“Senin elinde.” Demişti Serhat. Söyleme şekli ise bambaşka bir şeydi. Kendini ilah gibi görüyor olması sinirine acayip dokunuyordu. İçinden yine bilmem kaçıncı kez küfürlerini ederken, kendinin iyice Serhat’a benzediğini düşündü. Aklında binlerce düşünce dolanırken sesinin gür çıkmasına engel olamamıştı: “Benim elimde öyle mi? Peki sen ne bok yiyeceksin bu zaman diliminde?” Serhat Gülay’ın ağzının bozulmasına hayli şaşırmıştı. Yanında kala kala iyice kendine benzetmişti. Sorusunun cevabını soruyla cevapladı: “Ne yapmamı istersin yavru?” “Ne?” Gülay böyle soru soracağını tabiki de tahmin etmemişti. Serhat’ın zaten kömür gibi olan gözleri iyice kararmaya başlamıştı: “Diyorum ki sen ne yapmamı istersin?” Gülay gözlerinin koyulaşmasına ürkmüştü: “İyi bir koca olabilirsin. Bu seni fazla

