanlanmıştım ki, Efe’nin söylediklerini duymuyordum kalp atışımın sesinden.
Ben neler düşünmüştüm, Efe bana ne demişti?
Bir an düşündüklerim yüzünden kendimden utandım.
“Sevdiğin adama neden güvenmezsin, Eylem?” dedim kendi kendime.
Efe ciddiydi.
O sırada Hanna geldi.
“Bir sıkıntı mı var?” diye sordu.
Ben konuşamadığım için Efe cevap verdi:
“Bir sıkıntı yok, sadece Hanna’yı ailemle tanıştırmak istedim. Biraz heyecan yaptı.”
Biraz mı?
İçimde kopan fırtınaları bir bilsen Efe…
Ben neler düşünmüştüm, sen bana neyle geldin, bir bilsen.
Hanna hemen olaya el attı.
Tanışma işini o ayarlayacakmış. Yeni gelin ya, hevesli işte.
Ayarlasın bakalım... acaba kaynanam beni beğenecek miydi?
Kaynanamı o kadar merak ediyordum ki… Acaba beni sever miydi? Anlaşabilecek miydik? Efe tek çocuktu; kıskanır mıydı beni annesi? Her şeyi çok merak ediyordum. Kalbim hem sevinçle hem de belirsizlikle çarpıyordu.
Tam da böyle bir anda, Filiz ablama ne kadar ihtiyacım olduğunu fark ettim. Onun sakin sesine, o bilge tavrına... Buradan kalkar kalkmaz direkt yanına gidecektim. Onunla mutlaka konuşmalıydım. Belki bana yine o kendine has tarzıyla bir akıl verirdi. “Kalbin doğruysa, yol da doğru olur,” derdi belki de.
Ne olursa olsun, bu sefer hiçbir şeyi şansa bırakmayacaktım.
Hanna’nın işi yoğunlaşmaya başlayınca biz de müsaade isteyip kalktık. Efe de dükkâna gitmek zorundaydı.
“İstersen seni eve bırakayım,” dedi Efe.
“Hayır, ben giderim. Sen daha fazla meşgul olma,” diye karşılık verdim.
“Tamam,” dedi. Hem gidip annesiyle konuşup anlatması gerekiyordu. Bakalım nasıl tanışacaktık… Allah’ım, o kadar heyecanlıyım ki!
“Efe, annem çoğunlukla iş yerinde olduğu için büyük ihtimal iş yerine gideriz seninle. Ama eve de çağırabilir artık,” dedi.
“Annemin insafına kalmış bir şey, hiç sorun değil,” diye ekledi.
Efe beni dolmuşa bindirdi. Kendisi de başka bir dolmuşa bindi. Vedalaştık.
Telefonu elime aldım ve hemen Filiz ablayı aradım. İlk çalıştı, açtı.
“Eylem, kızım, hayırdır? Mesaj atmadan direkt aradın, bir şey mi var?” dedi.
O kadar heyecanlıydım ki bir yandan ağlıyor, bir yandan anlatmaya çalışıyordum. Ama bir türlü kelimeleri toparlayamadım.
Telefondan kahkaha atıyordu.
“Derin nefes al, üçe kadar say… şimdi derin nefes al. Hadi anlat bakalım, meraklandım,” dedi.
Dediğini yaptım. Gerçekten nefesimi toparlayan bilmiştim.
“Efe beni ailesiyle tanıştıracak,” dedim.
O kadar çok güldü ki, ben de dayanamadım. Kahkaha attım.
Etrafımdakiler şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Hem ağlıyordum hem gülüyordum aynı anda.
“Allah’ım şu kıza bak! İnsan kaynanasıyla tanışacağına bu kadar heyecan yapar mı? Vallahi sende akıl yok Eylem,” dedi Filiz Abla.
“Abla, lütfen… Beni en iyi sen anlarsın. Neden böyle konuştuğumu biliyorsun,” dedim.
“Biliyorum, biliyorum da fazla da kasma kendini. O da insan, seni yiyecek hâli yok ya! Tanısa seni çok sever zaten. Keşke imkân olsa da ben de orada olsaydım. Senin yüz ifadeni görmek için orada bulunmak isterdim,” dedi.
“Abla, gelir misin gerçekten? Çok iyi fikir! Senin de orada olmanı isterim,” dedim heyecanla.
Bir kahkaha daha patlattı.
“Kızım, beni ne diye tanıştıracaksın elin adamına, kadınına?” dedi gülerek.
“Kızım mı? Tabii ki en sevdiğim ablam diye! İnsan kardeşini ya da ablasını seçemiyor ama sen benim seçilmiş ablamsın,” dedim duygulanarak.
Filiz Abla yine kahkaha attı.
“Evet, o seçilmiş kişi benim demi,” diyerek gülmeye devam etti.
“İstersen çay bahçesine gel, orada rahat konuşalım,” dedi Filiz abla.
Hemen kabul ettim, hiç ikiletmedim. Zaten her zaman müsait olmuyordu. Ondan alacağım akıllar, benim işime çok yarayacak. Hemen dolmuştan indim, yakındı çay bahçesine. Durakta inip yürüyerek devam ettim. O kadar hızlı ve heyecanlıydım ki, adımlarım sanki ikişer ikişer atıyormuşum gibi geliyordu. Yere bastığımı hissetmiyordum bile.
Çay bahçesine geldim. Filiz ablanın en sevdiği mekanı hemen tuttum. Bu sefer çaylar bendendi; bir semaver çay istedim. Filiz ablamı kolay kolay bırakmaya niyetim yoktu. Bir gününü bana ayırmak zorundaydı.
Çaylar geldi, Filiz abla da aynı anda ulaştı. Tebessüm ettim.
“Kuma kumayı sevmezmiş, çay Filiz’lenmeden geldin abla,” dedim.
Güldü, deli kız deyip, sarılıp öptü.
“Filiz abla, çok mutluyum,” dedim. Ellerini tuttum, o kadar çok sıkmışım ki canı acıdı.
“Sakin ol, otur hele,” dedi. Masaya oturdum ama direkt onun yanına sandalyeye oturdum.
Heyecanla olanları tek tek anlattım. Gözlerimin içine öyle bir bakışı vardı ki, mutluluğumu benimle paylaşıyordu resmen. Yanaklarımı okşadı.
“Kız sen niye bu kadar abartıyorsun, aslı astarı kaynana. İnsan bu kadar heyecan yapar mı? Kadının karşısına düşüp bayılacak gibisin.”
“Allah’a yemin ederim o kıvamdayım. Acaba kadın beni beğenecek mi? Tek oğlu sonuçta. Benimle paylaşabilecek mi? O kadar çok şey var ki kafamda,” dedi.
Saçlarımı okşayıp ekledi:
“Bak sakin ol. Efe oğluysa, sen de kızı olacaksın. Aklı başında bir insan böyle düşünür. Bak hem o iş olmazsa benim de oğlum var. Ona alırız seni, teselli olur.”
“Abla, tamam tamam, şaka yapıyorum. Benim oğlanın zaten o taraklarda bezi yok,” dedim. “Ben hem genç kaynana olacağımı hiç düşünmüyorum.”
“Öyle deme abla, sevdiği biri çıkarsa karşısına. İlla ki evlenecektir.”
Ama şu anda Efe’ye odaklanmıştım.
“Anlat bakalım, ne yapacaksın, ne giyeceksin?” diye sordu.
“Abla, gerçekten hiç düşünmedim,” dedim. “Buranın insanını sen iyi bilmiyorsun. Çok mu kapalı giyineyim nasıl yapayım bilmiyorum. Sen kaynana olsan gelinini nasıl görmek istersin?”
Bana derin bir bakış attı ve dedi ki:
“Hiçbir şey yapmana gerek yok. Ayrıca özenme. Çok dağınık olmadığın sürece sıkıntı yok. Kadın seni doğal halinle görsün.”
Mantıklı geldi bana. Aşırı süslensem, kendim de rahatsız olacaktım.
Filiz abla ile konuşurken her şeyi sormuştum. Nasıl hareket etmem gerektiğini, nasıl oturup kalkmam gerektiğini, en ince detayına kadar bana anlattı. Buranın insanını en iyi o tanıyordu ne de olsa. Ama bu heyecanla yanlarında çok pot kırarsın, heyecanını bastırman gerekiyor dedi.
“Abla, aklıma üzücü şeyler getireyim mi?” dedim.
“Mesela kaynanan ölmüş, tanışma olmamış gibi?” dedi gülerek.
“Abla, yapma böyle…”
“Yok yok, şaka yapıyorum. Allah hayırlısını versin. Aman, bir insan kaynanasını bu kadar merak eder mi?”
“Bilmiyorum ya… Efe’yi çok seviyorum, onu yetiştiren kadın nasıl biri, onu çok merak ediyorum,” dedim.
“Çok şanslı bir kadın olduğu kesin,” dedi. Bu beni gururlandırmıştı.
“Niye bu kadar abartıyorsun?” diye sorduğunda, “Aslında Efe ile yıllardır beraberiz. Artık aileler tanışsın, adı konsun istiyorum,” dedim.
“O da kaç yıldır berabersiniz ki?” diye sordu.
“Bu sene yani dördüncü yılımız olacak. Okula başladım, sene tesadüfen tanıştık. Bir daha da hiç ayrılmadık,” dedim.
“Demek ki o zaman kader ağlarını örmüş ama…” dedi ve sustu.
“Niye sustun abla? Anlasın iyi diye,” diye sordum.
“İşte kader ağlarını örmüş de ip yetmemiş. Devamını getirememişsiniz,” dedi.
Kahkaha attım istemsizce.
Umarım kayınvalidem Filiz abla gibi şen şakraktı…
Yorumlarınızı ve desteklerinizi bekliyorum yazar_nubar instegram adresim takip etmek isterseniz 🙏❤️☕