BÖLÜM 2:TÖRENİN DUVARLARI

478 Kelimeler
Elvan’ın sözleri odada yankılandıktan sonra bir anlık sessizlik oldu. Hava, sanki nefes almayı unutmuştu. O sessizliğin içinde yalnızca sobadaki odunların çıtırtısı duyuluyordu — o da Elvan’ın kalp atışları kadar sert ve kırılgandı. Babası Mahmut, Elvan’a öfkeyle baktı. Kaşları çatılmış, yüzü bir an için mosmor kesilmişti. Hemen ardından yer minderinden kalktı, tüm ağırlığını yere vururcasına bir adım attı. Babası Mahmut, Elvan’a öfkeyle baktı. Kaşları çatılmış, yüzü bir an için mosmor kesilmişti. Hemen ardından yer minderinden kalktı, tüm ağırlığını yere vururcasına bir adım attı. — Sen kime karşı geliyorsun ha, Elvan?! dedi, sesi evin duvarlarını titretti. — Ben senin babanım! Senin ne konuşmaya ne de seçmeye hakkın yok! Bizim töremizde kızlar susar, büyükler ne derse o olur! Elvan bir adım geri çekildi ama gözlerini kaçırmadı. Amcası Ramazan başını iki yana salladı, yüzü babasından daha soğuk, daha hesaplıydı: — Biz seni el üstünde tuttuk Elvan. Bu evi, bu adı kirletmek mi düştü sana? Şimdi burada hayır diyorsan, yarın bizi yüzümüzden vuran biriyle mi kaçacaksın ha? Namusumuzu sokağa mı atacaksın?! Elvan, o sözleri duyunca bir an için gözlerini yere indirdi. Kaçmak... Aklından hiç geçmemişti ama şimdi o söz, yüreğine düşen bir kıvılcım gibiydi. Babası öne doğru bir adım daha attı, sesi daha da sertleşti: — Biz bu gün için yaşadık, Elvan. Biliyorsun, bizim töremizde ev dışına kız verilmez. Bizim kan, bizim kanla birleşir. Mal da, ad da, soy da dışarıya çıkmaz. Elvan'ın dudakları titredi ama kendini tuttu. Sesi içten geldi, bu defa daha sakin ama daha derin: -Töre diye bana kefen biçmenizi değil... kendi hayatımı kurmak istiyorum. Ramazan ayağa kalktı, bastonunu yere vurdu: — Bu kız bozulmuş Mahmut! Bozulmuş bu! Belli ki dışarının havası değmiş buna. Bu dil, bu eda bizim değil! Mahmut dişlerini sıktı. Yüzü öfke ve hayal kırıklığı arasında sıkışmıştı. Elvan’a yaklaştı. Eli havaya kalktı ama bir an duraksadı. Elvan gözlerini kırpmadı. Korkmadı. — Vur, baba. Eğer tören buysa, ilk darbeyi sen vur. Ama sonra gökyüzüne bakmayı bırak. Çünkü kızın uçacak. Mahmut’un eli havada asılı kaldı. Kalın kaşlarının arasındaki çizgiler derinleşti. Sanki ilk kez kızına yabancı gibi bakıyordu. Yıllarını verdiği, evinin namusu bildiği, sessizliğiyle büyüttüğü o kız şimdi karşısında dimdik duruyordu. Ramazan öfkeyle kapıya yöneldi: — Bu kız bu evde durmaz artık! Törenin dışına çıkanın yeri belli olur! Veysel sessizdi. Bakışları Elvan’daydı, ama içinde ne vardı anlamak zordu. Gözleri ne öfke ne de sevgi taşıyordu. Sanki Elvan’ın ne dediği onun için önemli bile değildi. O sadece verilmiş sözü istiyordu. Mahmut derin bir nefes aldı. Gözleri yorgundu, ama sesinde hâlâ emir vardı: — Elvan! Ya bu evde töreyle kalırsın, ya da o kapıdan çıkarsın… bir daha da bu eve geri dönmezsin. Elvan’ın yüreği sıkıştı. O kapıya bakarken, geçmişi, annesi, çocukluğu ve tüm alışkanlıkları bir perde gibi gözlerinin önünden geçti. Sonra başını dikleştirdi. — Ben o kapıdan geçeceğim. Ama kendi hayatımın sahibi olarak. Ve yürüdü. Gözyaşı dökmedi. Sadece göz kapaklarında bir titreme vardı. Kapıyı açtığında rüzgar içeri doldu. Taze, serin ve özgür.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE