Araf Meva’ya doğru eğildi, parmakları hafifçe onun belinin kenarına dokundu.
Dokunuş kısa sürdü ama Meva’nın nefesini tamamen kesmeye yetti.
Araf çapkın bir gülümsemeyle.
“Böyle titrediğini her seferinde görüyorum farkında mısın?”
Meva gözlerini kaçırdı, ama dudaklarının kıyısı istemsiz kıpırdadı.
“Titrediğim için değil şey.. sen böyle yaklaşınca nefesim şaşırıyor.”
Araf başını yana eğdi, Meva’nın kulağına bir nefes uzaklıkta konuştu.
“İstersen uzaklaşırım.”
Meva hemen başını kaldırdı, söz ağızından düşünmeden döküldü.
“Hayır.”
Araf’ın gözleri bu cevabı duyunca karardı, içindeki kontrol sınırda bir ip gibi gerildi. Meydan okuyan bir ses tonuyla.
“İşte en tehlikeli kelime buydu Meva.”
Meva içindeki nerden geldiğini bilmediği cesaretle ona karşılık vermiş meydan okur gibi bir adım daha yaklaşmıştı.
Gözlerini ona uzatıp başını kaldırdı dudaklarından dökülen cümleler çoktan Araf'ı yakmıştı.
“Tehlikeden korkmuyorum.”
Araf, Meva’nın çenesini hafifçe tutup gözlerinin içine baktı sesi düşük, ateş gibi sıcak ikisinide bu ateşte yakmaya hazırdı..
“Beni durduramayacağın bir an gelecek Meva.
Hazır mısın buna?”
Meva’nın kalbi göğsünde hızla çarptı, ama geri çekilmedi.
Sonunun ne getireceğini bildiği cesaretine kapılmış gidiyordu.
Dudaklarındakı cümlelere nefesini katıp Araf'a çarpmasını sağlıyordu..
“Sen durmayacaksan… Ben de durmam.”
Araf’ın nefesi göğsünde kesildi.
Bir an boyunca sadece birbirlerine baktılar.
Kelime yoktu sadece boğazda düğümlenen istek, midede sıkışan sıcaklık ve dudakları yaklaştıran o görünmez mıknatıs.
Araf kısık, yanık bir fısıltıyla..
“Madem öyle hadi geçide gidelim. Olması gereken herşey zamanında olmalı..''
Arafın konuşmasındaki imaları anlamıştı Meva hem geçit için hemde onun için zamanın geldiğini söylüyordu..
Tabiri caizse şu iş bir bitsin ben sana göstereceğim Arafı demekti..
Meva’nın sesi bir nefes kadar ince, ama içten gelen yangın gibi çıktı.
Madem böyleydi geri adım atmayacaktı tutmuştu bir kere Mevalığı yapacaktı yine yapacağını.
“Zamanı geldiyse olsunn tabii.”
Araf gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı kendini zaten zor tutuyordu. Birde şimdi Mevanın meydan okumasıyla uğraşıyordu..
Elini uzatıp Meva’nın elini sıkıca kavradı.
Bir adım atıp Mevanın da peşinden gelmesini sağladı.
Araf gülmedi ama gözleri gülümsedi tehlikeli bir sıcaklıkla.
Kendinden emin bir ses tonuyla..
''Ateşle oynuyorsun, Işığın prensesi.. Dikkat et seni karanlığım da yakmayayım...''
Meva’nın boğazından istemsiz bir ürperti geçti.. Sözleri bedeninde gezinip kalbine isabet etmişti..
Savaşın galibi kendini çoktan ilan etmişti..
Geçidin içinden adım attıkları anda her şey sustu.. Geriye kalan tek şey Arafın Mevada bıraktığı etkiydi..
Ne rüzgâr vardı, ne toprak kokusu.
Sadece karanlık.
Karanlık öyle yoğundu ki Meva bir an gözlerini açıp açmadığını bile anlayamadı.
Sanki ışık burada yok edilmek için var olmuştu.
Araf elini Meva’nın beline sabitledi
parmakları bir an bile gevşemedi.
Onu tutuşundaki o sertlik bu yerin bile kabullenemeyeceği bir sahiplenmeydi.
Meva fısıltıdan bile daha kısık bir sesle;
“Hiçbir şey göremiyorum”
Araf’ın nefesi hemen yanında belirdi karanlıkta sesi bile daha derinden geliyordu.
“Bırakma elimi.”
Meva parmaklarını onun eline daha sıkı geçirdi.
Karanlık, parmaklarının arasından sızacak kadar keskin bir soğukluk taşıyordu.
Araf’ın sesi biraz daha yaklaştı, Meva’nın kulağının hemen yanında.
''Korktun mu Işığın prensesi”
Meva’nın boğazı hafifçe yandı korkudan değil Araf’ın sesindeki o düşük, derin tona karşı duyduğu tepkiden.
Araf onu kendine çekti göğüsleri neredeyse birleşti. Gözlerindeki alay edici bakış yerini almış çapkın bir ses tonuyla;
“ŞŞŞ Sakin ol buradayım titrek prenses.”
Meva’nın kalbi göğsünü acıtacak kadar hızlı attı.
“Karanlıktan değil senden korkuyorum şu an.”
Araf gülümsedi karanlıkta bile hissedilen o tehlikeli gülüş.
“Benden korkmana gerek yok.. Henüz korkman gereken kısma gelmedik...
Ama Belki…”
Bir an durdu nefesi Meva’nın boynuna değdi.
“Beni durduramayacağından korkman gerekebilir.”
Meva istemsiz titredi.
Bu yerin karanlığına değil Araf’ın yakınlığına açıkça yaptığı tehtitkar tonuna.
Araf bir eliyle havayı kavradı.
Karanlık üzerinde çatlaklar oluşmaya başladı siyah gölgeler kıvranarak geri çekildi.
Geçit arkalarında yavaşça kapanıyordu.
Araf karanlığa doğru bir adım attı ama Meva’nın belini bırakmadı.
Kapanan geçidin sesi patlayan bir nefes gibi karanlıkta yankılandı.
Ve bir anda tam karanlık çöktü.
Araf’ın elinin sıcaklığı, Meva’nın bütün evrendeki tek referans noktasıydı.
Araf eğildi, sesi göğsünden kopup gelen bir kısık ateş;
“Burada tek bir şeyden emin olabilirsin Meva…”
Elini Meva’nın çenesine koydu, başını kaldırdı.
“Artık hiç bir acı sana ulaşamaz..
Ben varken değil.”
Karanlık bir anda dağıldı.
Araf’ın bölgesinin gölgeli, soğuk ama tanıdık havası yüzüne çarptı.
Gökyüzü kül rengi, etrafları sessiz ve derindi.
Araf Meva’nın elini bırakmadı.
Tam tersine, onu bir adım kendine yaklaştırdı.
“Şimdi sıra sende.”
''Geçiti mühürle''
Meva başını çevirdi, küçülmüş ama hâlâ açık olan geçidin karanlık içini izledi.
Boğazında hafif bir düğüm oluştu.
“ Daha önce hiç—”
Araf parmağını Meva’nın dudaklarına yaklaştırdı.
Dokunmadı ama dokunur gibi yakın durdu.
Araf düşük, karanlık bir tonla.
“Yaparsın.''
Meva’nın kalbi hızlandı çünkü “Yaparsın” derken Araf’ın sesi, o ince imayı gizlemedi.
Araf Meva’nın arkasına geçti.
Sıcak nefesi Meva’nın boynuna değdi kızın dizlerinin hafifçe boşaldığını hissetti.
Ellerini Meva’nın ellerinin üzerine koydu.
Kendisini tamamen ona yaslamadan, ama neredeyse yapacak kadar yakın.
“Gözlerini kapat.”
Meva gözlerini kapadı.
Araf’ın sesi karanlık bir rehber gibiydi.
“Korkunu değil kalbini hisset.
Sende olan o ışığı.
İçinde büyüyen şeyi.”
Meva hafifçe nefes verdi Araf’ın göğsü arkasında onunla birlikte hareket etti.
Meva fısıltıyla
“Kalbim çok hızlı”
Araf’ın sesi neredeyse bir gülüş gibi geldi, ama daha tehlikeli.
“Biliyorum.
Bende de öyle.”
Meva’nın parmaklarına hafif bir sıcaklık yayıldı Araf’ın gücüne dokununca hissettiği o tanıdık çekim.
“Şimdi onu geçide yönlendir.
Dokunuyormuşsun gibi düşün.
Ama istemediğin bir şeye değil”
Araf dudaklarını Meva’nın kulağına yaklaştırdı.
“Dokunmak istediğin her şeye.”
Meva’nın nefesi kesildi. Yapması gerekeni söylerken bile imalarında ezliyordu.
Ellerinin içinden çıkan sıcaklık büyümeye başladı avuçlarında bir baskı hissetti.
Geçit titredi.
Araf:
“Aynen böyle.
Sakın geri çekilme.
Hissediyorsun değil mi?”
Meva:
“Hissediyorum ama çok güçlü”
Araf onun ellerini daha sıkı kavradı, göğsünü sırtına dayamadan ama o mesafeyi bilerek tehlikeli biçimde koruyarak.
“Kontrol sende.
Sadece beni duy.
Başka hiçbir şeyi düşünme.”
Meva’nın içinden yükselen ışık, geçidin üzerine yayıldı.
Karanlık geriye çekildi, kıvrılıp söndü.
Araf, Meva’nın kulağına neredeyse dokunarak fısıldadı:
“Şimdi bırak.”
Meva içindeki ışığı bir nefesle serbest bıraktı.
Geçit bir anda büzüldü sonra karanlık bir dalga gibi içe çökerek kapatıldı.
Sessizlik düştü.
Meva gözlerini açtığında hafifçe sendeledi.
Araf onu kollarından yakalayıp kendine çekti yüzleri birbirine tehlikeli bir yakınlıkta durdu.
Araf kısık bir sesle
“Gördün mü?
Sana dediğim gibi…
Her şeyi yapabilirsin.”
Meva yutkundu, sesi bir nefes kadar inceydi.
“Sen böyle konuşunca odaklanmak zor oluyor.”
Araf’ın dudakları kıyısından bir gülüş kıvrıldı. Kolları arasına Mevayı çekip sıcak tenini sardı.
“Amacım o değil miydi?”
Geçidin kapanış sesi havada kaybolduğunda..
Geriye Meva’yı hâlâ göğsüne yakın tutan bir adet Araf ve onun kokusunda kaybolan Meva kalmıştı.