31. Bölüm “Kız İsteme ”💍

2374 Kelimeler
Yorumlarınızı bekliyorum. Finale kadar ücretsiz olacak daha sonra ücretliye geçicez. Buda size yazarın hediyesi olsun. Beni diğer kurgularımda da yalnız bırakmadınız. Başkalarınada tavsiye edermisiniz? Post olarak paylaşır mısınız? 🙏❤️☕ 31. Bölüm “Kız İsteme ”💍 Hanna; O kadar mutluydum ki, gece boyunca gözlerimi kapatsam da uyku bana hiç uğramadı. Heyecandan yüreğim göğsümde atıyordu sanki. Her döndüğümde yastık sıcacık olmuş, kalbimin atışını bile duyacak hale gelmiştim. İç sesim ise bir türlü susmuyordu. “Acaba sabah ne giyeceğim?” “Annem ne yapacak?” “Koray nasıl giyinecek acaba?” Bir ben, bir de iç sesim konuşuyorduk, o kadar yani. Sonra birden kendi kendime güldüm. Ne güzel, sesim dışarıdan duyulmuyordu ama içimde resmen düğün dernek vardı. Ne güzel, mutluluk insanı ne hâle getiriyor... ama kalbim hâlâ sakinleşmiyordu. Sabah gözlerimi açtığımda hâlâ heyecandan yorgun ama bir o kadar da mutluydum. Hızlıca yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkadım, saçlarımı tarayıp toparladım. Yazmamı aldım başıma ama aklım hâlâ Koray’daydı. Acaba o da uyanmış mıydı? Telefonu elime aldım, ona mesaj atmayı düşündüm ama bir yandan da heyecanlıydım. “Acaba o mu atsaydı ilk mesajı?” diye geçirdim içimden. Heyecandan içim kıpır kıpırdı. Tam o sırada annem geldi. “Hadi kızım, kahvaltını hızlıca yap. Ne giyeceksin? Kıyafetin hazır mı? Karar verdin mi?” diye sordu. “Evet,” dedim. Açık mavi, boydan bir elbise giyecektim. Bana çok yakışıyordu. Daha sonra aklıma bir soru geldi: “Acaba Koray’ın kıyafetine uyumlu mu?” O sırada kızlar grubu mesaj atmıştı. Herkes farklı şeyler söylüyordu. Elif, “Mavi elbise kesinlikle olmaz. Koray mavi giymezse, siyah giy. Hiç riske atma,” demişti. Mantıklı geldi. Merve ise, “Keşke yanında olabilseydim ama okul ve sınavlar yüzünden olamadım. Her anın resmini atın bana,” yazmıştı. Entrika Ve Latte grubuna cevap verdikten sonra kafamda kıyafetim netleşmişti: Siyah boydan bir elbise, üstüne siyah leopar desen şık bir ceket giyecektim. Şalımı da ekledim. Koray ne giyecek olursa olsun, yanımda bana yakışacaktı. Annem, “Hadi kahvaltını yapıp hemen temizliğe girişelim. Akşama malum, kalabalık bir aile bizi bekliyor,” dedi. İçimden gülümsedim. İmalı bir şekilde tanışmaya öyle gelen kız istemeye nasıl gelir, diye konuşmuştu annem. Ama heyecanım, tüm bu detayların önüne geçmişti. Babam erkenden çıkmıştı. Babaannem, “Hadi bakalım gelin hanım, daha alışverişe gidilecek,” dedi. Akşam için alışveriş yapılacaktı ve hepsini nasıl yetiştirecektim bilmiyordum. Hemen Elif’e mesaj attım: “Çabuk gel! Böyle bir günde yardım etmeyeceksen, ne zaman yardım edeceksin bana?” Elif de hemen cevapladı: “Ben yoldayım zaten, geliyorum.” “Canım ya,” dedim kendi kendime, yüzümde bir tebessüm belirerek. Kahvaltı yaparken kapı çaldı. Annem kapıya baktı; Elif gelmişti. Ben de çabucak kahvaltımı bitirip temizliğe girişecektim. Babaannem telaşlı bir şekilde, “Siz önce alışverişi yapın gelin, biz annenle başlayalım,” dedi. Annem elimi tuttu, “Çabuk olun,” diye ekledi. İçim kıpır kıpırdı. Akşam için Koray’ın nasıl bir plan yaptığını merak ediyordum. Hiçbir ipucu yoktu, her şey sürprizdi. Hazırlanıp Elif’le birlikte markete doğru yola koyulduk. Alışveriş boyunca meyve, çerez, kahve… her şeyi aldık. Eksiklerimizi tamamlamıştık. Marketten çıkarken Elif, “Ne giyeceksin?” diye sordu. Kıyafetimi söyleyince, “Evet, doğru karar. Seninki de siyah gömlek ve siyah pantolon olacakmış, haberin olsun,” dedi. “Cengiz mi söyledi?” diye sordum. “Evet,” diye yanıtladı. İçimden küçük bir heyecan dalgası geçti. Akşam, tüm hazırlıkların ve sürprizlerin zamanıydı. Hızlıca eve gelmiştik, Elif’le birlikte. Anneme kaldığı yerden yardımcı olduk. Ev baştan sona titizlikle toparlanıyordu; yeni fincan takımları, bardaklar, her şey elden geçiriliyordu. Canım annem benim… O kadar özenliydi ki, misafirler gelip laf etmesin diye endişeleniyordu. Ben ve Elif odama geçtik. Son hazırlıkları yapıyorduk. Hafif bir makyaj yaptım, kıyafetimi giydim, şalımı bağladım. Aynaya baktığımda çok şık göründüğümü fark ettim. Elif resmimi çekti, “Evet, çok güzel oldun,” dedi. Hemen Koray’a mesaj attım: “Sizde hazırlıklar nasıl?” Bir süre yanıt gelmedi; sanırım yoğundu. Elif’le sohbet ederken bildirim sesi geldi. Koray bana bir numara göndermişti: “Bu numarayı kaydet, ablamın numarası. Sana soracakları varmış.” Tamam dedim, numarayı kaydettim ve mesaj attım: “Ben Hanna.” Hemen aradı: “Merhaba Hanna, nasılsın?” “İyiyim abla, sen nasılsın?” “Nasıl olalım işte, akşam için hazırlık yapıyoruz. Senden ricam, biz gelirken, sizden biri balkondan bizim gelişimizi çekebilir mi? Video için lazım olacakda.” “Tabii abla, siz haber verirsiniz, biz ona göre ayarlarız. Yalnız seni de arkadan çeksinler, sen bizi izle tamam mı?” Anladım ne demek istediğini… Bu tür videoları çok izlemiştim. Ve şimdi, işte benim başıma geliyordu. İçimde hem heyecan hem de hafif bir utanç vardı; ama bu anın tadını çıkaracaktım. Bizim kendi misafirlerimiz gelmeye başlamıştı; halamlar, amcam, dayım, yengem, hepsi… Enişteler, kuzenler… Ev zaten kendi kendine kalabalıktı, şimdi daha da büyümüştü. Komşudan birkaç sandalye rica ettik; erkek tarafı gelince yer darlığında rezil olmayalım diye. Sonra kapı çaldı. Açtığımda organizasyon ekibi vardı, tamamen sürpriz olmuştu. Seda abla da yanlarındaydı, çok şık giyinmişti. “Kusura bakma, biraz ani oldu ama anca hazırlanabildik. Müsait bir oda varsa resim için organizasyon yapalım,” dediler. Kabul ettik ve hemen odayı bir saat içinde hazırladılar. Gerçekten çok güzel görünüyordu. Seda ablam gitmeden önce beni baştan aşağı süzdü: “Sözleşmişsiniz gibi, çok yakışacaksınız,” dedi. Tebessüm ettim, içim bir heyecanla doldu. Aradan yarım saat geçmişti; biz çaylarımızı demlemiştik, her şey hazırdı. Daha sonra telefonum çaldı, Seda ablaydı: “Biz geliyoruz, siz de balkona çıkın. Dron gelirse korkmayın, dron da ayrı bir çekim yapacak.” Heyecanım iyice arttı. Müzik sesini duyduk, ben ve kuzenlerim balkona çıktık. Beni arkadan çekime de dahil ettiler; kuzenim cep telefonuyla kaydediyordu. Akşam olmuştu ama resmen aydınlanmıştı her yer. Müzik eşliğinde kalabalık bir topluluk bizim eve doğru geliyordu. Dumanlar, ışıklar, çiçekler… Resmen düğün alayı gibiydi. Kalabalık olacağını tahmin ediyorduk ama bu kadar büyük bir kalabalık beklemiyorduk. Anneme içimden “Keşke salon tutsaydı,” diye geçirdim; evin içi bu kadar insanı alamazdı, sanki her köşe başka bir sürpriz barındırıyordu. Koray ortada, arkadaşları etrafında, ateşler ve dumanlar içinde geliyordu bana doğru. Kenan Doğulu’nun “Güzelleri İçinden Bir seni Seçtim” şarkısı çalıyordu. Allah’ım, o an öylesine büyüleyiciydi ki… O kadar heyecanlıydım ki kalbim neredeyse yerinden çıkacak gibi attı. Koray’ın elinde kocaman bir buket çiçek vardı, benim için getirdiği. Binaya gelmişlerdi ve yavaş yavaş içeri girmeye başladılar. Ellerinde o kadar çok hediye vardı ki… Bu kadarını hiç beklememiştik. Kapıyı açtığımızda sırayla içeri girdiler. Kiminin elinde tatlı, kiminin elinde meyve, çerezler, içecekler, kurabiyeler, sarmalar, börekler… Herkes bir şey getirmişti, bitmek bilmiyordu. Gerçekten çok hazırlanmışlardı, hem de sadece birkaç saat içinde… İçim kıpır kıpır, gözlerim parlıyordu. Her şey mükemmeldi; heyecan, mutluluk, şaşkınlık… Hepsi bir aradaydı. Koray ilk önce bana çiçeği uzattı. Aldım ve bir an durakladım, göz göze geldiğimiz o an tarifsizdi. Sonra anneme ve kuzenlerime birer gül verdi. Herkes şaşkın, ama mutlu görünüyordu. Gerçekten çok güzel bir andı. Biz mutfağa geçtik, misafirler de yavaş yavaş içeri girmeye başladı. Halalar, teyzeler, yengesi, kuzenler, kız kardeşleri ve onun eşleri… Hepsi bir aradaydı. Bayağı kalabalık bir şekilde gelmişlerdi. Elif, annem ve ben sırayla selamlaştık. Koray’ın arkadaşları da vardı; onları balkonda bekletmiştik, kahve içerken yanımızda olacaklarmış. Böyle tembihlemişti Koray. İçimden düşündüm, keşke Eylem’i de çağırsaydım. O da bu gece burada olsaydı… Ama ilk günden ilişkilerine karışmak istemedim Efe’yle. Hele benim ilişkimin adı resmileşsin, sıra onlara gelecek. Koray tüm arkadaşlarını etrafına dizmişti. Özellikle Efe ve Cengiz… biri sağında, biri solundaydı. Hepsi aralarında işaretleşiyordu ama bir türlü anlayamamıştım. Elif elinde kamerasıyla bekliyordu. “Damat kahveyi içecek mi acaba?” diye fısıldadı Elif, gözlerini kısıp bana bakarken. Kahveleri yapmıştım. O kadar heyecanlıydım ki içimden “İnşallah elim ayağım titreyip de dökmem Koray’ın üzerine,” dedim. Erkekler başka odaya geçmişti. O yüzden biraz daha rahattım. Kadınlar da gençlerle birlikte salondaydı. “Allah’ım, ne güzel bir gün bu…” diye geçirdim içimden. “Umarım hep böyle devam eder.” Aileler çok güzel anlaşmıştı. Herkes birbirine anlayışlı davranıyor, ufak tefek kusurlar görmezden geliniyordu. Derin bir nefes aldım ve sahneye çıktım. Elimde kahve tepsisi… Kalbim deli gibi atıyordu. Koray’ın gözleri bir an bana takıldı, gülümsedi. Ben de hafifçe başımı eğdim. “Geliyor kahveler!” diye bağırdı Cengiz şakacı bir sesle. Koray hemen “Sus be, ciddi ol biraz!” diye fısıldadı, gülerek. Gülüşmeler yükseldi. Herkesin yüzünde sıcak bir tebessüm vardı. O anda düşündüm; “Keşke Eylem’de burada olsaydı.” Ama sonra kendimi toparladım. Tepsiyi zar zor tutuyordum. Ellerim titriyordu ama elimden gelenin en iyisini yapmaya kararlıydım. Koray kahveyi eline aldı. Bir yudum içti. Ben o kadar heyecanlıydım ki, bakamıyordum bile. Kalbim sanki boğazıma düğümlenmişti. Koray fincanı yavaşça tepsiye bıraktı. Ben derin bir nefes aldım ama o sırada olanları görünce şaşkına döndüm. Efe sessizce uzandı, kahveden kendi fincanına biraz aktardı. Ardından Cengiz de aynısını yaptı. Derken sırayla herkes fincanına azar azar damlattı kahveyi. Kahve fincanı boşaldığında, hepsi kıkırdayarak Koray’ın önüne geri bıraktılar. Elif kamerayı titrememeye çalışarak fısıldadı: “Görüyor musun şunları? Resmen kumpas kurdular kahvemize!” Ben dudaklarımı ısırdım, kahkahamı zor tuttum. Koray ise gayet sakin bir şekilde bir yudum sudan içti, sonra başını kaldırıp bana baktı. Gülümsedi. “Tamam,” dedi yavaşça, “artık sıra bende.” Cebinden küçük bir kutu çıkardı. Tepsiye bıraktı. Ardından elindeki kırmızı gülü tepsinin yanına koydu. O kadar mutlu olmuştum ki… Dünyam sanki bir anda ışığa boğulmuştu. Ama içimde küçük bir burukluk vardı. “Kahveyi içmedi ya…” dedim içimden. “Oysa tatlı yapmıştım. Tuzlu sanıp içirmediler ona.” Bir an kaşlarımı çattım ama sonra kendi kendime gülümsedim. “Neyse, canı sağ olsun. Yakında nasıl olsa Efe’nin istemesi olacak. Onda ben onlara yapacağımı biliyorum.” İç sesim hemen devreye girdi: “Efe’nin nişan olacağını nereden biliyorsun peki?” Gözlerimi kıstım, dudak kenarındaki alaycı bir tebessüm ile. “Çünkü hedefimde Efe ve Cengiz var,” dedim içimden. “Koray’ın yanında bekar arkadaş istemiyorum. Cengiz’i Elif İle baş göz edeceğim. Efe’yi de Eylem’le planlarıma çoktan dâhil ettim bile…” Daha sonra Koray’la yan yana durduk. Aile büyüklerinden amcası yüzüklerimizi taktı. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, yüzüğün parmağıma takıldığı anı ömrüm boyunca unutamayacağımı biliyordum. Filiz abla o kadar mutlu görünüyordu ki, içimden geçirdim: “Acaba kendi oğlunun sözü olsaydı, nasıl sevinirdi?” Kaynanamdan hiç bahsetmiyorum bile... Durup durup ağlıyordu. Herkesin yüzünde mutluluk vardı ama onun gözlerinde başka bir duygu, belki de gururun tatlı hüznü vardı. Dualar yapıldı, tatlılar yendi, kahkahalar yükseldi. Seda ablam çekim yapmak istedi; bol bol fotoğraf çektik. Ben özellikle Efe ve Filiz abla ile yan yana gelip fotoğraf çektiriyordum. Tabii bu tesadüf değildi. “Niyetim belliydi, “Eylem’e kaynanasını göstermek.” Resimleri de bol bol paylaşacaktım sosyal medyada. Ama Efe hemen kulağıma eğildi: “Sakın annemle olan fotoğrafları paylaşma, babam kıskanç… yanlış anlaşılır.” Gözlerimi devirdim. “Efe bey, senin niyetin neydi acaba?” dedim içimden. “Anneni Eylem’den gizliyorsun ama artık tanışma vakti geldi.” Filiz ablayla tekrar çekindik. Ben gülümseyerek, “Yalnız çok sevdim seni, yenge.” dedim. O da gülümseyip, “Ben de seni çok sevdim kızım.” dedi. Sonra birlikte kahkahalar atarak poz verdik. Erkekler yine kendi odalarına geçmişti. Biz de servis ve ikramlara devam ediyorduk. Filiz abla bir ara mutfağa geldi, utanarak sordu: “Yardım edilecek bir şey var mı? Ya da eksik gördüğünüz bir şey varsa hemen sipariş verelim.” Ben hemen başımı iki yana salladım. “Yok abla, her şey dört dörtlük. Daha ne olsun?” Yanağıma sevgiyle dokundu. “Maşallah, gelin kızımızın da gözü de gönlü de tok. İnşallah benim Efe’ye de böyle biri nasip olur.” Ben hemen lafı yakaladım, belli etmeden gülümsedim: “Efe’nin ki de öyle olacak abla.” Filiz abla bana dikkatlice baktı. Gözleri bir anlık sessizlikte her şeyi sorguladı sanki. Ama hiçbir şey sormadı, sadece tebessüm etti. Sanki bir şeylerden haberi var gibiydi… Bu işte bir iş vardı ama neyse. “Her şeyi yavaş yavaş halledeceğim,” dedim kendi kendime. “Efe’nin başını bağlamanın zamanı gelmişti.” Sonra cesaretimi toplayıp sordum: “Filiz abla, Efe’yi nişanlamayı düşünmüyor musun?” Ah çekti, başını iki yana salladı. “Ah kızım, bana kalsa Koray’dan önce onun başını bağlayacaktım ama beyefendimiz ağzımı açtırmıyor.” Fazla yorum yapmadım. Acaba Eylem’den haberi var mıydı, yok muydu… Çözememiştim. Ama neyse, ilk günden rengimi belli etmeyeyim. “Bu kız da ilk günden aileye karıştı demesinler,” dedim içimden. Planım işlerse, haftaya Efe’nin istemesi olacaktı. Misafirlerin sonuncusu da kapıdan uğurlandığında derin bir nefes aldım. Ev sessizleşmişti ama kalbim hâlâ davul gibi atıyordu. Elif yatağa kendini bıraktı, ellerini iki yana açtı. “Şükür ya! Bu kadar insanı bir arada en son bayramda görmüştüm,” dedi gülerek. Ben aynada şalımı çözüp saçlarımı açarken, “Sen bayram diyorsun, ben savaş alanı zannettim,” dedim. “Bir kahve tepsisi, on çift göz, yüreğim yerinden çıkacaktı.” Elif kahkahayı bastı. “Senin o kahveyi yaparken ki halini görmeliydin. Sanki sınava giriyorsun.” “Ne bileyim,” dedim, gülümseyerek. “Koray’ın arkadaşları öyle bir bakıyordu ki... özellikle şu Cengiz var ya, tam kahve denetmeni gibiydi.” Elif gülmekten yerlere yatıyordu. “Efe’nin yüzüne baksaydın sen, kahveyi içmesin diye gözleriyle Koray’a mesaj yolladı resmen!” “Ben de fark ettim!” dedim gülerek. “İçirmediler çocuğa. Oysa tatlı yapmıştım. Neyse, ben de intikamımı alırım.” Elif kaşlarını kaldırdı. “Ne intikamıymış o?” Gizli bir sır verir gibi fısıldadım: “Efe’nin nişanı olunca ben de onlara tuzlu kahve yapacağım. Koray o zaman nasıl kurtulacak bakalım.” Elif kahkahalar arasında zor konuşabildi: “Sen varya, tam bir plan makinesisin!” Yastığı kafasına koyup yüzünü sakladı. “Düşünsene,” dedim, “Koray’ın yüzü buruşur, Eylem ne olduğunu anlamaz, ben de arada masum masum dururum.” Elif doğrulup bana baktı. “Yani... Efe’yle Eylem olayı ciddi mi?” Omuz silktim, ama gözlerim ışıldıyordu. “Ciddi olacak Elif! Filiz abla farkında ama belli etmiyor. Sadece doğru zamanı bekliyorum.” Elif başını iki yana salladı. “Seninle uğraşılmaz Hanna. Bugün kendi sözün vardı, hâlâ başkalarının nişanını planlıyorsun.” Gülümsedim. “Ne yapayım, ben romantik planların kadınıyım.” O sırada telefonum titredi. Ekranda Koray’ın mesajı belirdi: Koray🌙 “Bugün çok güzeldin. Hâlâ aklım sende.” Gözlerim doldu, içim sıcacık oldu. Elif hemen yanıma sokuldu, merakla ekrana baktı. “Yazsana bir şey! Mesela ‘Ben de seninle aynı gökyüzüne bakıyorum’ falan de.” “Saçmalama,” dedim gülerek, “Koray beni Ayşe Kulin romanından fırlamış sanır.” Yine de yazdım: Hanna💫 “Benim de aklım sende. Bugün rüya gibiydi.” Telefonu kapattım, gülümseyerek yatağa uzandım. Elif ışığı kapattı. “Ne diyeyim Hanna,” dedi uykulu bir sesle, “senin hikâyen yeni başlıyor.” Ben de yastığa başımı koyarken fısıldadım: “Evet... ama bu hikâyede sadece aşk değil, biraz da entrika var...”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE