AVCI

1718 Kelimeler
Ormanın derinliklerinde, elimdeki tabancayı sıkıca kavradım. Soğuk metal avucumda bir uzvum gibiydi, her hareketimde onunla bütünleşiyordum. Hedef aldığım cam şişeler, birer birer parçalanarak dağılıyordu. Tetiği her çekişimde, kurşunların keskin çığlığı sessiz ormanı yırtıyor, yankılar uzaklara kadar ulaşıyordu. Şişeler, patlayan cam kırıntılarına dönüşürken içimdeki öfke bir an bile dinmiyordu. Her atışta, zihnimde Aras’ın yüzü beliriyordu. O iğrenç, kendinden emin gülümsemesi, o mavi gözlerindeki sahte masumiyet. Her kurşun, ona duyduğum kini, o yakıcı nefreti haykırıyordu. Rengin, yanımda durmuş, hafif bir gülümsemeyle beni izliyordu. Omzunu bana doğru eğdi, alaycı bir tonda, “Her tetiğe bastığında kimi düşündüğünü tahmin edebiliyorum,” dedi. “Gerçekten o zavallı adamı vurmayı planlamıyorsun, değil mi?” Sesindeki o iğneleyici ton, sinirlerimi daha da gerdi. Son kalan şişeyi tam ortasından vurdum; cam, tuzla buz olup yere saçıldı. Tabancayı yavaşça belime yerleştirdim, yüzüme soğuk, sakin bir maske taktım. Rengin’e döndüm, dudaklarımda alaycı bir gülümseme. “Elbette hayır,” dedim, “Ölüm, Aras Talu için fazla basit, fazla merhametli bir son olur. Benim aklımdaki plan çok daha derin, çok daha yıkıcı. Onu mahvedeceğim, Rengin. Öyle bir düşüş yaşayacak ki, babamın ruhu mezarında huzur bulacak.” Rengin’in gözlerinde bir anlık tereddüt gördüm. Kaşlarını hafifçe çattı, ama yorum yapmaktan kaçındı. Birlikte ormanın içindeki patikada yürümeye başladık, kuru dallar ayaklarımızın altında çatırdıyordu. Küçük ahşap eve doğru ilerlerken, etrafımızdaki ağaçların gölgeleri üzerimize düşüyordu. Hava ağır, nemliydi; tıpkı içimdeki kin gibi. Rengin sessizdi, ama onun kafasından geçenleri tahmin edebiliyordum. Planlarımı çılgınca buluyordu, belki de tehlikeli. Ama o, babamın acısını benim gibi yaşamamıştı. O, Aras’ı her hatırladığımda kalbimin nasıl sıkıştığını, nefesimin nasıl kesildiğini bilemezdi. Yürürken sessizliği bozdum. “Bu arada,” dedim, sesim patikadaki dalları ezdiğim kadar sertti, “doktorla konuştun mu? Ne durumda?” Rengin bir an duraksadı, sonra başını salladı. “Evet, konuştum,” dedi, sesinde hafif bir çekingenlik vardı. “Ödeyeceğin parayı duyunca adamın ağzı kulaklarına vardı. İsteğini yerine getirmeye hazır. Araman yetermiş. Sana böyle dememi istedi.” Dudaklarımda sinsice bir tebessüm belirdi. “Harika,” dedim. “Şimdi geriye sadece ikinci karşılaşmayı ayarlamak kalıyor. Aras o kafese bir girsin, işte o zaman oyun başlayacak. Onun hayatını bir satranç tahtasına çevireceğim ve her hamlede onu biraz daha köşeye sıkıştıracağım.” Rengin bir süre sessizce yürüdü, sonra derin bir nefes aldı. “Emin misin, Sıla?” dedi, sesinde belirgin bir endişe. “Bu adam… Aras… O gerçekten etkileyici biri. Fazlasıyla yakışıklı, karizmatik. Onunla bu kadar yakın oynarsan, ya dikkatli olmazsan, onun büyüsüne kapılan taraf sen olursan? Sonunda acıyı çeken sen olursan ne yaparsın?” Sözleri, bir an zihnimin en karanlık köşelerine sızdı. Aras’ın yüzü yeniden gözlerimin önüne geldi. O mavi gözler, sanki içimi delip geçen bir ışık gibiydi. Açık kumral saçları, her hareketinde dalgalanan o ipeksi doku. Beyaz teni, kendinden emin duruşu, her adımında etrafa yaydığı o lanet olası çekicilik. Evet, yalan söyleyemezdim; Aras, bir kadının aklını başından alacak kadar tehlikeli bir adamdı. Ama o an içimdeki öfke, bu geçici duyguyu ezdi, yok etti. Gözlerimi devirip Rengin’e sert bir bakış attım. “Ne saçmalıyorsun, Rengin?” dedim, sesim buz gibiydi. “Aras benim düşmanım. Babam onun yüzünden öldü! Onun yüzünden bir sene önce o mahkeme salonunda babamın cansız bedeni yere yığıldı. Onun yüzünden annemle aram bozuldu, onun yüzünden bu karanlıkta yaşıyorum. Ona karşı hissettiğim tek şey nefret, iğrenç, yakıcı bir nefret! O bir canavar, Rengin, ve ben o canavarı avlayacağım.” Sesim titriyordu, ama bu öfkeden, kararlılıktan kaynaklanıyordu. “Ayrıca,” diye devam ettim, “unutmaman gereken bir şey var. Ben bir söz verdim. Yaz bitmeden Aras’ı yerle bir edeceğim. Ağustos, eylül gibi de Taner’le evleneceğim. Aras’ın hayatı, benim ellerimde bir toz yığınına dönecek. O, babamın güvenini yerle bir etmesinin bedelini ödeyecek.” Rengin bir şey söylemedi, sadece başını eğdi. Onun bu sessizliği, onaylamasa bile bana ayak uyduracağını söylüyordu. Ahşap evin kapısından içeri girer girmez, belimdeki tabancamı masanın üzerine bıraktım, ağırlığı avucumdan kayarken bile Aras’a duyduğum nefretin izleri parmaklarımda kalmıştı. Mutfak tezgâhındaki kahve makinesine yöneldim, kahve kokusu bu lanet olası günü biraz olsun hafifletebilirdi. Rengin masaya oturmuş, düşünceli gözlerle beni süzüyordu. “Peki ya Taner? Eğer yaptıklarını öğrenirse, o psikopat seni affetmez. Gözünü kırpmadan öldürür seni. Onun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorsun. Hiç mi korkmuyorsun?” Kahve fincanlarını tepsiye yerleştirirken “Taner mi?” dedim, sesimde küçümseyici bir tat. “Eğer o bir psikopatsa, ben ondan bin kat daha psikopatım, Rengin. Taner’le uğraşmak mı? O şu an Amerika’da, şirketleriyle oyalanıyor. Bırak da o kendi dünyasında kalsın. Benim işim babamın ölümüne neden olan Aras’la. Taner mi beni korkutacak? Güldürme beni.” Kahve makinesinin düğmesine bastım, sıcak suyun fokurtusu odanın sessizliğini doldurdu. Taner’le üç yıldır birlikteydik, evet. Çocukluktan beri tanışırdık; babalarımızın dostluğu bizi bir araya getirmişti. Ama o ilişki, Amerika’ya yaptığım bir ziyarette başka bir boyuta geçmişti. Taner bana âşık olmuştu, açıkça söylüyordu bunu. Ailelerimiz de bu ilişkiyi destekliyor, bizi evlenmiş, çocuklu, mutlu bir çift olarak hayal ediyordu. Ama hiçbirinin bilmediği bir şey vardı: içimdeki bu intikam ateşi. Hepsi, son bir yıldır yas tuttuğumu sanıyordu. Taner bile bana psikolog önermişti, aptal. Sanki bir psikolog, babamın mezarına gömdüğüm acıyı dindirebilirmiş gibi. Kahveler hazır olunca fincanları aldım, tepsiyi dikkatlice taşıyarak salona geçtim. Rengin’le karşılıklı koltuklara oturduk. Kahvemden bir yudum aldım, sıcak sıvı boğazımdan geçerken içimdeki hırsı daha da körükledi. Rengin, fincanını elinde tutarak sordu: “İkinci adımda ne yapmayı düşünüyorsun? Hâlâ bana anlatmadın.” Gözlerim parladı, dudaklarımda keyifli bir gülümseme belirdi. Fincanı iki koltuğun ortasındaki geniş sehpaya bıraktım, ellerimi birleştirip öne eğildim. “İkinci adım düğün,” dedim. Rengin kaşlarını kaldırdı. “Ne düğünü?” dedi, şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Gülümsemem daha da genişledi. “Aras’ın çalıştığı hukuk bürosunda bir avukat kız var, adı Gözde. Onun düğünü hafta sonu. Gözde’yle ortak bir tanıdık sayesinde yakınlık kurdum. Büroda en iyi anlaştığı kişinin Aras olduğunu bizzat kendisi anlattı. Hatta nikâh şahidi olduğunu söyledi. Tabii, Gözde benim planlarımdan habersiz. Zavallı kız, sadece düğününe çağırdığını sanıyor.” Rengin’in gözleri faltaşı gibi açıldı. “Emin misin?” dedi, sesinde hâlâ bir şüphe. “Ya gelmezse?” Kahkahayla güldüm. “Gelmemesi mi? Rengin, lütfen. Aras o düğünde olacak. Gözde’yle yaptığımız konuşmalardan eminim. Adam nikâh şahidi, kaçacak hali yok ya.” Rengin başını salladı, dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. “Kısacası, senin elinden kurtuluşu yok. Buradan bakınca, Aras’ın şansı sıfır gibi görünüyor.” “Tamamen sıfır,” dedim, sesimde buz gibi bir kararlılık. “Bir aydır gerekli zemini hazırlamak için uğraştım. Aras benim avım. Ve ben, o adamı avlamadan durmayacağım.” *** Hafta sonu geldiğinde, düğün akşamı aynanın karşısındaydım. Üzerimde açık krem rengi, zarif bir elbise vardı. Özellikle seçmiştim bu elbiseyi, planımın bir parçasıydı. Kumaşı vücudumu öyle bir sarıyordu ki, her hareketimde kusursuz göründüğümü biliyordum. Tek omuzlu, diz üstü boydaki bu tasarım, sade ama bir o kadar da büyüleyiciydi. Ne fazla açık, ne tamamen kapalı; tam anlamıyla göz kamaştırıcı. Aynadaki yansımama baktım, dudaklarımı hafifçe büzerek düşündüm. “Bu renk, geline karşı küçük bir saygısızlık olabilir,” diye mırıldandım kendi kendime, “Ama Aras’ı etkilemek için elimdeki en büyük koz bu elbise, Gözdeciğim. Kusura bakma, bu gece senin değil, benim gecem.” Elbiseyi bir kez daha inceledim, her detayın mükemmel olduğundan emin oldum. Dağınık topuz yaptığım saçlarımı hafifçe düzelttim, aynada göğüs kısmıma baktım. Sutyen takmamıştım, meme uçlarım hafifçe belli oluyordu. Bu, tam da istediğim etkiydi, ama yine de dikkatli olmalıydım. Çekmeceden şeffaf silikon kapatıcıları aldım, özenle göğüs uçlarıma yerleştirdim. Aynaya bir kez daha baktım, dudaklarımda şeytani bir gülümseme belirdi. “Şimdi mükemmelim,” dedim, sesimde zaferin ilk kıvılcımları. Çantamı kaptım, topuklu ayakkabılarımın tıkırtısıyla evden çıktım. Arabama binerken içimdeki heyecan ve nefret birbirine karışıyordu. Aras’ı düşünmek bile kanımı kaynatıyordu. Bu gece, onu ağıma düşürmek için bir adım daha atacaktım. Düğün, benim satranç tahtamdaki en önemli hamleydi. Ve Aras, o tahtada bir piyon olmaktan öteye gidemeyecekti. Tek düşündüğüm, Aras’ın dizlerinin üzerine çöktüğü an, onun hayatının bir toz yığınına dönüştüğü o muhteşem an. Arabayı çalıştırdım, dudaklarımda soğuk bir gülümseme. “Hazır ol, Aras Talu,” diye mırıldandım. “Bu gece, senin sonun başlıyor.” Arabamla otelin önünde durduğumda saatime baktım. Geç kalmıştım. Nikâh töreni çoktan başlamış olmalıydı. Arabadan iner inmez anahtarı valeye uzattım. Otele girdiğimde topuklu ayakkabılarımın tıkırtısı, otelin mermer zemininde yankılanıyordu. Gösterişli balo salonunun kapısından içeri adım attığımda, salon, zarif süslemeler, kristal avizeler ve konukların şıklığıyla göz kamaştırıyordu. Herkes yerlerine oturmuş, gelin ve damadı izliyordu. Gözlerim, kalabalığın arasında hemen onu buldu: Aras. Gelinin sol tarafında, nikâh şahidi olarak duruyordu. Siyah takım elbisesi, kusursuz kesimiyle vücuduna öyle bir oturmuştu ki, sanki özel olarak onun için dikilmişti. Kravatı, sade ama zarif; duruşu, her zamanki gibi kendinden emin ve doğal bir karizma yayıyordu. Salondaki herkesin dikkatini çekiyordu, ama benim gözlerimde o sadece bir hedefti. Bir otel görevlisi yanıma yaklaştı, kibar bir şekilde eğilip benim için ayrılmış masayı işaret etti. “Bu taraftan, hanımefendi,” dedi. Ona hafif bir tebessümle teşekkür ettim ve masama doğru ilerledim. Krem rengi elbisem, her adımımda vücudumu sarıyor, kumaşın hafif dalgalanışı salondaki ışıklarla dans ediyordu. Otururken gözlerimi Aras’dan ayırmadım. Nikâh kısa sürdü; Gözde ve müstakbel eşi, alkışlar eşliğinde ilk danslarını yapmak için piste çıktılar. Konuklar çifti hayranlıkla izlerken, benim dikkatim tamamen başka bir yerdeydi. Aras, hukuk bürosu çalışanlarına ayrılmış masada oturuyordu. Yanında birkaç kişiyle konuşuyor, gülümsüyor, jestleriyle çevresindekileri etkiliyordu. Onun her hareketini, her yüz ifadesini, dikkatle analiz ediyordum Gelin ve damat danslarını bitirip yerlerine döndüğünde, harekete geçme vaktim gelmişti. Koltuğumdan zarif bir şekilde kalktım. Masaların arasından süzülerek Gözde’nin yanına gittim. Onun neşeli kalabalığının ortasında, kibar bir şekilde koluna dokundum. Yüzümde samimi, sıcak bir gülümseme vardı, oynuyordum, ve bu rolde kusursuzdum. “Gözde, gerçekten büyüleyici görünüyorsun,” dedim, sesimde içten bir hayranlık tınısı. “Gelinliğin inanılmaz güzel. Sana o kadar yakışmış ki, gözlerimi senden alamıyorum.” Gözde’nin yüzü aydınlandı, övgülerimle gözleri parladı. “Çok teşekkür ederim, Sıla!” dedi, sesi mutlulukla doluydu. Ama benim bakışlarım, konuşurken sık sık başka bir yere kayıyordu. Gözlerim, Aras’ın oturduğu masadaydı. O sırada Aras, yanında oturan, muhtemelen bürodan bir meslektaşı olan bir adamla koyu bir sohbete dalmıştı. Kahkahası, masadan hafifçe yükseliyordu. Bu kahkaha bile babamın acısına hakaret gibiydi. Gözde, bakışlarımı takip etti ve Aras’ın masasını fark etti. Hafif bir gülümsemeyle, “Bizim bürodakiler,” dedi, “Onlar iş arkadaşlarım. Çok tatlı insanlardır.” Tam o sırada, sanki hakkında konuştuğumuzu hissetmiş gibi, Aras başını çevirdi. Gözleri benimle buluştu. Bir an tereddüt etti; mavi gözlerinde önce bir şaşkınlık, sonra bir tanıma parıltısı belirdi. İlk anda kim olduğumu çıkaramasa da, birkaç saniye içinde hatırladı. Arabasına çarpan kız bendim. Hafifçe gülümsedi, başıyla nazik bir selam verdi. Ben de aynı nezaketle karşılık verdim. Ve işte o an, beklediğim hareket geldi. Aras yerinden kalktı ve bize doğru yürümeye başladı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE