Geçmişin yükü

2001 Kelimeler
İsradan; Miranın annesi ve kardeşleri sevecen ve samimi insanlardı. Hepsini de çok sevmiştim. Sevde Hanım, daha ilk dakikadan "kızım" demişti. Güzel sohbet edip birbirimizi yakından tanımak istemiştik. Ben kendimle ilgili birçok şeyi anlatmıştım. Miran, babasının konusu geçtiğinde annesini de kardeşlerini susturmuştu. En kısa zamanda yeniden görüşmek ve kız isteme için bir gün ayarlayıp Miran'la birlikte yanlarından ayrıldık. Arabaya geçtiğimizde Miran'ın elini sıkıp, "Aşkım seni zorlamak istemem, anlatmazsan da vardır bir bildiğin," derim, "sorgulamam fakat babanla aranda ne geçti, düğününde istemeyecek, 'Keşke şehit olsaydı' diyecek kadar ne yaptı bu adam sana?" - "Konuşacağız balım, her şeyi anlatacağım, gideceğimiz yere kadar bir şey sorma olur mu? Şu an sadece sessizlik içinde gidelim." - "Peki aşkım, sen nasıl istersen." Hiç ses çıkarmadım. Miran sessiz bir müzik açtı, gideceğimiz yere kadar ikimiz de konuşmadık. Bana aşkını ilan ettiği tepeye gelmiştik. Araba durunca bana, "İlk burada açılmıştın." dedim. Elimi öpüp, "Evet balım, yine burada tüm hayatımı sana anlatacağım, çoğu şeyi biliyorsun."Lakin "babam" derken dilini ısırdı. "Mahir Ağa'dan bahsedeceğim sana, hadi gel," diyip indi arabadan. Aracın ön kaputuna yaslanıp manzaraya baktı,yanına geçip koluna girdim başımı omzuna yaslayıp ben yanındayım demenin fiziksel ifadesiydi.Derin bir nefes alıp anlatmaya başladı. **** Mirandan; Annemlerle ayrıldıktan sonra, İsa da tavırlarımdan dolayı artık sormak zorunda kalmıştı. Anlatacağım balım diyerek onu, ilk öptüğüm ve ilk aşkımı ilan ettiğim yere getirdim. Burası benim mabedimdi. Çocukken ve gençken ne zaman üzülsem veya sevinsem buraya gelir, Mardin'le dertleşirdim. Bu tepe Mardin'in neredeyse tamamını izlerdi. Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım. Güzel bir çocukluk geçirdim. Dedem Miran Bey ölene kadar her şey çok güzeldi; her şeyden habersiz, sevgiyle büyüyordum. Annem kendi ailesiyle pek görüşmüyordu. Dayılarım yakınımızdaydı; hatta halam Dilşah, dayım Lokman'la evliydi. Arada soğukluk vardı, sebebini bilmiyordum. Dedem otoriter ama merhametli bir ağaydı; bizleri severdi, özellikle beni ayrı severdi. Onun ölüm günü taziyeye, annemin ailesi de gelmişti. Açıkınca mutfağa gittim, annemle dayımın konuşma sesleri geliyordu: "Senin yüzünden sevmediğim bir kadınla evlendim, gittin, yüzümüzü yere eğdin, canına cevap gelmesin diye Dilşah'la ben mahkum edildik, geberdi gitti. Sevgili kayınpederin, ne olurdu gerçekleri söyleseydin de Mahir iti geberip gitseydi. Ben de sevdiğimi alaydım." "Sus Lokman, geçti gitti. Ben affettim Mahir'i. Hem Dilşah seni seviyor, açtırma benim ağzımı. Sevdiğim dediğin daha sen neyse, önüne bak, mutlu olmaya bak kardeşim." Lokman dayım annemin kolunu sıkınca içeriye daldım, "Bırak annemi!" diyerek çocuk aklımda tekmelemeye çalıştım. Bir hışım beni kolumdan tutup, "Kes sesini lan tecavüz piçi!" diyerek itekledi. Ben ne olduğunu, o sözün ne anlama geldiğini o zaman kavrayamadım tabi.Babam bir hışım mutfağa girip beni dayımın elinden aldı, annemi de arkasına alıp, "Lokman, cenazemiz var!" diye hakaretlerini o nefret bakışlarına ses çıkarmıyorum. "Şimdi edebinle çık git, derdin neyse gelir sonra çözersin." Dayım, "Çözeceğiz Mahir efendi, yaptıkların yanına kalmayacak!" diyerek çekti gitti. Babam başımı okşayıp, "Sen dayına bakma aslanım, dedene üzüldü ondan öyle konuşuyor." diyip konuyu kapattı. Ben de çocuk aklıyla sormadım. Yıllar geçti gitti. *** Liseyi bitirip üniversiteye, daha doğrusu harp okuluna hazırlanıyordum. Yöremizde zaten silah kullanmak, at binmek hemen hemen her erkeğin görevi gibi öğretiliyordu, ben de öğrenmiştim. Lakin ağa olmak istemedim. Dedem hep, "İstediğin mesleği yap, Miranım. Ağa olasın isterim, lakin vatanına, yörene sahip çıkacak bir asker olmanı da isterim," diyip nasihat ederdi. Dedemin askerlere karşı aşırı bir zaafı vardı; kendisi de asker olmak istemiş, lakin büyük dedem izin vermemiş. Velhasıl kelam, ben harp okulunu kazandım. Babam karşı geldi ama dinlemedim, gidip kaydoldum, mülakatları geçtim. Biraz tartıştık ama daha fazla itiraz etmedi. İkinci sınıfın yaz döneminde eve tatile geldiğimde, dünyamın başıma yıkılacağını bilmeden gelmişim. Dayım ve halam bizdeydi. Herkesle hasret giderdikten sonra babamı sordum. Annem, "Dayınla çalışma odasında, git elini öp. Çok özledi seni ama hala lafını çiğnedin diye azıcık kızgın," dedi. "Tamam annem, alırım gönlünü," diyerek çıktım odaya. Kapı aralıktı. "O malları çıkarmam lazım, enişte. Yoksa zarar edeceğiz, az daha bekle," dedi babam. Dayım sinirle, "Bu defa da kaderimle oynama, bırak yükseleyim. Bak, her şeyi affettim, Dilşah'la mutluyuz ama paramıza para katalım," dedi. Dayımın konuşması dikkatimi çekmişti. "Tamam Lokman ama seni uyarıyorum, artık geçmişle ilgili konuşup durma. Çocuklarım bilmeyecek, bir hata yaptım evet ama özellikle Miran bilmeyecek, yoksa beni asla affetmez," diyince bir hışımla içeri daldım. "Neyi affetmem baba!" *** Dayım; al işte abdestsiz olan sıpa böyle destursuz olur diyince geçmişte söylediği "tecavüz piçi" kelimesi geldi aklıma. Hızla yakasına yapıştım dayım. - Tecavüz piçi demiştin zamanında, o zaman söylemediniz, şimdi her şeyi anlatın yoksa bu konağı başınıza yıkmadan gitmem, babaaa! Babam aşırı panik olmuştu, "Oğlum dur, yanlış anladın!" dese de ben raydan çoktan çıkmıştım. "Anlatın!" diye kükredim. Dayım, "Bırak yakamı, gel otur anlatayım," dedi. Yakasını bırakıp anlat dedim. "Pekala Miran efendi, sen kaşındın. Annen babanla isteyerek evlenmedi, baban annene tecavüz etti. Sonra annen nasıl olduysa tecavüze uğradığını söylemedi, 'Sevdim, kaçtım,' dedi. İş töreye döndü. Babam, annen karşılığında halanı berdel istedi. Ben o zaman başkasını seviyordum fakat annen öldürülmesin, kan akmasın diye kabul ettim. O gün sinirle söyledim her şeyi, yeğenim kimse bilmiyor benim dışımda, esip gürleme boşuna dedi. Hiçbir şey olmamış, gayet rahat söyledi her şeyi. O an beynim uyuştu, tepki dahi vermedim. Ne demek annem tecavüze uğradı, ben tecavüz bebeğiydim. Sonra babam almış annemi, namusunu kurtarmış filan anlatıp durdu. Bir an kendimi kaybedip dayıma yumruk attım. Babamı dinlemedim bile, ne anlatacak, ne diyecekti ki? Hışımla çıkıp annemin yanında aldım soluğu. Anam halimi görünce, "Hayrolsun oğlum, ne bu halin?" dedi. "Ana sen tecavüze mi uğradın?" diye doğrudan sordum.Gözleri şaşkınlıkla açılsada kelimeleri toparlayamadı. O an anladım ki doğruydu söylenenler. Yutkunup "Hayır," dedi ama doğruydu. "Ana anlat bana, sakın yalan söyleme." "Oğlum sakin ol, evet baban bir hata yaptı ama ben affettim sizlere bunu sorgulamak düşmez dedim kendinden emin bir şekilde. Annemi susturdum, daha fazla konuşmasına izin vermedim. Her şeyi geride bırakıp çıktım konaktan. Daha adım atmadım.Yani bitanem, ben tecavüz sonucu olan bir çocuğum. Zaman içinde annemle kardeşlerimle barıştım ama babamı affetmedim, asla da affetmem." ** İsra, hiç konuşmadan sonuna kadar dinledi beni. Arada elimi sıkıp "buradayım" der gibi sessizce destek oldu. Konuşma bittiğinde başını omzumdan ayırıp gözlerime baktı. "Miran, yaşadıklarını anlıyorum aşkım ama babana da annenle de hiç konuşma fırsatı vermemişsin ki. Elbette tecavüzün asla affı olmaz ama bir sebebi olamaz mı? Yani baban, anlattığın kadarıyla söylüyorum, tecavüzcü bir adam olamaz gibi geldi. Üstelik annen affetmiş sonrasında." Elimi kaldırıp İsra'yı da susturdum. "Bunun açıklaması, affı yok İsra," "Anlattım, daha fazla için içini yemesin diye.Bir de bu olayı affetsem bile, babam dedem öldükten sonra kaçakçılık yapmaya başlamış. Her şeyi kenara bıraksam bile ben devletine bağlı bir subayım. Nasıl hoş görüp, nasıl böyle bir babayı kabul edeyim? Artık gerisini sorgulama lütfen. Dua etsin, hiç açık vermiyor; yoksa çoktan hapse girmişti." "Peki aşkım, bana güvenip anlattığın için teşekkür ederim. Bundan sonra sorgu yok," diyip gülümsedi. Ben de alnından öpüp, "İyi ki sen, anlayışına kurban olduğum, iyi ki sen," dedim. Sonra ordu evine dönmüştük. Geçmişin yükünü anlatmak fiziken değil ama manevi olarak yormuştu. Yatağa uzandım, İsra saçımı okşarken uyuyakalmışım. İsradan; Miran uykuya daldığında koca çınarımın devrildiğini görmüştüm, geçmişin yükü ağır gelmişti, anlattıkları çok acıydı. Ama anlamadığım şey, annesinin her şeyi kabul edip babasını affetmesiydi ve belliki seviyordu eşini. Hem sevmeyen bir insan, tecavüze uğradığı bir insandan neden iki defa daha çocuk yapsın ki? Kafam karman çorman, bir tuhaflık vardı, eksik yarım olan bir şeyler vardı. Miran sorgusuz sualsiz terk etmişti ailesini, onu anlıyordum ama neden hiç sorgulamadan çıkıp gitmişti ki? Ya da daha sonra siniri hafiflediğinde geriye dönüp sorgulamamıştı. Ne kadar kötü olursa oldun bir insan, babasını sorgusuz sualsiz infaz etmezdi. O uyurken yerimde duramadım, belki bana kızacaktı ama gerçeği öğrenmem gerekiyordu. Sevde hanımı arayıp buluşmak istedim, o da anlamış olacak ki, "Tamam kızım, hemen geliyorum," dedi. Miran'a kahve içmeye çıktığımı söylediğim bir not yazıp çıktım. Yalandan nefret ediyordum ama ilk kez sevdiğim için yalan söylemiştim. Çok geçmeden Sevde hanım da bir kafede buluştuk. -"Kızım, Miran'la bir sorun mu oldu?" yoksa -"Efendim, telaşlanmayın, o uyudu, ben de sizinle konuşmak için çıktım," dedim. Aslında belki haddim değil, lakin bazı şeyleri sorguladım. *** Miran, babasıyla olan durumu anlattı ama eksik, yarım bir şeyler var sanki. - Ah, benim akıllı güzel kızım, benim koca oğlumun yıllardır göremediğini sen, iki dakikada gördün. Ne beni dinledi ne de babasını. Ben sana olduğu gibi anlatayım, haklı bulursan belki Miran'ı ikna edersin. - Bak güzel kızım, Mahir, evet, bana isteğim dışında sahip oldu. O zaman o da cahildi. Sevdiği kadın elinden alınmasın, zarar görmesin diye kaçırdı beni. Tabi benim hiç bir şeyden haberim yoktu. Babam beni Mahir'in amca oğluna verecekti. Allah affetsin, o adam vicdansız, merhametsiz, pisliğin tekiydi. Babam zamanında söz vermiş babasına. Ben serpilip genç kız olunca istemişler ama resmi istemeden hemen önce Mahir kaçırdı beni. "Evlenelim, seni o puşta asla yar etmem," dedi. Ben de korkmuştum çünkü Mahir'i de tanımıyordum. "İstemiyorum, beni geri götür," dedim. Gözü döndü, "Namusuz, şerefsize mi karı olacaksın? Asla müsaade etmem seni kimseye yar etmem," dedi. "Gel, nikah kıyalım, çıkalım karşılarına," diye beni ikna etmeye çalıştı önce ama ben de babamın başı yere eğilmesin diye asla kabul etmedim. Birkaç gün ikna etmeye çalıştı, baktı olmuyor, zorla sahip oldu bana ama ağlayarak yapmıştı o işi . Ama ben kirlenmiştim. Sonra olaylar patlak verdi, herkes duydu, yani tecavüz değilde ikimiz kaçmışız gibi yansıdı.Bu topraklarda kadın çok horgörülürdü kızım dinlenmezdi erkek sözü kanun emirdi bir yerde her neyse meclis toplandı. Kayınvalidem Semiha Hatun yalvardı, "Zorla sahip oldu deme, cahillikle yaptı kızım inan oğlum seni her şeyden herkesten çok seviyor, seni mutlu eder. Ne olur evladımı toprağa verdirme, kızım, sen de zamanla seversin," dedi. Zaten baba evine bu halde dönsem sonum ölümdü. Beni ya yaşlı birine kuma olarak verirlerdi ya da öldürürlerdi, kirliydim çünkü. Mecliste söylemedim, "Sevdik, kaçtık," dedim ama abim inanmadı. Meclisten sonra sıkıştırdı, dövdü beni. İsteğim dışında olduğunu ona söylemek zorunda kaldım ama sakın kimseye söyleme, Mahir'le evleneceğim dedim. *** Ama babam mecliste berdel isteyince abim köpürdü. O zamanlar bir kızı seviyordu, sevdiği kız da Allah affetsin, kaşarın tekiydi ama benim salak abim görememişti. Dilşah'la berdel oldu, Dilşah mazlum, sevgi dolu bir kızdı. Abim de ezmedi onu ama sevemedi. Başlarda kinliydi hem bana hem Mahire. Zaman içinde affetti bizi, sevdiği kızın da gerçek yüzünü görünce Dilşah'a sarıldı. Şimdi onlar da mutlu. Bana gelince ben de affettim Mahir'i. Hala yüzüme bakarken o pişmanlığı görürüm gözlerinde. Sevgisinin bedelini en çok o ödedi. İnan, bir gün bana kızmadı, sesini yükseltmedi. Beni öyle sevdi ki, "Kızım, bazen iyi ki bana zorla sahip olmuş dedirtti." Ama işte Miran'ın öğrenmesi her şeyi alt üst etti. Diğer evlatlarım affetti, kardeşim affetti, ben affettim Mahir'i ama Miran bırak affetmeyi, dinlemedi bile. Ne diyeceğimi bilemedim. Evet, Mahir Bey bir hata yapmıştı ama hata yaptığı kişi affettiyse bize laf düşer miydi ya da tecavüz affedilir miydi? Kızım, sen şimdi bu anlattıklarımı teraziye koy. Sonra ister Miran'a anlat, ister anlatma, iki türlü de sana saygı duyarım. Sevde Hanım, bana biraz zaman verin, olur mu? İnanın ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Tek bildiğim, Miran'ı asla yalnız bırakmayacağım. Elimi elleri arasına alıp, "Miran, aslında babası gibi sevdi mi, güzel sever." Kızım, sevgisi karşısında ne hata ederse etsin, affederken bulursun kendini. Anladım efendim, bunları düşüneceğim. Miran uyanmıştır şimdi, müsaadenizle onun yanına gideyim, meraklanıp ortalığı ayağa kaldırmasın. "Tamam, güzel kızım," diyerek kucaklaşıp ayrıldık. Odaya geldiğimde Miran yoktu, benide aramamıştı. Acaba annesiyle buluştuğunu anlayıp bana da kızıp beni burada bırakıp gitmiş olabilir miydi? Hemen telefona sarılıp Miran'ı aradım. İkinci çalışta açtı. "Aşkım, neredesin? Kahve sohbetini bölmek istemedim." Annemle benden gizli buluştuğuna göre.. -Aşıkm, yanlış anladın. Lütfen gelir misin?" "Arkadaşlarımla buluştum, İsra biraz onlarla takılıp akşam yola çıkarız, sen hazırlan," diyip kapattı. Çok kızmıştı, belli ki. Keşke söyleseydim. Sıkıntıyla eşyaları topladım, valizin resmini çektim. # Hazırım mavişim yazdım cevap geçikmedi. #Yarım saate ordayım. Çok soğuktu resmen o soğukluk içimi üşütmüştü. Miran geldiğinde onun yüzünde ilk defa gördüğüm bir kırgınlık vardı. Hazırsan çıkalım dedi aynı buz gibi sesiyle , Elinden tutup Miran biraz konuşalım mı? Dedim. Elini hızla çekip ne konuşacağız İsra sana herşeyi anlattım değil mi? Daha sorgulama dedim. Sen ne yaptın gittin herşeyi öğrendin ne geçti eline söyler misin? Merakının sana getirisi ne oldu ? Miran bi kez olsun dinler misin? Elini kaldırıp yine susturdu . Bildiklerin seninle kalsın İsra daha bu işe karışma benim ailem benim meselem kalbini kırmak istemiyorum.Artık gidelim diyerek çantaları alıp çıktı. Kırılmıştım oysayi benim ailem benim meselem demişti. Oysa biz aile olmayacakmıydık…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE