AKŞAM YEMEĞİ

1303 Kelimeler
ALYA "Ne sırıtıp duruyorsun sabahtan beri sen?" Alin'in kıstığı gözleriyle sorduğu soruyu duyunca sırıtmam daha da büyüdü. Keyfim öyle yerindeydi ki akşama kadar hiç bıkmadan sırıtmaya devam edebilirdim. Bu gidişle edecektim de! "Sana söylüyorum hu hu! Dudakların yırtılacak neredeyse be! Neyi kaçırdım kızım ben?" Neyi kaçırmamıştı ki? Sabah olan şey resmen hayatımın en önemli gelişmelerinden biriydi. Hevesle ona dönerek dudaklarımı ıslattım. Sonra da tek seferde söyleyiverdim. "Mert sabah beni öptü." Alin'in gözleri doğrudan dudaklarıma kayarken şokla konuştu. "Şaka yapıyorsun değil mi?! Gerçekten öptü mü?!" Etrafa bakınıp koluna vurdum. "Herkes duyuyor salak, sus!" Okul koridorunda bazı gözler bize dönmüştü bile. Belalım Alp'in gözleri de buna dahildi. Bize doğru geldiğini görünce Alin'e beğendin mi yaptığını diyen bakışlarımı attım. Yoktan yere Alp'i başımıza sarmıştı salak. "Hayırdır, kim kimi öpüyor?" Gözlerimi devirdim. "Sana ne Alp? Öpücük memuru musun sen, kayıt mı tutuyorsun?" Alp bana ters ters bakıp Alin'e döndü. "Ne bu öpme meselesi Alin?" Alin kaşlarını çattı. "Asıl sana hayırdır Alp, bana hesap mı soruyorsun?" Alp hafifçe Alin'in üzerine yürüdü. "Evet soruyorum, ne var?" Sanırım Alp ölmeyi bayılmak falan sanıyordu. Hayır yani bir baron kızının üzerine yürümesinin başka bir açıklaması olamazdı. Gerçi garibim muhtemelen Alin'in kimin kızı olduğunu bilmiyordu. Zira bilse bizden koşarak uzaklaşırdı. Alin, Alp'i göğsünden itmiş, muhtemelen tam küfür edecekti ki nereden geldiğini anlamadığımız bir çocuk şak diye araya girdi. Alp önündeki yabancıya kaşlarını çatarak baktı. Sanırım o da tanımıyordu. "Hayırdır birader, sen kimsin?" "Kim olduğumun bir önemi yok. Kızları rahatsız etmeyeceksin!" Alp okulda oldukça sözü geçen popüler bir çocuktu. Ayrıca okul çevresi de epeyce bir sağlam olduğundan kimse ona bulaşmak istemezdi. Bu - muhtemelen okulda yeni olan ve Alp'i tanımayan - çocuğun onun karşısına geçip böyle rahatça konuşabiliyor olmasına Alp kendi de şaşırmıştı. "Vay vay vay.. cesarete bak sen." Elini yeni çocuğun omzuna koyup sıktı. "Senin paçanı alalım bakalım bir aşağıya delikanlı." Arkadaşları hızla Alp'in yanına doğru gelirken çocuğun başının yanacağını bilerek kolundan tutup arkama çektim. "Yeter Alp, şehir eşkıyası mısın sen?" Alp, çocuğu arkama çekmeme daha da kıl olurken cevap verdi. "Kim bu hıyar, tanıyor musun sen?" Gözlerimi devirdim. "Tanımıyorum Alp ama senden daha kibar biri olduğu kesin!" Alp aklına bir şey gelmiş gibi parmağını arkamdaki çocuğa uzattı. "Yoksa seni öpen p.ç bu mu?!" Hızla beni geçmeye çalışıp çocuğa yöneldi. "Öptün mü lan Alya'yı?!" Arkamdaki çocuğun sabrı taşmış olacak ki beni kenara itip kafasını Alp'in burnuna geçirdi. Evet, baya baya geçirdi. Hiç öyle tereddüt falan da etmedi. Bu manyaklık bana babamdan tanıdık gelirken Alin alışık değilmiş gibi çığlık atarak onları ayırmaya çalıştı. Oysaki biz zaten kan ve vahşetin içinde büyümüş çocuklardık, millet bilmese de alışıktık yani böyle şeylere. Biri birine kafa atıyor diye etkilenmezdik yani. Bunlar hep şovdu, şov! Alp, muhtemelen kırılmış olan burnunu tutarak yabancı çocuğa baktı. "Bittin oğlum sen! Yakacağım senin çıranı!" Çocuk bu tehditten hiç etkilememiş bir şekilde cevap verdi. "Dikkat et de yanan sen olma." "Yürü Alya!" Alp bana seslenince kaşlarımı çatarak karşılık verdim. "Daha neler Alp ya, sen de delirdin iyice!" Alp benim birinci sınıftan beri belamdı. Kendisi neyime bilmem ama görür görmez bir şeyime vurulmuştu. Ya da onu reddedip durduğum için bir çeşit takıntı da geliştirmiş olabilirdi, bilmiyordum. Ama bildiğim bir şey vardı ki kendisi hayırı bir cevap olarak kabul etmiyordu. Aslında babama söylesem zaten bir sıkımlık canı vardı ama aşırıya kaçan bir rahatsızlık vermediği için canından olsun istemiyordum. Sürekli yanımda yöremde dolaşıyor olsa da şu ana kadar fiziksel olarak tacize giren bir davranışı olmamıştı. Ben de şimdilik müdahaleye gerek görmüyordum. "İyi misiniz?" Alin karşımızdaki çocuğa kaşlarını çatarak kötü kötü baktı. "Senden yardım isteyen oldu mu? Niye kendi kendine kahramanlık yapmaya çalışıyorsun?" Aslında Alin bir nevi haklıydı. Biz kendini koruyamayacak kızlar değildik ama dışarıdan çıtkırıldım durduğumuza emindim. Bence çocuk da tamamen iyilik yapmak istemişti, o da kendince haklıydı. Bu, tüm erkekler düşmanımdır modunda yaşayan biricik arkadaşım Alin, yoktan yere çocuğa kötü davranıyordu. "Kahramanlık yapmaya çalışmıyorum. Sizi rahatsız ettiğini görünce-" "Maydanoz musun sen? Her gördüğün olaya atlıyor musun böyle?" Çocuk, Alin'in haşinliği karşısında ne diyeceğini bilemedi. Ee, zaten Adin halamın doğurduğu bir çocuğa baron da olsanız laf yetiştiremeyebilirdiniz. Kaldı ki bu çocuk basit bir faniydi, yani hiç şansı yoktu. Alin çocuğu ters bakışlarıyla bir böcek gibi ezerken garibim bize yardım ettiğine edeceğine pişman oldu. En sonunda arkasını dönüp gittiğinde iç çektim. Pek de yakışıklı bir çocuktu aslında, Alin bir tık yazık etmişti. "Yürü ya, eridin bittin çocuğun arkasından!" Sanırım azarlanma sırası çocuk gidince bana geçmişti. "Eridim bittim de kendime mi bittim? Senin için bittim. Yoksa biliyorsun ki benim gözlerim Mert'imden başkasını görmez." Alin bana tersçe bakıp adımlarını hızlandırdı. Bence bu çocuktan bana çok güzel enişte olurdu. Ama tabii Alin'in tavrından sonra çocuğun bir daha ona yaklaşağını sanmıyordum. Hatta bence görünce arkasına bile bakmadan kaçacaktı. Alin'in peşinden yetişmeye çalışırken bir yandan da söylenmeyi ihmal etmiyordum. "Ay koşmasana be! Tabakhaneye b.k mu yetiştireceksin?! Kızım sana söylüyorum, ne bu hız?!" MERT "İki taraf için de hayırlı olsun Savaş bey. Sizinle iş yapacağımız için çok mutluyuz." Büyük bir projede ortak olacağımız adam, amcamın elini sıkarken kızı da bana yaklaşarak konuştu. "Hayırlı olsun Mert bey. Bu proje için ben de en az babam kadar heyecanlıyım." Nezaketen gülümseyip uzattığı elini sıktım. Daha sonra asıl ortağımız olan babasına dönerek konuştum. "Sizi bu akşam ağırlamak isterim Selim bey. Müsaitseniz birlikte bir akşam yemeği yiyelim." Selim bey yüzüne hafifçe üzülmüş bir ifade yerleştirerek konuştu. "Çok isterdim ama bu akşam için iş yaptığım başka bir şirketle görüşmem var. Tabii Talya size eşlik edebilir. Hem işle ilgili diğer detayları da konuşmuş olursunuz birlikte." Aslında hedefim doğrudan babası olsa da itiraz edemeyeceğim için onayladım. "Peki öyleyse, sizin için akşam sekiz uygun mudur Talya hanım?" Kadın gülümseyerek başını salladı. "Uygun. Konum bilgisini şoförüme gönderirseniz sevinirim." Toplantı odasından çıktığımızda Selim bey hala amcamla konuşuyordu. Tam o sırada karşı tarafta Alin'le Alya'yı gördüm. Bunların ne işi vardı burada? Alya'nın yine buraya damlamış olmasına sinirlenirken - ki ona zibilyon kez şirkete gelmemesini söylemiştim - onun bakışlarının yanımdaki kadına kilitlendiğini gördüm. Akşam bu kadınla yemeğe çıkacağımı öğrenirse bir rezillik çıkaracağını bildiğimden bunu ondan sır gibi saklamayı düşünüyordum ki Talya ağzını açıp bir çuval inciri berbat etti. "O zaman akşam yemekte buluşana kadar şimdilik hoşçakalın Mert bey. Görüşmek üzere." Kadının elini mecburen bir kez daha sıktım. Umarım Alya elimi kırmaya falan yeltenmezdi. Bazen böyle manyak işlere giriştiği için ona hiç güvenmiyordum. ALYA "Alya gözünü seveyim bir sıkıntı çıkarma. Bu ortaklar bizim için çok önemli." Yanımda konuşup duran Alin'e bakmadım çünkü gözlerim şu an karşımdaki sarı yellozu dikizlemekle meşguldü. Akşam yemekte buluşana kadar mı demişti o? Akşam yemekte buluşmak ne demekti? Mert'in bu kadınla akşam yemeklerinde ne işi vardı? Kan iyice beynime sıçrarken öne doğru atılmıştım ki Alin beni tutarak durdurdu. "Alya, ne olur rezillik çıkmasın." Dişlerimi sıktım. Ortaklar asansöre bindiklerinde hem Mert'in hem de Savaş amcanın bakışları bize döndü. "Hoş geldiniz kızlar." "Hoş bulduk baba. Bugün toplantı var diye gelip bir bakayım dedim de, uğradık öyle." Savaş amca başını salladı. "İyi yapmışsın kızım, odama gel de sana sözleşme detaylarını anlatayım." Sonra bana dönerek konuştu. "Alya, sen bir kahve iç o sırada kızım. Alin birazdan yanına gelir." "Önemli değil Savaş amca, işinize bakın siz." Alin giderken bana kaş göz işareti yapsa da umurumda değildi. Mert bey o yemeğin hesabını verecekti! Savaş amcayla Alin gözden kaybolunca hızla Mert'e döndüm. "Kim o kadın?!" Mert dişlerini sıkarak etrafına bakındı. "Sana defalarca kez söyledim, insanların içinde bana bağırıp durma Alya!" Arkasını dönüp sinirle odasına ilerlerken beklemeden ben de peşinden gittim. Kapıyı ardımdan çarparak kapatıp Mert'in karşısına dikildim. "Ne yemeği bu? Niye yemek yiyorsun akşam o kadınla?" Mert bıkmış bir surat ifadesiyle bana baktı. "Sana ne Alya? Kiminle yemek yiyip yemeyeceğimi sana mı soracağım ben?" Hiç duraksamadan cevap verdim. "Evet!" Gözlerimi belerterek devam ettim. "Bana soracaksın! Özellikle de böyle kendin doğru kişileri seçemiyorsan!" Mert sinirle üzerime yürüyüp işaret parmağını bana doğru uzattı. "Yeter Alya! İşim gücüm var, seninle uğraşamam!" Sinirle yumruklarımı sıktım. "O kadınla aranızda bir şey mi var, doğru söyle?!" Mert başını salladı. "Diyelim ki var! Diyelim ki var ne yapacaksın?!"
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE