Alparslan da ne düşündüğünü anlamış olacak ki uzatmadı. Aynı anlar kendi dimağında farklı düşüncelere tekabül ediyordu. O tüm yüzsüzlüğüyle utanmıyordu. Yaşanması gerekenler yaşanmış ve daha fazla yaralamadan bitmişti. Tetik çekilmişti, silah ateşlenmeliydi. Ve kurşun ikisini de sıyırıp geçmişti. Üzerini giyinmek için sofradan kalktı. Annesinin başına bir öpücük bıraktı ve hemen yanında otomatik sallanan beşikte yatan oğlunun yanına diz çökerek sarkmış gıdısından uzunca kokladı. Ne özlemişti şu kokuyu. Kendisini bağımlı hissediyordu. Ayrı kaldıkları şu bir gün boyunca bir müptela gibi aranmış durmuştu. Şimdi de o gıdıya doyamadan işe gitmek zorundaydı. Neredeydi patron olmanın keyfi? Alparslan şu an evde kalıp oğlunun gıdısını höpürdetemeyecekse satsındı o şirketleri. Doğrularak odasın

