2. Ofisteki Çöp

1125 Kelimeler
PARS “Nerede o şerefsiz?” Gözlerim bir hışımla odadan içeriye dalan kadına döndü. “Tutamadım Pars Bey!” Elimle gidin işareti yapıp saçı başı dağılmış, buraya çıkmak için kendini paralamış kadına meraklı bir bakış attım. Kardeşlerimin de benden farkı yoktu. “Hangi şerefsiz?” “Kocam olacak şerefsiz! Pars Altay nerede?” Sözleriyle birlikte iki kardeşim komik bir olay varmış gibi kahkaha attı. Bense komik bir şey göremiyordum. Hem de hiç! Saçlarını düzeltip ela gözlerini üzerime dikti. “Yerini söyleyin. Söz öldürmeyeceğim. Sadece götüme soktuğu bu kağıtların hesabını istiyorum,” diyerek elindeki kağıtları yüzüme doğru salladı. “Bir yanlışlık olmalı,” dedim hala olayı çözmek için uğraşırken. “Bana maval okuma! Nerede o piç kurusu?” “Manyak mısın be kadın! Bir yanlışlık var! Pars Altay benim, fakat kocan olmadığıma yüzde yüz eminim!” “Nerede?” diye sordu yeniden. “Nereye sakladınız?” “Sen de kimsin?” diye sordum odanın ortasına bomba düşmüş gibi olan kadına. Fakat öyle öfkeli görünüyordu ki beni duymadı bile. “Nerede o? Söyleyin!” Kadına yaklaştım ve iki kolundan tutup deli gibi dönüp durmasına son verdim. “Pars Altay benim,” dedim yeniden. Bir embesile anlatır gibi tane tane heceledim. “Ama kocan değilim,” derken kaşlarım yeniden çatıldı. Ne sikim dönüyordu burada? “Benimle oyun oynayıp durma! Sen kocam değilsin.” “Ben de aynen öyle söylüyorum. Kocan değilim.” “Pars Altay benim kocam!” dedi yeniden. Allah akıl dağıtırken, bu kadın hangi siktiğim deliğe girmişti acaba? Gözlerini büyüterek yüzüme baktı. Kısacık boyuyla resmen bana meydan okuyordu. Öfkesi sağ olsun, bir avuç ateş topu gibi görünüyordu. Kızıl ile siyah karışımı, hafif dalgalı saçları yüzünün iki yanına dağılmıştı. Güzel kadındı. Güzel ve baş belası! “Pars Altay benim! Ben Pars Altay! Adım Pars soyadım Altay. Bu şirkette tek bir Pars Altay var. O da benim. Ama kocan değilim.” Yüzüme baktı, baktı, baktı... Ve sonunda ofisin ortasında yere oturup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Cidden! Ne oluyordu burada böyle? Sarp ve Alp sonunda kıçlarını kaldırmaya zahmet edip yanıma geldiler ve üçümüz birlikte, kadının etrafında diz çökmüştük. Cinsi belli, ismi belirsiz şahsiyet, “bu ne demek oluyor? Bu nasıl olur? Şaka mı yapıyorsun?” gibi sözler sarf edip duruyor ve hüngür hüngür ağlıyordu. Biri ağladığında elim ayağıma dolaşırdı. Bakışlarım iki kardeşimi buldu. “Eğer bu, o piç şakalarınızdan biriyse,” diyerek parmağımı onlara doğru salladım. İkisi de hızla başını salladı. Sarp “Alakamız yok!” derken nedense onlara inanasım gelmiyordu. Şaka sevmediğim için bana sürekli eşek şakası yapmayı severlerdi. “Yemin ederim yok,” diyen Alp de abisini tasdikledi. Öyleyse bu kadın şirketin ortasına, karım olduğunu iddia ederek nereden düşmüştü? *** “Artık sakin olacak mısın?” diye sordum kadına. Başta ağlaması beni gafil avlamış olsa da, artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. “Pars Altay sensen benim kocam kimdi?” dedi sonunda. Ela gözleri ağlamaktan yeşile çalmış gibi görünüyordu. Beyazları kızarmış, makyajı akarak yüzünde siyah yollar oluşturmuştu. “Sizi anlamıyorum,” dedim sabırsızlıkla. “Ben Pars Altay ile evliydim. Bu şirketin sahibi olan orospu çocuğuyla!” Sarp güldü. Bense sabır çektim. “Bu şirketin sahibi benim! Yüzüncü kez söylüyorum, kocan değilim.” “Ama nasıl olur? Beni dolandırıp gitti. Beş milyon borç takmış bir de! Günlerdir arıyorum ve bulduğum adam yanlış adam mı?” “Şimdi anlarız,” diyen Sarp ayaklandı ve kadına elini uzattı. Kadın elini tutunca sandalyelerden birine oturttu. “Kimliğini bana verir misin?” “Ne yapacaksın?” diye cırladı resmen. Bense hala olayı anlamaya çalışıyordum. “Kontrol edeceğim. Kimle evlisin öğrenelim bi!” Kadın başını sallayıp kimliğini Sarp'a verdi. “Memnun oldum Leyla Altay,” derken bana bir bakış attı. Demek adı Leyla’ydı. Bence aklı da Leyla gibiydi. “İşine bak,” dedim gergin bir sesle. Sarp bilgisayarın başına geçti. Ellerimi cebime sokup kadına sırtımı döndüm ve Sarp'ın kimlik bilgilerini girmesini izledim. On dakika sonunda ikimizin de ağzından aynı anda bir cümle döküldü. “Hassiktir!” Ciddi ciddi evliydim. Hem de hiç tanımadığım bir kadınla! “Ne oluyor amına koyim?” “Şimdilik bilmiyorum,” derken Sarp da şaşkındı. “Bir saate ne olduğunu çözerim.” **** Yarım saatin sonunda Leyla sakinleşmiş, gelen kahvesini içmiş ve bize başından geçen tüm hikayeyi anlatmıştı. “Kim lan bu?” diye sordum sıkıntılı bir sesle. “Siktiğimin herifin tek bir resmi olmaz mı? Ne biçim bir evlilikti bu!” “Beni aldatmış gitmiş adamın resmini mi saklayacaktım?” diye sordu ters bir sesle. “O kolay! Silinmiş belgeleri geri getirmek zor olmaz,” dedi Sarp. “Telefonum yeni,” dedi Leyla olan aklı bir karış havada Leyla. Kaşlarımı çatarak kadını incelemeye başladım. Sabahtan beri bizi kandırıyor muydu yoksa? Dolandırılma hikâyesi yalan olabilir miydi? O da mı bu işin içindeydi yoksa? “Ne buldun?” “Leyla'nın hikâyesine benzer hikâyeler bulmak dışında hiçbir şey,” dedi Sarp çenesini kaşıyarak. “Büyük bir dolandırıcı çetesiyle karşı karşıyayız. Leyla gibi olup şikayette bulunan birkaç kadın haberine denk geldim.” “Yani?” dedim iyice mala bağlayarak. Aklım durmuştu resmen! “Yanisi evliliğin hayırlı olsun abicim,” dedi dalga geçerek. “Sikmişim evliliğini! Bununla mı uğraşıcam? İmzanın bana ait olmadığı kolayca anlaşılır. Yarın gidip halledelim,” dedim Leyla'ya dönerek. “Ben ne olucam?” diye sordu bağırarak. “Bana ne kızım! Bana mı sordun elin herifiyle evlenirken. “Kimle evlendiysen git bul! Allah Allah!” “Bulduğum kişi sensin!” “Ben kocan değilim.” “Ama sen görünüyorsun!” diye bağırdı. “Kimliği sen görünen adamı nasıl bulabilirim? Çeteler peşimde. Beş milyon borç takmışlar. Evden atıldım, işimden kovuldum. Ben ne yapıcam?” Sözleri içimizdeki en merhametli kişiyi anında etkilemişti. “Evet,” dedi Sarp. “Tek başına bu kız ne yapsın?” “Bana ne oğlum! Evlenirken neredeymiş aklı? Araştırsaymış evlendiği kişiyi! Benim sorunum değil.” “Benim beş milyonum yok!” Utanmaz arlanmaz tavrı sinirimi tepeme çıkardı. “Sen elin herifi ile üç ay evli kaldın. Gününü gün ettin. Borcunuzu da ben mi ödeyeceğim?” “Ben bilmem,” derken yüzüne düşen saçları iki yana savurarak, gözlerini üzerime dikti. “Madem bir imza ile benden kurtulmayı planlıyorsun ben de gider, dolandırıcı ile işbirliği yaptığına dair suç duyurusunda bulunurum. Mağdur benim!” Gözlerim büyüdü. Birkaç saat öncesine kadar hiç tanımadığım bir kadın, şimdi hem karım görünüyordu, hem de beni tehdit ediyordu. Sinirle güldüm. Saçlarımı karıştırarak yüzüne doğru eğildim. “Sen beni tehdit mi ediyorsun?” derken sesim buz gibiydi. Şeytan diyor, sık boğazını, yapıştır duvara! Erkek de değildi ki sinirimi çıkarayım! “Adına ne dersen de,” derken başını geriye doğru çekip benden uzaklaşmaya çalıştı. “Gidecek yerim yok. Adamlar peşimde. Gelip beni öldürsünler diye kucaklarına mı düşeyim? Bir kadın cinayeti de ben mi olayım?” Kendini acındırmayı da iyi beceriyordu. Gözünün içine baka baka telefona uzandım ve güvenliği aradım. “Burada dışarı atılması gereken bir çöp var. Gelin, alın!”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE