Okuduğum mesajla neye uğradığımı bilemedim ,bu kadar mı yaklaştı yani yanıma, telefon aldığım günün gecesinde ulaşacak kadar mı ensemde bu adam. Fırladım yataktan hemen gayriihtiyari kapıyı kontrol ettim yeniden, bir tur daha kilitledim, açık pencereleri kapattım sonra duvar dibine çöktüm tüm gece az ağlamışım gibi biraz daha ağlamaya başladım..
Olmayacak değil mi, ne yaparsam yapayım bir türlü o insanların vadettiği düzlüğe çıkamayacağım ben.. Saatin farkındayım ama çok korkuyorum hemen telefonumu aldım elime önce o herifi engelledim, ardından arama yaptım.
"Şimal, iyi misin?"
"Ka Kadir özür dilerim bu saatte aradığım için ama Moretti mesaj atmış. Ben çok korktum ne yapacağımı bilemedim."
"Tamam sakin ol tamam mı evinin önünde 4 tane koruma var evini 24 saat gözetliyorlar Gülce Hanımın emriyle."
Şu kadınının hakkını ne yapsam ne etsem ödeyemem, bunları duyunca biraz rahatladım..
"Ama ben şimdi çıkıyorum sana geliyorum, anlaştık mı?"
"Tamam çok teşekkür ederim Kadir."
"Rica ederim hadi çıktım ben"
Telefonu kapattıktan 2 dakika sonra telefonum çaldı yeniden. Korka korka da olsa açtım.
"Efendim"
"Şimal Hanım ben Rıdvan, efendim endişe etmeyin kapının önündeyiz. Kadir Beyden bilgi aldık, sorun olmadığını bildirmek için aradım."
"Hakkınızı ödeyemem çok teşekkür ederim"
"Rica ederiz, lütfen dinlenin siz."
"Tamam iyi geceler"
"Size de efendim"
Kanepeye oturdum dizlerimi de kendime çekerek. Kafamı dizlerime koydum. Ne zamana kadar kaçabilirim bu adamdan, eli kolu bu kadar uzunsa eninde sonunda ya alırsa beni.. Bu Dizdar gibi de değil elinden beni kolay kolay alamaz kimse..
Allah'ım benim gücüm yok, yalvarıyorum sen yardım et bana..
10 dakika kadar orada o şekilde oturdum sonra zil çalınca sıçradım bir anda.. Bu da benim tüm hayatımın rutini olacak galiba!!! Daima korku içinde yaşayacağım. Gidip mercekten baktım, Kadir.. Hemen açtım kapıyı. Gülümsüyordu ama ben aşırı mahcubum.
"Kadir gerçekten çok özür dilerim gece gece uykundan ettim seni"
"Uyku değil mi yatarsın yine uyursun dert etme, hadi git dinlen sen merak etme ben uyanık olacağım"
"Olmaz olmaz uyanık kalma, yanımda olman yeter zaten bana bir battaniye vereyim burada uyu tamam mı?"
"Tamam peki, sağ ol."
Ona bir battaniye getirdim, salondaki kanepeye yattı ben de yatak odama geçtim yeniden. İçeride birinin olmasının verdiği güvenle dalmışım zaten ki 4-5 saat sonra da çalan alarmla kalktım. Kadir'i uyandırmadan bir çay suyu koydum ardından duşa girdim hızlı bir duş alıp yeniden mutfağa geçtim hem çayı demledim hem kahvaltılıkları çıkardım masaya, haşlanması için de yumurta koydum, tekrar odaya girip dün aldığım elbiselerden birini giydim. Hem şık bir elbise bu hem de iş için gayet uygun bence. Saçlarımı açıp fönledim, makyaj malzemesi görmek istemediğim için sadece krem sürüp çıktım ki o arada Kadir'de uyandı.
"Günaydın."
"Günaydın Kadir, gel hadi kahvaltı hazırladım"
"Zahmet etmeseydin"
"Olur mu gel lütfen"
O uyanmadan aşağıdaki korumalara da birer sandviç ve çay indirmiştim zaten. Kadir'le birlikte kahvaltımızı ettik dün gece höyküre höyküre ağlayan ben değilmişim gibi ağzım ayrılana kadar güldüm yine. Harika bir insan Kadir gerçekten yanında üzgün kalmanız imkansız. Kahvaltı bitince çıktık birlikte şirkete gittik. O sabah Gülce Hanıma bilgi vermişti o da başka bir şoförle gelecekti bugün. Ben gidip onun asistanıyla tanıştım.
"Hoş geldin Şimal"
"Hoş buldum, bir süre başını ağrıtacağım senin de kusura bakma"
"Hiç sorun değil zaten zor biri değildir Gülce Hanım çoğu zaman çayını kahvesini bile kendi alır ama senin durumun biraz farklı olacak. Senin seyahatlerinde de ona eşlik edeceğini söyledi ki sadece 4 oğlundan biriyle gider normalde. Haftalık programını senin hazırlamanı ve takip etmeni istiyor ki bu da yeni bir şey kendi yapardı demek ki çok güveniyor sana. Ona gelen maillerler de senin ilgilenmeni istedi. Buna ben bakıyordum, sana gösteririm nasıl yapacağını. Sabahları muhakkak çay içer. Gelince çayını ve onun yanına tatlı bir şey koyarsan güzel olur."
"Deniz?"
"Efendim?"
"Şey ben senin işini almadım değil mi?"
"Hayır hayır almadın, aslında hepsinin yani Zemheri bey, Kenan Bey ve Kurt Beyin özel asistanları var bir tek Gülce hanım gerek görmemişti. Ben hepsini koordine ediyorum aslında."
"Bunu duyduğuma sevindim."
Bana tebessümle baktı.
"Şimal bu söyleyeceğim şey dostça lütfen öyle anla, hem iş dünyası hem dışarıdaki kocaman hayat bu kadar iyi niyeti kaldırmaz.. Önce ben demeyi öğren, benim işimi de almış olabilirdin sen mi seçtin bunu.. Hayır.. Sen de bu çarkın parçasısın , sürekli fazlalık gibi hissetme kendini. Anlaştık mı?"
"Teşekkür ederim Deniz"
"Hadi bakalım o zaman iş zamanı, Gülce Hanım bugün geç gelecek sana yapacaklarını göstereyim."
Deniz 2 saat kadar bana işi, işleyişi, düzeni anlattı itiraf edeyim bir hayli karışık tek içimi rahatlatan kısım iş yükünün o Kurt denen herifte olmasında. Gülce Hanım şirketin yönetim kurulunda ama çok sık karışmıyormuş. Zemheri Bey yönetim kurulu başkanı ama kağıt üzerindeymiş. Kenan Bey Ceo yardımcısıymış, Kurt denen herifte Ceo. İş onun ve Kenan Beyin üzerinden dönüyormuş genelde. Ben Deniz'in bana verdiği dokümanları incelemeye başladım bana verilen odada. Bir sürü detay var benim bunlara da vakıf olmam gerekiyor. Evraklara gömülü halde çalışırken masamdaki telefon çaldı, üzerinde 3 farklı ışık var. Gülce Hanım arıyorsa 1 yanarmış, yönetimden biri arıyorsa 2 diğer departmanlardan aranıyorsa 3. 1 yanınca hemen açtım.
"Efendim Gülce Hanım"
"Şimalcim odama gelir misin?"
"Tabi efendim"
Hemen çıkıp onun odasına gittim kapı açıktı zaten ama tıklattım yine usulen. Zemheri Bey'de vardı bu defa.
"Günaydın efendim"
"Günaydın Şimalcim gel"
"Alıştın mı işe"
"Öğreniyorum Gülce Hanım, Deniz Hanım çok yardımcı oldu"
"Olur olur, çok tatlıdır Deniz. Peki bir sorun var mı?"
"Yok efendim"
"Şimal... Kadir söyledi canım gece o italyan adam mesaj atmış sana"
Aklımdan öylesine çıkmış ki şuan hatırlayamadım bile.
"Evet.. evet attı gece ben de Kadir Beyi aradım geldi sağ olsun yanıma"
Zemheri Bey mimik oynatmadan beni dinliyordu ve ilk defa yüzüme bu kadar uzun baktığını fark ettim..
"Bundan sonra Kadir'i değil bizden birini arıyorsunuz Şimal Hanım."
"Ben yeterince sorun oldum Zemheri Bey, rahatsız etmek istemem."
"Rahatsız olsak bize haber verin demeyiz, ya beni arayacaksınız ya Kenan'ı ya bizim veletlerden birini. Kurt olur Pars olur, Aslan olur. Hepsinin numarası verildi size"
"Evet efendim, var numaralar."
"O halde anlaştığımızı düşünüyorum."
"Emredersiniz efendim"
"Şimalcim bize yük olduğun falan yok, bu camia biraz farklıdır Zemheri Yiğiter o kız benim himayemde diyorsa ama buna rağmen birileri hala ulaşmaya çalışıyorsa bu sana yapılan bir hareket değildir, bu Zemheri Yiğiter'in gücüne yapılan bir harekettir. Bunu sadece böyle düşün tamam mı?"
"Tamam Gülce hanım"
Konuşuyorum konuşmasına ama yer yarılsa girsem de kurtulsam şu lanet dünyadan artık..
"Güzel bu kısmı hallettiğimize göre kahvaltı yaptın mı canım"
"Evet efendim yaptım"
"Tamam bize 2 çay getirir misin"
"Hemen getiriyorum." deyip çıktım odadan.
İçecekler konusunda iyiyim. Hem sıcak hem soğuk birçok çeşit içeçek hazırlayabilirim çoğu da benim spesiyelim zaten ve ben teşekkür babında standart siyah çayın dışında bir çay hazırlayacağım. Bir siyah çay en fazla ne kadar farklı olur demeyin. İçine biraz portakal, bal ve lavanta girdiğinde.. Azıcık da tarçın eklediğinizde ortaya çıkan tada inanamazsınız. Çayları hazırladım hemen odalarına götürdüm. İçeri girer girmez Gülce Hanım gülümsedi.
"Bu muazzam koku o çaydan mı geliyor Şimal"
"Evet Gülce Hanım özel bir tarif hazırladım, inşallah beğenirsiniz."
"Şimal Hanım ben çayı sade severim, benimkini öyle getirir mi...?" diye cümlesini tamamlayacaktı ki Zemheri Bey, Gülce hanımdan ımmmm diye bir ses geldi. Zemheri Beyin yutkunduğunu gördüm o sesle hemen kafamı çevirdim..
"Aşkım bak kesinlikle denemelisin kesinlikle.."
O öyle deyince Zemheri Bey dudağını yaladı önce ardından sadece kafasını sallayıp bir yudum aldı ardından belli belirsiz bir rahatlama oldu yüzünde.
"Şimal bu çay muhteşem olmuş canım ellerine sağlık"
"Afiyet olsun Gülce Hanım, benden başka bir isteğiniz var mı?"
"Bu çaydan daha var mı?"
"Var efendim"
"Bana bir tane daha getirir misin"
"Hemen getiriyorum" deyip çıktım. İlk iş günüm fena başlamadı sanki...
Öğlene kadar ben işleyişi çözmek için odamda çalıştım 2 kere daha çağırdı Gülce Hanım birlikte birkaç detaya baktık. Öğle arası olduğunda Kadir geldi.
"Hadi yemeğe çıkalım"
"Tamam bana bir dakikacık ver" deyip son işlerimi de toparladım birlikte çıktık. Yemekhanesi muhteşem yalnız. Lüks bir restoranın açık büfe salonu gibi. Dan'in mekanıyla yarışır öyle söyleyim. Birçok çeşit yemek var. Sıraya girdik biz de. Ben yiyebileceğim kadar aldım ama Kadir bayağı doldurdu tabaklarını.
"Enerciii lazım bana, şu cüsseye senin yediğini yesem bayılırım bir yerlerde."
"Afiyet olsun, bir şey demedim" dedim gülerek. Yemeğimizi yemeye başladık, o sırada Zemheri Bey ve Gülce Hanım'da geldi yemekhaneye. Birlikte bir masaya oturdular ama bir insanda hiç mi kibir olmaz, sıraya girdiler bildiğiniz herkes gibi aldılar yemeklerini. Onlara dalmışken baktım Kadir benim tabağımdaki yemeğe dadanmış.
"Ya Kadir o benim" dedim gayri ihtiyari gülerek.
"Ye o zaman Şimal, ağlıyordu biliyor musun? Beni kimse yemiyooooo sahipsiz kaldııııım diye"
Dayanamadım yeniden kahkaha attım ama sesim az çıksın diye yırtınıyorum bildiğiniz., bu çocuk beni gülmekten öldürür yakındır!
Öğle arası bitince yeniden döndüm işimin başına ama masaya geçince telefonumda yeni bir mesaj gördüm..
"Sen çok özel bir kadınsın Poleessa, bir şirkette sekreterlik değil o şirketin sahibi olmak yakışır sana"
Ona da sen karar ver ya.. Vallahi bak ona da sen karar ver. Ne kadar moral motivasyon varsa yerle bir oldu bir mesajla. Gölgem gibi adam. Adım adım peşimde sanki dahası sanki her adımımı benden önce atıyor gibi..
Akşama kadar düşen motivasyonumla işlerime odaklandım, bana bir dizüstü bilgisayar verdiler. Maillerin takibini evdeyken de yapmam gerekiyormuş ayrıca şirket içi iletişim için kullanılan uygulamanın 24 saat açık olması şartmış. Gün sonunda işlerimi bitirdikten sonra çıktım ki Kadir aşağıda bekliyordu.
"Kadir sen neden burdasın?"
"Seni evine bırakmak için"
"Ama her gün olmaz ki"
"Gülce Hanımın kesin talimatı var Şimal seni ben götürüp ben getireceğim bundan sonra."
"Anladım tamam teşekkür ederim o zaman" dedim itiraz edemiyorum çünkü Gülce hanım gayet net bunum artık bir güç savaşı olduğunu söyledi, arabaya binecekken arkamdan gelen sesle durdum.
"Şimal Hanım..."
Döndüm Pars Bey.
"Buyrun Pars Bey."
Güldü, hayret..
"Ben Aslan Şimal Hanım"
Bu defa ben güldüm..
"Aslan Bey üçünüz de tıptaıp aynısınız ben sürekli karıştırıyorum da acaba herkesin fark ettiği benim etmediğim bir detay var mı?"
"Var ama söylemem, aşırı eğlenceli oluyor birilerinin bizi karıştırması" dedi gülerek. Matrak bir adama benziyor.
"Ben sizi abinizin davasıyla ilgili beklettim."
"Bir durum mu var?"
"Yok tamamen aklandı onu haber vermek istedim, bir de belki bilmek istersiniz abiniz kaybolduğunuzdan bu yana deli gibi sizi arıyor. Esat'la kanka oldular o kadar söyleyim."
"Beni Dizdar'a peşkeş çekerken nerdeymiş?"
"Anlamadım ne peşkeş çekmesi?"
"İçerideyken Dizdar Şimal'i bana ver seni buradan kurtarayım demiş, o da anında kabul etmiş"
"Ah Şimal Hanım ah.. Gençliğinize veriyorum bu kadar saf oluşunuzu.."
"Ne demek o?"
"Dizdar abinize gidip bunları söylüyor doğru ama abiniz asla kabul etmiyor, içerden ayarladığı adamlar yüzünden de bize haber vermemiş size ulaşacağını.. O günden beri perişan. Çalışıyor işinde gücünde.."
Duyduklarımla dondum kaldım, ben aylardır abime için için kızarken o da mı yalan yani.
"Aslan Bey emin misiniz? Ben... ben.."
"Eminim, abinizden de umudu kesin diye yalan söylemiş demek ki Dizdar ayrıca hakkında yakalama kararı çıkarıldı ülkeye girdiği an tutuklanacak"
"Ben teşekkür ederim, bana çocukluğumu, abime nazlanma hakkımı, en güvendiğim adamı geri verdiğiniz için" deyip tutamadım sarıldım. O da sakince karşılık verdi bana. Bu insanlar nasıl insanlar bilmiyorum.. İyiler ama iyi kelimesi yetmiyor anlatmaya.. Sanki biz de gördük biz de yaşadık senin yaşadıklarını merak etme anlıyoruz der gibiler.
"Kadir beni ailemin evine bırakır mısın?"
"Tabi gel hadi."
İçim içime sığmaz halde bindim arabaya Aslan Bey gülerek bakıyordu hala bana ama araba daha yeni hareket etmiştik kocaman bir taş atıldı camdan içeri, direkt kaşıma geldi. Kadir ani bir frenle durdu atan çocuk koşarak uzaklaştı güvenlikler onun peşinden gitti ama sicim gibi akıyor yaşlar gözümden. Kadir beni indirdi hemen Aslan Bey koşarak geldi yanıma.
"Sikeyim yaa, Şimal iyi misin?"
"İyiyim" dedim ama o kadar canım acıyor ki mani olamıyorum gözyaşlarıma. Yüzüme doğru akan kanı hissediyorum.Kadir araçtan taşı aldı bir kağıda sarılmıştı.
O esnada koşarak Kurt Bey geldi o da yeni çıkmıştı şirketten.
"Aslan iyi misin?"
"İyiyim benim bir şeyim yok, araca taş attılar o da Şimal'e denk geldi."
Bana baktı ama sanki umurunda değil gibi Kadir'e döndü.
"Ne yazıyor kağıtta"
"Poleessa benim karşıma alamayacağım kimse yok.. Bekle beni ve seni koruduğunu sandığın o insanlara çok da güvenme..."
"Poleessa kim?"
Aslan Beyin sorusuyla kafamı eğdim ama Kurt denen herifin bana olan nefreti bitecek gibi değildi galiba, bulduğu her fırsatta beni yerin dibine sokmaktan asla çekinmiyordu malum, şimdi olduğu gibi..
"Kim olacak nerdeyse çırılçıplak vaziyette elaleme striptiz yapan Şimal Hanım!"