1996 -Türkiye;
Turan Ata, Ankara’da gri taş binanın üçüncü katındaki kasvetli bir ofise girdi. 26 yaşında, düzgün taranmış koyu saçları, uzun ve kaslı vücudu ile her zaman tetikte duran bakışları ve sessiz bir karizması vardı. Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra aldığı özel eğitimler onu istihbarat biriminde yükselen genç subaylardan biri yapmıştı. Fransızca ve İngilizceyi akıcı konuşuyor, gerektiğinde kendini başka bir millettenmiş gibi gösterecek kadar inandırıcı rol yapabiliyordu.
O sabah, masasındaki dosyalar arasında kırmızı kaplı bir zarf dikkatini çekti. Henüz dokunmamıştı ki kapı sertçe vuruldu.
“Gir!” dedi Turan.
Kapıdan, rütbesi onunkinden yüksek, sert bakışlı bir adam girdi. Albay Selçuk’tu. Turan'ı görünce gözleri güldü,
''Hoşgeldin Aslanım, Açtın mı yeni görev zarfını?''
