Sözde Arkadaş Giriş

1471 Kelimeler
Aylin iki gözü iki çeşme karşısındaki aynada hafif şiş olan karnına bakıyor, bir kabusun içinde olmak için yalvarıyordu. Bu yaşadıkları gerçek olamazdı. Hamile olamazdı. Üst üste adet görmediğinde yine düzensizleştiğini düşünmüş önemsememişti ama şimdi gerçek önündeydi. Ona bakan iki kırmızı çizgi tüm hayatını karartacaktı. Aslında o iki çizgiyi görmeden önce de hamile olduğundan şüphelenmiş, kendince koca karı ilaçlarını denemişti. Ama gel gör ki Aylin her seferinde içtiği her şeyi ağlayarak kendi isteğiyle geri çıkarmıştı. Yapamamıştı. Bir yandan olası bir hamileliği sonlandırmak isterken diğer yandan karnında büyüyen olası bir canı düşünerek kıyamamıştı. Hıçkırarak banyo zemininde dizlerinin üstüne çökerken düşünceleri kendini bu durumdan nasıl kurtaracağını analiz ediyordu ama hiçbir çare bulamıyordu. Babası öğrenirse hiç durmaz Sadık’ı öldürürdü. Bebeği doğursa yaşatmazdı. Nasıl böyle bir hata yapmıştı. Bile bile ateşe atmıştı hem sevdiğini hem kendini. “Aylin kızım” diyen annesinin sesi kulaklarına geldiğinde Aylin korkuyla banyo zemininden kalkarken lavabodaki test çubuğunu alarak peçeteye sarıp cebine attı. Lavaboya eğilip yüzünü yıkarken arkasındaki kapı açılarak annesi “iyi misin güzel kızım” dediğinde Aylin gülümseyerek doğrulup “iyiyim annecim” diyerek arkasına dönmüştü. Onun gözlerinin kırmızılığını fark eden Latife Hanım “kızım neyin var senin hasta mı oldun yoksa” diyerek yanına gelip elini alnına atarak ateşine baktı. Aylin bir adım geri çekilirken “iyiyim anne yok bir şeyim, biraz üşüttüm sadece” dediğinde, Latife Hanım onun yüzünü okşayarak “tamam güzel kızım, ben sana şimdi bir kekik yaparım bir şeyin kalmaz, Hafize Hanım taze kekik toplamış bu gün” derken arkasını dönüp Aylin’in odasına geçmişti. Aylin onun peşinden giderken “sağ ol anne” dediğinde, Latife Hanım “hadi ben seni yemeğe çağırmaya geldim baban şimdi geldi bahçeden işçilere sinirlenmiş yine köpürüyordu daha fazla bekletmeyelim” dedi. “Tamam, anne sen git ben hemen geliyorum” diyen Aylin annesini odasından göndermeye çalışırken Latife Hanım “hadi kızım birlikte inelim şimdi seni sorar bana” dediğinde Aylin daha fazla itiraz edemedi. Annesinin peşinden aşağıya indiğinde babası her zamanki köşesinde oturmuş karşısındaki kahyaları Mehmet efendiye emirler yağdırıyordu. Yakup ağa kızı ile karısının geldiğini görünce “şimdi git, bir daha böyle bir sorun istemiyorum Mehmet” diyerek onu göndermişti. Ayağa kalkıp “nerede kaldınız, bahçede işçilerin derdi bitmez evde sizin, bir yemeğe bile zamanında gelemiyorsunuz” diye söylenerek hazırlanmış olan masaya ilerledi. Latife Hanım ile Aylin sessizce onu takip ederken masanın başına Yakup ağa oturduktan sonra sağına Aylin soluna Latife Hanım geçmişti. Yakup ağanın “afiyet olsun” demesiyle yemeğe başlarlarken, Aylin yemeğinden bir lokma bile alamıyordu. Mide bulantısı önündeki yağlı yemeği gördükçe artarken babasının “bugün seni yine köy yolunda görmüşler” demesiyle şimdi korkudan midesi daha çok kasılmaya başlamıştı. Eli titremeye başladığında babası “seni daha önce kaç defa uyardım Aylin” dedi. Aylin sesini çıkartamıyordu. Köydeki arkadaşından testi almak için gitmişti. Arkadaşı Fatma şehirde okuyordu. Haftada bir onunla kaçak göçek görüşürken geçen hafta istediği test daha bugün eline geçebilmişti. Annesi onu savunurcasına “yapma Yakup Bey kız bir tek Fatma ile görüşüyor zaten” dediğinde, Yakup ağa “şehre gidip orospuluk yapan bir kızla ne diye arkadaş oluyor Latife Hanım” diye bağırırken, yumruğunu masaya vurduğunda Aylin sıçrarken “Fatma sadece okuyor” dedi zor duyulan bir sesle. Babası ona doğru eğilip “sen bana karşı mı geldin” dediğinde, Aylin karşılık vermemek için dudağını ısırdı. Biliyordu ki karşılık verirse daha kötü olacaktı. Babasının zihniyetinde kız çocukları okumazdı. Koskoca ağa kızı Aylin bu yüzden ilkokulu bile zor bitirmişti. İlkokuldan sonra kızını eve kapatan Yakup ağa onu dışarıdan koruduğunu sanıyordu ama o ne yaparsa yapsın kader her şeyi kendi bildiği gibi çizmişti. Aylin oturduğu yerde titrerken, Yakup ağa “defol git odana zaten yemekle oynayıp duruyorsun sofranın bereketini bari kaçırma” diye bağırdığında, Aylin onun sözünü ikiletmeden koşarak merdivenlere yönelmişti. Babasına olan korkusu aklını o kadar almıştı ki ne cebine attığı test çubuğunu düşünmüş, ne de onu düşürdüğünü fark etmişti. Onun arkasından öfkeyle bakan Yakup ağa, yere düşen peçeteyi fark ettiğinde eğilip onu alırken içinden çıkanı gördüğünde elleri titremeye başladı. Latife Hanım da kocasının elindekine bakarken ne olduğunu anladığında nefesi kesilerek eliyle ağzını kapatmıştı. Yakup ağa dönüp ona öyle bir bakmıştı ki yerinden öfkeyle kalktığında Latife Hanım da yerinden telaşla kalkıp, masanın etrafından dolanarak kendini kocasının önüne atmıştı. Gözlerinden yaşlar süzülürken “yapma ağam sakin ol önce bir kızı dinle” dediğinde öfkeden titreyen adam “çekil önümden” diye bağırdı. Latife Hanım tam aksine onun kolunu daha sıkı tutarken, Yakup ağa onu diğer tarafa itmiş “AYLİN” diye tüm konağı ayağa kaldırırcasına bağırarak merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Aşağıdan onun sesini duyan Aylin’in kalbi korkuyla atmaya başlarken babasının neden sinirlendiğini merak ediyordu. Odasının ortasında dikilmiş çift kanatlı kapılara ürkekçe bakarken iki elini kalbinin üstünde birleştirmiş bekliyordu. Kapılar hızla açılıp tersine çarptığında bir gürültü koparırken Yakup ağa “bu ne ha” diye bağırarak test çubuğunu önüne attığında Aylin’in gözleri karardı. “Baba” diye fısıldarken aldığı şiddetli darbeyle yere düşmüş daha kafasını çevirmeye kalkmadan saçlarına yapışan Yakup ağa “bu ne ha bu ne Aylin” diye bağırarak ona test çubuğunu göstermişti. Aylin hıçkırarak “baba” derken Yakup ağa ardı ardına kızına vurmaya başladı. “Kim bu şerefsiz? Karnındaki kimin piçi?” Diyerek bir yandan da sorular sorarken Aylin aldığı darbelerle kendini kaybetmek üzereydi. İki büklüm olup karnını korumaya çalışırken, sırtına inen her darbeyle gözlerini sımsıkı kapatıp acıyı kucakladı. Latife Hanım gelip kızının önüne atlayana kadar Aylin durmadan dayak yedi. Sonraki darbeleri ise bir kızına bile sahip çıkamadığı için Latife Hanım alırken, anne kız odanın zemininde harekesiz kaldığında Yakup ağa odayı terk etti. Aylin yanında yatan annesinin eline uzanıp boğuk bir şekilde “anne” diye fısıldadığında, Latife Hanım “dokunma” diye tıslarken ağrılarından yüzünü buruşturarak yattığı yerden doğruldu. Aylin tekrar annesine uzanmaya çalışırken “dokunma Aylin, dokunma, beni de kendini de bitirdin kızım, nerden kapıldın o çocuğa” dediğinde Aylin annesinin bildiğini anlamıştı. “Anne” diye titrekçe solurken “söyleme babama, anne, yalvarırım söyleme, öldürür onu biliyorsun” diye yalvardığında annesi kafasını iki yana sallayarak “en başta engel olmalıydım, genç dedim, hiç arkadaşı yok dedim, ah akılsız başım hepsi benim yüzümden” diye kendi kendine söylendi Latife Hanım. Aylin doğrulup “anne sus, yalvarırım sus” diyerek korkuyla kapıya bakıp “anne babam duyacak ne olur sus söyleme anne, ona bir şey olursa bende yaşayamam lütfen anne sus” diye hıçkırarak annesine sarıldığında Latife Hanım da kızına sarılarak hıçkırdı. Yine dayanamayıp, kucağındaki ilk ve son göz ağrısı kızının saçlarını okşamış, söylemeyeceğine söz vermişti. Biriciği, kızı, ne yapsa da onun kızıydı. Et tırnaktan nasıl ayrılmıyorsa, o da kızından ayrılamaz, ona kıyamazdı. Yakup ağa hamileliği öğrendikten sonra artık anne kızın hayatı tam anlamıyla kararmıştı. Ertesi günü köyün ebe kadınını eve getiren Yakup ağa kadını parayla sustururken, Aylin’i kontrol ettirdi. Hamileliğin epey ilerlediğini öğrendiklerinde Yakup ağa daha çok çıldırmıştı. Israrla bebeğin babasının kim olduğunu öğrenmek istemiş ama Aylin ağzını açıp tek kelime etmemişti. Sonunda annesiyle babasına yalvararak bebeği doğurmasına razı etmişlerdi ama babasının şartları ağırdı. Bebek doğduktan sonra hemen verilecekti. Aylin bebeğin yaşamasını istiyorsa bebeği hiçbir şekilde bir daha göremeyecek, bundan sonra babasının sözünden çıkmayacaktı. Aylin hem Sadık için hem de bebeği için her şeyi kabul ettiğinde, en büyük hatasının Sadık’a haber vermemek olduğunu çok sonra fark edecekti. O zamanlar okul için şehre giden Sadık arada tatillerde konağa gelmişti ama Aylin’i görememişti. Onu göremedikçe babasına sorular sorsa da her şeyin farkında olan Mehmet Efendi oğlunun can güvenliği için ağzını açıp tek kelime etmemişti. Bir terslik olduğunu anlayan Sadık ne yaptıysa Aylin’e ulaşamadı. Konağa kapatılan Aylin artık herkesten saklanır olmuştu. Günler su gibi akıp geçerken doğum zamanı gelip çattığında Aylin bin bir zorlukla doğurduğu bebeğinin yüzünü bile görememişti. Ebe kadın “bir erkek” diyerek bebeği hemen kundaklarken, Aylin “lütfen” diyerek ellerini uzatmış ama ebe kadının arkasından odaya giren babası bebeği kucağına almıştı. Aylin “baba” diyerek ona elini uzattığında Yakup ağa kızından tarafa bile bakmadan “verdiğin sözü unutma Aylin, eğer oğlunun yaşamasını istiyorsan sözünde duracaksın” dediğinde, Aylin ağlayarak “söz veriyorum baba, lütfen bir kere kucağıma ver” dedi. Yakup ağa arkasını dönüp “bir daha görmeyeceğin bir çocuğu kucağına almanın lüzumu yok” diyerek kapıya yöneldiğinde Aylin “Evren” diye bağırdı. Babası kapıda durduğunda “lütfen baba adını Evren koy” diyerek babasından son isteğini dile getirmişti. Yakup ağa kucağında bebek ile kapıdan çıktığında onun karşısına çıkan Latife Hanım yaşlı gözlerle kocasına bakıp “yapma bey geçirdiğimiz onca yılın ufacık bir hatırı varsa yapma, o masumun hakkına girme” dedi. Yakup ağa çelik gibi sert suratıyla karısına bakarken “sakın bir daha bana hatırdan bahsetme, kızını hala hayatta tuttuğuma şükret sen” diyerek yoluna devam etmişti. Arabasına atlayıp bebekle birlikte şehre inerken, daha önceden iletişime geçtiği kadına bebeği teslim etti. “Adı Evren. Bir yetimhaneye bırakırsın. Sürekli yer değiştirsin. Eğer onu arayan olursa kimsenin haberi olmadan yine yerini değiştirirsin. Gerekli masrafları ben sana çıkartırım. Kimsenin evlat edinmesine izin verme. İleride dönüp ailesini arayamayacak kadar muhtaç olsun.” 
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE