İbrahim, koca cüssesiyle kapıdan çıkıp odayı terk ettiğinde, Simya derin bir nefes aldı. Göğsünde biriken ağırlık, yavaş yavaş hafifliyordu. İçindeki korku tam anlamıyla geçmemişti ama İbrahim’in tavrı onu şaşırtmış, hatta bir nebze olsun rahatlatmıştı. Bugüne kadar onu hep korkunç biri olarak düşünmüştü ama o devasa adam, ona tek bir sert söz bile etmeden odadan çıkıp gitmişti. Tüm gün boyunca törelerin yazdığı kaderine boyun eğmek zorunda kalmış gibi hisseden genç kız, ilk kez bir kontrol hissi yaşamıştı. İbrahim’in ona dokunmaması, sadece onu rahatlatmakla kalmamış, içinde ona karşı garip bir saygı hissi de uyandırmıştı.
Simya, korkuyla karışık bir güvenle, birkaç dakika boyunca yatağın kenarında kalakaldı. İbrahim’in o sert bakışlarının ardında bambaşka bir şeyler olduğunu sezinlemişti. Onun varlığı korkutucuydu, evet, ama aynı zamanda güven veren bir tarafı da vardı. "Bana dokunmadı," diye düşündü tekrar tekrar. Bu basit ama beklenmedik hareket, onun gözünde İbrahim’in kişiliğini düşündüğünden başka bir yere koyuyordu.
Kendi evinden getirdiği kıyafetleri giymek için yerinden kalktı. Banyoya yönelirken, bir kez daha İbrahim’in odadaki sessiz ve net hareketlerini düşündü. O iri bedeniyle istediği her şeyi yapabilecek kadar güçlüydü; ama yapmamayı tercih etmişti. Bu, sadece fiziksel bir gücün değil, başka bir gücün de göstergesiydi. Simya için bu, saygı duyulacak bir şeydi.
Kısa bir duş aldıktan sonra aynanın karşısına geçti. Saçlarını havluyla kuruturken zihni hâlâ karışıktı. Üzerindeki beyaz geceliği çıkarıp kendi kıyafetlerini giydi. Aynaya bakarken, artık kendini daha iyi hissediyordu. İbrahim’in ona zarar vermeyeceğini bilmek, içindeki korkuyu ve üzüntüyü biraz da olsa hafifletmişti. Ama aynı zamanda, onun neden böyle davrandığını da merak ediyordu. Kendi töreleriyle bu kadar iç içe büyümüş ve onlardan güç alan bir adamın, bu kuralları böyle bir sessizlikle reddetmesi, düşündürücüydü.
Kapı birden çalındığında, Simya istemsizce irkildi. Acaba İbrahim geri mi gelmişti? Kim olduğunu anlamak için odanın kapısına yöneldi. Kapıyı açar açmaz İbrahim’in annesi ve görümcesiyle göz göze geldi. Kadınlar, geleneklerin ağırlığını taşıyan sert bakışlarıyla kapının önünde duruyordu. Annesi, ona tek bir kelime etmeden içeri girdi, Simya’ya bakmayı bile reddederek doğrudan yatağa yöneldi.
Annesi, çarşafta gördüğü kan lekelerine dikkatle baktı. Yüzünde ne memnuniyet ne de bir öfke vardı; yalnızca görevini yerine getirmiş birinin soğuk ifadesi duruyordu. Görümcesine dönüp, alaycı bir edayla, "Bize kakaladıkları kız en azından bakireymiş," dedi. Sesi sert ve keskin çıkmıştı. Simya, bu sözleri duyduğunda içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti, ama bu duygusunu belli etmedi. Kadının, ona en ufak bir bakış atmadan odayı terk etmesi, söylediklerinden çok daha ağır gelmişti.
Kapı kapandığında, Simya bir süre olduğu yerde öylece kaldı. Odanın içindeki sessizlik bir kez daha üzerine çökmüştü. Gözleri, hâlâ yatağın üzerindeki kan lekelerine takılıp kalmıştı. O çarşaf, İbrahim’in ona zarar vermediğini kanıtlayan bir sessiz anlaşmanın simgesiydi. Ama Simya’nın gözünde, bu gece, törelerden çok daha fazlasını ifade ediyordu. İbrahim’in ona dokunmaması, onu sadece bir nesne ya da törenin bir parçası olarak görmediğini gösteriyordu. Bu, onun içindeki korkudan doğan saygıyı büyütmüştü.
Simya yatağa oturup ellerini kucağında birleştirdi. İbrahim’in tavrını tekrar tekrar düşündü. Onun devasa bedeni ve sert yüz hatları, törenin bir temsilcisi gibi görünüyordu, ama o gece hiçbir töreye boyun eğmemişti. Simya, o sert görünümün ardında farklı bir adam olduğunu düşündü. Belki bu onun için farklı bir güç göstergesiydi: elinde her şeyi yapabilecek bir kudret varken, yapmamayı seçmek.
Kendi kendine bir karar aldı. O an, İbrahim’e duyduğu saygı, korkusunun önüne geçti. Eğer İbrahim, ona saygı duymayı seçtiyse, o da bu sessiz güce aynı şekilde karşılık verecekti. Konakta saygısını koruyacak, kimseye ters davranmayacaktı. Zaten artık bu hayatta kimsesi kalmamıştı. Bu konak, bu insanlar onun sahip olduğu aileye benzer tek şeydi. Belki de bu evlilik, düşündüğünden daha farklı olacaktı.