Beni nereye götürüyordu hiç bir fikrim yoktu. Onu takip ediyordum bilinçsizce. "Beni hangi iş için istiyorsun?" diye sordum dayanmayarak. Bu arada önümde yürüdüğü için çıplak sırtı önümdeydi ve ben ona bakmamak adına elimden gelen her şeyi yapıyordum. Yanık teni, hareket ettikçe o teni süsleyen sert kasları çok dikkat dağıtıcıydı. Gri eşofman altı ve çıplak ayaklardan bahs etmiyorum bile. "Yurtdışına çıkacağımızı bil yeter ufaklık." dedi umursamaz sesle. Dişlerimi sıktım sinirle. Bu adamın gizemli sözleri şimdiden yormuştu beni. "Benim yurtdışı pasaportum yok yalnız" dedim ona bakmamaya çalışarak. Bir kapının önünde durduğumuzda arkasına döndü. "Sana kendi isminle yurtdışına çıkacağını kim söyledi?" diye sordu tek kaşını kaldırarak. Yeşillerini kahvelerimden çekmeden koridorun sağı

