BÖLÜM4: YENİ ŞEHİR,ESKİ YARA

551 Kelimeler
Elvan başıboş sokakta dolaşıyordu. Kafasındaki düşünceleri susturmaya çalışıyordu ama boşunaydı.Elvan’ın midesi düğüm düğümdü. Ne bir planı vardı ne de garantisi. Ama ilk defa elindeki belirsizlik, bir ceza değil, bir ihtimaldi. Derya’nın adresini elinde sımsıkı tutuyordu.Elvan, elindeki kâğıda sıkıca sarılmış, gözleriyle durak tabelalarını arıyordu. İstanbul’un kalabalığı, köyün sessizliğine benzemezdi. Her şey aceleci, her şey gürültülüydü. Önünden hızla geçen dolmuşun rüzgârı saçlarını savururken, el kaldırmak için bir taksiye yöneldi. Ama aynı anda başka biri de tam karşıdan geliyordu. Ve… ÇARP! Omuzları çarpıştı,bir dosya yere düştü.Elvan’ın elindeki kağıt havada savruldu. — “Ayy! Bakmıyor musun?” dedi Elvan, refleksle. — “Yok artık… Ben mi bakmıyorum? Siz direk çizgi film gibi önüme fırladınız!” Genç bir adamdı bu. Elinde kahve bardağı, diğer elinde evrak çantası. Saçları karışmış, telaşlı ama gülümseyen bir hali vardı. — “Hadi ama, neredeyse yere düşecektim, suçlu da ben oldum öyle mi?”dedi Elvan. — “Ben de kâğıtlarımı düşürdüm. Eşitiz sayılır.” Adam eğildi, yerlere düşen sayfaları toplamaya başladı. — “Yani hem suçlu hem mağduruz. Harika başlangıç.” Adam ona baktı, gülümsedi. — “Demek öyle diyorsunuz, Tanımadığım ve önüme atlayan hanımefendi?” — “Elvan,” dedi hafif utanarak. — “Memnun oldum, Elvan Hanım. Ben de Baran.” Baran’ın gözleri onun elindeki buruşturulmuş kâğıda takıldı. — “Yardım edeyim mi? Adres mi arıyorsunuz?” Elvan tereddüt etti. Ama sonra ilk kez bir yabancıya güvenmeyi denedi. — “Evet... İlk defa geliyorum buraya. Bir arkadaşımın evine gideceğim ama tam çıkaramadım yönleri.” Baran cebinden telefonunu çıkardı. — “Verin, bakalım nereye gidiyorsunuz. Hem taksi çevirmek artık zor, gelin ben çağırayım.” Elvan şaşkınlıkla bakıyordu. — “Tanımadığınız birine böyle yardım ediyorsunuz yani?” — “Az önce omzumu kırmayan birine yardım ediyorum. Aramızda duygusal bir bağ oluştu sayılır.” Elvan kıkırdadı. İçinde uzun zamandır ilk kez bir şey kıpırdadı: rahatlama, güven, belki de… merak. Elvan elindeki buruşmuş kağıdı Baran’a uzattı. Baran göz gezdirdi, başını salladı. — “Benim de gideceğim yöne yakın. Beraber binebiliriz. Seni bırakırım önce, sonra ben devam ederim.” Elvan bu teklifi kabul etti.Gecenin bu saatinde tek başına taksiye binmeye çekiniyordu.Bu yeni tanışmış olduğu adama bir nebze de olsa güveniyordu. Taksiye birlikte bindiler. Şehir, camların ardından akarken Elvan koltuğa yaslandı. Gözleri dışarıdaydı ama zihni içeride, bu kadar kısa sürede yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışıyordu. Köydeki sıkışmışlık hissi yerini, ilk defa bir “rahat nefes”e bırakmış gibiydi. Baran camdan dışarı baktı bir süre, sonra başını çevirdi. — “İstanbul’un en zor tarafı ne biliyor musun?” — “Trafiği mi?” — “Hayır. Yalnızlığı. Herkes kalabalığın ortasında yalnız. Kimse kimseyi duymuyor bile. Elvan sessiz kaldı. Baran’ın söylediklerini düşünmeye başladı. Taksi, Derya’nın adresine yaklaşırken Baran navigasyona bir kez daha baktı. — “Buradan sonra iki sokak ötede ineceksin. Burası güvenli bir semt. Tanıdıkların varsa rahat edersin.” Taksi durdu. Elvan kapıyı açmadan önce ona döndü. — “Teşekkür ederim. Gerçekten… Bu şehirde bu kadar nazik bir karşılaşma yaşayacağımı düşünmemiştim.” Baran hafifçe başını eğdi, yarı ciddi, yarı şaka bir tonda ekledi: — “Eğer bir gün bir daha omzuma çarpmak istersen, yine buralarda olurum.” Elvan taksiden indi. Elinde adres kağıdı, çantası ve dudaklarında beliren bir gülümsemeyle kapıya yürüdü. Derya'nın apartmanına yaklaşırken, taksinin uzaklaştığını görmedi bile. O an, İstanbul artık sadece büyük bir şehir değil; içinde bir sıcaklık barındıran, hikâyeler sunan bir yer olmuştu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE