BÖLÜM 03

2137 Kelimeler
  Aybars   Havaalanına gitmek için herkes hazırdı ve evden çıkıp arabalara bindik. Tabi Ayaz’ı toparlayıp yani kafa olarak kendine getirip de arabaya bindirmek biraz zor oldu ama sonunda onu da arabaya atabildik. Üst düzey bir güvenlik içinde arabalar evden ayrılırken, geriye evi koruması için birileri bırakıldı yine. Diğer evlere de yapıldığı gibi. Ve sessizce uzaklaştık evden. Önümüzde nasıl bir olaylar zinciri olduğunu, nelerle karışılacağımızı düşünüyordu herkes emindim bundan. Çünkü çok bilmediğimiz ve alışık olmadığımız bir durum vardı ortada. Ama yine de kimse kimseye bu olumsuz durumun getirdiği endişeden bahsetmiyordu. Çünkü bu bizim kocaman ailemizin ilk düğünüydü, öyle ya da böyle Ayaz’ın düğünü… Yol boyunca herkes tetikte bir şekilde havaalanına nihayet vardık ve içeriye girdik kalabalık bir ordu gibi. İlk kontrolden geçtikten sonra teyzemleri gördük. Ferhat eniştem, Onur abim ve Denef ablamla birlikte bizi bekliyorlardı. Onlarla epey zamandır görüşememiştik yurtdışında oldukları için ve hemen hasret giderdik. Gözümün görmek istediği başka biri de Hezaren’di ve ona bakınıyordum bir yandan da. Gelmemiş olabilir mi derken telefonum çalmaya başladı, o arıyordu. “Geldin mi?” diye açtım heyecanla. Bir ihtimal, gelmekten vazgeçer mi acaba diye korkuyordum içten içe. Ama: “Geldim ama seni göremiyorum” deyince rahatlayıp bu korkumdan arındım. “Ne taraftasın?” diye sorum, bana beklediği yeri tarif edince hemen o tarafa doğru yöneldim ve gördüm nihayet onu. Hızlı adımlarla yanına gidince hiç düşünmeden sarıldım ona. “Hoş geldin” dedim saçlarının arasına rahatlamış nefesimi bırakarak. “Hoş buldum” derken gülüyordu. Ondan ayrılıp yüzüne baktım, kızgınlık ya da kırgınlık ifadesine rastlamayınca daha da rahatladım. “İstersen bizimkilerin olduğu yöne gidelim, birazdan uçağa doğru geçeriz” deyince kabul etti ve elinden tutup onu bizim kalabalık ailenin yanına doğru götürdüm. İyice yaklaşınca elimi yavaştan bırakıp yüzüme baktı, anladım ne demek istediğini ve gülümseyip devam ettim yürümeye. Çok yeniydik, tanımadığı çok insan vardı karşısında ve elimi tutmayı istememişti. Haklıydı aslında. Bizimkilerin yanına gelince kısaca tanıttım onu herkese ve hızlıca bizimkilerden de daha önce görüşmediklerini ona tanıttım derken bu fasıl da bitince rahatladık. Bizim kızlar ve çocuklar hemen Hezaren’in yanına geldiler sohbet için ve çok kısa sürede kaynaştılar. Sadece Setenay biraz mesafeli gibiydi, anlayamadım ama takılmadım da. Beni kıskanmış ya da onu tam tanımadığı için anlamaya çalışıyor olabilirdi. Biraz daha sohbetle geçen zamandan sonra uçağın yaklaştı geldi ve hepimiz valizleri verip kontrolden geçerek terminalimize geldik. Sonra bilet kontrolü yapıldı ve tünelden geçip uçağımıza yerleştik. Diğerleri istedikleri gibi yerleşirken, biz Hezaren’le oturduk. Onu cam kenarına atarak meraklı bakışlardan da biraz uzaklaştırmış oldum. Bir saati biraz geçen yolculuğumuzda, hediye konusunu da konuşarak çözdük. Açıkçası nasıl bu kadar kızmışken fikrinin değiştiğini ve yumuşadığını merak ediyordum ve sordum: “O kadar öfkelendin, ben açıkçası sakinleşmen uzun sürer diye bekledim ama sen çabuk yatıştın. Bu nasıl oldu sahi?” diye sorunca utangaç bir gülümseme belirdi yüzünde. “Babaannem fark etti, sonra da sorguya çekti beni. Ona da anlattım ama beklediğim gibi destek olup hak vermek yerine çok kızdı. İşte insan sevip önemsediğini düşünür böyle dedi. Sonra Hacer teyze de senin öyle yukarıdan bakan biri olmadığını anlattı bana uzun uzun. Hatta ailenin de hiçbir zaman öyle olmadığını. Ben de düşündüm ve sana haksızlık ettiğime karar verdim. Yine de içime sinmiyor ama kötü niyetinin olmadığından tamamen eminim” “Bu fikrini beni iyi tanımayışına veriyorum, o yüzden sorun değil. Zamanla tanıdıkça böyle sorunlarımız da olmayacak” deyince yine gülümsedi: “Ben de öyle düşünüyorum” deyince elini tuttum ve gözlerine baktım uzun uzun. Bu kıza beklediğimden daha çabuk ve güçlü bir aşkla bağlanıyordum ben…   Uçaktan inip de valizleri aldığımızda bir adam ordusuyla karşı karşıya geldik. İlk başta anlayamadım ama Bülent amca onlara konuşu bizi çağırınca anladım kim bunlar dedenin adamları. Hep birlikte onları izledik ve yine bizi bekleyen arabalara bindik. Yine epey bir süre arabayla devam ettikten sonra bir otelin önünde durdu arabalar. Bu bizim kalacağımız ve düğünün olacağı oteldi anladığım kadarıyla. Araçlar otoparka girdi, biz de indik. Valizleri bizi getiren adamlar alırken bizi de otelin içine doğru yönlendirdiler. Resepsiyonun olduğu salonda da bizi dede bey karşıladı tabi ki. Bülent amca ve babamlarla kucaklaştı, Ayaz’ı başından öptü ve bizimle de tokalaştı. Hanımları da kibarca başıyla selamladıktan sonra hepimizin yanına birilerini verip odalarımıza doğru yönlendirdi. Herkes tek kişilik odalarda kalacaktı, çiftler hariç. Gençlere bir katı, çiftlere de bir katı tahsis etmişlerdi. Çocuklarla aynı katta olacağımızı öğrenince sevindim. Hatta hepimiz yan yana ve karşılıklı odalara yerleştik, yani dördümüz. Bizim sıraya Onur abim de geldi. Karşımdaki sıradan üçüncü odaya da Hezaren yerleşti, yakın olmamız güzel olmuştu. Önce eşyalarımızı yerleştirdik, üzerimizi değiştirdik ve telefonumuza bildirilen mesaj ile yemekte toplanmak üzere aşağıya indik. Ben Hezaren’e de haber verdim, onun numarası sadece bende vardı çünkü. Onu da yanımıza alıp çatı katında bizim için hazırlanmış yemek kısmına geçtik otelin. Önce sakin bir şekilde yemeklerimizi yedik, sonra da dede beyin konuşma vakti geldi ve ona odaklandık hep birlikte. “Öncelikle Adana’mıza hoş geldiniz. Sizi sağ salim buraya getirebildik çok şükür. Şimdi düğün programı ile ilgili ben birkaç şey söyleyeyim size, sonra zaten yazılı haliyle de alacaksınız. Düğün burada olacak, hatta kına gecesi de yarın akşam burada yapılacak. Hanımlar kına gecesinde eğlenirken biz de otelin bu katında beylerle birlikte eğleneceğiz, biraz sıkıntımızı atalım diye. Ertesi gün de güzelce dinlenir, düğün için güç toplarız. Sonra akşam düğünümüzü burada yapacağız ve bu işi de hayırlısıyla bitirmiş olacağız Allah’ın izniyle” dedi ve bir soluk aldı. Sonra devam etti konuşmaya: “Elçin’i de bugün akşam üstü getireceğim buraya, o da otelde kalacak. Sizden ricam, ona kına gecesinde destek olun. Çok yalnız bırakmışlar kızımı, onunla ilgilenin olur mu?” deyince Gülçin teyze hemen: “Siz merak etmeyin, biz ona çok güzel bir kına gecesi eğlencesi yaparız hep beraber” dedi ve bu cevap dede beyi çok memnun etti. “Sağ olun hanım kızım, var olun” dedi ve Bülent amcayla bir iki kaş göz işareti yapıp bir konuda anlaştılar. Bir süre sessiz kalındı, kahveler içildi derken Alp amca: “Hanımlar, siz otelin saunasına gidip biraz rahatlayın isterseniz. Biz de hazırlıkları bir konuşalım” deyince hepsi tamam diyerek ayaklandı. Hezaren de onlarla kalkıp giderken Yağmur ablaya seslendim çaktırmadan. Bana bakınca: “Sana emanet” dedim yine fısıltıyla ve beni anladığını, merak etmemi işaret edip gitti. İçim rahatlamıştı biraz. Onlar gidince dede asıl meseleye geldi: “Şimdi son bilgileri bir anlatayım size bu kızın babası olacak hainle ilgili. Düğünü duydu, yani duyurduk ve öğrendiğim kadarıyla da kuduruyormuş. Bunun sebebi Elçin’in evlenmesi, ondan izin almaması falan değil de bu kızı vermek istediği arkadaşıyla başının derde girmesiymiş. Adamla neyin pazarlığını yaptılar bilinmez ama benim anladığım, bu Hamit pek rahat durmayacak. O yüzden de otelde çok fazla önlem aldım. Ama siz de gözünüzü dört açın, şüphe gördüğünüz her şeyi söyleyin bakalım” dedi hepimizi yeterince gererek. “Abi,” diye konuşmaya Bülent amca başladı. “Ben de birkaç şey öğrendim, sanırım epey büyük bir şey yapmayı planlıyormuş. Buraya gelmeden uzaktan da saldırabilir. Onun için de önlem almak lazım derim ben. Ne lazımsa yapalım” “Onu da duydum Bülent kardeşim, o yüzden bu oteli seçtim. Buraya uzaktan saldırması kolay olmayacak, çünkü çevreye de adamlar yerleştirdim bugün. Herkes pür dikkat bu düğünü koruyacak. Tek ben değil, hatırlı dostlarım da işin içinde. Emniyetten de iyi dostlarımız var, onlara da haber uçurduk. Bizim kirli işimiz olmadığı için severler bizi çok şükür. Herkes bu geceden itibaren burayı korumak için uğraşacak. Ama siz yine de dikkat edin, her şeyi de bana söyleyin.” “Tamam abi, nasıl dersen” diyen Bülent amca konuyu da kapatmış oldu. “E bana müsaade, gidip torunumu sağ salim getireyim buraya da hepimiz bir arada olalım” dedi ve ayaklandı. Sonra Ayaz’a dönüp: “Merak etme damat bey, ne torunuma ne de onun düğününe zarar getirecek bir şeye izin vermem” dedi ve sonra da uzaklaştı. Onun arkasından hala ayakta duran Ayaz’ı dürtüp oturttum ama şaşkınlığı geçmedi. “Ne oldu sana ya?” dedim fısıltıyla. “Adam zihnimi okudu sanki, aklımdan geçene cevap verdi ulan” deyince güldüm. “Kaynatmayın, ne konuşuyorsanız bize de söyleyin” diyen babama: “Hiç ya, dedeye güldük” dedim ve sustuk. Bir süre düğünün kritiğini yapıp sonra biz de sauna keyfine geçtik. Sauna, duş, dinlenme falan derken akşam yemeği vakti geldi ve yine hep birlikte çatı kattaki restoranda buluştuk. Elçin de gelmişti, onunla tanıştırdım Hezaren’i. Anında anlaşıp kaynaştılar birbirlerine. Biz Ayaz’la bu durumdan çok memnunken, masada bir gerginlik hissettim ama anlayamadım nedenini. Setenay ve Ela aralarında konuşuyor, arada Melek’e de bir şeyler söyleyip Elçin’le Hezaren’e bakıyorlardı. Bir sıkıntı vardı ama bekleyip görmeyi tercih ettim. Anne babalar odalarına geçmek için gittiler saat ilerleyince. Biz gençler olarak kaldık. “Elçin” diye seslenen Yağmur abla konuşmayı başlatan kişi oldu. “Yarın akşam kına gecesi olacakmış, yapmamız gereken bir şey var mı güzelim?” “Sanırım oteldekiler hazırlığı yapacakmış abla, dedeme sordum senin yapacağın bir şey yok dedi bana da” diyen Elçin biraz üzülmüş gibi görününce Hezaren girdi araya: “İsterseniz yarın bir kontrol ederiz neymiş plan program diye. Eğer istediğin başka bir şey varsa onları biz hazırlarız. Ne dersiniz?” deyince Yağmur abla: “Çok iyi düşündün canım, bence öyle yapalım” diye destekledi onu. “Bence de harika olur, içim rahatladı biraz şimdi” diyen Elçin de memnuniyetini belli etti. Diğer kızlardan pek ses çıkmadı. Sadece Denef abla: “Peki böyle bindallı falan da hazırlamışlar mı Elçin? Yoksa kırmızı bir elbise mi tercih ettin?” diye sordu sevecen bir tavırla. “Ah bana hiçbir detay vermediler inanın. Zaten kına olacağını da bugün öğrendim” diyerek üzüntüsünü yine dile getirdi Elçin. “Ya ben vallahi anlamıyorum, madem kına senin kınan, sana niye ne istediğini sormuyorlar?” diye çıkışan Ayaz oldu tabi ki. “Sakin ol bakalım şampiyon, kızı da germe şimdi. Onların hepsini biz yarın sabah kontrol eder, Elçin’in istediği eksik bir şey varsa da tamamlatırız. Kimse merak etmesin” dedi Yağmur abla ve uzanıp Elçin’in elini tuttu. “Böyle hızlı ve sıkıntılı olması hiçbir şeyi değiştirmez. Sen nasıl bir kına istiyorsan öyle olacak, tamam mı?” dedi ona muhteşem bir moral ve güç vererek. Elçin de elini onun elinin üzerine koyup: “Çok teşekkür ederim abla” dedi. “Sayenizde kendimi o kadar iyi hissediyorum ki, anlatmam mümkün değil. Bugüne kadar kimse ne istediğimi pek sormadı zaten. Ama şimdi siz beni sarıp sarmaladınız, mutlu olmam için her şeyi yapmaya hazırsınız. Ben çok şanslıyım, artık şansım döndü” derken ağlamaya başlamıştı bile. Hezaren hemen sarıldı ona. Bir süre bu duygusal atmosfer yaşandı ve o arada Yağmur abla bana bir işaret yapıp onunla gitmemi istedi. Peşinden uzak köşeye doğru gittim ve ne söyleyeceğini beklemeye başladım. “Bir sigara ver bana, çok sinirliyim” deyince sigara uzattım ona şaşırarak. Halimi görünce, “Bakma öyle, arada sırada içiyorum yani kırk yılda bir” dedi ve sigarasını yaktı. Bana da yakmamı işaret edince ben de yakıp ne diyeceğini beklemeye koyuldum: “Aybars beni tanırsın, ben öyle her şeye sinirlenen biri değilimdir. Ama bugün gerçekten çok kızdım” deyince merakla: “Seni tanıyorum ve ne olduğunu da çok merak ediyorum abla. Allah aşkına uzatmadan söyler misin?” “Kız arkadaşın, adı neydi ya?” “Hezaren” “Hah, zor ya ismi unutuyorum. Hezaren çok tatlı bir kız, onu gerçekten tuttum ben. Ama herkes aynı görüşte değil” “Kim mesela?” “Setenay” “Ne oldu?” derken gerilmiştim. “Sakin ol” dedi. “Hemen tepki verme ve bir süre izle” “Zaten bir terslik olduğunun farkındayım ben de sen ne olduğunu anlat abla” “Bugün saunaya indik ya, kimse tabi bilmiyor böyle bir olay olacağını diye herkes hazırlıksız gelmiş. Otelden aldık mayo bikini ne lazımsa. Hezaren de mavi bir tane giydi ve inanılmaz yakıştı. Ama Setenay ve örgütlediği Ela’yla Melek kızı bakışlarıyla bunalttılar. Arada saçma sapan laflar edip moralini bozmaya çalıştıklarını fark ettim. Sonra Melek’i çekip haşladım tabi. Ama Setenay’a bir şey diyemedim, yalnız yakalayamadım çünkü. Denef birkaç kez bakışlarıyla uyarmaya çalıştı ama dinlemedi. Gözün üstünde olsun, Hezaren bunları sana anlatmaz ama bu zamanlarda başlayan krizleri sonra toparlamak zor olur. Bil istedim” dedi nefes nefese. Gerçekten sinirlenmişti, pek kızmazdı o bu kadar hakikaten. “Benim gözüm onun üzerinde olur sen merak etme abla. Ayrıca söylediğin için de teşekkür ederim. Ama annem falan fark etmedi mi?” “Annenler masaja gitti kalabalık olmayalım diye. Görmedi Sinemis teyze, görse o da anlardı. Ayrıca sizin olmadığınız yerde devam eder ya da ileri giderse ben söyleyeceğim ona da” “Abla senin de gözün üzerlerinde olsun. Kınada falan biz olmayacağız, durduk yere sıkıntı çıkmasın. Setenay böyle bir kız değildi, ona ne oldu anlayamıyorum” “Setenay benim kıymetlim, kırılmasın diye ona bir şey demedim bugün ama gerekirse onunla da konuşurum. Ben bunu sana da söylemezdim ama hislerim inşallah beni yanıltsın diyorum, bu çok kolay geçecek bir duruma benzemiyor. Sen dikkat et istedim canım” “Sağ ol abla” dedim ve sustum. Setenay asla böyle bir kız değildi ama son zamanlarda ondaki hırçınlık da dikkatimi çekiyordu. Ayrıca onun en yakını Yağmur abla bile bu kadar kızmışsa, durum mutlaka ciddiydi. Takip edip sıkıntı çıkmadan çözmem lazımdı…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE