Asya'nın anlatımıyla
Dikkat ❗❗❗
Bu bölümde tetikleyici unsurlar yer almaktadır. Etkilenebilecek olanların, bölümü okuması tavsiye edilmemektedir. Uyarı bitimine kadar okunmaması gerekmektedir. Uyarı kısmı bittiğinde okumaya devam edilebilir.
Kalbim son hızda atıyor, yıllar sonra aynı kabusu yaşamanın korkusunu vücudumun her zerresinde hissediyordum.
Adam odanın köşesine doğru gidip kutuyu açtı. Açmasıyla dışarı doğru kaçışmaya başladılar. Dua bile edemeyecek kadar kendimi kaybediyordum.
" Allah'ım ne olur ! " diyor gerisini getiremiyordum. Adam kutuyu açtıktan sonra kapıyı kilitleyip gitmişti.
Çığlıklarım ile ben artık 26 yaşındaki Asya değil, 4 - 5 yaşlarındaki o küçük kızdım.
Her ne yaptıysam bu korkuları aşamadım. Üstelik bunu daha kötü hale getirmiştim. Kendimce ' fobilerimizden nasıl kurtuluruz ? ' diye araştırmalar yapmıştım.
Söylendiğine göre üstüne gitmek, araştırıp o konu üzerinde bilgi sahibi olmak fobiyi atlatmak için en etkili yöntemmiş.
Ancak bu bende çok daha kötü sonuçlara yol açtı. Artık uykularımda, rüyalar değil kabuslar görüyordum.
Hamam böcekleri ile başlayan bu korkular, artık uzun ve ince bacağı olan her hayvana karşı korku beslememe doğru ilerlemişti.
O siyah ve parlak gövdesi, bir çok bacağı yetmezmiş gibi bir de antenleri olayı bende çok farklı yönlere kaydırıyordu.
Öyle ki kabuslarımda bile antenleriyle evin duvarlarını yıkıyor, her yerde beni arıyordu.
Bu kabuslar hayat kalitemi düşürmüş, yaşama isteğimi dahi elimden almıştı.
Asla nemli ve rutubetli yerlere girmiyordum. Temizlik hastası olacak kadar temiz tutuyordum bulunduğum yerleri.
Hiç bir şekilde evin içine girmesinler diye, her yeri temizliyor, evin dışından içeri girebilecek her yere sineklik tellerinden çekiyordum.
Araştırmaya başladığımda bir zararlarının olmadığını öğrenmiştim ama bunu içimdeki çığlık kıyamet ağlayan kıza bir türlü anlatamamıştım...
Sırf bu korku yüzünden, demin o hayvan herifin tacizlerine boyun eğmemiş miydim zaten !
Bağırıyor çığlık atıyordum. Bu onların benden uzaklaşmasına sebep oluyordu.
Daha beş dakika bile olmamıştı. Ama bu yaşıma rağmen, dayanamayacağımı hissediyordum. O küçük Asya nasıl dayandı peki ?
Keşke onun yanına gidebilseydim de şimdi, sımsıkı sarılabilseydik. " Yalnız değilsin bak ! Ben de korkuyorum ama en azından birlikteyiz " diyebilseydim... Saçımı dahi okşayacak kimsem yoktu. Akın bilseydi eğer, elinden bir şey gelmezdi. Onlar karşı binada kalıyorlardı. Gün içinde bahçede görebiliyorduk birbirimizi..
Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum ama çok yorulmuştum.
Acıkmış ve susamıştım. Üstelik çişim de gelmişti. Ki bunun en büyük sebebi altıma işeyecek kadar korkmuş olmamdı.
Dün bütün gece abimin yakalanma korkusuyla uyuyamamıştım zaten. Şimdi de bu korkuyla asla uyuyamazdım.
Bağırmaktan boğazım acımıştı ki sırtımda bir şey yürümeye başladı.
Çırpınıp debelendigim esnada o yürüyüş gitmişti ama benim de artık takatim kalmamıştı.
Şimdi incecik bir ipin üzerindeydim. Ateş'i çağırıp buna bir son vermesi için yalvarabilirdim.
Bunun için gururumu asla dinlemezdim. Ölünce gurur bir işime yaramayacaktı çünkü. Kafama sıkmasına bile razıydım ama buna dayanacak gücüm kalmamıştı.
Ancak beni durduran tek şey abimdi. Dayanabilirsem eğer abim yaşayacaktı. Onun için bu zulme katlanmalıydım.. Bana yaptıklarından sonra, abim için yaptığım bu fedakarlık, devede kulak kalırdı.
Aklımı yitirecek raddedeydim. Boğazım bağırmaktan ve susuzluktan yanıyordu. Göz yaşlarım artık tükenmiş gibi hissettirse de gerilen yüzümde kuruyan gözyaşlarımın yerine yenisi geliyordu.
Bir tanesi ayağıma tırmanmaya başladığında bilincimi yitiriyordum...
❗❗❗❗ Tetikleyici unsurlar sona ermiştir. Etkilenenler buradan sonraki kısımdan okumaya başlayabilir.
******
Ateş'in anlatımıyla
Daha ben asansöre binmeden çığlıkları kulağıma gelmeye başlamıştı. Asansör gelse de binmemiş, onu dinlemiştim.
Bir kaç dakikaya kalmaz, adımı sayıklayacak onu kurtarmam için yalvaracak. Bu her zaman böyle olmuştu. Ellerim cebimde kendimden emin bir şekilde beklemeye başladım.
Sıkıntıdan volta atıyor, kulağımı ondan çekmiyordum. 10 dakika olmuştu. Hala susmamış, bağırmaya devam ediyordu.
Sinirden dişlerimi öyle bir sıkıyordum ki kırılmaları an meselesiydi... Odama çıkıp bulunduğu yerin kamerasını açtım.
Deli gibi bağırıyordu. Sürekli debelenip, ayakların yere vuruyordu.
Bütün işlerim beni beklerken, ben burada oturmuş bu kızın pes edeceği anı kolluyordum.
Saat gece 12 olmuştu. Uyuyacak gibi olmuştu. Debelenmeleri durmuş, sadece çığlıkları minik bağırmalara bırakmıştı yerini.
Bir kaç kez kurtarmıştı kendini. Ancak bacağına tırmananı gördüğünde kendini kaybetmişti. Bayılmıştı. Çok bile dayanmış, beni şaşırtmış ve sinirlendirmişti. Bir kez olsun ismimi söyleseydi bile, onu oradan çıkaracaktım !
Tekrar depoya indim. Ulan şirket yapıldığından beri bu kadar gitmemiştim ben oraya !
Gidip açtım kapıyı. Adamlara hepsini öldürmelerini söyledim.
Onu çözüp, üzerindekileri, elimin tersiyle attım üstünden. Eğilip kucağıma aldım. Bu ceza ona yeterdi.
Dayanamayacak kadar kötüydü. Ama bir kez bile yardım dilenmemiş, bayılacak kadar kendinden geçtiğinde bile, kararını değiştirmemişti. İnatçı kız ! Daha kaç halini görecektim acaba ?
Onu arabanın arkasına yatırıp, direksiyona geçtim. Kendi evime doğru giderken, beni de uyku bastırıyordu.
Dün gece hiç uyumamış, sabaha kadar o kızı becermiştim. Onun yerinde Asya'nın olduğunu düşünmek bile beni daha çok istekli bir hale getirmişti.
Arabayı park edip Asya'yı kucağıma aldım tekrar. Bahçedeki adamlar kapıyı açıp, içeri girmeme yardımcı oldular.
Onlar kapıyı kapatırken, ben de yatak odamın merdivenlerini çıkıyordum. Onu yatağa yatırdım. Hala baygındı. Terlemişti. Ama teri bile kötü kokmuyor, kendi has kokusunu ortaya çıkarıyordu.
Soyunup duşa girdim. Suyun altında rahatlamış gevşemiştim. Havluyu belime dolayıp küçük havluyla saçlarımı kurularken onun çığlık seslerini duydum.
Kaşlarım çatılırken, odaya geçtim. Asya uyanmış deli gibi çırpınıyor, tırnaklarıyla kendini çiziyordu. Farkında bile değildi... Nerede olduğunun bile farkında değildi.
Ona yaklaşıp durdurmaya çalıştım. Beni duymuyor, görmüyordu. Yerinde zıplıyor, ellerini vücudunun her yerinde gezdirip vuruyordu. Delirmiş gibiydi. Çok fazla insanı zaafından vurmuştum. Ama Asya'nın bu korkuları ne kadar derinse, onu fazlaca etkilemişe benziyordu.
Kendine geleceği yoktu. Kucağıma aldığım gibi onu duşa soktum. Suyun tepesinden akmasıyla son bir çığlık atıp durulmuştu. Suyun teninde akması, o gezinme hissini almış olmalıydı.
Çocuk gibi ağlamaya başlamıştı. Sesli sesli, içine çeke çeke ağlaması uzun bir süre devam etmişti.
Bu süre boyunca onu izlemiştim sadece. Nihayet sakinleşmiş, suyun altında dahi olsa göz yaşlarını yanaklarından silmişti.
Gözlerini açıp beni fark etti. O Suyun altında, ben ise kenardaydım. Üzerimde sadece belimdeki havlu vardı.
Onun üzerindekiler ise ıslanmış ve vücuduna yapışmıştı. Dün diyeceğimi demiştim. Ben istediğimi alırdım. Bu gece bu kızı sikecektim. Bunu dün söylemiştim. Ve bugün de yapacaktım.
Bunu artık kendi bile engelleyemezdi. " Yıkanıp geliyorsun. Seni bekliyorum. " diyerek çıktım.
Yatak odasına gidip yatağa uzandım. Ellerimin ikisini başımın arkasına yaslayarak banyo kapısını izlemeye başladım.
Yaklaşık 15 dakika sonra Asya kapıda duruyordu.
Üzerinde göğüslerini ve kalçasını zar zor kapatan bir havlu vardı. Bu benim belime doladığım havlulardan biriydi.
Islak saçlarından yere sular damlıyor, parkeye çarpmasıyla ses çıkarıyordu. Gözleri kızarmış ve şişmişti.
Tırnaklarıyla çizdiği yerler kızarmış ve bir çok yeri de kanatmıştı. O anlarda kendine ne kadar zarar verdiğinin bile farkında değildi.
Bakışlarını benden koparmıyor, bir işaret bekliyordu. Uzun bir süre bakıştık.
Bir eli havluyu göğüslerinin ortasında sımsıkı tutmuş, diğeri ise bacağının yanına durmuş havluyu yumruğunun içinde toplamış sıkıyordu.
" Havluyu bırak ve beklemeye devam et ! "
Sözlerimle yutkunması bir olmuştu. Bakışlarındaki anlamı çözemiyordum. Derin bir nefes alıp havluyu tutan ellerini serbest bıraktı ve gözlerini kapattı.
Elleri iki yanında yumruk olmuş sıkarken, onu izledim. Vahşi kız teslim olmuştu.
El değmemiş göğüslerini ilk elleyen muhtemelen bendim. Bu kız bu yaşa kadar kendini nasıl saklayabilmişti ?
Dik ve diri göğüsleri hızlı soluklarıyla inip kalkıyordu. Boynundan akan bir damla su, sağ göğsünün tomurcuğuna kadar gelmişti.
Bakışlarım damlayı takip ediyordu. Göğsünün ucundan aşağıya doğru inmeye devam ederken başka bir damla da ona katıldı. İnce belini kenarından kasıklarına kadar inmeye başladı.
Kadınlığı gözlerimin önündeydi. Ve ben biraz sonra onu ellerimin altına alacaktım. O artık benimdi.
Ona ne istersem yapacaktım. Ve o da ben ne istersem onu yapmak zorundaydı. Akın tabi ki cezasız kalmayacaktı.
Ama anlaşmamız ölmemesi üzerineydi. Ben de öldürmeyecektim zaten.
" Gözlerini açıp, bana doğru gel. " Belli belirsiz alt dudağını ısırdı. Gözlerini açtığında dudağını serbest bıraktı. Yavaşça bana doğru gelirken dişlerini sıkıyordu.
Güzelliği vücuduyla orantılıydı. Seksiydi... Ellerimin her kıvrımın üzerinde gezindiğinden emin olacaktım...
.
.
.
.
Devam edecek ...