Ardil’in yüzündeki tebessüm bir anda silindi. İfadesiz, taş gibi bir suratla arkasına döndü. Gözleri kıpkırmızı öfkeyle kısıldı. Sanki kafasından dumanlar çıkıyordu. Gelen kadını baştan aşağı süzdü. Yine ne olmuştu da bu kadın, yine zehir saçıyordu? Kısmet’in yüzü öfkeden mosmor, adımları sertti. Arkasında annesiyle babası vardı; onlar da ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Millet uzaktan sessizce izliyordu. Babannesi ise en arkadaydı, yüzündeki çizgiler daha da derinleşmişti. Ardil’in bakışları bir kadına, bir ailesine, bir de etrafta toplanan kalabalığa kaydı. Çenesinin kenarı kasılırken sesi hâlâ çıkmamıştı ama öfkesinin kabardığı belliydi. Elvin’in saçına elini atmak isteyen kadının önüne geçti. Karısını arkasına çekip sağlama aldı. “Yavaş ol, Kısmet Hanım,” dedi buz gibi ve t

