Demirin ağzından...
Demir’in ağzından….
Yıllar sonra ilk kez dedemin zoruyla o mezunlar toplantısına katıldım. Neymiş benim yaşıtlarımın hepsi evlenmiş. Belki onları görürsem bende evlenmek istermişim, hikaye…
Ha tabi bu arada o yapışkan kız Hale'yi de başıma musallat etmeyi unutmadı. Kız bildiğin 404 anasını satayım, ulan evleneceğim varsa bile bu kız yüzünden buz gibi soğudum yeminle, ah yaşlı kurt! Bir rahat bıraksan beni, bir düşsen yakamdan, ulan evlenip de anne ve babam gibimi olayım bende, zaten evli oldukları için hayatlarını kaybetmediler mi?
Neyse o yapışkan Hale'den kurtulmam lazımdı. Bu yüzden bir ara bir arkadaşını görüp de yanına giden Hale'ye yan gözle baka baka sıvışmaya çalıştım, fakat daha çıkışa ulaşamadan ufak tefek bir şeyle çarpıştım, haliyle sıvışma olayım yarım kaldığı için sinir yaptım. Karşımda ezikçe duran herife.
"Dikkat etsene birader!" diyerek çıkıştım. Sonra onun şaşkın ve korkmuş halini görünce birden pişman oldum. Panik içinde elini ayağını koyacak yeri şaşırdı resmen, aslında hali komikti...
Karşımdaki tüysüz çocuğa nedense biraz dikkatle bakmaya başladım. Sanki gözüm bir yerlerden ısırıyor gibiydi, böyle hayal meyal görüntüler falan, aman neyse ne şimdi derdim bu değil ya, asıl derdim bir an önce sıvışmak... Baktım çocuk put gibi hala karşımda dikiliyor. Gözlerinin önünde parmaklarımı şıklaktım, daha fazla korkutmamak için de espirili bir dille "Ooo hooo sen çoktan pilot olmuşsun arkadaşım" diyerek kendine getirmeye çalıştım.
O an onun çelimsiz ve tüysüz halini görünce bir alt sınıftaki kıl kuyruk ,tüysüz Necmi geldi aklıma ,muhtemelen bu o çocuktu. O zamanlarda da böyle garip ve tuhaftı, çocuktaki kavanoz dibi gözlükler , hele ki aynı camı gibi kalın çerçeveleri de olaydı o zamanalar. Ha tabi birde bir saç sitili vardı aman yarabbi, çocuğun burnu ve ağzını zor görüyorduk. Tipet sığırları gibiydi remen, fakat şimdi saçlarını kısacık kestirince ve o kalın gözlükleri atınca yüzü gözü ortaya çıkmış, meğer sevimli çocukmuş Necmi...
" Tabi ya seni şimdi çıkardım, sen bir alt sınıftaki tüysüz, kıl kuyruk Necmi'sin. "dedim, o ise kahverengi olup elaya çalan uzun çekik gözleri ile, ha bu arada ilk kez göz rengini görüyorum. Gözlerini irice açarak bana doğru baktı. Onu tanıdığıma şaşırmış olmalıydı.
Fakat şaşkınlığı gidip tam bana cevap verecekken yine yapışkan Hale bitti dibimizde, elini omzuma koyarak" Burası beni iyice kastı ,başka bir yere gidip açılsak mı?" deyince, kızın gırtlağına çökesim geldi, anladım ki bu kız tam bir sülük o kadar ilgisiz tavırlarıma rağmen tüm gün ahtapot gibi yapışıp durdu. Allah'tan Necmi vardı, hızır gibi yetişti koçum. Hemen Necmi'nin koluna girip, " Biz Necmi ile önceden plan yaptık, ona sözüm vardı başka sefere inşallah" diyerek Necmi'yi de çeķerek oradan hızla uzaklaştım, sonra Necmi mekanın çıkışına yakın koridorda beni durdu, “Hey nereye gidiyoruz?” diye bağırdı. Bu çocuğun yüzü gibi sesi de oğlan çocukları gibi kalmış, hatta sanki tok bir kadın sesi gibi. O bağırınca bende "Sadece beni şu yapışkan kızdan kurtar lütfen" dediğimde nedense Necmi'nin yüzünde kaçamak ,sevimli bir gülüş yakaladım sanki, sözlerim komiğine gitmişti galiba, fakat sonra yine ciddileşip bana bakıp gidemeyeceğini söyledi, meğer kız arkadaşı içerdeymiş, tam ben ' tamam' diyecekken yine yapışkan Hale'nin geldiğini fark ettim. " İnanmıyorum bu kız milleti ne inatçı oluyor yine geliyor!" dedim ve yine mecburen Necmi'yi kolundan tutup bırakmadan Hale'den kurtulabilmek için zorla çeke çeke dışarı çıkarıp arabaya soktum. Gaza basıp giderken, dikiz aynasından, Hale'nin de mekan çıkışında sinirle yüksek topukları ile yerdeki taşları tekmeler halde gördüm. Bu kızdan korkulur istediğini alıncaya kadar hiç vaz geçmiyor.
Mekandan uzaklaşınca ama fazla da uzaklaşmadan arabayı deniz kıyısında bir yerde ,kenara çekip durdum. Sağıma dönüp baktığımda ise Necmi'nin değişen yüz rengini fark ettim. " iyi misin Necmi? "diyerek sorduğumda "Hayır değilim!" diyerek kendini hızla arabadan attı, muhtemelen arabayı hızlı kullandığım için midesi bulanmıştı. Kendine bir köşe bulup kusuyordu, normal şartlarda kusanı görünce benimde midem kalkar ama onun o hali çok komik ve saçma bir şekilde sevimli bile geldi bana, hızla en yakın yerden bir şişe su alıp Necmi'ye uzattım. Oda elini yüzü yıkayıp biraz kendine geldi.
Benim yüzümden bu hale gelmişti çocuk, koluna girip en yakın deniz kenarındaki kafelerden birine getirdim. Şükür bir şeyler yiyip, içince iyice kendine geldiğini gördüm. "Şimdi nasıl? İyi misin Necmi ?"diye sorunca başını sallayarak onay verdi. Sonra biraz çekinerek Hale ile aramda bir şey olup olmadığını sordu. Hıhlayarak o sülük kızla aramda bir şey olamayacağını anlattım. "Peki niye kaçtın ?"diye sorduğunda ise edense ona bu derdimi anlatma ihtiyacı duydum, dirseklerimi masaya koyarak iyice yüzüne kadar eğildim, durumun benim için ehemmiyetini belirtmek için, fakat Necmi birde kızarmaya başladı. Muhtemelen hala midesi bulandığı içindi.
Dedemle olanları anlattım, dedemin beni evlendirme çapalarını ,benimde kurtulmak için yaptığım oyunları ve bu sefer durumun ciddi oluşunu, eğer kırk gün içinde evlenmezsem mirastan men edeceğimi, Necmi'nin benim bu halime üzüldüğü belli oluyordu, birden rengi soldu çocuğun. Sonra tepemde ampuller yanmaya başladı. Aklıma gelen şeyle ayağa fırlayıp, Necmi’yi şap diye alnından öptüm.
Çünkü eğer Necmi kabul ederse benim kurtarıcım olacaktı. Onun sayesinde bu evlilik belasından kurtulabilirdim. Şaşkın halde bana bakan Necmi'ye aklımdan geçenleri bir bir anlattım.
Yani Necmi'ye eğer benimle sevgili rolü yaparsa dedemin beni gay sanıp benden umudu keserek evlendirmeye çalışmaktan vaz geçeceğini anlattım. Haliyle şaşkına uğrayan Necmi başta kabul etmedi, aslında kim olsa etmezdi, yani biri bana gelip ben erkeğim sende öyle ama gel benle evcilik oyna dese kafa göz dalarım yeminle. Onun yine tepkileri oldukça sakindi. Fakat kısa sürede ondan iyisini bulmam imkansızdı. Necmi değişik bir tipti, zayıf, biraz çelimsiz baby face sevimli bir suratı olması dışında, onda insanı çeken tuhaf bir aura vardı. İnsan hemen ona ısınıyor ve sanki daha önce hayatın da var olan biriymiş gibi geliyor. Yani bu özelliklere sahip biri ile sevgili olunabilirdi. (Not tercihlerin farklıysa, ki benim asla öyle değil, tercihim sonuna kadar kadınlar, sapına kadar delikanlıyız çok şükür)
Bu yüzden öyle hemen pes etmeye niyetim yoktu. Çünkü muhtemelen dedemde onu görünce aynı şeyleri hissederdi, yani gay olduğum fikri başta yalan bile gelse Necmi’yi görünce kabullenme olasılığı oldukça yüksekti.
O yüzden Necmi tam giderken lisedeyken maddi sıkıntılı bir çocuk olduğunu hatırladım, bu yüzden son bir umutla " Eğer kabul edersen beş milyon lira veririm." dedim. Tabi ki insanları para ile elde etmeye çalışan aşağılık biri değilim, fakat ne demişler denize düşen yılana sarılır bende bu dedemin evlendirme baskısından para karşılığı iş yaptıran adi insan durumuna sarıldım.
Necmi beş milyon veririm lafı ile bir müddet olduğu yerde kaldı. Bense " Hadi kabul et oğlum ne olur yap bir güzellik "diyerek içimden yalvarıp durdum.
Ertesi gün, Necmi teklifimi kabul ettiği için bir restoranda buluşma ayarladım, niyetim anlaşmanın şartlarını konuşmaktı, onu telefonla arayıp mekanı tarif ettim. Fakat hesapta olmayan bir şey oldu, tam buluşacağımız yere giderken, dedem aramıştı. Hale'yi ektiğimi duyunca yine dellenmiş ve bana tehditle yeni bir kızla buluşacağımı söylemişti. Mecburen daha anlaşma koşullarını konuşmadan oyuna başlamak zorundaydım.
Anlaştığımız mekana gelince Necmi'yi kafası masaya yapışık görünce bana yine oldukça komik gelmişti. Hatta dedemin bağırmaları ve yaptığı baskı bir an için akılımdan dağıldı. Ona seslenince hemen kendini topladı Necmi, fakat yüzündeki o ifade vardı ,sanki yüzünden anlaşmadan vaz geçti gibi anlaşılıyordu. Bende öyle sanıp panikledim. " Yoksa anlaşmadan vaz mı geçtin oğlum? "diye sordum panikle, vaz geçmediğini söyleyince de derin rahat bir nefes alıp verdim. Yüzündeki sadece endişeydi bu rolü yapıp yapamayacağına dair. Fakat ben dedemin son dakika yaptığını anlatınca daha da panik yapıp Necmi hızla ayağa fırladı ve anlaşmadan vaz geçtiğini söyledi. O an kalbime inecekti resmen , Allah'tan kısa sürede yine ikna etmeyi başardım.
Fakat yapacağımız role hazırlıksız yakalandık, çünkü dedemin ayarladığı kız Canan erken gelmişti. Bende hiç vakit kaybetmeden role girip yanımda oturan Necmi'nin yüzünü avuçlayıp iyice yaklaştım. Necmi ise bu hareketle kas katı kesilince durumu çaktırmaması için, zorla gülümseyerek " Sakinleş artık Necmi! Put gibi durup, bakma öyle, daha samimi davran!" dedim fakat o bir milim dahi oynamayınca mecburen ben yanaşıp , başımı boyun çıkıntısına kadar yanaştırdım.
Ama bu benim için bile çok garip oldu, tamam tüysüz köse bir oğlandı Necmi, baby face surata da sahipti, fakat teni... Teni oldukça yumuşaktı , bir erkeğe göre aşırı. Üstelik kokusu ... kokusu çok farklıydı. Her hangi bir koku sürmemişti ama insanı çeken, sanki sarhoş eden hoş bir kokusu vardı. Hatta o an onun kokusu ile kendimden geçebilirdim. Bir ara içimden " Allah'ım ben şu an ne yapıyorum!" diyerek vicdan azabı çekmeye bile başladım, sürekli aklımdan da " O bir erkek Demir! O bir erkek, sende bir erkeksin ,yapma oğlum topla kendini" diyerek kendi kendime sürekli hatırlattım. Allah'tan dedemin gelin adayı diye ayarladığı Canan'ın kulak tırmalayan sesi kulağıma gelince kendimi hemen topladım. " Buda ne demek oluyor!" diyerek cırlıyordu.
Sonrası kolay oldu, Necmi'den uzaklaşıp, sarf ettiğim sözlerle Canan'ı kolay kandırmıştım. Canan'da Necmi ile sevgili olduğumuzu sanıp bize tiksinerek bakarak, hemen çekip gitmişti. Yani dedemin ilk taarruzunu kolaylıkla geri püskürtmüştüm. Buda benim iştahımı oldukça açmıştı, hemen Necmi'ye dönüp , "ilk taarruzumuz başarılı bitti şimdi yemek yiyelim artık "deyip iştahla yemeğime odaklanıp, hızla bitirmiştim. Bir ara Necmi'nin bana bakan bakışlarını yakaladım, sonra bende ona dikkat kesilip onu incelemeye başladım. Sanki gözleri ... gözleri bir yerlerden tanıdı birini hatırlatıyor gibiydi, sanki hayal meyal hatırladığım birine benziyordu. Bu saçma düşüncelerden kurtulmak için Necmi'ye sorular sormaya başladım, nedense Necmi her sorumda kasılırken panik haline girdi, sonrasında da kaçar gibi kalkmak istediğini söyledi.
'Tamam' diyerek hesabı ödeyip mekandan çıktık. Tabi kapıda telefonu unuttuğumu anlayınca geri dönüp almaya gittim. Fakat dönünce ayının birinim Necmi'nin yakasına yapıştığını görünce oldukça dellendim. Koşup ayının yakasına yapışıp burnunun üzerine sıkı bir yumruk çaktım. Sonra şokta olan Necmi'ye iyi olup olamadığını sordum, eğer değilim deseydi o herifi kimse elimden alamazdı. İyi olduğunu görünce onu arabaya bindirip arkama bakmadan gaza yüklenip oradan uzaklaştım.
Uzunca bir süre de nedense o adama karşı sinirimi atamadım. Sonra Necmi'ye durumu sorunca ,aldığım cevap beni biraz şaşırttı, anladığım kadarıyla o ayı yanındaki kızı Necmi'den kıskanmıştı, gerçi niye şaşırıyorsam Necmi'de baby face ,sevimli bir çocuktu ,bu durum normal sayılırdı aslında, sonra aklıma gelenle “ yenge duymasın” diyerek espiri yaptım, o ise hafiften kızardı, gerçekten bu çocuğun manita yapması çok ilginçti, yani utangaç ve çok az konuşan biri..
Yolda araba ile gidip konuşurken yine gerildi Necmi, hatta işinin olup inmek istediğini söyledi. Başta yol ortasında birden inmek istemesine şaşırdım . Sonra mecburen 'tamam' diyerek indirip oradan uzaklaştım.
Tüm olanlar beni yormuştu, bu yüzden direk oturduğum sitedeki villama geldim, içeri girdiğimde önce ılık bir duş aldım. Duştan çıkınca kurulanıp altıma bol gri bir eşofman altı ve üzerime siyah tişört geçirip mutfağa girdim. Buzdolabından kendime soğuk bir portakal suyu alıp, mutfaktaki kapıdan dışarı bahçeye çıktım. Soğuk portakal suyumu yudumlarken aklıma dedem geldi. Muhtemelen o Canan denen kız her şeyi dedeme çoktan anlatmıştı. Haliyle yaşlı kurt sinirden kızarıp burnundan ve kulaklarından duman çıkartıyordu.
Dedemin halini hayal edip kendi kendime sinsice gülümserken, telefonum çaldı haliyle arayan dedemdi. Ama telefonu açınca dedemin sesinden o an sevinmek için çok erken olduğunu anladım. Çünkü o öfke ile bağırıyorken kulak zarımın patlaması an meselesiydi.
İlk " Sen ne halt yediğini sanıyorsun Demir efendi" diyerek söze girdi. Peşinden uzunca öfkeli hakaret sinsilesi, ne eşekliğim kaldı ne üç kağıtçı oluşum.
Sonra " Ama dur Demir efendi, sen o yollardan gidiyorken ben çoktan döndüm. Ben bu numaraları yemem! Birazdan Hale sana geliyor, kızdan yaptığın eşeklik için özür dileyip, gönlünü alacaksın, zaten Hale kızım Canan gibi saf değil senin bu üç kağıtlarını yemez. En kısa zamanda da düğünü yaparız." deyip, ben daha ağzımı açamadan yüzüme telefonu kapattı.
Dedem haklıydı Hale, Canan gibi saf değildi ve istediğini alıncaya kadar pes eden biride hiç değildi. O yüzden Necmi ile daha ileri bir seviye de oyun çıkarmamız gerekiyordu. Tabi ya Necmi! Hemen onu arayıp gelmesini istedim ve itiraz duymamak için adresi verip yüzüne telefonu kapattım. Eğer dedem Canan’a inanmadıysa Hale'ye kesin inanırdı. O yüzden Necmi'nin bir an önce gelmesi gerekiyordu.
Allah'tan Necmi tam vaktinde geldi, tabi Hale’nin gelmesi de an meselesiydi. O yüzden kapıyı açtığım anda Necmi'yi bileğinden tutup hızla içeri çektim. Aynı hızla tişörtümü sıyırıp attıktan sonra "Sende soyun Necmi!" dedim panikle, fakat Necmi yine şaşkın şaşkın bana bakıp put gibi durunca, elim aceleyle gömleğinin düğmelerine gitti, çünkü vakit yoktu ve her an Hale gelebilirdi. Hale kendi gözleriyle bizi yarı çıplak ve samimi halde görürse inanır ve dedemi de inandırabilirdi. Fakat Necmi "Ne!" diyerek kaçmaya başladı. O an Necmi'nin yüzünün kızardığını fark ettim. Garip çocuktu bu Necmi, sonuçta hepsi bir oyun ve ikimizde erkektik bu kadar utanması çok garipti, garip fakat ilginç bir şekilde sevimli ...
Ama bunları düşünmeye vakit yoktu hala daha açık olan kapıdan bahçeye baktığımda Hale’nin bahçe kapısından içeriye girerken gördüm. Hızla Necmi'ye dönüp onu omuzlarından tutarak duvara yasladım ve üzerine mümkün olduğunca abanıp, dudaklarımı boyun çıkıntısına gömdüm. Necmi ise olduğu yerde yine kas kastı kalmıştı.
Dibimize kadar gelen Hale ise hıhlayarak " Beni kandıramazsın Demir, Deden İsmail amca beni bu oyunlarınla ilgili uyarmıştı." Deyince, dedemin inadı ve tüm o sarf ettiği hakaret dolu sözler aklıma geldi. Tabi Hale'nin bu sözleri de tuz biber oldu. Ve sinirle hayatımda asla yapmam dediğim şeyi yaptım.
Dudaklarımı Necmi'nin boyun çıkıntısından çıkarıp. Necmi'nin dudaklarına değdirdim. Tabi o an Necmi şaşkın halde gözleri irice açılmış bana bakarken,bende yaptığım şeyle ona bakmaya başladım.