Bütün hafta nasıl geçti anlamadım bile. Her matematik dersinde gözlerim yeni öğretmeni aradı ama o bir türlü gelmedi.
Onun yerine başka hocalar derslere girdi, zaten genel olarak test çözdüğümüz için kimsenin umurunda değildi.
Ama benim merak ettiğim yeni gelecek olan öğretmendi. Başka bir şey değil. Ne konuları takip ettim ne de başka bir şey yaptım. Her zaman yaptığım gibi sınıfta test çözdüm. Bunu yapıyordum zaten, benim için yeni bir şey değildi.
Ama kafamda olanlar, her zamankinden daha farklıydı. O gizemli, esmer adamı merak etmekten kafamı testlere her zamanki gibi veremediğimi fark ettim. Bu durum hoşuma gitmiyor. Ama yine de kontrol edebileceğim bir şey değil.
Artık yapmam gerekenleri yapacağım diye kendime çok söz verdim ama bu adamla ilgili dedikodular bile düşüncelerimi dağıtmaya yetti. Neler oluyor böyle bana... Anlamakta güçlük çekiyorum. Neden daha önce görmediğim bir adamı bu kadar çok merak ediyorum ki? Bilmiyorum... Sadece tek bildiğim şey, onu gördüğüm zaman büyük ihtimalle hayal kırıklığına uğrayacağım oldu. Çünkü bu kadar büyük beklentiye girmek çok doğru değil. Özellikle hiç görmediğim biri hakkında bu kadar hayallere dalmak da garip... Kendi dünyamda istediğim kadar hayal kurabilirim ama bu başka bir şey.
Ayrıca neden onu sürekli düşündüğümü de bilmiyorum... Bu kadar çok düşünüyorum ama özellikle Aysel'in söyledikleri aklıma geldiğinde kafam yeniden karışıp duruyor. Çünkü Aysel daha önce de bana pek çok şey anlattı. Okulla ilgili konular, başka öğrencilerle ilgili bazı laflar,çıkan söylentiler... Pek çok şey duydum ondan ancak ilk defa kendimi bu kadar onun anlattığı bir şey üzerine düşünürken buluyorum. Hem de daha önce hiç görmediğim bir öğretmen hakkında...
Belki adam evli barklı bir adam. Gerçi öyle olsa da fark eder mi benim için onu da bilmiyorum. Ama test çözerken bile aklıma geldiğine göre bu benim bir hayli aklımı meşgul ediyor...
Acaba sebebini bilmesem de yine de bunla ilgili bir problemim yok. Kendimi derslere vermeye çalışırken sadece düşünmemeye çalışıyorum. Yalnız problem de burada başlıyor... Bir odada bulunan pembe bir fili düşünmek istemezsiniz aklınıza gelecek olan ilk şey odadaki pembe fil olacaktır. Bu yüzden ne kadar kendime tekrar etsem de bunu yapamıyorum, başaramıyorum...
Ne kadar zor olursa olsun odaklanmam gereken testlerin olduğunu, yapmam gereken önemli bir işim olduğunu kendime sık sık hatırlatıyorum. Bu da yeterli olmuyor tabii ki. Yine de sorun değil...
Testleri daha sonra çözebilirim. Eve gittiğim zaman bu konu üzerine düşünmemeye çalışıyorum ama o zaman bile masanın başına geçtiğimde aklıma yine o esmer adam geliyor. Onun yüzü ; karanlık... Hayallerimde ona bir surat vermedim. Benim için bir önemi yok zaten. Fiziksel olarak ondan etkileneceğimi düşünmüyorum.
Beni etkileyen şey bu değil, başka bir nedeni olmalı... Bilemiyorum... Daha görmediğim bir adam için bu kadar düşüncelere dalmak kendimi çok garip hissettiriyor... Ama işin güzelliği de burada. En azından bir şey hissediyorum. Daha önce hiç olmadığı kadar yoğun duygularım var. Bunu yeniden yaşamak çok güzel. Sanki daha önce hiç görmeyen birinin gökyüzünün mavisini görmesi gibi...
O anın büyüsü çok başka ve o kadar etkileyici ki sadece bunun tadını çıkarıyorum. Hem karşı koymak istediğim bir içgüdü, hem de keyfini çıkardığım bir duygu seli oluyor benim için. Ne kadar da tezat... Ne kadar da kaotik...
Yine de fark etmez. Sonuçta o adam gelipte beni görmeyecek. Hatta belki fark etmeyecek. Çünkü sınıfta hiç öyle popüler bir kız değilim. Herkesle arkadaş olan, herkesin fark ettiği, bir anda öne çıkan bir kız olmadım.
Belki ders notlarından dolayı benimle özel olarak ilgilenmek isteyebilir ama onu da çok zannetmiyorum. Neden beni umursasın ki? Ben hiç kimseyim... Oldukça sıradan bir kızım. Hatta hisleri olmayan bir kızım. Gerçi bu da değişmek üzere. Onunla birlikte bir şeyler hissetmeye başladım. Garip ama gerçek... Buna ben de şaşırıyorum.
Sınıfta otururken Aysel yanıma geldi. Her zamanki gibi dedikodulara, başka olaylardan bahsetmeye başladı. Aslında ona sormak istiyordum... Merak ediyordum, o öğretmen ile ilgili bir fikri var mı diye ya da bir şeyler duymuş mu... Belki duymuş olabilir. Bilmiyorum...
Ama bunu çok merak ediyorum. Yine de yapamadım. Bir şey bana engel oldu. Sustum. Onu dinledim... İlgimi çekmeyen on bir şey anlatmasına rağmen dinliyormuş gibi göründüm. Normalde insanlara karşı bu kadar sahte samimiyet yapmayı doğru bulmuyorum. Ancak bu sefer bana bir daha durgun hissediyorum kendimi. Daha uyumlu, daha sessiz ve daha önce ruhumu sıkan bir şeyler vardı... Sanki bir şeyler içeriden bunaltıyor. Ancak artık değil... Bir şeyler değişmeye başladı... Benim içimde bir şeyler değişiyor sanki. Ruhumda bir şeyler canlanmaya başladı. İçimde bir yerde yeniden bir şeyler hissetmeye başladım. Herhangi bir şey hissediyorum... Eskisi gibi değilim. Ruhsuz bir beden değilim artık... Bir ruhum olduğunu hissediyorum. Bu değişim hoşuma gidiyor. Tıpkı kozasından çıkan bir kelebek gibi... Kanat çıkmaya başlıyor... İçimden ve çok güzel masmavi göklere doğru...
İster istemez gülümsedim.
Aysel de bunu fark etti.
"Ne oldu? Hayırdır... Ne düşünüyorsun? Seni hiç böyle görmedim... Bu aralar çok düşünceli gibisin ama bu kötü değil." dedi.
"Neden kötü değil?" diye sordum. Bendeki değişimi o da fark etmiş demek ki, içerde olan her şey dışarı yansıyor...
"Baksana kendi haline, hiç aynaya bakmıyor musun? ne kadar mutlu görünüyorsun... gözlerinin içi parlıyor. seni daha önce böyle görmedim. her ne olduysa güzel bir şeyler oluyor. bana anlatmıyorsun ama ben anlıyorum." dedi.
İlk defa bana böyle konuşuyordu. Daha önce benimle ilgili konuşmazdı. Etrafta olan dedikoduları anlatırdı... Mutlaka benimle ilgili fikirleri vardı ama bunu bana söylemiyordu. Bunu fark ediyordum, çok da söylemesini istemiyordum. Bunu umursamıyordum daha doğrusu. Artık umursamaya başladım... kendi bencil isteklerimden dolayı mı yapıyorum acaba... Yani sadece gelecek öğretmen için mi yoksa Aysel'i umursadığım için yapıyorum... Bilmiyorum...
Ancak içimde hissettiklerim davranışlarıma yansımaya başlamış. Ve bu da fark ediliyor... Güzel bir şey mi kötü bir şey mi bunu zaman gösterecek.
"Bilmiyorum sadece... Dersler falan iyi gidiyor ya..." dedim. Aklıma diyecek başka bir şey de gelmedi. Zaten ne söylersem söyleyeyim bir anlamı olmayacak. Bir şekilde gerçek duygularımı ona söyleme gibi bir şansım yok. Beni anlamaz. Anlasa bile, bir şey fark etmez. Kendimi başka insanlara açmayı sevmiyorum.
"Kanka senin de her şeyin ders olmuş..." dedi gülerek. "Neyse... Şu sana bahsettiğim öğretmen var ya... Matematik öğretmeni."
O anda gözlerimi aşırı bir şekilde açıp ona bakmamak için kendimi zor tuttum. Fark etmesini istemedim.
"Hmmm... Ne olmuş ona..." dedim yarı ilgisiz görünmeye çalışarak.
"Yarın ilk ders onun. Sabah erken geleceğim sırf onun için. Adam nasıl biri acaba çok merak ediyorum..." dedi sevinçle.
Onunla aynı düşünceleri ben de paylaşıyorum ama bunu ona söyleyemem...
Yarın geliyor...
Sonunda onu göreceğim, gizemli esmer adam... Karan...
Çok az kaldı…