Arda kapıyı açtığında gözlerinin kızardığını gördüm, onun da benden pek bir farkı yoktu. Arda bana öyle bir baktı ki herşeyin bittiğini anladım. Elim karnıma gitti, Arda’nın bebeğine.
Ona ilerledim, korkuyla sarıldım sakinleştirmek ister gibi. Bedeni gerilmişti sanki dokunmamla.
“Arda, seni çok seviyorum, yemin ederim ki seni çok seviyorum.”
İnandırmak istiyordum Arda’yı aşkıma, bir anda beni ittirdi. Gözleri dolmuştu, benim karşımda ağlamak istemese de tutamadı kendini.
“Buna inanmayı çok isterdim Asel, tabi ailemi ve beni mahvetmemiş olsaydın!”
Sesi gereğinden fazla sakindi. İsmimi duyduğumda gerginlikle ondan uzaklaştım. O beni Seren olarak biliyordu, bu nasıl olur? Arda aniden koluma yapıştığında yalvarır gibi konuştum.
“Arda, lütfen dur. Hiçbir şey bildiğin gibi değil,” dediğimde Arda dişlerini sıkarak beni kendine çekip kolumu daha da sıktı.
“Ben sana inandım, beni sevdiğine inandım. Herşeyi biliyorum, beni kullandığını biliyorum!”
Canım yanıyordu, gözlerim dolmuştu kolumun sızlamasından.
“Mecbur kaldım, beni buna mecbur bıraktılar. Kolumu bırak, doğru düzgün konuşalım, lütfen!”
Arda’nın gözlerinden yaşlar akarken bana çaresiz bir yüzle baktı.
“Yapmadım de Seren, inanmak için çaba harcarım. Herşey yalan de, o zaman gördüğümü de, duyduğumu da unuturum! Bana babamı ve abilerim öldürmediğini söyle.”
Yalvarıyordu, gerçekten inanırdı herşeyi inkar etsem. Başımı olumsuz anlamda salladım konuşmamak için. Arda bunu görünce gözlerini yumdu.
“Özür dilerim Arda, seni üzmek istemiyordum ben, ama buna mecburdum,” dediğimde Arda başka bir şey demesine müsaade etmeden beni yere itti sertçe.
Yere düştüğümde dizimdeki sızlamadan çok bebeğimi düşündüm. Ona bir şey olmasından ilk kez korkmuştum, oysa Arda az sonra kıymayacak mıydı bu cana?
“Karım diye düşmana sarılmışım. Yıllar önce baban, şimdi de sen! İkiniz de hayatımızı mahvettiniz, bunun bedelini sana en ağır şekilde ödeteceğim!”
Ayağa kalktım, tam Arda’ya yaklaşacağım sırada belimden düşen bıçakla yerimde durdum. Arda fark edince eğilip aldı eline bıçağı, ardından histerik bir kahkaha attı.
“Demek sana göre bugün benim de ölüm günümdü desene, ama planın bozuldu Asel. Benim yerime ölen sen olacaksın!”
Başımı reddeder gibi salladım korkuyla, onu istesem de öldürmeye kıyamazdım. Arda beni hırsla yere itti tekrar, ardından beklemeden belindeki silahı çekti ve bana doğru tuttu.
“Hamileyim!” Bunu can korkusuyla söyledim, belki de o an tek niyetim bebeğimi korumaktı.
Arda’nın silahı tutan eli titredi sanki, belki yalan söyleyediğimi düşündü ölmemek için.
“Yaşamak için olmayan bir bebeği mi kullanıyorsun?” Bunu dese de emin değildi doğruyu söyleyip söylemememden.
“Yemin ederim ki hamileyim! Eğer inanmazsan test yaptırırız. Bana acımıyorsan bebeğimize acı, o senin kanından!”
Şüpheyle kolumdan tutup ayağa kaldırdı Arda beni. Gözlerimin içine baktığında canının nasıl yandığını daha iyi anlamıştım.
“Ben ne yapayım? Ailemi bitiren kişiden bebeğim olsa bile onu kabullenir miyim?”
Başımı hayır anlamında salladım. Kendi günahımın vebalini onun yaşamasını istemiyordum. Arda bu durumu kabul edip etmemek arasında kalmıştı.
“Bebek doğduktan sonra öldür beni, ama şu an olmaz, ona kıyma!”
Arda kolumu bırakıp uzaklaştı. Silahını geri beline yerleştirdi. Ağlıyordu, ne yapacağını bilmediği için ağlıyordu!
“Ona kim bakacak sonra, ben mi bakacağım? Ailemi mahveden kişiden bir anım kalsın istemiyorum, o bebeğe asla bakmam!” dedi ve bir anda karar vermiş gibi gelip silahı çıkar hep bana doğrulttu.
"Öleceksin Asel!"