KAN VE TOPRAK

536 Kelimeler
Bölüm 1: Kan ve Toprak Güneş, Mezopotamya’nın sonsuz ufkunda yavaşça yükselirken toprak, kadim bir sırrı saklayan sessiz bir tanık gibi solgun bir kızıllıkla aydınlanıyordu. Yıllardır süren kan davalarının, sessiz gecelerin arkasına saklanan fısıltıların ve köklü geleneklerin ağır gölgesi, Şahverdi aşiretinin topraklarına çöküyordu. Bugün, yılların düşmanlığı sona erdirilecek, iki güçlü aşiret arasında kalıcı bir barış sağlanacaktı. Ama bu barış, ağır bir bedelle gelecekti. “Berdel,” diye fısıldadı Zilan, aynadaki yansımasına bakarak. Sözcük boğazında bir yumru gibi oturmuştu. Henüz yirmi yaşında, hayallerini yeni yeni şekillendiren bir genç kadındı. Ancak o gün, hayallerin değil, geleneklerin zafer günüydü. Zilan, aynaya baktığında, gözlerinde parlayan isyanı fark etti. Annesi Azime odaya girdiğinde, Zilan’ın gözlerindeki bu ateşi hemen gördü. “Bu senin kaderin, Zilan,” dedi Azime sert bir sesle. “Ailenin onuru, aşiretimizin geleceği için bunu yapmak zorundasın.” “Onur mu?” dedi Zilan, annesinin gözlerine meydan okuyarak. “Bir hayatı yok etmek pahasına mı? Beni bir yük gibi başka bir aşirete teslim ederek mi?” Azime, kızının başına yaklaşarak saçlarını nazikçe düzeltti. Yüzünde bir anne şefkati vardı, ama dudaklarından dökülen kelimeler soğuktu. “Sen sadece kendini düşünüyorsun. Ama bu sadece senin hayatın değil. Şahverdi aşiretinin tüm geleceği senin omuzlarında. Eğer bunu yapmazsak, bu topraklarda kan yeniden akacak.” Zilan cevap vermedi. Çünkü ne söylerse söylesin, kader çoktan mühürlenmişti. Karahan aşiretinin oğullarından biriyle, Mirza’yla evlenmek zorundaydı. Bu, barış anlaşmasının temeliydi. Ancak Zilan için bu evlilik, bir mahkumiyetin diğer adıydı. --- Düğün Günü Şahverdi aşiretinin avlusu o sabah erken saatlerden itibaren hareketlenmişti. Erkekler silahlarını kuşanmış, kadınlar altın işlemeli elbiseleriyle meydanı süsleyen halıları döşüyordu. Ancak bu neşeli görünen hazırlıkların ardında, herkesin bildiği bir gerilim gizleniyordu. Karahan aşireti, düğün için öğle vakti gelmişti. Liderleri Kemal Karahan, geniş omuzları ve sert bakışlarıyla meydanın bir köşesinde duruyor, etrafa tehditkar bir güven yayıyordu. Onun hemen yanında, oğlu Mirza duruyordu. Genç adam, babasının yanında bir gölge gibi sessizdi, ama gözlerindeki sertlik, babasından daha az korkutucu değildi. Zilan, ağır bir altın işlemeli gelinliğiyle avluya çıktığında, meydan sessizleşti. Tüm gözler, genç gelini izliyordu. Mirza, onunla ilk kez o an göz göze geldi. Zilan’ın bakışları, direnen bir savaşçının gözlerini andırıyordu. Mirza, bu bakışlardan etkilenmişti, ama bunu belli etmedi. Onun için bu evlilik, sadece bir görevdi. Tören, eski geleneklere uygun bir şekilde tamamlandı. Fısıltılar arasında anlaşmanın ağırlığı konuşuluyordu. Şahverdi ve Karahan aşiretleri artık akrabaydı. Ama bu yeni bağ, iki tarafın da birbirine güvenmesini sağlamamıştı. --- Gerilimin İlk Kıvılcımı Düğün sonrası gece, Zilan ve Mirza aynı çadırda yalnız bırakıldılar. Zilan, gelinlikten sıyrılıp sade bir kıyafet giyerken, Mirza onu sessizce izliyordu. Sessizliği Zilan bozdu: “Bunu sadece baban ve annem istedi diye kabul ettim. Seni ne seviyorum, ne de seveceğim.” Mirza, bu sözlere alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Sana aşık olacağımı mı sandın? Benim için sen, babamın anlaşmasını yerine getiren bir figürden ibaretsin.” Zilan, bu umursamaz tavırdan daha da sinirlendi. “O zaman neden buradayız? Hepimiz rol yapıyoruz, değil mi?” Mirza, derin bir nefes aldı ve pencereden dışarı bakarak konuştu. “Hepimiz bu geleneklerin mahkumuyuz, Zilan. Ama bazıları mahkumken güçlü kalmayı öğrenir. Sen ise sadece şikayet etmeyi biliyorsun.” Zilan, Mirza’nın bu soğuk sözleri karşısında kendini tutamadı. “Beni küçümsemeye kalkma, Mirza. Ben sadece bir piyon olmayacağım.” Mirza, ona doğru dönerek kaşlarını çattı. “Bunu zaman gösterecek.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE