MELİSA’NIN ANLATIMIYLA
Yanımdaki, kıpırtıyla gözlerimi yavaşça araladım. Fazla aydınlık değildi, oda. Serkan, yataktan kalkmış, dolabın önüne doğru gidiyordu. Giyinip, o kadınla yazlığa gidecekti. Akşam dediği gibi, işten gelir gelmez doğru düzgün bir şey yemeden, banyo yapıp yatmıştı. Aynı yatakta yatmayı midem kaldırmıyordu artık ama herhangi bir şeyden şüphe duymaması açısından her zamanki gibi davranmaya devam etmiştim. ‘Evliliğini kurtarmaya çalışan, kadın’ gibi.
Üzerini tamamen giyindiğinde, benden tarafa başını çevirdi, anında gözlerimi kapattım. Az sonra kapıya doğru giden ayak sesleri duydum. Kapı açıldı ve kapandı. Gözlerimi açıp yatakta doğruldum. Sağıma soluma bakındım bir süre. Arabanın çalıştığını duyduğumda biraz daha bekledim. Bahçeden çıkıp uzaklaşırken, yatağa geri uzandım. Acelem yoktu. Güzel bir uyku çekip, harika bir kahvaltının ardından, giyinip süslenecek ve kocamı metresiyle basmaya gidecektim. Dudaklarıma bir gülümseme yayılırken, gözlerimi kapattım.
Yeniden uyandığımda saat on bire geliyordu. Yatağımdan kalkıp, banyoya ilerledim ve güzel bir duş aldım. Saçlarımı kuruttum, taradım, dişlerimi de fırçaladıktan sonra, banyodan çıktım. Güzel bir elbise seçtim kendime. Sade, beyaz bir elbiseydi ama güzeldi. Saçlarımı hafif dalgalar halinde yaptım. Makyaj masasına oturup, elbisemle uyumlu bir de makyaj yaptığımda hazırlığım bitmişti.
Elime çantamı alıp, odadan çıktım ve merdivenlerden aşağı indim. Mutfağa geçtim ilk. İki çalışanımız vardı mutfakta. Biri genç, biri orta yaşlı. Anne kızdı, bunlar. “Asmir, bana hafif bir sandviç yapabilir misin? Yanınada portakal suyu istiyorum.” Genç kız bana bakarak gülümsedi ve başını salladı. “Hemen hazırlıyorum Melisa hanım. Başka bir isteğiniz var mı?” Başımı olumsuz anlamda iki yanıma salladım. “Hayır canım teşekkür ederim. Ben bahçedeyim.” Gülümseyip arkamı döndüm. Bahçeye çıkmak için, salonun camlı kapısını kullandım. Güzel bir çardak vardı bahçede. Etrafında rengarenk çiçekler ve hemen önünde küçük ama şirin bir süs havuz vardı. Havuzun etrafında da, küçük küçük menekşeler bulunuyordu. İnsanın içini açan bir yerdi.
Çardağa geçip oturduğum da, bugüne kadar olanlar bir bir gözlerimin önünden geçmeye başladı. Serkan ile tanışmamız, evlilik kararı almamız ve evlenmemiz. Hepsi altı ay içinde olmuş, ani bir kararla evlenmiştik. Hiç pişman olmamıştım düne kadar, evlendiğim için ama şu anda pişmanlıktan kavruluyordum. Karma gerçekten de vardı. Serkan ile evlenmeden kısa bir süre önce, nişanlıydım ben. Ailelerimiz nişanlamıştı, öyle aşk meşk durumu yoktu aramızda. En azından benim için yoktu. İyi birisiydi ve saygı duyuyordum. Evlendikten sonra sevebileceğime inanan bir tarafım da yok değildi.
Gel zaman git zaman; nişanlımla mesajlaşmalarım, telefonda konuşmalarım çoğalmıştı. Gayet iyiydi aramız ve ona bir hayli alışmıştım da. Çok konuşan bir değildi belki ama beni dinlerdi, aradığım zaman. Halamın kızı, Canan’ın üniversite için bizde kaldığı seneydi. Nişanlılığımızın ikinci yılındaydık ve ben üniversiteyi bitirince evlenecektik. Üç ay vardı bitirmeme. Bir gün Canan ile sohbet ederken evlilikte açıldı konu. Onu sevip sevmediğimi sordu, bende sevmediğimi ama evlendiğimiz zaman sevebileceğimi söyledim. Bu işler belli olmazdı neticede. Bana aynen şöyle söylemişti, Canan; ‘onun mesleğinin farkındasın değil mi? Ömür boyunca oradan oraya sürükleneceksin ve evin diyebileceğin bir yerin olmayacak! Sen bilirsin ama asker karısı olmak kolay değil. Her an eşimin ölecekmiş korkusuyla yaşamayı istemezdim ben.’ Bu sözlerden sonra, bir düşünce almıştı beni. Yalan söylemiyordu. Kelimesi kelimesine doğruydu. Bir kaç gün sonra da, telefon ederek ayrılmıştım ondan. Cananın dediği gibi, mesleğini bahane etmiştim. O da sadece bir kelime, ‘tamam’ demişti. Kuzenim ne amaçla bana bunları söylemişti, bilmiyorum. Aklıma girmişti sanki, ya da benim ona uyasım gelmişti. Şimdi de ona yaşattığımın farklı bir karmasını yaşıyordum. Bir nevi ona tercih ettiğim adam beni aldatmıştı.
Asmir’in ayak seslerini duymamla, düşüncelerimden sıyrıldım. Eskiyi yad etmenin zamanı değildi. Karnımı güzelce doyurup, sevgili kocam ve metresini basmalı, sonra da mükemmel bir tazminatla boşanmalıydım. Asmir’in masada önüme bıraktığı tabağa baktım. Karnımın acıktığını tabaktaki sandviçe bakınca daha net anlamıştım. Önce portala suyumdan bir kaç yudum alıp, boğazımı ıslattım ardında da sandviçimi yemeye başladım. Yemeğimi yerken bir yandan da elime aldığım telefondan, Merve ve Pelin’e mesaj atıyordum. Benim buradan arabaya binip yazlığa gitmem, bir saatimi alırdı. Onlara, bir buçuk saat sonra yazlık evde olmalarını söyledim. Onlardan önce varıp, kısa bir gözlem yapmam iyi olurdu.
Sandviçimi bitirdikten sonra kalan bir kaç yudum portakal suyunu da içip, oturduğum yerden kalktım ve arabama ilerledim. Yolculuk için gayet hazırdım. Arabaya binince, emniyet kemerimi taktım, aynalarımı kontrol ettim ve arabayı çalıştırıp, yola çıktım.
Tam da tahmin ettiğim gibi, bir saat sonra yazlık evin önündeydim. Kızların gelmesine yarım saat vardı. Arabamı parkedip indim. Serkan’ın arabası biraz ilerimdeydi. Garaja koymamıştı arabasını. Bahçe kapısına yaklaşıp, fazla ses çıkarmadan açtım. Ön bahçe, açık bir araba garajı ve bir kaç gül fidanının bulunduğu bir yerdi. Arka bahçeye doğru yürüdüm. Köşeyi dönmeden başımı uzatıp baktığımda, onları gördüm. Serkan ve sarı saçlı bir kadın vardı, havuzda. Kadının yüzü, diğer tarafa dönüktü ve Serkan göğüsünü kadının sırtına yaslamıştı. Sevişiyorlardı. Kadının derinden gelen inlemeleri kulaklarıma doluyordu.
Bu görüntü canımı acıtmadı. Neden bilmiyorum ama gram üzülmedim. Belki de bir gün boyunca, görebileceğimi düşündüğüm bu görüntüye, kendimi alıştırdığım içindi bilmiyorum. Arada saatimi kontrol ederek onları izledim. On beş dakika sonra havuzdan çıktılar. Çırılçıplaktı ikiside. Evin içine girdiler. Kadının yüzünü bir türlü görememiştim. Girdikleri kapıya biraz bakındıktan sonra gerisin geri gidip, arabama bindim.
Fazla zaman geçmeden, Pelin’in arabası, görüş açıma girdi. Arabamın önüne paketti ve arabadan indiler. Merve de onunla gelmişti. Bende arabamdan indim. “Melisa sen ne zaman geldin?” Merve tiz sesiyle konuşunca yüzümü buruşturmamak için çaba gösterdim. Severdim kendisini ama sesi çok inceydi ve kulak tırmalıyordu. “Az önce geldim bende. Telefonumu kontrol ediyordum, o sırada siz geldiniz.” Birbirimize sarılıp, görüştük. “Melisa, o Serkan’ın arabası değil mi?” Nihayet beklediğim soru Pelin’den gelmişti. Bakışlarımı işaret ettiği yere çevirdim ve şaşırmış gibi yaptım. “Aaa, evet onun arabası. Neden burada ki? Bana iş gezisine gideceğini söylemişti, dört günlüğüne.” Kızlar da benimle birlikte şaşkınca baktılar arabaya. Yüzüme gergin bir ifade takındım. “Kızlar aklıma bir şey geliyor ama inşallah o gelen değildir.” Bana baktılar, onlarda anlamıştı ne demek istediğimi. Hızlıca yönümü eve çevirip ilerledim. Ön bahçeden evin kapısına ulaştım, kilitliydi. Arka bahçeye yöneldim beklemeden. Telaşlıydım ve bu hallerime kızlar da inanmıştı. Havuzun yanından geçerken, o pis suya bakmadım. Az önce içinde birlikte olmuşlardı. Yarısına kadar açık olan kapıdan içeri girdiğimde biraz yavaşladım. Kızlar bana yetiştiler. Alt kata kısaca bakınıp, üst katın merdivenlerine geldim. İnleme sesleri geliyordu ve kızlarda bunu duymuştu. “Pelin, telefonunu çıkartıp video çeker misin? Sanırım aldatılıyorum.” Pelin hemen başını sallayıp, telefonunu çıkardı video modunu ayarlayıp, telefonu elinde tutmaya başladı. Merdivenleri yavaş yavaş ses çıkarmadan çıktık. Biz her bir adım attığımızda inlemeler ve boğuk mırıltılar artıyordu. Gözlerim dolmuştu. Üzüntüden değil ama, tamamen kendim yapmıştım.
Yatak odasının önüne geldiğimiz zaman bana baktı kızlar. Yüzümün bu sefer buruşmasına mani olmadım. Gözlerim dolu, dudaklarımı da büzüp baktım onlara. Kızlar da aynı şekilde yüzlerini buruşturmuşlardı. Aralık kapıyı ittim elimle. Pelin hemen telefonunu kaldırdı ve içeriyi çekmeye başladı. Sevişmeye o kadar çok odaklanmışlardı ki, bizi farketmediler bile. Serkan hızla içine girip çıkıyordu. Bir adım attım sessizce içeri doğru ve kadına baktım. Tanımıştım onu. Ortaklarından birinin kızıydı. Tam Merve ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken onu işaret parmağını dudağıma getirerek durdurdum.
“Serkan, daha hızlı yap, ah daha hızlı.”
“Senin bu hallerin bitiriyor beni. Her zaman daha fazlasını istemene bayılıyorum.”
“Bunu evinde kaldığım zaman eşinin yanından kalkıp, kollarıma geldiğinde de söylemiştin!”
“O gece yaşadığımız en çılgın seksti ama itiraf et.”
“Ya ne demezsin. İnlemelerimi güç bela bastırmıştım ama sen inadına daha da hızlanıyordun.”
“Ne yapayım o halin o kadar güzeldi ki, kendini tutmaya çalışman beni azdırıyordu.”
Konuşmalarından midem bulandı. O akşamı hatırlıyordum. Kadının evinde ilaçlama olduğu için, bizde kalacağını söylemişti Serkan. Bu altı ay öncesiydi. Yani beni en azından bir sekiz dokuz aydır aldatıyordu. Kızlara baktığımda onlarda sinirli gibiydi. Daha fazla kendimi tutamadım ve ellerimi birbirine çırparak alkışlamaya başladım. “Yılın ödülü, karısını başarılı bir şekilde, uzun zamandır aldatan, Serkan Korhan’a gidiyor.” Sesimi duyar duymaz birbirlerinden ayrıldılar. Kadın bir çığlık attı ve yatak örtüsünü üzerine doğru çekti. Serkan, şaşkınlıktan irice açılmış gözlerle bana baktı. “Yazıklar olsun sana. Ben zar zor kendimi toparlayıp, bir şeyleri düzeltmeye çalışırken, sen bu kadınla metresçilik oynuyormuşsun! Bravo.” Yeniden alkışlamaya başladım. Benimle birlikte Merve de alkışladı. Serkan’ın bakışları kızlara kaydığı zaman kamerayı farketti. Hızla yataktan kalkıp üzerimize doğru gelmek isterken, kızların çığlık atmasıyla durdu. Geri zekalı çıplaktı. Gerisin geri dönüp iç çamaşırını giydi.
İşini bitirince bana döndü. “Melisa, konuşalım önce, ters bir şey yapma!” Gözlerime bakarken başıyla da Pelin’in telefonunu işaret ediyordu. “Ne konuşacağım ben seninle? Bitti her şey. Ayrılıyorum senden, Serkan!” İkisinde gezindi bakışlarım. “Allah belanızı versin de gün yüzü göremeyin inşallah.” Bana doğru bir adım attı Serkan. “Melisa, böyle olmaz konuşalım. Bak bu orataya çıkarsa itibarım biter.” Boşanmayı değil de itibarını düşünmesi beni çoktan gözden çıkarttığını gösteriyordu. “Midem bulandı kızlar ben kusmaya gidiyorum.” Arkamı dönüp çıktım odadan. Kızlar da bir kaç bir şeyler söyleyip, hakaret ettiler onlara ve peşimden gelmeye başladılar. İçimden, Serkan’la tanıştığım güne lanet ediyordum. Ona inanan kendime lanet ediyordum. Göz yaşlarım akmaya başlarken, evden çıktım. Ağlayışım aldatılmama değildi. Bu kadar geri zekalı olup, sonradan farketmemeydi.
Pelin ve Merve bana koşarak yetiştiler. Gözyaşlarımı elimle silip Pelin’e baktım. “Bana videoyu gönder, lütfen. Ben gidiyorum.” Merve önüme geçip beni durdurdu. “Olmaz böyle birimiz seninle gelelim.” Başımı iki yanıma salladım. “Yalnız kalsam daha iyi. Toparlanmaya ihtiyacım var. Sizden son bir şey daha isteyebilir miyim?” Başlarını salladılar. “Bana bir avukat bulun. Tek seferde boşanmak istiyorum.” Pelin bana sıkıca sarıldı. “Sen merak etme, ben en iyi avukatı bulacağım senin için.” Minnettarca baktım ona ayrılırken. Merve de sarıldı. Onlara üzgünce bakıp, arabama bindim. Biraz kafamı dağıtmam gerekiyordu.