UYANMIŞSIN

1525 Kelimeler
Karanlık benliğimi terk etmeye başlayınca zihnim yerine gelmeye başlamıştı. Başım öyle çok ağrıyordu ki gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Ağzımda garip bir tat vardı ve tüm bedenim benden su istiyordu. Kendimi sanki yıllardır su içmiyormuş gibi hissediyordum. Zorda olsa gözlerimi açma çabalarımda başarılı olmuştum. Güneşi içeriye davet eden ve ısınmanı sağlayan bir cam tavan. Benim odamın veya salonumuzun böyle bir tavanı yoktu. Kalbim hızla atmaya başladı. Burası benim evim değildi. Hızla yerimde doğruldum ve aynı hızla yataktan kalkmaya çalıştığım anda beynimin yerinden oynadığını hissettim. Ayaklarım kayıp yere düştüğümde gözlerimi sıkıca yumdum. Lanet olsun başım çok fena dönüyordu. Kalbim çıldırmış gibiydi. Ben kimin evindeydim? Gözlerimi yavaşça açtığımda üzerimde bir gecelik olduğunu fark ettim. Korkum daha da artarken dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Hayal mayal Çağlar bey'i gördüğümü hatırlıyorum am o adamın o kadar basit bir barda işi olmayacağını bildiğimde hayal olduğuna inanıyordum. Kesinlikle bayılmış olmalıyım. Ve yine kesinlikle bayılmamdan yararlanan bir adam ile karşılaşmış olmalıydım. O yanımdaki pislik yılışık adam ise onu parçalayacağımdan hatta öldüreceğimden emin olabilirdi. Adım sesleri gelmeye başlamıştı. Ayağa kalkmak istediğimde hızla yine yere yığılmıştım ve gözlerimi yine sıkıca yummuştum. Böyle birşeyi yaptığıma inanamıyordum. Adım sesleri daha da yaklaştı. Yaklaştı. Yaklaştı ve durduğunda gözlerimi açtığım. Beyaz koşu ayakkabıları ve kıllı bacaklar. Gözlerim yukarıya doğru kaydı ve şortu ile karşı karşıya kaldım. Hızla başımı kaldırdığımda ise kaslar, kaslar ve gözler o masmavi gözler ile öylece baka kaldım. Büyülü bir sırıtma eşliğinde Çağlar bey'in karşımda olması beklediğim bir durum değildi ve hayalet görmüş gibi sadece bakıyordum. Çağlar bey sırıtan bir ifade ve alaycı bir ses tonu ile "Uyanmışın?" diye sorduğunda istemsiz bir şekilde ağzımdan "Hayır hala uyuduğuma ve kabus gördüğüme eminim" kelimeleri döküldü. Bu durum kesinlikle kabustu. Yani başka bir açıklaması olamazdı. Hayal falan değildi. Oda oradaydı. Ben oda şaşkınlıkla bakarken, Çağlar bey elini bana uzattı ve "Yerde durmak kurtuluş değil yeşil" dedi ve elim yine benim iznil olmadan eli ile buluştu. Yavaşça yukarıya doğru çelildiğimde gözlerim gözleri ile daha net bir şekilde buluştu. Titreyen şüphe dolu sesimle "Burada ne işim var? Diye sordum. Çağlar bey daha keyifli çıkan sesi ile "Taşa dönmene kalbim el vermedi ve yüreğini görmek istedim" dediğinde öylece kaldım. Ona aptal aptal bakarken "Üzerindeki ile fazla zorluyorsun yeşil onun için şuradaki kıyafetlerden giyebilirsin. Sonra da kokuyu takip et beni bulursun" dediğinde üzerimde olan geceliği fark ettim ve hızla ondan uzaklaşarak ellerimle üzerimi kapatmaya çabaladım. Bir an kendimi toparladım ve "Bu halim ne ve benim burada ne işim var? " diye sert bir sesle sordum. Çağlar bey, gözleri kısıp, "Hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi?" diye sordu. Bu sorusu karşısında yutkundum. Lanet olsun ki evet hiç bir şey hatırlamıyordum. Ve üzerimde gecelik, karşımda kaslı bir adam aklımdan geçenler kalbimi tetikledi ve nefessiz kaldığımda Çağlar bey bana bir adım yaklaştı. Gözleri şehvetle açılıp, sesi gizeme bürünerek, "Sarhoş olup bayılmadan önce kimin kollarına yığıldığına dikkat etmen gerekiyor yeşil" dedi ve derin bir bakış atıp, arkasını dönerek kapıya doğru yürümeye başladı. Bu arada put gibi ona baka kaldım. Öylece bakarken Çağlar Bey, "Sorularına cevap bulmak istiyorsan, gel" dediğinde hızla adım atmaya başladım. Bir anda arkasını döndüğünde ise sendeleyerek durdum. Tehditkar çıkan sesi ile "Bedeninin daha az göründüğü bir şeyler giysen iyi olur" dediğinde ise tekrar yutkundum. O ise daha fazla karşımda durmadan çıktığında koca bir küfür savurdum. Aynada kendime baktığımda üzerimdeki gecelik ile ne kadar seksi durduğuma ben bile inanamamıştım. Bir çok lanet okuyarak, karşımdaki dolaba yöneldim. Dolabın içinde bir çok kıyafet vardı ve bir kot ile tişört kapıp hızla üzerime geçirdim. Bedeni bedenime tam uyan bir sevgilisi olmalıydı. Burada bir kadınla yaşıyor olmalıydı. İçimde bir şeylerin acı çekmesine aldırış etmeden elimi yüzümü yıkadım ve hızla odadan çıktım. Kocaman bir evdi ve dekorasyonu durup inceleyecek kadar sabrım yoktu. Müzik çalıyordu ve ıslık sesi vardı. sesi takip ettiğimde neredeyse benim evim kadar olan bir mutfağın içene adım atmış oldum. Çağlar Bey arkası bana dönük olmasına rağmen, geldiğimi fark etmiş ve bana bakmadan, "Otur bakalım" dediğinde onu dinleyip, masaya oturmuştum. Birkaç saniye içinde önüme şu anda gerçekten ihtiyacım olan tek şeyi koymuştu. Koca bir kahve. Hızla kahveden bir yudum alarak, derin bir nefes aldım ve "ben buraya nasıl geldim? Neden geldim? O üzerimdeki gecelik neyin nesi ve aklımdan geçenleri yapmış olamam değil mi?" diye sorduğumda Çağlar bey önce koca bir kahkaha attı ve sonrasında "Buraya omzumda geldin. Sarhoş olduğun için seni evine götürmemi istemedin. Seni kardeşimin odasına bıraktım ve dolabından bir şey giymeni istediğimde sen o geceliği giymek istedin." Dediğinde içtiğim kahveyi resmen püskürtmüştüm. Çağlar bey kahvenin sıçramaması için hızla kaçarken kahkaha atmayı da ihmal etmiyordu. Ardından benimle göz göze gelerek, "Son soruna cevap verebilmem için aklından geçenleri bilmem gerekiyor" diye sorduğunda yutkundum. Resmen kızardığıma emindim ve utanarak, gözlerine baktım. Yani anlamış olması gerekiyordu. Ama pislik yapıyor olduğu kesindi. Sessizliğimi fırsat bilen Çağlar Bey ellerini göğsünde birleştirip, arkasındaki tezgaha yaslandığında o aklımı kaybetmeme neden olan sırıtmasını takınarak, "aklından geçenleri bilmiyorum ama dün geceden aklımda kalanlar, fazlasıyla tatlı ve seninle geçen gecenin mükemmel olduğudur." Dediğinde ise tüm bedenime birden hücum atağına kalkan ateş sinirimin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Sarhoştum. Kendimde değildim ve benim bu halimden faydalanmış mıydı? Bu kadar aşağılık olmasına rağmen birde bununla dalga mı geçiyordu? Öfkem öyle kabarmıştı ki gözümün karardığını hissettim ve öfkeyle elimdeki kahve kupasını ona doğru fırlatıp, "Seni aşağılık pislik herif!" diye bağırdım. Çağlar Bey attığım kahveden hızlı davranarak kurtulurken şaşkınlığın esir aldığı bakışları bakışlarımı buldu. Ama kontrolümü çoktan kaybetmiştim. Onun için basanın üzerinde bulunan yapay meyvelerden birini elime alıp hızla tekrar fırlattım. Ardından, "Sarhoştum!" diye bağırdım. Elma çağlar beyin koluna isabet ederken, çıkardığı acı ses eşliğinde "fazlasıyla tatlıydın" dediğinde daha da sinirlendim ve elime ne geçtiyse ona fırlatmaya başladım. Çağlar kahkaha atarak ettiğim şeylerden kurtulurken, "Merve çıldırdın mı?" diye de söyleniyordu. Bunu nasıl yapabilirdi? Diye düşündükçe daha da hırslandım ve "Çıldırdım evet! Bunu nasıl yaparsın? Sarhoşluğumdan nasıl faydalanırsın?" dedim ve koşturma esnasında salona geldiğimizi fark ettim. Hemen önümdeki konsolun üzerinde bir vazo vardı ve hızla elime aldığımda Çağlar gözleri kocaman olarak, "O annemin vazosu. Bilmem kaç bin dolar verdi. Parası mühim değil Merve o antika eşi yok!" diye korkuyla bağırdığında gözümü bile kırpmadan, vazoyu ona fırlatıp, "Annene nasıl bir pislik olduğunu açıklamakta zorlanmayacağını düşünüyorum" diye bağırdım. Ama o ustaca öne atılıp, vazoyu tuttuğunda yerimde tepinmiştim ve Çağlar bu hareketime resmen kahkaha atmıştı. Onun o gülüşü daha da çok canımı yakmıştı. Bedenim sarsılmış ve yaşadığım fakat hatırlamadığım en özel an aklıma gelmişti. Bir insan sarhoş bir kıza nasıl bu iğrençliği yapabilir. Üstelik ilki olduğunu anlamasına rağmen nasıl devam edebilir. Birde bununla nasıl dalga geçebilir diye düşündüğümde gözlerimin dolması lanet okuyacağım bir şeydi. Yanağımdan süzülen yaşı silmeye gücüm bile yoktu. Ve buradan kaçma isteği ile dolup, taşmıştım. Onun için arkamı dönüş hızla koşmaya başladım. Çıkışı bilmiyordum ama bulabileceğimden emindim. Çağlar arkamdan "Merve dur! "diye bağırıyordu ve saniyeler içinde kolumdan çekilerek durduruldum. "Dur dur " diyerek beni durduran Çağlar bedenimi kendine doğru çevirirken bir hıçkırığım boğazımdan kaçtı. Ağlamaklı sesimle "benim ilk gecemdi. Masumiyetim. Her anlamda ilk duygumdu. Bunu sarhoşken bir hırsız gibi nasıl çalarsın? Bunu nasıl yapasın.? Bu durumdan nasıl faydalanırsın?" diye söyleniyordum ki Çağlar iki elini omuzlarıma yerleştirerek, "heyy şakaydı. Gerçekten sadece şakaydı." Dediğinde gözlerim dolu bir vaziyette yutkunup, gözlerine baktım. Titreyen sesimle "Gerçekten mi?" diye sordum. Çağlar, sevecen bir sesle "Evet, sadece biraz uğraşmak istedim. Dün gece fazlasıyla yordun beni. Onun için intikam almak istedim. Ama böyle alınacağını tahmin edemedim. Ağlama yalvarırım." Dediğinde öfkeyle göğsüne vurmaya başladım ve "Aptal! Gerizekalı! Bunun şakası olur mu?" diye bağırmaya başladım. Çağlar beni daha sıkı kavrayıp durdurduğunda benimle tekrar göz göze geldi ve "Ben ben yanlış anladım. Üzgünüm. Bu hissin önemli olduğunu düşünen bir kızla daha önce hiç tanışmadım." Dediğinde öfkem geri geldi. Ve hızla "Hayatımda hiç erkek arkadaşım olmadı benim. Hiçbir erkekle bunları yaşamadım. Tabi ki benim için önemli. Her bir anı, her bir saniyesi önemli.." dedim ve gözlerime şaşkınca bakışına karşılık öfkeyle baktım. Çağlar, "Üniversite son sınıf öğrencisisin. Güzelsin ve mükemmel derecede sempatiksin. 23 yaşındasın Merve hiç erkek arkadaşın olmadı mı yani?" diye şaşkınca sorduğunda gözlerim kocaman oldu ve "Hayatta zevk deneyimlerinden daha önemli savaşlarım oldu. Onun için şaşırttığım için özür dile..." daha kelimelerim bitmeden beni susturan o lezzetli, yasak, mükemmel dudaklar oldu. Tüm bedenim felçliydi. Dünya mı? Nasıl dönüyordu? Nefesim içimde kalıyordu ve kalbim neredeyse patlayacaktı. Tüm bedenim alev almıştı. Lanet olsun dudakları dudaklarımdaydı. Gözlerim kararıyordu.. tam kendimi kaybediyordum ki arkadan "Çağlar" diye seslenen bir kadın sesi kulaklarımı doldurmuştu... dudakları dudaklarımdan ayrılan Çağlar, gözlerini sıkıca yumarak, "Siktir " diye mırıldandığında gelenin bu durumu görmemesi gerektiğini anladım... arkamı döndüğümde annesi yaşında olabilecek bir kadınla karşılaştım. Gözleri beni tiksinti ile süzerken Çağlar, "Anne" diye seslendiğinde yerin yarılmasını ve içine girmeyi diledim. Kadın öfke ile gözlerime bakarak, "Yatmak için bulduğun gecelik kızları otele götürdüğünü zannediyordum" diye iğrenerek konuştuğunda ise kurşun yemiş ve ölüyor olduğumu hissetmiştim. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Nefes alamıyordum. Hızla oradan kaçmak istemiştim ama çantam ve telefonum ortalıkta yoktu... Gözlerim kadının mavi gözleri ile buluştuğunda nefesim daha çok tıkanmıştı. iğreniyordu. gerçekten bir sürtük gibi duruyordum. hayatımda bu kadar aşağılanmamıştım. bu kadarı fazlaydı. Çağların şakası, annesinin aşağılaması bedenime ve ruhuma ağır gelmişti. Ayaklarım titremeye başlamıştı. ayakta sendelediğimde Çağlar, "Merve " diye seslendi. ona bakmak istiyordum. Ama başım dönmeye başlamıştı. Gözlerim kararırken, karşılaştığım bakışlar Çağlar'ın annesinin bakışlarıydı. Garipseyen ama aşağılayan bakışları... elim tutunacak bir yer ararken ayaklarımın kaydığını hissettim ve karanlık beni içine çekerken, Çağlar'ın "Merve" diye haykırması kulaklarıma dolan tek sesti...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE