Bölüm:10 Gerçekler

685 Kelimeler
Lucy, gözlerini sabahın ilk ışıklarıyla açtı. Gördüğü rüya hâlâ zihnindeydi ve etkisinden kurtulamıyordu. Alex’in sesi, bakışları, ona dokunuşu… Hepsi çok gerçekçiydi. Yatağında doğruldu ve rüyanın detaylarını anımsamaya çalıştı. Bu adam kimdi? Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu, ama onun için hissettiği çekim, açıklayamayacağı kadar güçlüydü. Pencerenin önüne geçti ve dışarıdaki ormana baktı. Düşündükçe içinde bir huzursuzluk büyüyordu. Bulduğu kolyenin ve gördüğü rüyaların arasında bir bağlantı olmalıydı. Ama ne? Alex'i bulmak istiyordu. Ancak bunun nasıl olacağını bilmiyordu. Onun hakkında ismi dışında hiçbir bilgiye sahip değildi. Alex’i düşününce bedeninde yükselen yoğun arzuyu hissedebiliyordu. Bu his onu hem korkutuyor hem de bir şekilde cezbediyordu. Derin bir nefes alıp aynaya baktı. Yüzündeki karmaşa ve huzursuzluk net bir şekilde belli oluyordu. Kendini toparlamaya çalışarak kahvaltı için aşağı indi. Annesi Isabel, mutfakta kahve yapıyordu. Isabel, kızını görünce başını çevirip gülümsedi. “Günaydın, Lucy. İyi uyudun mu?” Lucy, annesinin neşeli ses tonuna karşılık veremedi. Sandalyeye oturup derin bir nefes aldı. “Dün gece sürü evinde ne oldu?” diye sordu doğrudan. Isabel bir an duraksadı. Kahvesini karıştırmayı bıraktı ve kızına baktı. Lucy’nin gözlerinde bir şey arıyor gibiydi. Derin bir nefes alıp arkasını döndü. “Sana anlatmalı mıyım, emin değilim,” dedi yavaşça. Lucy, annesinin bu tereddütüne sinirlendi. “Anne, lütfen. Artık büyüdüm. Kurda dönüşemediğim için benden birşeyler saklamanızı istemiyorum.” Isabel, kahve fincanını alıp masaya oturdu. “Dolunayda doğanlar hakkında bir kehanet var, Lucy,” dedi. Ses tonu ciddileşmişti. “Tüm sürüler bunun için burada. Dünkü toplantı da bununla ilgiliydi.” Lucy, annesinin bu açıklaması karşısında şaşkınlıkla baktı. “Ne kehaneti?” Isabel, derin bir nefes daha aldı. “Kehanete göre dolunayda doğanlar sıradan kurt adamlardan farklıdır. Onlar, doğuştan gelen özel bir güçle dünyaya gelirler ve bu güç onları hem çok özel hem de çok tehlikeli yapar.” Lucy’nin kaşları çatıldı. “Nasıl yani? Neden tehlikeli?” Isabel, kahvesinden bir yudum aldı ve ardından konuşmaya devam etti. “Dolunayda doğanlar, sıradan kurtların kurallarını, bağlarını ve sadakatini paylaşmazlar. Onların kendilerine ait çok daha farklı kuralları ve hiyerarşileri vardır. Genellikle doğdukları sürüden kaçar ve kendi sürülerini kurarlar. Ancak bu sürüler, diğer sürülere karşı bir tehdit oluşturur. Kurdukları sürülerdeki kurtlar, dolunayda doğanların karizmasına ve gücüne kapılarak kendi sürülerine ihanet ederler.” Lucy’nin gözleri büyüdü. “Bu yüzden mi herkes bu kadar endişeli? Dolunayda doğanlar bu kadar büyük bir tehdit mi?” Isabel başını salladı. “Evet. Dolunayda doğanların yeni bir sürü kurması sadece bir sürüyü değil, bütün sürülerin dengesini tehdit eder. Bu yüzden tüm sürüler bir araya gelip dolunayda doğanları bulmaya ve kontrol altına almaya çalışır. Ancak bu her zaman mümkün olmuyor. Bazı dolunayda doğanlar o kadar güçlü ve zeki ki, izlerini sürmek bile imkânsız hale geliyor. Zaten kehanet de tam olarak bununla ilgili. Dolunayda doğanların bu yüzyılda büyük bir yıkıma sebep olacağını ve herkesin kaderini bir dolunayda doğanın belirleyeceğini söylüyor” Lucy, annesinin anlattıklarını sindirmeye çalıştı. “Peki bizim sürümüzde böyle biri var mı?” diye sordu. Isabel bir an duraksadı. Gözlerini kaçırarak “Hayır,” dedi sonunda. “Bizim sürümüzde dolunayda doğan kimse yok. Ama diğer sürüler, bunu kabul etmekte zorlanıyor.” Lucy, annesinin gözlerine baktı. Isabel’in sakladığı bir şeyler olduğunu hissediyordu, ama şimdilik anlattığı kadarıyla yetinmeye karar verdi. “Peki bu kehanet tam olarak ne söylüyor?” Isabel, fincanını masaya bıraktı. “Kehanet, dolunayda doğanların büyük bir sürü kuracağını, aynı zamanda büyük bir yıkıma da neden olacağını söylüyor. Onlardan birinin gücü ya sürülerin barışını sağlayacak ya da onları tamamen yok edecek. Bu yüzden dolunayda doğanların kontrol altında tutulması çok önemli. Bazı sürüler tüm dolunayda doğanlarını zindanlarda tutuyor, bazılarıysa doğar doğmaz öldürüyor.” "Bu çok acımasızca" dedi Lucy. Annesinin yüzü gerilirken "Bir Alfa'nın sürüsünü korumak için yapabileceklerinin sınırı yoktur." diye cevap verdi. Lucy’nin aklı karmakarışıktı. Bir yandan Alex’in rüyalarına girmesi, bir yandan bu kehanet… Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu hissediyordu, ama nasıl? Ve neden? Annesine başka sorular sormak istiyordu, ama Isabel’in yüzündeki yorgun ifadeyi görünce vazgeçti. “Teşekkür ederim,” dedi sadece, sessizce. Kahvaltısını bitirdikten sonra odasına döndü. Kolyeyi eline aldı ve parmaklarının arasında çevirdi. Alex’in rüyalarında belirmesi, bu kolye ve kehanet… Lucy, bu soruların cevabını bir şekilde bulmak zorunda olduğunu biliyordu. Ancak bu cevaplar, düşündüğünden çok daha büyük sorunlara yol açacak gibiydi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE