Hafifçe aralanmış perdelerden içeri süzülen ay ışığı, yataktaki iki bedeni gölgelerle sarıyordu. Sessizliğin içinde sadece düzensiz nefes alışlar duyuluyordu. Simya, İbrahim’in kolları arasında yatarken, içindeki heyecanı ve gerilimi bastırmaya çalışıyordu. Kalbi göğsüne sığmayacak gibi çarpıyordu, ama bu sadece tedirginlikten değil, içinde büyüyen yoğun arzudandı.
İbrahim, onu kendine doğru biraz daha yaklaştırıp belini kavradığında, Simya hissettiği o sıcaklık ve güçle irkildi. İbrahim'in teni sıcaktı, güçlüydü ve her hareketinde sahiplenici bir dokunuş vardı.
İbrahim normal hayatında da seks hayatında da sertti, kontrolcüydü. İlişkilerinde sınırları zorlamaktan hoşlanır, tutkuyu şiddetle harmanlardı. Ama şimdi… şimdi Simya’ya olan dokunuşu farklıydı.
Simya’nın masumiyeti, onun karşısındaki duruluğu ve ona duyduğu saf güven, İbrahim’i derinden etkilemişti. Simya şimdiye kadar tanıdığı hiçbir kadına benzemiyordu. Alıştığı itaatkâr teslimiyetin aksine, Simya’nın çekingenliği, ellerinin titrek dokunuşları, kendini ona bırakırken yaşadığı tereddüt… Tüm bunlar İbrahim’in içinde bambaşka bir arzu uyandırıyordu. Onu incitmek, zorlamak istemiyordu. Aksine, onu keşfetmek, onu korumak, her dokunuşuyla hissettiklerini derinleştirmek ve onu kadını yapmak istiyordu.
Parmaklarını yavaşça Simya’nın sırtında gezdirdi. Teninin yumuşaklığı, nefes alışlarının düzensizliği, titreyen kolları… İbrahim, onun tamamen kendini bırakmasını istiyordu. Ama zorlayarak değil, istekle ve arzuyla.
Simya, İbrahim’in nefesini boynunda hissettiğinde, gözlerini kapatıp titredi. Daha önce hiç böyle bir şey hissetmemişti. Dokunuşlarındaki bu yoğunluk, bu sahiplenicilik, içinde hiç tatmadığı bir yangın uyandırıyordu.
“Merak etme,” diye fısıldadı İbrahim, dudaklarını Simya’nın kulağına yaklaştırarak. “Canını yakmayacağım.”
Simya, derin bir nefes alıp o an içindeki tüm korkuları bir kenara bıraktı. Onu istiyordu. İbrahim, ilk kez bir kadına böylesine yumuşak dokunuyordu. İlk kez biri için kendini tutuyordu. Ve bu İbrahim’i ilginç bir şekilde daha da tahrik ediyordu.
Simya kendini tamamen ona bırakarak, parmak uçlarıyla kol kaslarının üzerinde gezindi. İbrahim, o an içinden geçen dürtüye direnmek zorunda kaldı. Normalde, arzularını dizginlemezdi. Kadınları ele geçirir, kontrol eder, istediğini zorla da olsa alırdı. Ama Simya... O, zorla teslim almak istediği biri değildi.
Yavaşça Simya’yı iyice kendine doğru çekti. Geceliğini hafifçe yukarı sıyırıp erkekliğini, onun küçük çıplak kalçalarına sürterken arzuyla soludu. Simya, başını hafifçe geri atarken, İbrahim dudaklarını onun boynuna değdirdi. Hafifçe, sabırla… Simya, hissettiği yoğun arzu karşısında nefesini tuttu.
İbrahim, arzuyla onun tepkilerini izliyordu. Normalde, bir kadının zevk almasını çok da umursamazdı. İlişkilerinde güçlü olan ve tatmin edilmesi gereken taraf oydu. Ama şimdi bambaşkaydı. Simya incitmeden, ona da zevk vererek zevk almak istiyordu. Onun içindeki masumiyet, İbrahim’in içindeki sertliğin yerini bambaşka bir arzuya bırakıyordu.
Ellerini yavaşça Simya’nın kalçalarına kaydırdı, teninin her santimini hafızasına kazımak istercesine okşadı. Simya, içindeki dalgalanmalara karşı koyamıyordu artık. Kendini bırakmış, onun dokunuşlarına ve ritmine itaat etmeye başlamıştı.
İbrahim, pijamasını ve baksırını kaydırıp erkekliğini çıkardı. Sert penisini kavrayıp Simya’nın çıplak kalçalarına erkekliğiyle sürtündüğünde, ikisi de o anın yoğunluğuyla nefessiz kalmıştı. İbrahim onun yumuşak ve pürüzsüz kalçalarını hissederken, Simya da onun ateş gibi yanan erkekliğinin kalçalarında atan zonklamasını hissediyordu. Simya’nın vücudu ona itaat ediyor, hareketleri içgüdüsel bir uyum yakalıyordu. İbrahim, Simya’nın omuzlarına hafifçe tutarak onun ritmini yönlediriyordu.
İkisinin de nefesi iyice hızlanmış, bedenleri titremeye başlamıştı. Her dokunuş, her hareket, her sürtünme arzularını daha da yoğunlaştırıyordu. Simya'nın içindeki çekingenlik çoktan kaybolmuş, yerine saf bir istek almıştı.
İbrahim giderek hızlanıp erkekliğini onun kalçalarına sertçe bastırırken, kendini daha fazla tutamayarak boşalmaya başladı. Hemen erkekliğini kavrayıp üzerine baksırını ve pijamasını çekti. Simya’nın ondan korkmasını ya da iğrenmesini istemiyordu. Üzerindeki baksırı ve pijaması menisiyle ıslanırken, Simya onun soluk soluğa kalmış zevkini hayretle izliyordu. İlk defa bir erkeğin boşalmasına şahit olmuyordu. Ama bundan tiksinmemişti. Aksine, İbrahim’i tatmin ettiği için mutluydu.
İbrahim nefesini toparlayıp, yataktan yavaşça kalktı. Belki de ergenliğinden bu yana, bu şekilde boşalmamıştı... Bir kadının içine girmeden. Sadece sürtünerek... Bu düşünceyle kararmış gözlerle Simya'ya bakarak "Beni böyle boşaltan tek kadın olabilirsin." dedi. Simya utangaçlıkla gözlerini kaçırırken, İbrahim duşa doğru yöneldi.
Duşa girip, kıyafetlerini kirliye atarken çok tehlikeli bir sınırda dolaştığını düşündü. Babasının intikamını almadan, Simya ile birlikte olamazdı. Kendine söz vermişti. Ama Simya’nın taze ve çekici vücudu gözünün önündeyken bu sınırı daha ne kadar koruyabileceğini düşündü. Gün geçtikçe o sınırı zorlayacak, ve bir gün en nihayetinde o sınırı geçecekti.
...
İbrahim, sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtığında, yanında huzurla uyuyan Simya’ya kısa bir an baktı. Yüzü masum bir dinginlikle kaplıydı, kirpikleri hafifçe titriyor, dudakları aralık halde derin nefesler alıyordu. Hâlâ en az dün gece olduğu kadar çekiciydi.
Gözlerini kaçırdı.
Dün gece...
Zihninde aniden bir sıcaklık yayıldı. O anları hatırlamak bile içinde karmaşık bir çekimin uyanmasına ve erkekliğinin yeniden hateketlenmesine neden oldu. Simya’nın bedeninin ona bu kadar yakın olması, onun kokusunun tenine sinmesi, o kısa ama zevk dolu sürtünmeler...
İçindeki arzuyla savaşarak yataktan dikkatlice kalktı. Üzerine bir gömlek geçirip aynada kendine baktı. Çenesini sıkarak derin bir nefes aldı.
Şimdi, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydı.
Ama bu ne kadar mümkündü?
Arkasına döndüğünde Simya hâlâ uyuyordu. Bir an tereddüt etti ama sonra elini usulca omzuna koyup hafifçe sarsarak fısıldadı:
"Simya... Uyan."
Simya hafifçe kıpırdandı, kaşlarını çatarak uykulu bir inlemeyle cevap verdi.
İbrahim, gülmemek için kendini zor tutarak tekrar seslendi:
"Hadi, kahvaltıya zamanı."
Bu sefer Simya gözlerini araladı. Önce nerede olduğunu anlamaya çalıştı, sonra başını çevirip İbrahim’e baktı. Dün gece yaşadıklarını hatırladı.
Ve... şaşkınlıkla duraksadı.
Çünkü İbrahim, uzun zaman sonra ilk defa onunla doğrudan konuşuyor ve doğrudan gözlerinin içine bakıyordu.
O derin, yeşil ela gözler tüm ciddiyetiyle ona bakıyordu.
Bu, alışılmadık bir şeydi.
İbrahim ona hep mesafeli davranır, gözlerini kaçırır, dikkatle kontrol ettiği bir mesafeyi korurdu. Ama şimdi...
Bu bakış, farklıydı.
Daha derin.
Daha... yoğun.
Daha... farklı.
Simya’nın kalbi bir an hızlandı.
"Günaydın." dedi tekrardan İbrahim.
İbrahim’in sesi sabahın serin havası kadar berrak ve keskindi.
Simya, dudaklarını hafifçe aralayarak kısık bir sesle fısıldadı:
"Günaydın."
O anın etkisinden çıkmak için hızla doğruldu, saçlarını düzeltti. Ama kalbi hâlâ hızla atıyordu.
İbrahim’in ardından o da kalkıp banyodaki aynaya göz attı. Yüzüne biraz su çarpıp kendini toparladıktan sonra aşağı indi.
Kahvaltı sofrasında herkes yerini almıştı. Mihriban Hanım, her zamanki otoriter edasıyla sofraya hâkimdi. Fatma, kahvaltılıkları özenle yerleştirirken, Simya her zamanki yerine oturdu.
Tam o sırada, İbrahim'in sesi duyuldu.
"Fatma, çay."
Fatma, İbrahim’in bardağını almak için hamle yaptı.
Ama o anda İbrahim, kısa ama kesin bir şekilde ekledi:
"Önce Simya’ya."
Simya, aniden donakaldı.
Başını kaldırıp ona baktığında, İbrahim’in gözlerinin ona çevrili olduğunu fark etti.
Ama bu sefer...
Bu bakışın içinde bir şey vardı.
Bir ilgi. Bir sevgi.
Söze dökülmeyen bir ilginin ve sevginin hissi.
Simya’nın yüzü bir anda alev aldı.
Fatma şaşkınlıkla ona çay doldururken, Simya elini hızla uzatıp bardağı aldı. Utanmıştı...Ama içten içe böyle değer gördüğü ve önemsendiği için garip bir mutluluk da hissetmişti.
İbrahim’in bu tavrı...
Özel bir şeydi.
Onu fark ettiğini, önemsediğini, değer verdiğini gösteren küçük ama anlamlı bir jestti.
Ve Simya, belki de ilk defa... gerçekten İbrahim tarafından seviliyor ve isteniyor olduğunu hissetti.