DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

1219 Kelimeler
Mustafa kendini o kadar çok kaybetmişti ki Elif'in kollarını sıktığının farkında değildi. Elif kaşlarını çatıp, "Bırak." diye bağırdı.   " Canımı acıtıyorsun."   Mustafa Elif'in kollarına bakıp ellerini çekti. Pencerenin önüne gidip camı açtı. Temiz havayı içine çekip sakin olmaya çalıştı. Dedesine verdiği söz olmasa bu evde bir saniye durmazdı. Arkasına dönüp kollarını sıvazlayan karısına baktı, dudakları arasından sesli küfür savurduktan sonra yanına gidip kazağını kıvırdı.   "Özür dilerim, bilerek canını acıtmadım."   Elif'in yanağından akan yaşı görünce tekrar küfür etti.   "Ağlama, gerçekten özür dilerim ben seni buz gibi havada görünce sinirlendim. Hasta olmanı istemiyorum Elif."   Elif burnunu çekip, "Annen çık dedi ama." dedi hüzünlü sesiyle. "Yoksa ben çıkmak istemezdim, zaten sabah altıda kalktım uykum var. Mustafa karısının alnını öpüp başını göğsüne bastırdı.   "Neden uyumadın?"   Elif duygusal olarak kendini çöküntüde hissediyordu. Ellerini Mustafa'nın beline sardı.   "Annen sabah uyandırdı beni, sizin evde saat beşte kalkılıp kahvaltı hazırlanırmış."   "Annem mi dedi?"   "Hı hı."   Elif akan burnunu çekip duruyordu. Mustafa kendini geri çekip, "Sümüklü." dedi. "Bundan sonra benimle beraber kalkarsın, anam bir şey derse kocam kahvaltı yapmıyor, Gökhan abime de karısı kahvaltı hazırlasın de." Elif gülmeye başladı.   "Anan da beni öldürsün sonra."   "Dokunamaz sana, sadece bir sene dayan söz zamanı gelince kendi evimize gideceğiz."   " Umarım bir sene hemen geçer."   " Çok konuştuk eşyaları toplayalım, yeni mobilyalar gelecek."   Elif ellerini birbirine vurup, " Tamam" dedi. Kocasına ısınıyordu, onun yanında kendini huzurlu ve güvende hissediyordu. Biraz ılımlı konuştu mu Mustafa her dediğini yapıyordu, bu da çok hoşuna gidiyordu.   Mustafa içinden annesine kızarken onun aldığı nevresim takımlarını camdan aşağı attı.   "Mustafa ne yapıyorsun, birine verirdik."   "Boş ver, anam verdiğimiz kişiyi bulur bunu ben aldım deyip onun başını yer."   Elif kocasının laflarına kahkaha atıyordu. Bir gün kocasını da güldüreceğine emindi. Mustafa komodini alıp merdivenlerden indi. Annesi karşısına geçip, "Ne yapıyorsun?" diye bağırdı.   "Eşyaları atıyorum anne, atılmasını istemiyorsan Gülşen'e ver kocasıyla kullanır."   "Birlikte kullandıktan son-"   Mustafa komodini yere atıp hızla Gülşen'in yanına gidip çenesini sıktı.   "Sesini kes! Gözümde beş para etmez bir kadınsın. Evimden defolup git!"   Fadime, Mustafa'nın elini itip, "Düzgün konuş." dedi. "Burası benim de evim, sen benim kardeşimle böyle konuşamazsın." Mustafa merdivenlere karısı geliyor mu diye bakıp, elini yumruk yaptı.   "Bu kadını benden uzak tutun! Yoksa çok kötü şeyler yapacağım." Yerde duran komodini alıp bahçeye attı. Yukarı çıktığında karısı onun çamaşırlarını çekmeceden çıkarıyordu.   " Ses geldi, komodin elinden mi düştü?"   " Evet."   Akşama kadar odayla ilgilendiler. Elif kapının oradan odasına baktı.   " Beğendin mi?"   " Çok güzel oldu, bayıldım."   " Kendi evimizde daha güzel olur."   " İnşallah."   Elif elini karnına bastırıp, "Acıktım." dedi.   " Gel mutfağa inip yiyecek bir şeyler ayarlayalım."   Odadan çıkarken Mustafa karısının elini tuttu. Elif tebessüm edip parmaklarını kocasının parmaklarına doladı. Alt kata inince bakışlar onlara çevrildi.   " Bitti mi işiniz Mustafa?"   " Bitti abi."   Hatice Hanım Mustafa'yla Elif'in ellerine baktı. Başını iki yana sallayıp, "Utanma da yok." diye mırıldandı. Gülşen ise Elif'i öldürecek gibi bakıyordu, Mustafa'yı deli gibi seviyordu, onun için yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Mustafa bakışlardan rahatsız olup Elif'i mutfağa çekti.   " Kocana yemek hazırla da yiyelim."   " Kocam da bana yardım edecek."   Mustafa sandalyeye oturup kollarını bağladı.   "Ben senin elinden yemek istiyorum, hadi başla."   Elif dolaba doğru yürüyüp, "Sinir." dedi. "Bu ailedeki herkes emir vererek konuşuyor, sinir bozucu."   " Emir vermedim, rica ettim."   " Tabii canım."   Akşam yemeğini yedikten sonra üst kata çıktılar.   " Mustafa ayıp olmasın aşağıda misafir var."   Genç adam karısını yatağa yatırıp, "Boş ver onları." dedi. Tabletini açıp, "film izleyelim," dedi. Elif sırtını yatağın başlığına yaslayıp Mustafa'nın elinden tableti aldı.   "Ben seçeceğim filmi."   "Seç bakalım."   Üstündeki kazağı çıkarıp karısının yanına oturdu. Elif komedi filmi açıp," Bunu izleyeceğiz," dedi gülerek. Mustafa kaşlarını kaldırıp," Komedi filmi hiç sevmem." dedi.   Filmi açtığı zamandan itibaren gülmekten gözünden yaşlar geliyordu Elif'in. Mustafa karısının yüzünü izlemekten filme bakamıyordu. Elif güldükçe kalbindeki acıyı unutuyordu. Hafif dudağı kenara kayar gibi oldu Elif tableti yatağa atıp Mustafa'ya döndü.   " Valla güldün, gördüm."   Mustafa tek kaşını kaldırıp, "Hayal görmüşsün." dedi muzip bir ifadeyle.   " Ya güldün gördüm."   " Gülmedim."   " Güldün."   Karısını yatağa yatırıp karnını gıdıklamaya başladı. Elif'in gülmekten gözlerinden yaşlar geliyordu. Aşağıda ise Gülşen Elif'in kahkahalarını duydukça ablasına sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.   " Abla canım çok acıyor, neden beni sevmiyor?"   " Ağlama ablacığım, ben bak neler edeceğim ona, bir daha böyle gülebilecek mi?"   Ertesi gün olduğunda Hatice Hanım uyanmayan gelininin odasına girip kolunu dürttü. Mustafa gözlerini açıp yanında duran gece lambasını yaktı. Annesini karşısında görünce gözleri kocaman oldu. Karısının çıplak sırtını kapatıp, "Anne çık dışarı!" diye bağırdı.   " Bağırma oğlum, ben gelin hanımı uyandırmaya geldim. Sen uyu."   " La havle, kadın sen beni deli mi edeceksin? Destursuz odaya mı girilir? Çık dışarı!" Hatice Hanım arkasını dönüp kapıyı sert bir şekilde kapattı. Elif ise yerde duran sabahlığı alıp bedenine sardı.   " Pes ya, gerçekten pes! Bir çıplak yakalanmadığım kalmıştı o da oldu!"   Mustafa'nın yüzüne bakmadan banyoya girdi. Genç adam yastığı alıp yere fırlattı. Nasıl bir sene bu evde kalacaklardı bilmiyordu. Dedesi gelince onunla konuşması gerekiyordu, annesi Elif'i üzmekten geri durmayacaktı. Onun üzülmemesi için, huzurlu bir yuvası olması için kendi evlerine çıkmaları onların için en hayırlısı olacaktı.   Hazırlandıktan sonra ikisi de aşağı inip sofraya oturdular.   " Anne bir daha olmayacak! Eğer olursa şu kapıdan çeker giderim."   Hatice Hanım gözlerini kocaman açıp oğlunun kolunu tuttu. "Söz bir daha olmayacak, sakın gitmekle beni tehdit etme. Bu sefer bu yüreğim kaldıramaz." Mustafa kolunu çekip karısına baktı. "Yesene, neyi bekliyorsun?"   "Yiyorum."   "Ayrıca benim karım sabah beşte kalkıp kahvaltı hazırlamayacak. Bu evde abim de ben de dokuzdan önce işe gitmiyoruz. Ben karımın erkenden uyanmasını istemiyorum. Abim karısının uyanmasına bir şey demiyorsa beni ilgilendirmiyor."   Fadime, yumurtaya ekmeğini banıp ağzına atan kocasına baktı. 'Zıkkım ye,' dedi kısık sesle. Kocası ona sahip çıkmadıkça içi içini yiyordu. Mustafa ayağa kalkınca Elif'te peşinden gitti.   "Hayırlı işler."   " Sağ olasın." Karısının kulağına eğilip, "Akşam geç geleceğim, bir ihtiyacın olursa ara," deyip yanağını öptü. Elif kıkırdayıp, "Tamam," diye fısıldadı.   Kapıyı açıp evden çıktı. Elif ise onu öldürecek gibi bakan insanların yanına gitti. Akşama kadar sürekli eltisinin laf sokmalarını dinledi. Her defasında ona cevap verdikçe Fadime kuduruyordu. Akşam saat yediye doğru Elif odasına çıktı. Fadime elindeki tabağı lavabonun içine atıp hırsla yukarı çıktı. Elif'in odasına girip ellerini beline koydu.   " Neler oluyor?"   " Ne mi oluyor? Kızım burası senin yan gelip yatacağın ev değil, senin karşında hizmetçin yok! Kocana boşuna güveniyorsun. Mustafa benim kardeşimi seviyor, sen onların arasına girmiş bir yılansın!"   Elif yataktan kalkıp Fadime'ye yaklaştı. "Bu söylediklerini Mustafa söyleyeceğim, eğer doğruysa yarın biletimi alıp İstanbul'a dönerim, ama yalansa sen nereye gideceksin?"   Fadime Elif'in omzundan itip karşısına dikildi. "Sen kimsin de bana laf söylüyorsun? Anan yollu, baban kim bilir hangi cehennemde. Seni başımıza attılar."   Elif ellerini yumruk yapıp gözlerini sımsıkı yumdu. Bu kadarı da fazlaydı, bu kadın kimdi ki onun ailesine laf söylüyordu. Ateş kulaklarından çıkıyordu. Fadime'nin kolunu tutup, "Özür dile." diye bağırdı.   "Doğruları söylüyor neden özür dilesin ki? Anan başkasıyla evlenmedi mi? Baban öldü dediniz nereden bileceğiz gerçekten öldüğünü?"   Elif kapıda gülerek onları izleyen kaynanasına baktı. Midesi bulanmıştı bu aileden. Fadime'nin kolunu bırakıp dolaba yürüdü çantasıyla kabanını alıp odadan çıktı. Merdivenleri hızla inip ayakkabılarını giydi. Kapıyı açıp arkasına bakmadan evden çıktı. Karlara bata çıka bilmediği diyara gidiyordu.   Nefesi kesilecekti; ama koşmalıydı, duymamalıydı, durmamalıydı. Gidiyordu nereye gittiğini bilmeden, bilmediği bir diyarda karların içinde. Bembeyazdı her yer, tıpkı hayallerindeki gibi tertemiz, saf... Peki, şu an hissettikleri? Ayağının değdiği, gözünün gördüğü kar gibi temiz miydi? Yoksa içine karanlık mı çöktü? Olmamalıydı siyah! Gözünün gördüğü gibi içi de aydınlanmalıydı... Gitmesi; karanlığa çöküş değil, yeniden doğuş olmalıydı...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE