OYUN BAŞLASIN

1163 Kelimeler
Çaresizlik, inancını kaybetmek, kontrol edemeyeceğin durumlarda elinden hiç bir şey gelmemesi ya da bir durum karşısında soruna çözümsüz kalmak olarak adlandırılan negatif bir duygudur. İnsanın hayatında en az bir defa bu duygu ile sınanması normaldir ama bu genellikle bu tanımların hepsini taşıyan bir durumla karşılaşmanın az olduğu gerçeğini değiştirmez. Benim ise dün yaşadıklarım çaresizliğin her tanımını içeriyordu. Geldiğim zamanda yaşadığım altmış beş yıl boyunca insanlara yardım etmek için boğuştum. Hatta ölümüm bile birilerine yardım etmeye çalışırken olmuştu. Şimdi ise genç bir kızı kaderine teslim etmekle etmemek arasında duruyordum. Bu düşüncelerle kıvranarak geçirdiğim zorlu bir gecenin sabahında ezan sesi ile gözlerimi açtım. Yavaşça yatağımda doğrulup ayaklarımı sarkıtarak bir süre bekledim. Düşündüğüm bu uzun gece bir şeyleri fark etmemi sağlamıştı. Beni bu çaresizliğe sürükleyen durum kendi vicdanımdı. Vicdanımla savaşamayacağımı bildiğimden geriye bu karmaşadan en az zararla çıkmanın bir tek yolu kalıyordu. Annemin babama ve ailesine karşı kullandığı gücü elime almak. Ve ne yazık ki bunu annemin bana olan düşkünlüğünü kullanarak yapabilirdim. Bu düşüncelerimi de alıp yataktan çıkarak odamda bulunan ve o zamanlarda her evde olmaması nedeniyle lüks olan banyoma geçtim. Kişisel işlerimi bitirdikten sonra dolaba yönelerek kendim için kıyafet seçmeye başladım. Annem olan Hande hanımın zevki burada da kendini göstermişti. 80'li yılların modasını yansıtan gardolap mavinin faklı tonlarında yüksek bel kot pantolonlar, rahat kloş etekler ve tabi ki farklı kesimlerde kazaklarla doluydu. Bunun yanında dolapta rahat etmem için eşofmanlar ve şalvar tarzı geniş, kumaş pantolonlar da unutulmamıştı. Yüzümde oluşan gülümseme ile koyu mavi bir kot pantolon ile üzerine pembeye yakın somon rengi bir bluz seçtim. Kıyafetleri alıp yatağa bıraktıktan sonra iç çamaşırı çekmecesine yöneldim. Çekmeceyi açtığımda gördüğüm iç çamaşırları ile derin bir nefes aldım. Geldiğimden beridir Hande hanım iç çamaşırlarımda dahil her şeyi kendi hazırlayıp yatağımın üzerine bıraktığı için kıyafet dolabı ve çekmeceleri ile ilk buluşmamdı. Ama ne kadar geçmiş hayatımda kadınlarla münasebetim olsa da kendime ait olmaları garip hissettirmişti. Elimi atıp rahat görünen bir alt ve üst alıp yatağa geri döndüm. İşin en zor kısmının geçtiğini düşünürken daha zoru ile karşı karşıya kalınca sinirlenmemek elimde değildi. Kadınlar bu sütyen denen şeyi nasıl tek başlarına giyiyorlardı ki? Karımı giyerken izlediğimde çok kolay görünen bu eylemi ben gerçekleştirmeye çalışırken bir işkence olduğunu daha iyi anladım. Ama sonunda bu badireyi de atlattığımda kalan kıyafetlerimi de giyerek odadan çıktım. Sabah gün ağarmadan başlayan rutinim neredeyse bir saati bulmuştu. Odadan çıktığımda bulunduğum katın verandasına doğru ilerleyerek gözlerimi kapadım. Çalışanlar yeni yeni uyanmış ve sessiz olmaya çalışarak etrafta koşuşturuyorlardı. Gülümsedim, buraya ait olmasam da yalnız geçirdiğim yıllar yüzünden olsa gerek sabah sesleri bana yaşadığımı hatırlatıyordu. Adımı duymam ile arkamdan gelen sese doğru gözlerimi açarak döndüm. Sesini ilk defa duyduğum kişinin Rojda olduğunu anladığımda tüm gövdemi ona dönerek gülümsedim. " Günaydın" Ağladığı her halinden belli olan kızarmış gözleri ile bana bakan kız gülüşüme karşılık gözlerini devirdi. " Senin için gün aydın olabilir ama benim için değil." Ses tonundaki iğneleyiciliği fark etmemek için aptal olmak gerekiyordu. Ve ne kadar kendince haklı sebepleri olsa da bu durumun mimarı ben değildim. Bu yüzden de cezasının bana kesilmesine izin vermeyecektim. Sakin ve yavaş adımlarla dayandığım teras balkonundan uzaklaşıp Rojda'ya yanaştım. Her hareketimde tedirginliğini daha da hissederken yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. En sonunda tam karşısına geldiğimde ise durdum. Ondan uzun olan boyum nedeniyle yüzüne doğru eğildim. " Senin gününü karartan ben değilim ufaklık. Yanlış duvara tosluyorsun, eğer birine hesap sormak istersen kız kaçıran abin ve sonunu yanlış hesaplayan annene hesap sor." Son sözümün üzerine vurgu yapıp çekildikten sonra elimi omzuna koyup hafifçe sıkarak yanından geçip merdivenlere yöneldim. Korkusunu anlayabilirdim ama beni kendi için kurban olarak görmesinden kaynaklı hayal kırıklığı kibrinin göstergesiydi. Ve ben bunu kabul edecek kadar aptal değildim. Hayatımı masum biri için seve seve feda edebilirdim ama buna ben karar vermeliydim. Kendini herkesten değerli sanan ve beni nesnelleştiren bir velet ile annesi değil. Kafamdaki düşünceler ile merdivenden iner inmez Hande hanım ile karşılaştığımızda yüzünde kocaman bir gülüş yer etti. " Kızım , uyandın demek. İyi uyuyabildin mi? Neden erken kalktın?" Bana doğru gelen Hande hanımın açtığı kolları memnuniyetle kabul ettim. Yumuşak bir yasemin kokusu burnuma dolarken gerçek annem aklıma geldi. Beni hiç düşünmeden bir yetimhanenin kapısına bırakan annem. " Çok güzel uyudum anne. Bu arada seninle önemli bir konuyu konuşmam gerek. Sakin bir yere geçelim mi?" Hande hanımın yüzü anında asılırken ben gülüşümü genişleterek hala elimin olduğu sırtını sıvazladım. " Endişelenme anne, bazı konuları hem netleştirmek hem de çözüm üretmek için konuşmalıyız. Bizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir yere geçelim mi?" Derin bir nefes alan Hande hanım bir eli belimde beni yönlendirdiğinde ayrıldık. Sakin adımlarla Aziz ile konuştuğumuz çardağa doğru yöneldik. Dün gece aklıma geldikçe içimde tarifsiz bir huzursuzluk belirdi. Aziz, benim onu koyduğum kalıpları çatlatarak fikirlerini söylediğinde ona hak versem de çözümü her halükarda benim için doğru değildi. Aslında Rojda ile karşılaşana kadar Aziz'in sözlerine hak verip ona göre bir çözüm üretecektim ama o kız bu sabahki hareketiyle düşüncelerimin değişmesine neden olmuştu. Eğer bu bir satranç oyunu ise bu oyunda bir piyon değil oyunu oynayan kişi olmayı tercih ederdim. Bu hastalıklı zihinlerin kurduğu oyunu kırıp yeni bir oyun kurmazsam kazansam bile en ağır hasarı ben ve Hande hanım alacaktık. Çardağa geldiğimizde karşılıklı oturduk. Hande hanım meraklı gözlerini bana diktiğinde gülüşümü bozmadan konuya girdim. " Anne, bu şirketteki hisselerin yüzde kaçı senin?" " Deden yani babam o zaman verdiği destek karşılığında yüzde otuz beş hisse almıştı. Ama ihtilal sonrası işler kötü gidince babamdan daha fazla destek istediklerinde bu oran yüzde elli üçe yükseldi. Neden sordun bir tanem?" " Anne , bulunduğumuz şartlarda senden isteyeceğim garip kaçabilir ama ikimizin de güvenliği için gerekli olduğunu düşünmesem bunu istemezdim." Hande hanım meraklı gözlerle beni izlerken derin bir nefes aldım. Yıllarca polislik yapmış ve mali şubede de fazlasıyla zaman geçirmiştim. Bu yüzden şirket işlerine aşinaydım. Ne kadar tam hakimiyet sağlayacağımdan emin olmasam da bu hamlem beni evdekilerin karşısında güçlü kılacağı için gerekliydi. " Şey, ben senden bu hisseleri bana devretmeni istiyorum." Hande hanım başını öne eğerek bir süre düşündü. Yüzündeki meraklı ifade yerini endişeye bırakırken hafif bir tebessümle başını kaldırıp bana baktı. " Bir tanem, sen bu işlerle kendini yormasan da kendinle meşgul olsan. Bu işler bir kadının baş edemeyeceği kadar karışık. Hem istediğin bu güç başına bela olur ve karşına pek çok kişiyi alman gerekir." Benim için endişelendiğini biliyordum ama asıl neden daha önceki halim nedeniyle duyduğu kaygıydı. Ellerimi ellerinin üzerine koyup sakince kafamdakileri anlatmaya başladım. " Bak anne, burası kurtlar sofrası demedin mi? Bu savaşta elimizdeki kozları sağlamlaştırmazsak olabilecek her olayda hedef durumuna düşeriz. Biliyorum hala bu yeni halime alışamadın ve yine biliyorum ki endişelerin var ama senden bana güvenmeni istiyorum. Zira ne kadar güçlü olursan ol Dilan ve çocukları ipleri elimize almadığımız müddetçe karşımıza çıkmaya devam edecekler." " Baban bizi korur." İşte şimdi söyleyeceklerim onun canını her şeyden çok yakacaktı. Ama bu onu ikna etmek için elimdeki en güçlü kozdu. " Babam bizi koruyacaktır diyorsun ama bebeğin öldüğünde babam senin için ne yaptı. Dilan'dan vazgeçti mi? Ya da onu evden gönderebildi mi? Babam ailesinin isteklerinin dışına çıkamayacağını sana da bana da net bir şekilde gösterdi. Bu yüzden bunu bizim kendimiz yapmamız gerekiyor. Lütfen bana güvenebilir misin?"
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE