Kor'un Kritik Hamlesi..

1680 Kelimeler
"Bilmiyorum diyor abi, napalım" "Bilmiyorum diyorsa bilmiyordur oğlum niye adamın ağzını burnunu kırdınız" "Güven vermedi abi" "Aaa bak o konu önemli biliyor musun şey.. neydi lan bunun adı?" "Can abi" "Hah can bak güven önemli misal ben sana güveniyorum bilmiyorum diyorsan bilmiyorsundur ama Şevki birine güvenmiyorum diyorsa kesin altından bir şey çıkar biliyor musun?" "Abi kulun kurbanın olayım bırak beni valla ben bir şey bilmiyorum" "Bak ama böyle olmaz. Misal Şevki sen bana kul olur musun?" "Olmam abi, Gülce yenge kafamı kırar" "Yaa di mi, di mi kurban olur musun lan?" "Olurum abi" "Yaa adam adam. Şimdi.. neydi lan bunun adı?" "Can abi" "Hah Can sen şimdi bilsen söylerdin değil mi Dizdar'ın yerini, yoksa ne bileyim kimse canlı canlı yanmak istemez şahsen ben istemem." "Abi etme kurban olayım etme, bırak beni" "Tamam tamam merak etme dokunmayacağım sana ama bir arkadaşım bir süre sana eşlik edecek ben Dizdar şerefsizini ararken hani olur da yalan söylediğini anlarsam ateşime odun edecek seni. Toparlanın gidiyoruz" *** Kor.. Öğrendiği andan itibaren ateş olup düştü İstanbul'un üzerine, elbette babası da yapmıştı benzer şeyleri ama Zemheri ve onun arasındaki en bariz fark Kor alacağını almadan sönmezdi! Yine öyle yaptı. Dizdar'ın mekanlarında çalışmış ne kadar adam varsa hepsini sıradan geçirdi neredeyse, kimse ne bir iz biliyordu ne bir işaret ama son geldiği yerdeki adamın yalan söylediği barizdi. Çünkü telefon kayıtlarında çok kısa zaman önce Dizdar'a ait bir numarayla konuşma yapılmıştı ama adam inatla inkar ediyordu. İnsan yanmak için gerçekten bu kadar hevesli olur muydu? Kor son sözünü söyleyip çıkacakken bağırdı arkasından adam. "Abi, tamam Allah peygamber aşkına bana bir şey yapma" Usulca döndü arkasını Kenan Kurt, 2 metreyi aşan boyu, beyaz teni, kara kaş kara gözüyle görene Zemheri'nin 40 yıl önceki hali dedirtiyordu hani.. "Şevki ne dedim ben sana, bu çocuk bir şey biliyorsa söyler dedim değil mi?" "Dedin abi." "Anlat bakalım ıııı, adı neydi bu adamın?" "Can abi.." "Hah Can! Dizdar iti nerde?" "Abi Allah çarpsın ki onun yerini bilmiyorum kimse bilmiyor, kılık değiştirmiş giderken tabi kimlikte sadece.." "Sadece?" "Burada yani İstanbul'da bir kız kardeşi var. Her şeyi bıraksa onu bırakamaz" "Oooo bomba haber de el altında bile yok bu bilgi nasıl sakladı?" "Babaları farklıymış bu sebeple soy isimleri farklı onun yanına da her seferinde kılık değiştirerek gittiği için hiç iz bırakmadı" "Yani sen diyorsun ki kardeşini bulursan ve bu Dizdar'ın kulağına giderse saklandığı fare deliğinden çıkar." "Kesin abi.." "Eyvallah ciğerim.. Nerde kardeşi peki.." "Kimse bilmez abi ben de bir telefon konuşmasına denk gelince öğrendim sadece kızın adını biliyorum.." "Ooo samanlıkta iğne arayacağız desene" "Abi vallahi bilmiyorum fazlasını" "Adı ne kızın.." "Dize" "Dize mi, harbi mi lan böyle satır gibi mısra gibi yani şiirde geçen hani" "Evet abi" "E iyi bari adı Ayşe Fatma olsa yanmıştık. Tamamdır koç, seni şimdi arkadaşlar güvenli bir yere alacak Dizdar sana ulaşamasın diye. Tamam mı?" "Abi Allah senden razı olsun" "Amin lan ne güzel dua ettin. Allah seni cennetine alsın inşallah da de" Afalladı adam ama nasıl cevap vermesindi. "Allah seni cennetine alsın inşallah abi" "Vay Allahına gurban. Sağ ol. Cansın cansın.. Şevki?" "Buyur abi?" "Can, canımız ciğerimiz. Bilesin" "Başım gözüm üstüne abi" Kor oradan ayrıldıktan sonra tüm adamlarını dağıttı dört bir tarafa. Yaptırdığı araştırmada bu isimden Türkiye'de 32 tane İstanbul'da 8 tane olduğunu öğrendi ve hemen İstanbul'dakilere gitmeye başladı. Kapı kapı gezdi Kenan Kurt, biri ev hanımıydı, biri polis, öbürü hemşire, diğer ikisi öğrenci, bir tanesi daha yeni doğmuş bebek, biri Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu, sonuncusu ise.. Hiçbir kaydı olmayan adından başka hiçbir bilgisine ulaşılamayan özel bir birey.. Kız hakkında detayları öğrenmek 10 dakikasını almıştı ve kaldığı bakım evini adeta ablukaya aldı. Direkt kızın odasına gitti. Karşısında belki 30 larında, güzel bir kadın vardı. Bir masada oturmuş resim yapıyordu.. Kapıdan giren adama bakıp gülümsedi genç kız. "Merhaba.." Kor daldığını fark edince toparladı hemen birkaç adımda kızın yanına gitti. "Merhaba, rahatsız etmedim umarım" "Hayır rahatsız olmadım abim seni mi gönderdi bu defa." "Evet çok yoğun o ama seni de çok özlediği için beni gönderdi.." "Çok seviyormuş beni öyle diyor" "Sen peki sen de onu seviyor musun?" "Evet seviyorum, başka kimsem yok zaten.." "Anladım ne kadar güzel bir resim o" "Yaa beğendin mi, bak burası bizim evimizdi annem ölünce ayrıldık oradan" "Çok beğendim.." "Teşekkür ederim." Kız hakkında aldığı bilgilerde doğuştan gelen bir zeka geriliği olduğunu öğrendi Kor. Evet biyolojik yaşı büyüktü ama zeka yaşı 8 yaşında bir çocuğunki ile aynıydı.. "Dize?" "Efendim" "Abine gitmek ister misin?" Kaşlarını çattı genç kadın. "Sen abimin düşmanı mısın?" Bu beklemediği bir soruydu Kenan Kurt'un ama telaşsız bir şekilde cevap verdi. "Onu da nerden çıkardın?" "Abim dedi ki benden başkası gelir de seni götürmek isterse sakın gitme o benim düşmanımdır." Güldü Kurt, piç herif her detayı da düşünmüştü demek. O da 8 yaşında bir çocukla konuştuğunu bilerek konuşurdu o halde.. "Tamam yakaladın beni.. Evet ben abinin adamı değilim ama abinde bana ait bir şey var ve ancak sen yanımda olursan onu geri alabilirim" "Neyin var abimde" "Sevgilim." dedi Kor söylediği an yüzünü buruşturmamak için zor tutarak kendini. "Niye aldı senin sevgilini?" "Düşman olduğumuz için, benim canımı yakmak istedi ve biliyor musun benim sevgilim de çok küçük ve çok korkmuştur" Bir anda yüzü düştü kızın, abisi kimseyi üzmezdi ki.. "Korkmasın korkmasın abim kimseye zarar vermez.." "Eğer sen benimle gelirsen vermez seni ona veririm o da sevgilimi bana verir. Çünkü dediler ki Dizdar'a sadece çok kıymetli bir şey verirsen sana sevgilini geri verir ve öğrendim ki Dizdar'ın tek kıymet verdiği kişi sensin." "Evet. Abim dünya bir yana sen bir yana diyor bana. Anladım beneseni, tamam o zaman gelirim" "Çok teşekkür ederim Dize, bu iyiliğini hiç unutmayacağım" "Rica ederim..." İşte bu kadardı. Haberi aldığı günden bu yana yani tam 10 gündür bakmadığı fare deliği kalmayan adamı nihayet dize getirecek bir şey bulmuştu.. Şimdi ortaya ateşini salması lazımdı ki ortam duman altında kalsın da dumandan kaçmak isteyen kafasını daha yükseğe uzatsın.. Kızı aldıktan sonra ayrıldı bakım evinden ve bir cümle söyledi sadece fısıltı şeklinde... "Bu Dize de seni dize getirmezse, yeni dizelerde buluşuruz elbet..." Yer altında adeta infial yarattı bu söz. Kor meydan okuyordu demek.. Kimdi bu yürek yemiş.. Gerçekten onun karşısına çıkmaya cesaret eden ahmak kimdi! Şimdi isteyen yanmak için geçsindi sıraya isteyen yananın ateşinde ısınmak için... Beklesindi alem Kor geliyor... 🥀 "Kes lan ağlamayı kes" "Dayanamıyorum artık, lütfen" "Ne sanıyordun ha, öylece bırakacak mıydım?" "Dizdar sen hastasın, oraya beni yarı çıplak çıkaran sendin adam bir topar para attı önüme gözlerinle kucağına otur yaptın ben adama yaklaşınca da adamın kafasına sıktın. Bak nolur bırak beni. Dayanamıyorum" "Bana bak Şimal, tek bir erkek sana dokunmayacak onların sana değen gözlerini oymamak için zor duruyorum zaten.. Dedim sana ya benimle evleneceksin ya yaşadığın günleri mumla aratırım dedim.." Bu konuşmayla çıktı Dizdar. Peki ne olmuştu da bu manyak yeni bir ölümün faili olmuştu. Şimal sahneye çıkmaya başladı ve mekan onun için tıklım tıklım doluyordu hem de daha 4 gün olmasına rağmen. Her gün birbirinden açık birbirinden seksi iç çamaşırı ya da fantezi ürünlerle o direkte adeta devleşiyordu genç kız. Ama çıkmaya başladığı ilk akşamdan bu yana onu arzulayan, sahip olmak isteyen 50 den fazla adam oldu. Ama Dizdar ne adamların ona yaklaşmasına izin veriyordu ne de Şimal'in adamlara gitmesine. Dün gece hayatının en zor gecelerinden birini yaşadı genç kız. Kodamanın biri mekanı kapattı kendisine özel gösteri için. Dizdar yumruklarını sıktı bu duruma ama belki bu Şimal'i ikna eder diye düşünüp sonunda kabul etti. Ve adam isteklerini önden gönderdi. Sadece taşlardan oluşan iç çamaşırı giymesini istedi aynı şekilde bel kolyesi takmasını istedi ki onu kendi gönderdi.. Gümüş ve birkaç yerinden kılıç figürleri sarkan.. Ayaklarında ise çizme değil yüksek topuklu kırmızı bir ayakkabı istedi. Maskesini çıkarmasını istiyorum verdiğimin iki katını veririm dese de Dizdar ikna olmadı, öyle ya karısı olacaktı Şimal ve o kimsenin onu tanımasını istemiyordu.. Bu sebeple yüzüne de beyaz tüylerden oluşan bir maske taktı dudaklarına da parlak kırmızı ruj.. Adam yerini alıp bir ayağını diğer bacağına yaslayınca Şimal üzerinde kırmızı bir pelerinle sahneye doğru adımladı. Kalabalığa gösteri yapmak daha kolaydı dedi içinden.. Şimdi sadece birine hizmet etmek, zordu. Eli ayağı titriyordu. Hem korkuyordu genç kız hem stresliydi.. İlk çıktığı akşam utançtan öleceğini sanmıştı genç kız öyle ki iki kez düştü direkten ama Dizdar haklıydı. Oraya gelenlerin umrunda bile olmadı kızın düşüşü o orada sadece göze hitap eden bir et parçasıydı.. Sonraları utanç aynen kalsa da öfkesi ağır bastı genç kızın dikkat çekmekz eli güçlü birileri tarafından fark edilmek için daha bir özenle yapmaya başladı dansını... Yine derin bir nefes aldı bu adama yaklaşmaya çalışacaktı olur da yaklaşabilirse Dizdar'ın elinden kurtulma ihtimali olurdu çünkü.. Bir şekilde Yiğiterlere bir mesaj gönderebilirse onlar Şimal'i kurtarabilirdi. Sahneye gelince pelerinini sıyırıp attı üzerinden adam hayranlıkla bakıyordu karşısında kıza, Şimal direğe tırmanarak harika bir dans gösterisine başladı. Adama bir şekilde yakın olmaya çalışsa da bir türlü Dizdar'ın göz markajından kurtulamıyordu ta ki adam bir çanta dolusu parayı kızın önüne atana kadar.. Tek kelime etti ardından kucağını göstererek.. "Come" Adamın gel demesiyle Dizdar'la göz göze geldi Şimal içinden lütfen kabul et diye yalvarıyordu adeta ve beklediği hamle geldi. Dizdar kafasını aşağı yukarı salladı belli belirsiz. Bu hareketle Şimal indi direkten kedi adımlarıyla adama ilerlemeye başladı kucağına oturacağı sıradaysa tek el silah sesi.. Yine.. Bu defa ne çığlık attı Şimal, ne krize girdi dondu kaldı sadece. Önündeki adam o kucağına oturmadan onun beline dokunmak için uzanmıştı ve bu da Dizdar için dayanılması imkansız bir şeydi işte. Kurtuluş umudunun tek kurşunluk ölümüyle çöktü olduğu yere Şimal hıçkırarak ağlamaya başladı. Yine olmamıştı günlerdir deniyordu da tek bir Allah'ın kuluna ulaşamıyordu. Gün geçtikçe alışırım sanıyordu genç kız ama bırak alışmayı daha da dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı artık bu durum.. Yalvardı Dizdar'a bir kez daha ama yine eli boş döndü ta ki Dizdar'ın söylediği son cümlelere kadar.. "Şimal senin o küçük aklından geçenleri anlamıyor muyum sanıyorsun. Sen sanıyorsun ki buradaki bir adama yaklaşırsan kendini anlatırsın da elimden kurtulursun öyle mi?" Duyduklarıyla kalbi hızla çarpmaya başladı Şimal'in, nasıl anlardı bu adam bunu nasıl.. "Ama güzelim sana bir kötü haber, hiç kimseye yaklaşamazsın oldu da yaklaştın hiç kimse Dizdar'ı karşısına alamaz. Hadi o kısmı da hallettin diyelim. Sadece işi seni göz hapsinde tutmak olan 20 tane koruma var. Atlatabiliyorsan buyur.." "Kaç nereye kaçabileceksen..."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE